Akademi adaylı, Emmy ve Altın Küre ödüllü oyuncu Amanda Seyfried, Liz Moore’un 2020’de yayınlanan aynı adlı çok satan romanından uyarlanan Peacock’ın gerilim dizisi Long Bright River’da opioid salgınıyla mücadele ederken polis üniforması giyiyor.
8 bölümünün tamamı 13 Mart’ta yayınlanacak olan dizide Mickey’nin (Seyfried) memleketi Philadelphia opioid krizinden çok etkilenmiştir. Şimdi şehrin polis gücünde görev yapıyor ve her gün uyuşturucu kullanımı yüzünden raydan çıkan eski sınıf arkadaşlarıyla yüzleşiyor. Mahallede bir dizi cinayet başladığında, Mickey kişisel geçmişinin davayla ilgili olabileceğini fark eder.
İki kız kardeş aynı sokaklarda dolaşmaktadır, ancak hayatları daha farklı olamazdı. Sonra, içlerinden biri kaybolur.
Opioid kriziyle sarsılan Philadelphia’nın bir mahallesinde, bir zamanlar birbirlerinden ayrılamayan iki kız kardeş kendilerini anlaşmazlık içinde bulur. Biri, Kacey, sokaklarda bağımlılığın mengenesinde yaşamaktadır. Diğeri, Mickey, polis devriyesinde aynı bloklarda yürüyor. Artık konuşmuyorlar ama Mickey kardeşi için endişelenmeyi asla bırakmıyor.
Sonra Kacey aniden ortadan kaybolur, aynı zamanda Mickey’nin bölgesinde gizemli bir cinayetler dizisi başlar ve Mickey çok geç olmadan suçluyu -ve kız kardeşini- bulmayı tehlikeli bir şekilde takıntı haline getirir.
Günümüzün gizemini kız kardeşlerin çocukluk ve ergenlik hikâyeleriyle dönüşümlü olarak anlatan Long Bright River, aynı anda hem yürek çarptıran hem de yürek burkan bir roman. Sürükleyici bir gerilim romanı olmasının yanı sıra kız kardeşlerin, bağımlılığın ve mekan, aile ve kader arasında süregelen zorlu bağların dokunaklı bir hikayesi.
Kacey karakterini canlandıran Ashleigh Cummings (Citadel, NOAS4A2), Nicholas Pinnock, Callum Vinson ve John Doman, dizinin diğer başrol oyuncuları. Dash Mihok, Britne Oldford, Matthew Del Negro, Harriet Sansom Harris, Patch Darragh ve Perry Mattfeld, tekrar eden rollerle dizide konuk oyuncu olarak gözükecekler.
Dizinin yürütücü ve yönetici yapımcısı Nikki Toscano (“The Offer,” “Hunters”), romanın yazarı Liz Moore ile birlikte kitabı senaryolaştırdı. Seyfried, Moore, Neal H. Moritz, Pavun Shetty, Original Film’den Amanda Lewis, Pascal Pictures’dan Amy Pascal, Hagar Ben-Asher ve Russell Rothberg ile birlikte dizinin diğer yönetici yapımcıları.
yorumlar
İlk 2 bölümü izledim. Biraz ağır bir dizi olmuş. Polisiye/suçlu/drama dizilerinden ziyade draması fazla olan ve oldukça yavaş ilerleyen yapım gibi duruyor. Bölüm süreleri de bir tık fazla.
konuyu anlatış biçimlerinden olsa gerek.
Devam ederim ve bitireceğim ancak çok tatmin ettiğini söyleyemem .Amanda Seyfried daha iyi projelerde görmüştük. Bu rol pek gitmemiş gibi. Isınamadım
The Crowded Room daha iyiydi.
