Bu hafta severek seyrettiğim iki dizide de aynı noktaya dikkat ettim. Biri Heroes‘daki spastik kahraman Daphne konusuydu. Diğeri de Terminator‘de bu hafta ortaya çıkan kütüphane görevlisi Eric ile bizim güzel sayborgumuzun ortak çalışması oldu.


Ülkemiz televizyonlarındaki dizi veya filmlerde engellilik ve engellilerin nasıl yer aldığını da anlatmaya çalışan kısa bir yazı olacak bu. Bu konular bizde ne yazık ki çoğu zaman duygusal sömürü malzemesi olarak kullanılmıştır. Bazı programlarda sanki kötülerin hak ettiği bir ilahi ceza olarak işlenmiştir. Çoğu filmde de filmin sonunda bir mucize olur, sakat kişi iyileşmek zorunda bırakılır ve sevdiği kişiyle mutlu sona kavuşur. Sonuçta özellikle ikili ilişkilerde engelliliğin kabul edilemez bir durum olduğu zihinlere işlenir. Oysa gerçek hayatta böyle mucizeler olmaz. Neredeyse her zaman engelli kişi ömrünün sonuna dek engelli kalır.Batı dünyasının biraz yapay da (sıkı denetlenen yasal yükümlülüklerin de etkisiyle) olsa olaylara bakış açısına bizlerin de sahip olması lazım. Biz genellikle günlük hayattaki daha çok eğlence kültürüyle ilgili hal-hareketlerini taklit etmekten öteye gidemiyoruz.Gerçekten dizi yapımcıları ustaca yer verdiler engelliliğe dair bazı mesajları. Kişinin sakatlığını konunun merkezine oturtmadılar.. Sakatlık üzerinden duygu sömürüsü yapmadılar. Ve bu iki dizideki konuların Dünya Engelliler Gününün olduğu hafta işlenmesi çok hoştu. Dikkatimi çeken bazı ayrıntıları vereyim :

* Eric hayata çoğu insandan daha sıkı bağlıydı yani mutluydu* Eric ve sayborgun arkadaşlığı ilgi çekiciydi, çünkü sayborg ona tek arkadaşım sensin dedi* Eric işini ustalıkla yapıyordu, yetişemediği kitaplara ulaşmak için kullandığı gereç dikkatlerden kaçmadı* Sayborg olmasına karşın genç kız sanki duygusal davranışlar sergiledi* Sayborg bile engelli kişiye ne zaman yardım edeceğini tek tecrübede öğrendi (gerçi bulduğu olumsuz tespitleri arkadaşına bodoslama şekilde söylemesinin etkileri ayrı bir tartışma konusu)* Eric sayborgun getirdiği çörekleri yemedi, belki de istediği bir arkadaşın varlığıydıTabii ki bir de “”Lost””‘ta yer alan John LOCKE’un unutulmaması gerekir.

Sonuçta Amerikan ve Avrupa film dünyasından öğrenilecek çok ders var. Bu konudaki filmleri merak edenler şuradaki arşive bakabilir. Ne yazık ki, eksikliğimizi sadece para akıtıp efektler yapamamak olarak algılayanlar çok. Dilerim bizler de tüm sakatlıkların toplum içinde eriyip yitmesine yardım eden daha çok sayıda filmler yaparız.