Quantum Leap (1989) — Tanıtım
16 yorum pirate 20 Aralık 2022 08:38
NBC’de 1989-1993 yılları arasında yayınlanan Quantum Leap isimli bilim kurgu dizisinin tanıtımıyla karşınızdayız bugün.
5 sezon ve toplam 97 bölümden oluşan dizinin yaratıcısı Donald P. Bellisario (Magnum, P.I., JAG, NCIS). Ona yapımcı koltuğunda Deborah Pratt ve Harker Wade gibi isimler eşlik etmişler. Pratt’ın o vakitlerde Bellisario ile evli olduğunu, çiftin bu evlilikten 2 çocukları olduğunu belirtelim. Pratt’in diziye anlatıcı ve bölüm yazarı olarak hizmet verdiğini de ekleyelim.
Çeşitli ödül törenlerinde farklı kategorilerde çok sayıda adaylık ve ödül kazanan dizi, 3. sezonunda elde ettiği düşük reytingler nedeniyle iptalin kıyısından dönmüş. Hayranlardan gelen mektup kampanyası diziyi kurtarmış ve bu sayede 2 sezon daha ekranda kalmayı başarmış.
Eylül ayı içerisinde diziyle aynı adı paylaşan yeniden çevrim dizisinin NBC ekranlarında izleyici karşısına çıkmaya başladı.
Sam Beckett isimli bir adamı merkezine alıyor hikayemiz. Sam’in bir sabah 1956 yılında evli ve çocuklu bir askeri pilotun bedeninde uyanışıyla açıyoruz hikayeyi.
Aynada gördüğü o adam olmadığını biliyor Sam ama adı başta olmak üzere kendisi hakkında çok fazla bir şey de hatırlamıyor o an itibarıyla. Misafir olduğu bu yeni hayatı tecrübe etmeye başlıyor doğal bir şekilde ve bu esnada yavaş yavaş bir şeyler anımsamaya başlıyor kendisine dair.
Sam’in kim olduğunu anımsamasına, içine düştüğü durumu kabullenmesine yardımcı olacak biri çıkıyor çok geçmeden karşısına. Al Calavicci isimli bu adamı sadece Sam görebiliyor. Keza gerçek manada orada bulunmuyor Al. Bir hologram olarak Sam’e görünüyor. Sam’in çok önemli bir kuantum fizikçisi olduğunu ve deneysel bir projede Al ile birlikte çalıştıklarını da ondan öğreniyoruz.
Söz konusu projede bir takı m aksaklıklar yaşanmış durumda ve Sam şu an için ait olduğu yıla ve bedene geri dönemiyor. Zamanda sıkışmış durumda olan Sam’i farklı yıllar ve bedenler arasında psikolojik açıdan oldukça yorucu olabilecek bir mekik dokuma tecrübesi bekliyor gibi görünüyor.
Bir yıldan/bedenden diğerine geçişlerini Sam’in bedenine misafir olduğu kişinin hayatında yaratacağı pozitif bir değişiklik tetikliyor. Geçişler sert ve ani oluyor.
Son olarak; bu zaman yolculuklarının sadece geçmişe yönelik olduğunu ve gelecekte bir tarihe hiçbir yolculuk yapılmadığını da belirtelim.
Dizide sadece 2 kadrolu karakter mevcut. Yukarıda da sözünü ettiğimiz Sam rolünde NCIS, Enterprise, Mr. & Mrs. Smith ve Men of a Certain Age gibi dizilerden tanıdığımız Scott Bakula‘yı, Al rolünde ise geçtiğimi sene aramızdan ayrılan Dean Stockwell‘i izliyoruz.
Dizinin konuk oyuncu havuzunda Teri Hatcher, Melora Hardin, Diedrich Bader, Bob Saget, Marcia Cross, Danny Nucci, Michael Beach, Kurt Fuller, Nancy Lenehan, Amy Yasbeck, Janine Turner, Kelli Williams, Joseph Gordon-Levitt, Carla Gugino, Anna Gunn, Jason Priestley, Michael Madsen, Tia Carrere, Amy Ryan, Beverley Mitchell, Neil Patrick Harris, Jennifer Aniston ve Brooke Shields gibi tanıdık simalar mevcut.
Dizinin ilk 2 bölümünü izledim ve fena bulmadım. Yeniden çevrim versiyonunu denemiş ve yarım bölüm bile dayanamamıştım. Bunun ondan daha şans verilesi bir iş olduğunu söylemek mümkün kısacası.
yorumlar
Bu diziyi o zamanlar çocukken izlemiştim. Aklımda kalansa bir bölümde zenci bir adamın içine giriyordu. Orada da bir beyaz olarak başka beyazların, içine girdiği zenciye karşı ırkçı davranışlarına maruz kaldığındaki şaşkınlığı kalmış hatırımda sadece. O bölümde ırkçılığın saçmalığına dikkat çekiyordu bölüm boyunca. Bu husussa o dönemler için bugünden daha önemliydi; çünkü Mississipi Yanıyor ve Malcolm X dışında ırkçılıkla alakalı pek bir şey bulunmuyordu.
