Arrow — tanıtım
1.496 yorum rpdi 29 Aralık 2012 21:10
Televizyona uyarlanan süper kahraman hikayelerinin son yıllarda pek tutmadığı bir gerçek. Fakat The CW bu duruma inat, büyük masraflar yapmaktan kaçınmayarak, yıldız isimleri kadrosuna katarak, müthiş tanıtım kampanyaları yapmaktan çekinmeyerek, kısacası gümbür gümbür bir şekilde, 14 Ekim 2012’de karşımıza Arrow‘u çıkardı.
Dizimiz Batman, Superman, Green Lantern, Jonah Hex, Watchmen, Wonder Woman gibi bilindik süper kahramanları da bünyesinde bulundıran DC Comics‘in Green Arrow (Yeşil Ok) çizgi romanından uyarlanıyor. Green Arrow, giyim tarzı, kullandığı savaş aletleri, kendine özgü bir adalet sistemi yaratmasıyla Robin Hood‘u aşırı derecede andıran bir kahraman. Kendisini kanlı canlı bir insan olarak gördüğümüz ilk ve şu ana kadarki tek örnek ise Smallville. Orada toplam 72 bölüm görünen Green Arrow’u, şu aralar bir diğer The CW yenisi Emily Owens M.D.‘de yer alan Justin Hartley canlandırmıştı. Green Arrow’u 1941 yılında Aquaman’in yaratıcılarından Morton Weisinger ile Congorilla’nın yaratıcılarından George Papp’in yarattığı ve kendisinin ilk kez More Fun Comics’in 73. sayısında görücüye çıktığı da bizi pek ilgilendirmeyen bilgiler arasında.
Bence şimdi bunları bir kenara bırakalım ve modernize edilerek karşımıza sunulmuş, yeni TV dizisi Arrow‘un konusuna geçiş yapalım:
Oliver Quuin, şımarık, vurdum duymaz, kadın avcısı, playboy diye tabir edilen milyarder bir adam. Bir gün, içinde babasının ve ayarttığı sevgilisinin kız kardeşinin de bulunduğu bir yat gezisine çıkar. Bu yat gezisi, korkunç bir kazayla sonlanır ve bu kazadan sadece Oliver sağ olarak kurtulur. 5 yıl sonra Pasifik’in ücra bir köşesindeki adada bulununcaya kadar da öldüğü sanılır. 5 yıl sonra evine, yani Starling City’ye döndüğünde ise artık karşımızda eski Oliver’ı değil, adada yaşadığı sıkıntıların değiştirdiği, farklı bir Oliver’ı buluruz.
Starling City’de kendi çıkarlarını düşünen birtakım insanlar yüzünden suç oranı artmış; uyuşturucu her tarafa yayılmıştır. Halkı da gün geçtikçe daha çok fakir olmaya başlamıştır. Şehri, bu kötü duruma sürükleyen insanların arasında Oliver’ın ailesi de bulunmaktadır. Kazadan hemen sonrasında Oliver’ın babası, son nefesini vermeden önce şehrin bu durumundan sorumlu insanlarla ilgili bazı sırları anlatır ve ona şehri bu derecede zehirleyenlerin bir listesini verir.
Oliver, adada kaldığı süre boyunca bambaşka bir insana, kendi tabiriyle bir silaha dönüşmüştür. Üstün refleksler, hızlı koşu, hedefini tam tutturma ve müthiş okçuluk yeteneği burada kazandığı hediyelerden bazılarıdır. (Bu süreci dizinin ilerleyen bölümlerde ve tek seferde değil, geri-dönüşler (flashback) şeklinde izleyeceğiniz için ayrıntısına giremiyorum.) Oliver, Starling’e geri döndüğünde işlerin iyice çığırından çıktığını ve şehrin daha da rezalet bir hale geldiğini görür. Gençken yaptığı hataları telafi etmeye, kendisine yakın olanlarla arasındaki buzları eritmeye, ailesinin yanlışlarını düzeltmeye, toplumdaki sorunlarla mücadele etmeye ve Starling City’yi eski ihtişamlı günlerine geri döndürmeye karar verir ve adadaki sahip olduğu yetenekleri de kullanacağı Arrow karakterini yaratır.
