2014 sonbaharında yayın hayatına başlayan ve çarşamba günleri ABC‘nin komedi gecesinde (Modern Family, The Goldbergs ve The Middle) yayınlanan bir dizi olan Black-ish‘in tanıtımına hoş geldiniz. 3 Ekim’de başlayacak 4. sezonundan önce sizlere kısaca tanıtarak belki bu sıcacık komediyi listenize eklemenizi sağlayabilirim diye düşündüm. Gelin diziyi biraz daha yakından tanıyalım.

WikipediaIMDbResmi SiteFacebookTwitter

KONUSU:

Mükemmel bir işi, iyi bir eşi ve dört tane birbirinden pırlanta çocuğu ve banliyöde büyük bir evi olan Andre “Dre” Johnson, Amerikan rüyasını yaşamaktadır. Ancak bu hiç de kolay değildir. Geleceğe adım adım ilerlerken aynı zamanda kendi kültürel bağlarından uzaklaşmamaya, çocuklarını da bu şekilde yetiştirmekte kararlıdır. Peki, bu konuda ne kadar başarılı olabilecektir? Dizimiz bu ana konunun üzerine her bölümde farklı bir yan konu ekleyerek ekranlarımıza geliyor.

MUTFAKTAKİLER:

Black-ish‘in ana senaristi Kenya Barris ve dizi genel hatlarıyla onun hayatına dayanmakta. Yardımcı senaristler ise Njeri Brown (Dear White People, Being Mary Jane), Lisa McQuinlan (Dr. Ken), Devanshi Patel (Ground Floor) ve Yamara Taylor (The Boondocks). Ayrıca Kenya Barris dizinin 3. sezonunda iki bölümü yönetti. Yapımcılar arasında Anthony Anderson ve Laurence Fishburne de var.

KARAKTERLER:

     Andre “Dre” Johnson:

Ailenin babası. Bir reklam şirketinin bölüm şefi. Kendisi küçükken babasından çok fazla sevgi görmemiş. Bunun aynısının kendi çocuklarının başına gelmemesi için elinden geleni yapıyor. Hem Amerikan rüyasını yaşıyor hem de siyahi geleneklerine bağlı bir şekilde hayatını sürdürüyor. Oldukça eğlenceli, arada çılgın fikirler üreten, çocuk ruhunu kaybetmemiş, istemediği bir şey olduğunda ya da istediği şey olmadığında ağlayacak kadar mızmız ve sulugöz bir karakter.

Dre Johnson rolünde Anthony Anderson‘ı görüyoruz. Kendisi daha önce Law and Order ve The Shield dizilerinde karşımıza çıkmıştı. Ancak onu en iyi Korkunç Bir Film serilerinden hatırlayabilirsiniz. Bir de bahsetmeden edemeyeceğim, rol aldığı bir Jim Carrey filmi olan Me, Myself & Irene filmini de izlemenizi tavsiye ederim mutlaka.

     Rainbow Johnson:

Andre‘nin biricik eşi. Kendisi operatör doktor. Ailesini çok seviyor. Bir dertleri olduğunda hemen yanlarına koşuyor. Andre‘nin en büyük destekçisi konumunda ancak kendisi bazen Andre‘den beklediği desteği göremiyor. Tabii bu da pek hoşuna gitmiyor. Pops ile iyi anlaşsa da Ruby ile aynı frekansta değiller.

Rainbow karakterine Tracee Ellis Ross can veriyor. Kendisini CSI ve Broad City dizilerinde konuk oyuncu olarak görmüştük. Kendisi komik bulduğum iki kadın oyuncudan birisi. Diğeri de Kaitlin Olson.

     Zoey Johnson:

Ailenin en büyük çocuğu. Okulunda oldukça popüler bir kız. Onu ne zaman ekranda görsek telefonu elinde oluyor. Devamlı sosyal medya uygulamalarında geziniyor. Okulda havalılar grubunda olduğu için kardeşi Andre ile fazla görünmemeye çalışıyor.

Zoey olarak Yara Shahidi karşımıza çıkıyor. Kendisi daha önce Scandal ve The Fosters dizilerinde konuk oyuncu olarak, Trollhunters animasyonunda ise sesiyle karşımıza çıktı. Ayrıca 2018’de yayınlanacak olan Black-ish uzantısı dizi Grown-ish’in ise başrol oyuncusu olacak.

