Apple TV+ dizisi Masters of the Air 26 Ocak’ta başlıyor.
14 yorum abidin77 08 Aralık 2023 19:05
Apple TV+, Band of Brothers ve The Pacific’in yapımcıları Steven Spielberg, Tom Hanks ve Gary Goetzman imzalı merakla beklenen İkinci Dünya Savaşı draması Masters of the Air’in resmi fragmanını yayınlandı.
Akademi Ödülü adayı Austin Butler, Callum Turner, Anthony Boyle, Nate Mann, Rafferty Law, Akademi Ödülü adayı Barry Keoghan, Josiah Cross, Branden Cook ve Ncuti Gatwa dizinin başrol oyuncuları.
Masters of the Air, 9 bölümlük sezonun ilk 2 bölümüyle 26 Ocak Cuma günü Apple TV+’ta dünya çapında yayınlanacak ve ardından 15 Mart 2024’e kadar her Cuma yeni bir bölümle ekranlara gelecek.
Donald L. Miller’ın 2006 yılında yayınlanan aynı adlı kitabından uyarlanan ve senaryosunu John Orloff‘un (Band of Brothers) yazdığı Masters of the Air, 100. Bomba Grubu’nun (“Kanlı Yüzüncü”) Nazi Almanyası üzerinde tehlikeli bombalama saldırıları düzenleyen ve soğuk koşullarla, oksijen eksikliğiyle ve 25.000 feet yükseklikte yürütülen savaşın katıksız dehşetiyle boğuşan adamları konu alıyor. Hitler’in Üçüncü Reich’ının dehşetini yok etmeye yardımcı olan bu genç adamların ödediği psikolojik ve duygusal bedelin tasviri, Masters of the Air’in özünde yer alıyor. Bazıları vurularak yakalandı; bazıları yaralandı veya öldürüldü. Ve bazıları eve ulaşacak kadar şanslıydı. Bireysel kaderleri ne olursa olsun, hepsi bir bedel ödedi.
Güneydoğu İngiltere’nin pastoral tarlaları ve köylerinden, bir Alman savaş esiri kampının zorlu yoksunluklarına kadar uzanan ve dünya tarihinde eşsiz ve önemli bir dönemi tasvir eden Masters of the Air, hem ölçek hem de kapsam bakımından muazzam ve gerçek bir sinematik başarı.
Amblin Television’dan Spielberg, Playtone’dan Hanks ve Goetzman dizinin yönetici yapımcıları. Amblin Television’dan Darryl Frank ve Justin Falvey, Playtone’dan Steven Shareshian, ortak yönetici yapımcılar. Orloff yazarlığın yanı sıra dizinin ortak yönetici yapımcısı. Graham Yost, yine ortak yönetici yapımcı olarak görev alan bir diğer isim. Anna Boden, Ryan Fleck, Cary Joji Fukunaga, Dee Rees ve Tim Van Patten, dizinin yönetmenliğini üstlendiler.
yorumlar
Cold Open
The Pacific’i o kadar sevmemiş bir BoB hayranı olarak diziye şans vereceğim, sadece birkaç bölüm daha beklemeyi düşünüyorum.
Bugün gelen ilk 2 bölümü izledim. İyi de yapmışım.
* Band of Brothers ve The Pacific’in devam halkası olarak nerede duracağına karar vermek için biraz daha devam etmek gerek tabii. Sezon 9 bölüm nasılsa.
* Acayip bir para harcadıkları belli oluyor. Bir haberde 250-350 milyon dolares bütçesi olduğunu gördüm. Hava sahneleri falan pek batmadı, şimdilik razıyım.
* Austin Butler, Callum Turner ve Barry Keoghan’ı bir arada bulmuşken bunayacak değilim. Anthony Boyle’u da severim. Ncuti Gatwa şimdilik gözükmedi. Karakter olarak Turner’ınkini daha çok sevdim ama Butler’ın da hakkını yemeyeyim. İkisi taşıdı şimdilik diziyi.
Askeri dizide ortam erkekler hamamı gibi ama hava savaşları falan da derken neyse ki dozu da kaçmamış. Savaşın draması ve karmaşası daha ağırlıkta ama ufak tefek esprileri de ihmal etmemişler. Zaten devam ettikçe kalan sağlar bizimdir durumu daha belirgin olacak muhtemelen ama şimdiden felaket tellallığı yapmış olmayayım tabii.
Şimdilik böyle.
Not: Bunu sevene SAS: Rogue Heroes da olur. Tabii bence.
1×03 üzerine:
Tabii ben şok.
1×04 üzerine:
* Ağırlıklı olarak Bucky bölümü yapmışlar. Callum Turner da hakkını verdi. Zaten severim de.
* Bizzat kelimelerle altını çizmeseler de basbayağı o noktaya vardık. Tabii ben yine şok.
Ayrıca bknz: Yazıklar olsun.
Yok
S01E02
Güzel 2 bölümdü. Zaten prodüksiyon olarak nasıl bir şey izlediğimiz belli.