Dikkat çekmemek için bir yandan eskisi gibi güç ve para düşkünü, umursamaz, pervasız çapkın rollerini oynarken, gerektiği durumda yeşil kostümü giyip gizli kimliğine bürünerek, Starling’e adaleti getirecek olan, “yasalardan üstün, yasadışı koruma görevlisi” kahramanımız Green Arrow olarak yaşamını sürdürmeye başlar.
Kadro ve karakterler üzerinden devam edecek olursak…
Bir zamanların umursamaz, şımarık, kadın avcısı, kısacası pislik çocuğu; ama şimdilerin müthiş okçuluk yeteneğiyle Starling’in adalet sağlayıcısı Arrow’a, yani Oliver Queen‘e Stephen Amell hayat veriyor. Oyuncuyu en son Hung‘ın 3. sezonunda önemli bir rolde izlemiştik. Bunun yanı sıra Private Practice, New Girl, 90210, The Vampire Diaries gibi dizilerde konuk olarak yer almıştı. 5 yıl adada kalıp, başına bunca şey gelen bir adamın ruh halini gerçekten çok iyi veriyor. Gerçekten de yakışıklı oyuncu Stephan Amell, bu rol için biçilmiş bir kaftan diye düşünmeden edemeyeceksiniz.
Laurel, Oliver’ın eski kız arkadaşı. Oliver, Laurel’ı önce onun kız kardeşiyle aldatır. Daha sonra da söz konusu gemi kazasında istemeden de olsa, bu kız kardeşin ölümüne sebep olur. Oliver’dan böylesi büyük darbeler yiyen Laurel, kahramanımıın yaşadığını öğrendiğinde kafası karışır; ama elbette ki bir yandan Oliver’a karşı hala boş değildir. Oliver’ın yokluğundaki 5 yıllık süreç içinde avukat olduğunu eklemeden geçmeyelim. Karakterimiz, güzel oyuncu Katie Cassidy tarafından canlandırılıyor. Melrose Place veHarper’s Island‘da başrollerde seyrettiğimiz aktrist, Gossip Girl, Supernatural, New Girl gibi popüler dizilerde de bir süre konuk olarak yer almıştı.
Tommy, Oliver’ın en yakın arkadaşı. Kendisi Laurel’dan hoşlanıyor ve Oliver’ın öldüğünü sandığı yıllarda işleri iyice ilerletiyor. Karakterimiz, çıkışını geçen yıl geçen yıl iptal olan Pan Am ile yapan Colin Donnell tarafından canlandırılıyor. Arrow ise onun ikincisi projesi. Daha önce pek tecrübe kazanamamış Donnell’ın, gayet başarılı bir oyunculuk sergilediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Eskiden sert bir Amerikan askeri olan John Diggle, şimdilerde Oliver’ın annesi Moira tarafından bizzat tutulmuş olan Oliver’ın yeni koruması. Diggle, David Ramsey tarafından canlandırılıyor. Daha önce kadrolu olarak yer aldığı bir dizi yok. Bir ya da birkaç bölüm konuk olduğu dizilerden bazıları ise şu şekilde: Blue Bloods, Dexter, Ghost Whisperer, Huff.
Son zamanlarda dizilerinin vazgeçilmezi olan “sorunlu ergen” kadrosunu dolduran Thea, kendini alkol ve uyuşturucuya vermiş, dünyadan haberi olmayan, insanı sinir etmekten başka bir işe yaramayan, Oliver’ın salak kız kardeşi. Thea, Willa Holland tarafından hayat buluyor. Kendisini daha önce konuk olarak -ama çok bölümde- The O.C. ve Gossip Girl‘de izlemiştik.