     Andre Johnson Jr.:

Ailenin iki numaralı çocuğu. Biraz inek ama fazlasıyla saf bir karakter. Kolaylıkla manipüle edilebiliyor. Kendisi okulda ineklerin bulunduğu gruba dahil. Her konuda bir fikri var. Bu huyu aynı babasına çekmiş diyebiliriz. Babasıyla beraber dizinin en çok güldüren ikilisini oluşturuyor.

Andre Jr. rolünde Marcus Scribner var. Daha önce Castle ve New Girl’de konukluk yapmış. Bu dizi onun uzun soluklu ve ciddi ilk işi.

     Jack Johnson:

İkizi Diane ile birlikte ailenin en küçükleri. İkizler arasında saf olan Jack. Arada yaramazlık yapsa da kimse ona kızamıyor. Çünkü kurtulmanın en basit yolunu kullanıp kızacak kişiye kocaman gülümseyip şirinlik yapıyor. Andre Jr. kadar olmasa da manipüle edilmeye birazcık müsait yapısı var. Kendisi daha çok erkeksi işlerden ziyade kadınsı şeyleri seviyor. Örneğin spor yapmayı sevmeyip onun yerine dans etmeyi seviyor ya da tornavida, çekiç gibi aletleri kullanmaktansa yemek yapmayı tercih ediyor.

Jack olarak karşımıza Miles Brown çıkıyor. Bu kendisinin ilk ciddi işi.

     Diane Johnson:

İkizlerden zeki olanı. Hatta çocuklar arasında en zeki olan kişi. Biraz duygusuz, zalim ve manipülatif bir kişiliği var. Millete lakaplar takmayı ve özellikle Andre Jr. ile uğraşmayı çok seviyor. Babasının arkadaşı Charlie‘nin ise başına devamlı kötü şeyler gelmesini veya ölmesini istiyor. Jack kızsal işlerle uğraşırken Diane de erkeksi işlerle uğraşmayı seviyor. Herhangi bir şeyi tamir etmek, sporlarla ilgilenmek gibi.

Marsai Martin, Diane rolüyle karşımıza çıkıyor. Kendisinin ilk ciddi işi.

     James Earl “Pops” Johnson:

Andre‘nin babası. Gençliğinde hep yeni aşklar peşinde koşmuş ve oğluna beklediği sevgiyi hiç göstermemiştir. Aslında Andre‘yi sevse de göstermekten pek yana değil. Yaşlandığında da işler pek değişmemiş aslında yine kızların peşinden koşuyor.

Pops rolünde çok önemli bir oyuncu bulunmakta. Matrix serisinin Morpheus‘u, Hannibal dizisinin Jack Crawford‘u, CSI’ın Raymond Langston‘ı Laurence Fishburne karşımıza çıkıyor bu rol ile.

     Ruby Johnson:

Andre‘nin annesi. Dediğim dedik ve aşırı dindar birisi. Andre‘yi neredeyse tek başına büyütmüş diyebiliriz. Daha önce dediğim gibi aşırı dindar. Aşık olduğu tek erkek Siyah İsa (Black Jesus). Rainbow‘u sevse de bunun tam tersini gösteriyor. Genelde pek anlaşamıyorlar ve kendisiyle uğraşıyor. Oğlunun en büyük destekçilerinden birisi ve her kararında destekliyor.

Ruby karakterine Jenifer Lewis hayat veriyor. Kendisinin konuk oyuncu kariyeri oldukça kabarık.

 

Tüm kadro için buraya bakabilirsiniz.

SON SÖZ:

Black-ish ilk birkaç bölümünde çok iyi performans göstermiyor ancak kısa alışma sürecinden sonra vites arttırıyor ve izleyenlere oldukça hoş vakit geçirtiyor. Bunu yaparken sadece ana kadrodan değil yan karakterlerden de oldukça iyi faydalanıyor. Özellikle Andre‘nin iş yerindeki arkadaşları ve patronuyla muhabbetleri enfes oluyor.

Yeri geldiğinde gündemdeki konulara parmak basan, yeri geldi mi güldürüp yeri geldiğinde duygulandıran bu sıcacık aile komedisini herkese tavsiye ederim. Şans verirseniz mutlaka bir 5 bölüm kadar deneyin pişman olmazsınız. Herkese iyi seyirler.

FRAGMAN: