Stockholm’den bildiriyoruz; ortalık biraz karışacak vaziyet alın!

Geçtiğimiz senenin Nordic Noir türünde iyi bir örneği olarak değerlendirebileceğimiz Inna vi Dör (Before We Die) ile Ocak ayı içinde Channel 4 vasıtası ile tanışabildik. Halen bu kanalda yayın hayatını devam ettiren dizinin diğer yandan var olan 10 bölümü de internet sitesinde mevcut.

Tam da partinin orta yerinde mevzuya dalıyoruz. İsminin Christian olduğunu öğrendiğimiz 20’li yaşlarında uyuşturucu satıcısı genci polis suç üstü göz altına alıyor. Şimdi yanlış duymayacaksınız; onu ihbar eden kendisi de bir polis olan annesi Hanna, iki polis arkadaşını peşine takıp anlayacağınız oğluna suç üstü yapıyor. Çocuk da ne yapsın büyük bir şaşkınlıkla ”Mutlu musun?” diyor. Hanna da sanki tüm dertlerinden kurtulmuşçasına bir rahatlama içine giriyor. Çocuk mu? O da 2 sene ceza alıyor.

Christian’ın annesini affetmesi kolay değil. Hele ki Hanna’nın bakın ”Ben onu uyarmıştım,” halindeki afra tafraları olayın tuzu biberi oluyor. 2 sene sonra Christian cezasını tamamladıktan sonra bir restaurantta bulaşıkçı olarak işe başlıyor. Sadece basit bir iş gibi mi yoksa fazlası mı var? Bu arada çocuğun kod adı Inez ismini çok duyacağız.

Bu arada Hanna mali polis olarak kariyerinin son demlerini yaşamaktadır. Kendisinden genç olan patronu onu emekliliğe zorlayıp kibarca hadi bakalım kenara çekilmenin vakti geldi diyor. Böylelikle çocuğunun nefretini kazanmanın yanında iş hayatı da tepe taklak olan ve meslektaşları tarafından da pek sevilmeyen bir profil ile karşılaşıyoruz.

Björk- Hanna

Tüm bunların üstüne son darbe olarak Hanna, meslektaşları içinde kendisine en yakın kişi olan Sven’in kaçırılmasıyla yıkılıyor. Bu olay yaşanmadan önce evli bir adam olan Sven’le ilişkileri dolu dizgin devam ediyordu. Sven prangası olarak gördüğü karısından boşanıp Hanna ile mutlu hayatın hayallerini kuruyordu.

Sven’in kaçırılması bir cinayet davasını soruştururken meydana geliyor. The Mobster motosiklet çetesi liderinin karısının öldürülmesi ile sonuçlanan olaya bakıyor. Ortada rakipleri Delincuentos çetesinin şüpheli olduğu bir pozisyon var.

The Mobster -Delincuentos

Hanna, Sven’in kaçırıldığı esnada düşen cep telefonunu buluyor. Bundan sonrasında ise Hanna -ortağı Björk ile birlikte- Sven’in bu organize suç şebekeleri içinde var olan gizemli kaynağı ile mesajlaşıp olan biten şeylerle ilgili bilgi almaya başlıyor. En nihayetinde olayların asıl merkezinde yer alan Hırvat mafyasına kadar olaylar genişliyor. Bundan sonrası motosiklet çetesi içindeki savaş, Hırvat mafyasının bu çetelerle kedi fare oyunu, arada onlara içeriden haber uçuran gizemli polis ve daha daha karmaşık bir dolu şey.

Hırvat Mafyası

Bir kaç yerde gördüğümden dolayı söyleyeyim; bu dizi İsveç’lilerin Sons of Anarchy’ye verdiği bir cevap değil. Evet motosiklet çeteleri var ama öyle olayların kıyısında köşesinde konumlandırılmışlar.

Başına oturuken bir cinayet davası ve onun çözümüne odaklanan bir dizi beklentisi vardı ama çok başka bir şey çıktı. Evet içinde bu da var ama daha ziyade polisin suç şebekesini alaşağı etme planı ve bu planlara hep bir cevabı olan örgütün mücadelesi ekseninde olaylar cereyan ediyor. Heyecanı ilgiyi yüksekte tutan bir anlatım tarzı ile dizi keyif veriyor. Unutmadan bu dizide İstanbul’u çok duyacaksınız. İzleyecek olanlara iyi seyirler.