S01E03
Şu ana kadarki en sert zıplama bu bölümün sonundaki zıplama oldu. Neyin geldiğini bile göremedi.
Teri Hatcher’ın konuk olduğu bölüm buymuş. 24 yaşında, tazecik bir Teri Hatcher. (Yaşa bakmaksızın onu izlemeyi her daim sevmişimdir gerçi.) Lois & Clark: The New Adventures of Superman’deki halinden 4.5 yıl daha genç. Benim onu izlediğim en genç hali. Bu da bir çeşit zaman yolculuğu hissi aslında. İlerleyen sezonlarda en azından 1 bölümde daha konuk etmiş olmalarını isterdim bu arada Donna’yı. Diğer kız (Jamie Lee), baya yorucuydu bu arada. Onun sevgilisini oynayan kişi de Beyond’dan anımsadığım Michael McGrady imiş bu arada.
S01E07
@kubi03kubi nin yukarıda sözünü ettiği bölüm buydu.
‘Ellili yıllarda bir güney eyaletinde boktan bir kasabada siyahi olmak’
İlk 2 bölümde bedenine konuk olduğu kişinin hayatında bir pozitif bir şeyler değiştirince zamanda yeniden zıpladı Sam. Diğer bölümlerde çevresindeki başka birinin hayatında pozitif bir değişiklik yaratınca zıpladı. Bu bölümdeki biraz daha genel bir etkiydi. 5. bölümde ise kimsede hiçbir pozitif değişiklik yaratmadı aslında. Çakma Elvis görünümlü çocuğa şarkı yazdırmasina yordular orada dolaylı etkiyi. Yersen tabii.
S01E09 (Sezon Finali)
Sam, bir kadının bedenine misafir olmadan sezonu tamamlamaktan hüzün duymaktayken son sahneyle bu tecrübeyi 2. sezonun açılış bölümüne sakladıklarını öğrendik.
Sezonun en kötü bölümüydu bence bu bölüm. Bunun bir üstünde 7 vardı. Onun üstünde 5. Onun üstünde 4 ve 6. 1, 2, 3 ve 8 ise izlemekten daha fazla keyif aldığım bölümler oldu.
S02E01
Geçen bölümdeki kadına aşık oluyorsun, peşinden koşuyorsun ama bu bölümdeki ilik gibi hatuna karşı garip bir direnme/kaçma çabası içerisindeydin. Anlamıyorum seni Sam.
Sezon finalinin son sahnesinde bir kadın bedenine sıçramışti Sam. Bu bölümde ise onu pas geçerek devam ettik. Ve o eşiği yine aşamadik. Bu arada ödenek konusundan ötürü sezon açılışından ziyade sezon finaline uygun bir bölümdü daha çok bu bölüm.
S02E03-04
Hatlar karıştı biraz. S02E03’un sonu S01E07’nin başıydı. S02E04’un başı ise S01E09’un sonuydu sanırım.
3. bölümdeki hikayedeki esmer hatun 1952 yılı için garip kaçan seviyede fingirdekti. Bir Japon kadının Amerikalı bir adam aşık olup peşinden Amerika’ya sürüklenmesi için de erken bir tarihti ayrıca. Atom bombalarının üzerinden hepi topu kaç yıl geçti şurada nihayetinde. O tarihteki bir Japon kadınının bu kadar midesiz olacağını düşünmüyorum.
4. bölümde bir kadın bedenine konuk oldu Sam ilk kez. Bu tecrübeyi savuşturdugumuza göre bir daha girişmeyelim lütfen biz bu işe. Girişeceksek de formatı değiştirelim bu tarz durumlarda. Aynada görünen kişi Sam olsun; biz konuk kadın oyuncunun liderliğinde bölümü izleyelim.
S02E10
Northern Exposure’daki başrol hatunmus kadınlardan biri. Tanıyamadım.
19 bölüm geride kaldı. Sadece elliler, altmışlar ve yetmişlerde yol aldık şu ana kadar. Prodüksiyon maliyetlerinden korkup uzak geçmişe zıplama cesareti gösteremiyorlar sanırım. Oyun alanını kısıtlayan bu tercih de eksi yazıyor haliyle.
S02E13
Bölümdeki küçük kız, BLL’den Troian Bellisario imiş.
S02E15
Nereden hatırlıyorum ben bu kadını diye düşündüm durdum. Free Spirit’teki konuklugundan anımsıyormusum.
S02E17
Marcia Cross’un konuk olduğu bölüm de buymuş.