İlk bölüm bir tık yavaştı ama savaşta havaya ilk çıktıklarında karşılaştıkları dehşeti görmeye değdi.
Marge rolünde Isabel May karşımıza çıktı, süresi daha uzar mı acaba.
Timothée Chalamet’nin Hollywood’da yaptığı etkinin bir benzerini Austin Butler’dan da kısa süre içinde bekliyorum. Bu yakışıklılık ve karizmasını güçlendiren sesiyle kariyeri daha da uçar.
Ulan
Yenilerden Rosenthal öne çıktı.
Bizim Doctor Who da artık bir gelsin.
Neyse, en azından sivil, çocuk çocuk öldürüyoruz muhabbeti geçti en sonunda. Sürekli kahramanlıklarından, Nazi öldürüyoruz muhabbetinden bahsederken bunu es geçmeleri olmazdı.
Senaristler öyle uygun gördü herhalde, ne bileyim ben.
Bizim
Evet, beklenen Elvis geldi.
Dizinin bittiği gün geliyor.
The Bloody Hundredth: 15 Mart
108’i de bitirmişken minik bir eleştiriden bahsedeyim. Kamp ortamına biraz fazla tıkılı kaldılar. Konu ilerliyor desen o açıdan pek ilerlemiyor da. Derken geçiyor günler/bölümler haliyle ve geldik finale / savaşın sonuna.
Not: Aşk olsun lan. Literally.
Bu tür dizi ya da filmlerde en sevdiğim kısım sondaki kim sonrasında ne yaptı kısımları. Tam herkes sağlam
Etkileyicilik bakımında dizinin bir Band of Brothers olmadığı kesin. Savaşın ne kadar boktan bir şey olduğunu onun kadar hissettiremediğini düşünüyorum. Karakterler ve oyuncular bakımından çok daha öndeydi BoB. Bu durum diziyi kötü yapmıyor elbet. Onun koyduğu çıtaya yaklaşmak kolay değil. Bazı şeyleri daha iyi anlatma bakımından karanın havaya göre daha fazla avantajı var ayrıca, haksızlık etmek istemiyorum.
Bu tür dizilerde az ya da çok Amerikan propagandası oluyor elbet. O kadar da batmadı. Canavarla savaşırken canavarlaştık kısmıyla az da olsa bir özeleştiri vardı ama yapmasak daha kötü olacaktı diye bunu aklama kısmı da vardı.
CGI’lar arada bir göz kanatmadı değil. Aksiyon zaman zaman iyi zaman zaman yavandı.
Buck, Bucky, Crosby ve sonrasında malum sebeplerle daha öne çıkan Rosie izlenesi karakterlerdi. Austin Butler’ın bir tık fazla kasıldığını düşünüyorum karizmatik olacağım diye. Gerek yok abicim, öylesin zaten
Dizinin benim için artısı Anthony Boyle (adamın son 3 işi Apple’da, bu bitti Manhunt başladı) ve Nate Mann’i (hazır Apples Never Fall gelmişken izleyeyim) radarıma sokması oldu.
Bir ara BoB’a yeniden bakayım. The Pacific’i izlememiştim, onu da aradan çıkarayım.
* Diziden memnunum. İlk ve son kısımları daha iyiydi, ortası biraz yavaş/ağır kaldı. Dediğim gibi, kamp kısımları mesela beni yeri geldi mi dağıttı. Hava sahneleri ise bana batmadı, CGI’ın az da olsa teklediği oldu fakat deli gibi para saçıp ellerinden geleni yapmışlar. Keza Amerikan propaganda dozu da dert değildi, isteseler bundan daha fazlasına ortam vardı muhtemelen…
* Kendisinden önce gelen dizilerle kendi adıma karşılaştıramam. İzlemedim. Yayınlandıkları dönemlerin şartlarıyla bugün de farklı malum. Bu mesela haberlerde denk geldiğim kadarıyla bayağı ilgi gördü yine ama bu içerik bolluğunda öncekiler kadar gürültü de koparmadı hani. Kadrosunun ekmeğini güzel yiyenlerden oldu, gerçi öteki türlü de az çok ilgi çekerdi… Ödül sezonunda ne kadar hatırlanacak bakalım?
* Son kısımda gelen eklemeleri ayrı sevdim. Böyle detaylı olunca daha çok hoşuma gidiyor.
– Öncelikle Anthony Boyle, bu adamdan daha yakışıklı yalnız Gerçi diğerleri de birbirinin kopyası sayılmaz da.
– Buck eşini kısa sürede kaybetmiş derken Bucky’nin 45’inde kalp krizinden gittiği ortaya çıktı. Bir miktar tüh. Gerçi birisi (+Harry) savaşta ölse daha çok üzülürdüm. Bu karmaşada olan Curtis Biddick’e oldu ^.^
– Rosie dahil üçü de ne kadar damdan düşer şekillerde evlenmiş. Neyse ki bu savaştan çıkıp da başka bir görevde ölmemişler.