Starling’in adaletini sağlamada çok büyük katkıları olan, Laurel’ın babası dedektif Quentin Lance. Küçük kızının ölümüne sebep olan Oliver’dan nefret ediyor ve Laurel’ı da ondan uzak tutmaya çalışıyor. Karakterimiz, dizilerde bol bol konuk olarak karşımıza çıkan oyuncu Paul Blackthorne tarafından canlandırılıyor. Başrolünde yer aldığı The Dresden Files‘tan sonra, yer aldığı dizilerden bazıları The River, The Gates, Lipstick Jungle, Big Shots, 24 şeklinde.
Ölen kocasının acısını yaşayan, çocuklarına karşı sevecen ve mükemmel bir anneymiş gibi görünen ama sandığımız gibi masum olmayan, “Kraliçe” annemiz Moira Queen. Kendisi gemi kazasıyla ilgili belli ettiğinden çok daha fazlasını biliyor ve oğlunun arkasından bazı işler çeviriyor. Karakterimiz Susanne Thompson tarafından hayat buluyor. Yer aldığı yapımlardan bazılarını Once and Again, Cold Case, Kings, NCIS şeklinde sıralamış olalım.
Yazını başında da dediğim gibi diziye sonradan pek çok yıldız isim katıldı. Şimdilik şu, şu, şu ve şunu örnek verelim. Bunların devamı sürekli geliyor, haberiniz olsun. Kadronun tamamına şuradan ulaşabilirsiniz.
Arrow, bir tıp dizisi olan Emily Owens M.D. ve bir polisiye olan Beauty and the Beast ile birlikte The CW’nun bu sonbahar için onay verdiği üç diziden biri. Son zamanlarda, pilot bölümlerinden hemen sonra iptal edilen Wonder Woman‘ı, Aquaman‘i ya da 10 bölüm sonunda iptali gören The Cape‘i düşününce, Amerikalıların süper kahraman hikayelerini televizyonda görmeyi sevmediği düşüncesi ortaya çıkıyor. Normalde Amerikalıların tıp ve polisiye sever, süper kahraman sevmez mantığından hareketle “Arrow tutmaz, diğer ikisi tutar” diye tahmin edildi; ama işler hiç de öyle olmadı. Tıp dizisi olanı hemen iptali gördü. Polisiye olanı vasat reytinglerle yaşamaya çalışıyor. Ama Arrow, reytinglerde aldı başını yürüdü. İlk bölümüyle 1,3 reyting, 4.017 milyon izleyici ile açılış yaptı ve sonraki bölümlerde bu rakamları fazla düşürmeden yoluna devam etti. 23 bölümlük tam sezon onayını kaptı ve şu anda The Vampire Diaries‘ten sonra The CW’nun en çok izlenen dizisi konumunda. Ayrıca, hemen arkasından yayınlanan Supernatural da Arrow’un rüzgarından yararlanarak, önceki sezonlarına kıyasla daha iyi reytingler elde ediyor.
Başta başrol oyuncusu olmak üzere çok isabetli yapılan oyuncu seçimleri, adada yaşanan olayları geri dönüşlerle (flash-back) izlememiz gibi ayrıntılar sayesinde sürekli ayakta tutulan gizem unsurları, özenilerek ve para harcanarak çekilen ve bir TV dizisi için insanı tatmin eden aksiyon sahneleri, ilerleyen bölümlerde bilindik DC Comics kötülerinin karşımıza sık sık çıkıyor olması (hangileri olduğunu ispiyon vermemek adına söyleyemiyorum), pembelik dozunun ayarını tutturabilen, merak uyandırıcı aşk meseleleri, Arrow’un izlenme nedenlerinden sadece birkaçı. Elbette ki “her anı heyecanlı, hiç sıkmıyor, mantık hatalarından eser yok” gibi şeyler söyleyemeyiz. “Olur bu kadarı da…” dedirten, küçük şeyler de var kaçınılmaz olarak.