S02E22 (Sezon Finali)
Sezon uzun olunca seviye düştü bu sezon haliyle.
-Sezon değerlendirmesi-
En sevdiğim bölümler: 1, 3, 4
Fena olmayan bölümler: 2, 5, 8, 9, 15, 17, 20
Zayıf bölümler: 6, 10, 21
Ekstra kötü bölümler: 7, 11, 12, 13, 14, 16, 18, 19, 22
S03E01
Sam’in kendisine (16 yaşındaki bedenine) misafir olduğu bir bölümle açtık sezonu. Fena bir bölüm değildi elbette ama annesinin ya da babasının bedenine konuk olmuş olsa daha ilginç olabilirdi kesinlikle.
S03E02
Askerlikle ve savaşla ilgili şeyleri sevmediğim için benim açımdan oldukça sıkıcı bir bölüm oldu. Büyük oranda atlaya atlaya geçtim. Bölümün ana konuğu Andrea Thompson’ın 1-2 küçük sahnesi benim için bölümü az da olsa çekilir kılan tek şeydi. Tia Carrere ve Patrick Warburton gibi 2 tanıdık sima da vardı bu arada bölümde ama rolleri minikti.
S03E03
Bölüm konuğu Danny Nucci idi. Ekstra sıkıcı bir bölümdü. Dizinin muhtemelen şu ana kadarki en kötü bölümüydü.
S03E14
Onları dans ederlerken izlerken benim de aklıma Soul Train geldi direkt.
Bölümdeki işitme engelli kadın karakteri izlerken Shoshannah Stern’i, Katie Leclerc’i, Marlee Matlin’i izlemeyi özlediğimi anımsadım.
S03E17
‘Senin yerinde Hank Moody (Californication) olsaydı …’ diyorum böyle anlarda Sam’e. Fazla namuslu, fazla düşünceli, fazla beyefendi kaçıyor böyle durumların içine düştüğünde keza.
S03E18
Bölümün merkez konuk karakterine hayat veren Jane Sibbett, Friends’te tekrar eden şekilde boy göstermiş kayda değer bir rolle ama o kadar hatırlamıyorum ki kendisini. Ne oyuncuyu ne de rolünü. Aşağı yukarı 10 sene oldu gerçi ben Friends’i izleyeli ama yine de şimdi neymiş neciymiş diye bakınınca o rolün varlığını unutmamam gerekiyormuş sanki.
Friends, Two and a Half Man ve One Tree Hill, bir gün mutlaka 2. tur atacağım bu 3 diziye.
Bu bölümün hikayesinden bir film çıkarmış aslında doksanlarda. Başrollerde de Sharon Stone ve Sylvester Stallone. Ya da Julia Roberts ve Mel Gibson. Daha iyi bir senaryoyla tabii.
S03E22 (Sezon Finali)
Bu bölüm sonu cidden ‘Oh, boy” yalnız. Bakalım kaç bölüme yansıtacaklar yeni sezonda bu durumu?
Eski bedenler zihin olmuş bu bölümde. Dean Stockwell‘e de büyük iş düşmüş. Kötü bir bölüm değildi ama daha iyisi olabilirdi tabii.
-Sezon değerlendirmesi-
En sevdiğim bölümler: 6, 14, 16
Fena olmayan bölümler: 1, 9
İdare eden bölümler: 4, 11, 15, 18, 22
Kötü bölümler: 8, 19, 20
Ekstra kötü bölümler: 2, 3, 5, 7, 10, 12, 13, 17, 21
S04E01
1945 vs. 1999
Elliler, altmışlar, yetmişler ve seksenlere sığdırdılar ilk 3 sezonu. İlk defa bu zaman aralığın dışına çıkmış oldular bu bölümle birlikte. Ziggy’nin de ilk defa sesini duymuş olduk ayrıca.
Ciddiyet seviyesi yüksek bir bölümdü. Gerdiği anlar oldu. Sezonun ilk kayda değer bölümüydü.
S04E07
Bir Quantum Leap ilki yaşandı. Sam, ilk kez bir
bedenine misafir oldu.
Eğlenceli olabilecek bir fikirdi ama icraat kısmında eğlenceli olamadı ne yazık ki. Şu film tarzında bir muziplik icra edebilirlerdi isteseler. Ama bunlar sıkıcı sularda yüzmeyi tercih etmişler.
S04E16
Carla Gugino konuktu bölüme 20 yaşındaki haliyle. Bırak onu asıl tanıdığımız milenyum sonrası halini 1996’daki Spin City görüntüsünden bile çok farklıydı. Tek aynı yanı sesiydi. Biraz da yan profil görüntüsü işte.
S04E21
Bob Saget’in karakteri aşırı derecede yorucuydu. Sam ve Amy Yasbeck’in karakteri onu alttan aldıkça, onun gürültücülüğüne ayak uydurdukça bölümün yoruculuk seviyesi daha da artmış oldu.
