“21 Mart 1963’te Alcatraz, masraflarının artması ve binaların yıpranması sebebiyle resmen kapatıldı. Adadaki tüm mahkumlar nakledildi. Ama olaylar, aslında öyle olmadı, hem de hiç…”
16 Ocak’ta FOX‘ta başlayan J.J. Abrams yapımı Alcatraz‘ı daha yakından tanımak isteyenleri, yazının devamına alalım.

 

Dizimizin yapımcılığını Lost, Alias, Fringe gibi başarılı yapımları bize kazandıran J.J. Abrams üstleniyor. Kendisinin uzun yıllardır üzerinde çalıştığını bildiğimiz dizi, çok büyük merakla bekleniyordu ve nihayet geçtiğimiz hafta, iki bölüm peşpeşe yayınlanarak görücüye çıktı. İlk bölümüyle 9 milyon civarı bir izleyiciyi ekran başına toplayarak FOX’un yüzünü güldürmeyi başaran, aksiyon-gerilim-gizem türündeki Alcatraz’ın konusuna göz atacak olursak…

 

 

Dedektif Rebecca Madsen, ilgilendiği cinayet davası esnasında bir parmak izine ulaşır. Yalnız burada bir sorun vardır. Bu parmak izine sahip olan kişi, 60’lı yıllarda yaşayan ve şu an öldüğü sanılan eski bir Alcatraz mahkumudur. Daha sonra, Alcatraz hakkında kitaplar yazmış ve bu konuda uzman diyebileceğimiz Dr. Diego Soto’nun da yardımlarını alarak bu meseleyi irdeler. Sonradan gizemli bir devlet ajanı olan Emerson Houser’ın da devreye girip onlara yol göstermesiyle olaylar biraz daha aydınlanmaya başlar. Söz konusu zanlının gerçekten de eski Alcatraz mahkumu Jack Sylvane olduğunu anlaşılır. Üstelik Sylvane, 50 yıl önceki haliyle tamamen aynı görünmektedir. Yetmezmiş gibi, bu durumdaki tek kişi Sylvane değildir.

Jack Sylvane (Jeffrey Pierce)

Jack Sylvane (Jeffrey Pierce)

100 yıldır kimsenin kaçmayı başaramadığı Alcatraz adasından 21 Mart 1963 gecesi, 302 azılı mahkum aniden ortadan kaybolmuştur ve bundan 50 yıl sonra hepsi birer birer ortaya çıkmaya başlar. Ülkenin bilinen en tehlikeli suçluları artık geri dönmüştür ve onların icabına bakıp, tekrar Alcatraz’a yollamak, Dedektif Madsen ve Dr. Soto’nun işidir. Tabii bir yandan da bu gizemin nedenini, nasılını, kim tarafından yapıldığını da çözmeye çalışacaklardır.

Mümkün olduğunca az ispiyon vermeye çalıştığım konu kısmı böyleydi. Pilot bölümünde bunlardan daha fazlasını bulacağınıza garanti verebilirim.

Şimdi, kadro ve karakterler üzerinden tanıtıma devam edelim:

 

Güzel dedektifimiz Rebecca, büyükbabası da bir zamanlar Alcatraz’da gardiyan olduğu için davaya daha ayrı bir ilgi duymaya başlar. Karakterimiz, Sarah Jones adlı genç aktris tarafından canlandırılıyor. Birçok kişi, kendisini bu rolde başarılı bulmadı. İlerleyen bölümlerde bu durumun değişip değişmeyeceğini göreceğiz. Oyuncumuz, daha önce Big Love‘da ve Sons of Anarchy‘de birkaç bölüm rol almış. Yani ilk büyük işinin Alcatraz olduğunu söyleyebiliriz.

 

Diego Soto (Jorge Garcia)

 

 

Alcatraz mahkumları hakkında dört kitap yazmış, ceza adaleti ve iç savaş alanında uzman Dr. Diego Soto, Jorge Garcia sayesinde hayat buluyor. Lost’taki biricik Hurley’miz desem yeterli olur heralde. :) Başta, “burada çok alakasız bir tiple karşımıza çıkmış” diye düşünsek de aslında öyle olmadığını, yine oldukça renkli ve sevilesi bir karakteri olduğunu görüyoruz.

 

 

 

Emerson Houser, Dedektif Madsen’i Dr. Soto ile birlikte çalışması için ikna eden gizemli bir devlet ajanı. Karakteri Sam Neill canlandırıyor. Tecrübeli ve başarılı aktörü en iyi Jurassic Park filmlerinden tanıyoruz. The Tudors, Crusoe, Happy Town gibi dizilerde de izleme fırsatı elde etmiştik.

 

 

 

Soldan Sağa: Jason Butler Harner, Jonny Coyne, Jorge Garcia, Sarah Jones, Sam Neill, Santiago Cabrera,Parminder Nagra ve Robert Forster

Soldan Sağa: Jason Butler Harner, Jonny Coyne, Jorge Garcia, Sarah Jones, Sam Neill, Santiago Cabrera,Parminder Nagra ve Robert Forster

Ana karakterlerimiz bu üç isimden ibaret değil. Özellikle ilerleyen bölümlerde önemlerinin daha da artacağını tahmin edebileceğimiz birkaç isim daha var. E.R‘dan Parminder Nagra, Lucy Banerjee karakteriyle karşımızda. Geri dönüşlerde (flash back) izlediğimiz Alcatraz idarecilerine Jason Butler Harner ve Jonny Coyne hayat veriyor. Bunlar dışında Santiago Cabrera ve Robert Forster gibi isimleri görmemiz mümkün.

Lost’a veda ettiğimiz 23 Mayıs 2010 gününden beri “Acaba böyle bir dizi, bir daha gelir mi?” diye bekledik durduk. Yeni Lost olma iddiasıyla birçok dizi çıktı ortaya. Flash Forward, Persons Unknown, The Event bunlardan sadece birkaçıydı ve hepsinin sonu hüsran oldu. Alcatraz‘ı da adını duyduğumuz günden beri, hep bu gruba dahil ettik. Bizi haftalarca peşinden sürükleyecek, hakkında bol teori üretebileceğimiz, üstüne bol bol konuşabileceğimiz, gizemli bir dizi olacağını umduk. Ama diziyi izlediğimiz gün şunu anladık: Alcatraz‘ın bütün bunlarla alakası yok.

Bu dizi, fantastik öğelerle bezenmiş, konuları 1 bölüm içinde biten bir polisiye-dedektiflik dizisi. Tabii ki diğer polisiyelerden oldukça büyük farklılıkları var. Burada sürekli kafamızı kurcalayan ve olayların arkasında sürekli ilerleyen bir ana konu ve gizem unsurları mevcut. Fakat Lost gibi bir dizi bekleyenlerin, beklentisini karşılayacak düzeyde değil. Polisiye sever izleyici için ise oldukça tatmin edici.

Tanıtım, şu ana kadar sadece iki bölüm izleyebildiğimiz için anca bu kadar oldu. “Bir yanlışım, eksiğim vs. varsa şimdiden affolsun” diyorum ve tanıtım filmiyle yazıyı noktalıyorum.
İzleyecek olanlara iyi seyirler…