S01E01-02
-Dizi olarak sadece Veronica Mars’ta izledim Amanda Seyfried’i. 2004-2014 aralığında çektiği filmlerden de 10 kadarını izlemişimdir ama son 10 yılda yer aldığı hiçbir yapımı izlemedim. Yaş almış tabii baya görmeyeli. Son 10 yıllık kariyerine şahit olmadığım için ‘Bu pek Amanda Seyfried’lik bir rol değil.’ deme gibi bir lüksüm yok ama 2014 ve öncesi rollerinden biraz farklı tabii. Ki bu da çok normal. Şu andaki yaşına uygun bir rol bence ve sırıtmıyor da. Sakin, dingin, oturaklı, olgun …
-Ashleigh Cummings’i ne zaman izlesem farklı biri gibi. NOS4A2’daki fazla kilolarını atmış ama Puberty Blues dönemindeki gibi de değil tabii. Çok fazla sahnesi yoktu belki ilk 2 bölümde ama Amanda Seyfried’in aksine kendisini pek izletebildiğini de söyleyemeyeceğim.
-Şehir tasviri şu sosyal medyadaki klasik ‘Şurası Canlı’ videolarında gördüğümüz gibi. Ortam kötü. Her köşe başı, her kaldırım ‘Zombi’ kaynamakta. Kasvetli bir havası var şehrin kısacası. Orda olmayı istetmez vaziyette.
Dizinin yavaş aktığını söylemek mümkün. İlk bölüm idare etti bir şekilde ama 2. bölüm için aynı şeyi söyleyemem. Çok fazla sıkıldığım yer vardı 2. bölümde. Ve bolca atladığım ya da atlamak istediğim yer. Ben devam etmeyeceğim. Artık eskisi kadar sabırlı değilim keza.
Amanda Seyfried’i burada tanıyamadım 7 yıldır kendisini görmediğimden olabilir.
İlk iki bölümü izledim. Güzel, gizemli başladı. Peacock dizileri için çok yüksek bir beklentim yok, Amanda için izliyorum bakalım devamı güzel gider umarım. Ağırlık anlamında bu HBO dizisi olsa daha iyi giderdi diye düşünmedim değil.
İlk 2 bölümle buna da girdim, Amanda Seyfried sağ olsun. Ayrıca nihayetinde polisiye bir drama.
Süresine oranla temposunun biraz yavaş olmasının dışında bir sorun yok gibi. Duygusal anlamda fena ilerlemedi mesela.
Ortalıkta olmayan kız kardeşini arayan kadın bir polis bir yandan da mahallesindeki sorunlarla uğraşır. Bu sırada bazen geriye dönüşlerle kız kardeşlerin ilişkisine de tanık oluruz.
Derken geçti bölümler. Devam eder elbet tamamlarım herhal. Şu Peacock bütün sezonu tek seferde vermek yerine bari 2-3 parçaya falan bölse. İlk sezonunu toplu verdiği The Traitors’ın yeni sezonunu haftalık yayınladı mesela, isteyince oluyor demek ki.
beIN almış bunu bizde.
İlk sezon üzerine:
Diziyi bitirdim. Yani aslında güzel diziydi ama bu dizi HBO dizisi olsa hiç fena olmazmış veya bölüm süreleri 40 dk falan, 60 dakikalık bölümler ağır geldi biraz. Ucu kapalı bitti, finali de güzeldi ama çekmek istedikten sonra yeni konuyla gelebilirler tabii.
Ama olsun yinede memnun kalktım başından diyim.
Amanda tabii ki diziyi taşıyan unsur oldu, o olmasa izler miydim, izlemezdim
Tempo yavaş olmasına rağmen ilgimi fazla kaybetmedim sezon boyu. Haftalık izlemem ve Amanda Seyfried’ın da payı oldu tabii, yoksa vakanın kendisi de aman aman çekmiş sayılmaz.
Düzgün bir kapanış yaptılar bu haliyle. Gerçi 9’un sonundan yürüseler de itiraz etmezdim, sadece o noktada bundan gitmeyecekleri kendini belli etmişti ^.^
* Dedektifi tutarak dönmeleri zor değil, fakat zannedemedim şu an. Bu da böyle olsun. Thanks, bye.