S04E22 (Sezon Finali)
Bu sezon dip yaptı resmen dizi.
-Sezon değerlendirmesi-
En iyi bölüm: 6
İdare eden bölümlerler: 11, 13, 19
Kötü bölümler: 1, 3, 8, 9, 15
Ekstra kötü bölümler: 2, 4, 5, 7, 10, 12, 14, 16, 17, 18, 20, 21, 22
S05E03
27 yaşındaki haliyle Brooke Shields konuktu bölüme. Şımarık, kaba, ‘Drama Queen’ bir zengin kızı tiplemesiyle.
Aşırı sıkıcı geçen son 5 bölümün ardından iyi geldi kesinlikle bu bölüm. Sezonu berbat geçen çift bölümlük Lee Harvey Oswald hikayesiyle açmak yerine bu ıssız ada romantizmi hikayesini çift bölüme uzatıp öyle açılış yapmalarını tercih ederdim kesinlikle.
S05E04-05
Ekstra sıkıcı geçen 4. bölüme Jennifer Aniston, 5. bölüme ise 11.5 yaşındaki haliyle Beverley Mitchell konuktu. Beverley Mitchell’in 7th Heaven’daki olduğundan 2-3 yaş daha küçük gösterme durumu burada da mevcuttu.
S05E07
İlk defa aynı bedene 2. kez konuk oldu sanırım gerçek manada. Birkaç sezon öncesinden eski dostlarla (Jimmy-Frank-Connie) birkaç sene sonrasında yeniden buluşma, arayı kapatma hikayesi şeklinde geçti bölümün ilk yarısı. 2. yarının başında sürpriz bir hamle geldi. 4. çeyrek başlarında bir sürpriz hamle daha. Güzel bölüm oldu kesinlikle. ‘Bu hikayenin arkası gelecek.’ mesajını da net bir şekilde verdiler. Merakla bekliyorum.
S05E(08-09-10)
Üçlü blok bölüm yapmışlar. Sam 23 yıla yayılan 3 farklı tarihte bir karakterin babasının, nişanlısının ve avukatının bedenlerine konuk oluyor. İlk bölüm ilgi çekicilikten uzak başlayınca ne yaparsa yapsın diğer bölümler de çekemedi içine beni ister istemez. Son 2 bölümü Melora Hardin’in konukluğu bile kurtaramadı.
S05E12
Bence sarışın olan. Hem diğerine kıyasla daha çekici, hem de çocukları diğerininkilerden daha sevimli.
Son sahne iyiydi bu arada.
S05E16-17
7’de başlayan hikayenin devam bölümleriydi. Bu ikili blok bölümden ilki zayıf kaldı. İkincisi ise çok çok daha kötüydü. Bu hikaye serisinden daha iyi şeyler ve kayda değer açıklamalar bekliyordum. Tam bir hayal kırıklığı oldu.
S05E18
Bölümde Marilyn Monroe’yu canlandıran aktrisin hem oyunculuk hem de fiziksel özellikler açısından Liz Vassey’in gölgesinde kalmasına ne desem bilemedim. Marilyn Monroe hayatta olsa böyle bir kast seçimine izin vermezdi bence.
Gereksiz tırıvırı bilgi: Bölümde Marilyn Monroe’yu canlandıran Susan Griffiths’in oyunculuk kariyeri %90 oranında Marilyn Monroe’yu canlandırmaktan ibaretmiş. (1983’ten 2010’a kadar onun üzerinde dizi bölümü, sinema filmi, TV filmi ve müzik klibinde o olmuş.)
S05E20
Zamanda zıplamalar sırasında ilk kez 1945-1987 aralığının dışına çıktılar, ilk kez yüzyıl değiştirdiler. (1862)
S05E21
’19 yaşına geldim. Durulmam lazım artık.’
Biliyorum ellili yıllar ama yine de bu nasıl bir cümledir, bu nasıl bir kafadır ya?
S05E22 (FİNAL)
Muhtemelen dizinin en kötü, en sıkıcı, en yorucu, en anlamsız bölümü buydu.
Konuk oyuncu bazında en fazla sayıda tanıdık sima barındıran sezon buydu muhtemelen. Ayrıca Elvis Presley, Marilyn Monroe ve Lee Harvey Oswald gibi tanınmış isimlere oynadılar falan ama tüm bu çabalar kötü bir sezon daha yaşanmasına engel olamadı.
-Sezon değerlendirmesi-
En iyi bölümler: 3, 7
İdare eden bölümlerler: 12, 18
Kötü bölümler: 5, 9, 10, 16, 21
Ekstra kötü bölümler: 1, 2, 4, 6, 8, 11, 13, 14, 15, 17, 19, 20, 22