Geçtiğimiz dizi sezonunun en ilgi çeken ve en çok izlenen yeni dizilerinden birisi ABC kanalından geldi.

Sonbaharda başlayan Designated Survivor, 21 bölümlük başarılı bir sezon geçirmesinin ardından kanaldan ikinci sezon onayını da aldı. 24 dizisiyle tanınan Altın Küre ve Emmy ödüllü Kiefer Sutherland’in başrolünde yer almasıyla öne çıkan yapım, politik drama türünde.  David Guggenheim‘ın yaratıcısı olduğu dizinin dünya genelindeki yayın hakkı ise Netflix’te ve dilerseniz bölümleri Netflix Türkiye’de de bulabilirsiniz.

Dizinin konusuna geçmeden öncelikle mümkün olduğunca kısa şekilde bahsetmek istediğim üç husus var:

State of Union:

A.B.D. başkanları, dönemlerinin ikinci yılından itibaren her yıl bir kere Ulusa Sesleniş adı altında Temsilciler Meclisi’nin ve Senato’nun üyeleriyle bir araya gelirler. Bu etkinlikte ülkenin genel durumu hakkında bilgi verip yapılabilecekler hakkında bir konuşma yaparlar. Hatta bu konuşma birçok televizyon kanalı tarafından canlı olarak da yayınlanır.

Presidential Line of Succession:

Amerika Birleşik Devletleri başkanının görevini yapmaya uygun olmadığı zamanlarda yerine bakanın belli olması için hazırlanmış bir başkanın yerini alma sırası bulunur. Sıralamada ilk üç Başkan Yardımcısı, Temsilciler Meclisi Sözcüsü ve vekaleten senato başkanlığını yürüten geçici senatördür.

Örneğin hani olmaz da olur ya Donald Trump ölürse, komaya girerse, istifa ederse veya görevinden azledilirse yerine öncelik sırasıyla ve bugün itibarıyla Mike Pence, Paul Ryan ve Orrin Hatch bakacaklar.

Designated Survivor:

Dilimizde tam karşılığı olmasa da Atanmış Sağ Kalan olarak adlandırabileceğimiz bir uygulama Soğuk Savaş döneminden beri Amerika’da yürürlükte.

Özellikle nükleer saldırılar düşünelerek başlatılan bu uygulama, Amerika büyük bir saldırıya maruz kaldığında başkan ve yardımcısı dahil olmak üzere başkanlık sırasındaki pek çok ismin hayatını kaybetmesi durumuna karşılık alternatif olarak düşünülmüş.

Ulusa Sesleniş, yeni başkanın görev yemini edişi ve kongreye sesleniş olmak üzere Amerikan siyasetinin önemli isimlerinin büyük çoğunluğunu bir araya getiren bu üç günde tercihen kabineden bir isim seçiliyor. Rastgele ve gizli şekilde seçilen bu isim açıklanmayan, güvenli ve etkinliğin yapıldığı yerden uzakta bir yere götürülüyor. Saldırının olması durumunda büyük çaplı kayıplar verilirse başkanlık sırasına uygun şekilde bu kişinin başkan olma durumu bulunuyor. Eğer sıralamada kendisinden daha yüksek bir kişi hayatta kalmışsa öncelik tabii ki yine o kişinin.

Örneğin son olarak Trump’ın Kongre’ye seslendiği 28 Şubat’ta Gazi İşleri Bakanı David Shulkin atanmış sağ kalan olarak seçilmiş ve konuşmaya katılmamıştır. Rastgele ve gizli seçim olsa da kimlerin seçildiği etkinliğin başlamasıyla tahmin edilebiliyor veya açıklanmasıyla sonradan öğreniliyor.

Dizinin Konusu:

Amerika’da Ulusa Sesleniş‘in yapılacağı akşamdayız. Başkan’ın görevinden istifa etmesini gizlice talep ettiği İskan ve Şehircilik Bakanı Tom Kirkman (Kiefer Sutherland), hem görevinin son gününü tamamlamaya hem de etkinliğe katılmaya hazırlanmaktadır. Karşısına bir anda Gizli Servis çalışanları çıkıverince planlar değişir; kendisi ve eşi Alex (Natascha McElhone) bulundukları yerden alınarak güvenli bir yere götürülürler. Çünkü Tom Kirkman bu gece için rastgele seçilen atanmış sağ kalandır.

Televizyondan konuşmayı takip eden Tom, Alex ve ülkenin geri kalanı bir anda büyük bir şok yaşarlar. Amerika 11 Eylül’den sonra bir kez daha büyük bir terörist saldırısına uğrar; zira konuşmanın yapıldığı bina havaya uçuverir. Bununla birlikte Başkan Richmond, yardımcısı, Senato ve Temsilciler Meclisi üyelerinin neredeyse hepsi ölür.

Esasen departmanların kuruluş zamanına dayanan başkanlık sırasında İskan ve Şehircilik Bakanlığı 13. sıradadır. Ancak sıralamada kendisinin üstünde yer alan herkes hayatını kaybedince Tom Kirkman kendisini bir anda başkanlık için yemin eder bir halde buluverir.

Siyaseten önemi olan neredeyse herkes ölüdür, dolayısıyla ülkede ciddi bir yönetim açığı vardır. Ülke büyük bir saldırıya uğramıştır, dolasıyla etrafta kaos hakimdir. Henüz kimse farkında olmasa da yaşananlar aslında yaşanacakların habercisidir. Saldırının kimin başının altından çıktığı ise belirsizdir. Kirkman da kendisini bu durumda olan bir ülkeyi yönetmesi gerekir halde buluveriyor…

Diğer Önemli Karakterler:

Aaron – Hannah – Seth – Emily – Tom – Alex – Mike – Leo

  • Alex Kirkman (Natascha McElhone): Tom’un eşi, Leo ve Penny isminde iki çocukları var. Eşit İstihdam Fırsatı Komisyonu için avukat olarak çalışırken kendisini First Lady olmuş buluyor. Tom gibi o da yeni hayatlarına uyum sağlama sürecinde. Elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan kocasını desteklemeye ve insanlara yardım etmeye çalışıyor.
  • Emily Rhodes (Italia Ricci): Tom’un bakan olduğu dönemde en güvendiği çalışanı olan karakter, başkan olduktan sonra danışman sıfatıyla ekibinde yer almaya başlıyor. Tuttuğunu koparan ve sadık birisi.
  • Aaron Shore (Adan Canto): Richmond döneminde Özel Kalem’in yardımcısı görevini yürüten karakter, Tom başkan olduktan sonra Özel Kalem olarak görev yapmaya başlıyor (O da ölü). Sakladığı şeyler olan karakterlerden birisi.
  • Seth Wright (Kal Penn): Beyaz Saray’ın metin yazarlarından olan karakter, Tom’un ekibine girerek Basın Sözcüsü olarak görev yapmaya başlıyor. (Tabii ki Basın Sözcüsü de ölü.) Ülkedeki değişen atmosferin getirdiği ayrımcılıktan etkilenen, dürüst ve basını idare etmesini bilen biri.
  • Hannah Wells (Maggie Q): Patronu Jason Atwood (Malik Yoba) ile birlikte olayı araştırmaya başlayan FBI ajanı. Nişanlısı saldırıda hayatını kaybediyor ve olayın gizemini daha çok onun sayesinde aralıyoruz.
  • Kimble Hookstraten (Virginia Madsen): Cumhuriyetçi Parti’nin atanmış sağ kalanı olarak o seçilmiş. Demokrat Parti’den başkan olan Kirkman’a karşı partisini o temsil ediyor. Zorlu süreçte Kirkman’ı destekleyen ama diğer yandan kendi amaçları da bulunan birisi.

Bazı Tırıvırı bilgiler

1: Obama’nın 27 Ocak 2010’daki Ulusa Sesleniş konuşmasının olduğu gün de İskan ve Şehircilik Bakanı seçilmiş, Shaun Donovan atanmış sağ kalan olmuştur. Ayrıca o sırada dönemin Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Londra’ya konferans için gittiğinden bu iki isim konuşmaya katılmamışlardır.

Clinton’ın yeri herkes tarafından bilindiğinden kendisi atanmış sağ kalan olarak adlandırılmamıştır. Ancak olası bir durumda Dışişleri Bakanı başkanlık sırasının dördüncü ismi olduğundan yukarıda bahsi geçen üç görevli de öldüğü takdirde başkanın yerine geçecek kişi Clinton olacaktı.

2: Seth’i canlandıran Kal Penn, oyunculuğa bir süre ara verip Obama’nın ilk döneminde Beyaz Saray’da çalışmıştır. Obama’nın 2012’de yeniden seçilmesinde de görev almıştır. Penn’in 24‘a konuk olmuşluğu da bulunuyor.

3: Dizinin ikinci bölümünde Beyaz Saray koridorlarında 24‘da kullanılan ofis zil sesi (ringtone) duyulabiliyor. 24‘da Başkan Keeler’ı oynayan Geoff Pierson, bu dizide Eski Başkan Moss’u canlandırıyor.

4: Kiefer Sutherland, başrolde yer aldığı korku filmi Mirrors‘ta (2008) Ben Carson isimli bir karakteri canlandırdı. Hali hazırda Trump döneminde ‘İskan ve Şehircilik Bakanı’ olarak görev alan kişinin ismi de Ben Carson.

Nasılı:

Politik drama olarak baktığımızda Designated Survivor, bence kendisini rahatlıkla izletebilen bir dizi. Siyasetten ziyade kaos ve toparlanma sürecine daha fazla vakit ayırıldığından dolayı izleyiciyi pek sıkmıyorlar.

21 bölüm gibi göreceli uzun sezonlu dizilerden biri olduğu için patlamanın arkasındaki gerçekler bir sürü parçaya ayrılmış; o açıdan biraz sabır gerektirebileceği konusunda uyarmam lazım tabii ki. Hatta bölüm sonlarını genellikle malum saldırıyla alakalı ve Hannah karakterinin merkezinde olduğu şekilde bitirdikleri bile söylenebilir. Kimi zaman klasik veya klişe olsa bile izlemesi rahat olan karakterler barındırıyor. Nasıl başlıyorsa öyle devam ediyor da diyebilirim. Kiefer Sutherland ve 24 hayranlarını ise tatmin edebileceğini de düşünüyorum.

Designated Survivor, böyle bir dizi efendim. İzleyecek olanlara iyi seyirler.

Not: Diziyle ilgili daha önce bu yazının altında yorum yapılıyordu.