Cumartesi, saat gece yarısını çoktan geçmiş.İstiklal Caddesi’nin girişine konuşlanmış İst Kafe’deyiz.Tüm kafe müşterileri, sözleşmiş gibi, hep birlikte taze demlenmiş çay içiyoruz.Ben, Aktüel Dergisi’nin yeni sayısında yer alan ‘aklı başında adam’ Tanıl Bora röportajını okuyorum, O da Time Out’un sayfalarına gömmüş kafasını.Yan masada oturan “iyi giyimli” iki bey de bir süre sonra, neşeleri ile doğru orantılı olarak artan bir tonda birbirlerine Gaffur & Burran Abi skeçleri anlatmaya başlıyor.Bana göre, dudakların imajı ile dudaktan dökülenler arası senkronizasyon sıfır.Bu adamlar, saat 01:00’e yaklaşırken bir kafede oturmuş neden birbirlerine Gaffur’u anlatır?

“Ben de Avrupa Yakası’nı izliyorum ve Gaffur sahnelerinin ardından“Yaaaniii…Evet…Komik?…Olabilir” diyorum içimden.Ne tam bir “red” ne de “sahiplenme” benimkisi, her verilenin “müptelası” olamıyorum çabucak.Ancak pek çok gazete, dergi paslaşma yöntemi ile Gaffur ‘fenomeni’nden bahsediyor.Böylelikle öğreniyoruz ki herkesler birbirine “Beni Sevmiyor musun?” diye soruyor(muş), gençler “Çak!Ölümüne kanka”laşılıyor(muş), bir yerlerde Çakkıdı çalındığında acayip bir dans icra ediliyor(muş), çizgili pijama pek bi’moda olmuş…
Gerçekten tüm bu olan biteni anlamak istiyorum;çünkü ‘çoğunluk yanılıyor olamaz’ diye düşünüyorum.Avrupa Yakası’nın Gaffur’u kimdir, nasıl biridir:
1.Apartman kapıcısının oğludur2.Psikopattır3.Evli bir apartman sakinine, asıl kız, aşıktır4.Başka bir apartman sakini ile, Burran Abi, eski tanışıktır5.Yalnız ve dışlanmıştır6.Beşinci maddeden dolayı Burran Abi’yi sürekli taciz etmektedir ve kendisini sosyalleşme aracı olarak kullanmaktadır.7.Tüm gün beline kadar çektiği çizgili pijaması ile dolaşmaktır (zannımca 2’inci maddenin etkisidir)8.En fazla 100 kelime ile hayatını devam ettiren, dünyadaki 7 milyar insandan biridir:’Beni sevmiyor musun’, ‘Anladın sen onu’, ‘Beni beğenmiyor musun’, ‘Gidelim Gaffur’, ‘Bize niye gelmedin’ gibi.Anlaşıldığı üzere kendisi hazmı kolay bir dizi karakteridir;bu da beyaz camın kurallarına çok aykırı değildir zaten.Biraz düşününce Gaffur bana Ahu’nun Meriç’ini anımsattı aslında;ondan önce de kafasında bardak paralayan Caner’i, her daim “mahallenin delisi” ünvanı ile Mehmet Ali Erbil’i…Görüyorsunuz halkımızın akıl noksanlarına duyduğu sempati yadsınamaz.1980’lerde her mahallenin bir delisi vardı.Gündüzün bir saati sokağımıza teşrif ettiğinde;esnaf, çoluk çocuk başına toplanır, yaptığı taşkınlıkları izlerdik.Bize vereceği bir şey kalmadığında da onu kızdırır biraz da öyle eylenirdik.Kısacası ‘deli’ satar bizim ‘mahalle’de; o yüzden Gaffur fenomeni(görüngü) yoktur, Gaffur furyası(moda) vardır.Yani yeni moda deli!Diğer taraftan mahallenin delisi kültüründen habersiz! bir grup ‘iyi giyimli’ bey de, Beyaz Türk olmak için var gücüyle çabalayan Burran Abi’nin yakasına yapışıp,onu ait olduğu sınıfa çekmeye çalışan ‘diğer’ Gaffur’a tebessüm ediyordur herhalde…