Diziyi çok seven bir kesim olduğu gibi, yerden yere vuranların sayısı da epey fazla. Her zaman dediğimiz gibi, bir kaç bölüm izleyip kendinizin karar vermesi en doğrusu. Yukarıda da dediğim gibi Amerika’da gayet güzel izleyici oranları elde ediyor. Yani dizinin geleceğinin olduğu konusunda kesinlikle içiniz rahat olsun.
Son olarak iki adet tanıtım filmini paylaşıp, tanıtıma noktayı koyalım.
Herkese keyifli seyirler.
AYRINTILI TANITIM FİLMİ
http://www.youtube.com/watch?v=gk_ji5Yu_Mg
KISA TANITIM FİLMİ
yorumlar
Ekstra berbat bir bölümdü de o kapanış sahnesi neydi öyle yahu? Ha işimize geldi, bizi bir dertten kurtarmış oldular falan orası ayrı konu da …
Uzantı dizi projesinde
muhtemeldi gerçi.
* Ben de özlemişim. Nanda Parbat kısmı bu açıdan iyiydi. Yoksa normal bir bölümdü.
* Sonunun beklenmedik olduğunu inkar edemem. Ama itirazım da yok, böyle bir şey bu diziye gerekliydi zaten.
* Kasnia’ya gidelim derken kendilerini İstanbul’da bulmuşlar. Cık, cık, cık.
Laannnn şeklinde bitti bölüm
Olivır’ın
Muhtemelen
Kasnia ne güzel memleketmiş öyle. İnsanın taşınası geldi Arrow izleyen kimse kalmayınca tepki de gelmedi kimseden
The Flash’teki kadar uzatmıyorlar dramayı. Burada zırva da olsa 3 kısımdan gittiği için, dramaya çok fazla zaman kalmıyor. Kısa kesip bitiriyorlar.
Ben ilk 3 bölüm itibarıyla memnunum diziden. Böyle dolaşıp eskilere selam çaka çaka gitmek güzel oldu. Tabii tüm sezon böyle dolaşıp durmayacaklardı ama yine
Finale geliyormuş.
returning for multiple final season episodes
* Hiç değilse farkındalar. Bu da bir şeydir.
* Bu, bu, şimdi ne bu?
*
Oliver: In
William: In
Diggle: Out
Rene: Nötr
Connor: Nötr
Mia: Ay bi git
* Crisis bölümlerinin bir yararı Monitor denen adamdan kurtulmak olacak. Yani umarım kurtulıuyoruzdur. Sıkıldım ben bundan.
* Bu bölümün geri döneni Curtis oldu. Sakallı imajı fena durmamış, onun dışında teknik kısmı tümden William üzerinden yürütseler niye demezdim yani.
* Diggle da “yeşil yeşil” devam ediyor hayatına resmen.
* William’ın Oliver’a ‘açıldığı’ sahnede Tanrı affetsin biraz güldüm. Bu gecikmişlik durumu Mia’nın inatçılığı nedeniyle eğreti durdu zaman zaman ama William tarafını kurtarmışlar.
* Ufaktan ufaktan Kanaryalar’ın yolunu yapıyorlar. Ama umarım onay almaz. Ya Superman’e onay verin ya da ikisine birden onay vermeyin. Bir de eğer Kanaryalar’a onay verecekseniz bari William, Connor vs. de ortalıkta olsun.
Spoiler falan
8×04
Sondaki Laurel Lance esprisine güldüm. Tamam şehirdeki iyiler ve kötüler sirkten fırlamış gibi giyiniyor ama sen cidden gülünç giyiniyorsun be arkadaş. Ayrıca birisi şuna dalsa iyi olacak. Şu arkadaşın yorumuna katılıyorum.
William, genelde olduğu gibi sempatik, Mia, beklendiği gibi karın ağrısıydı. Gerçi bu sefer kendi açısından haklı gibiydi.
Digıl’ın ilk tepkisine gülsem de, hak vermedim diyemem.
Grant Wilson: Let’s Make Star City Great Again Ulan Trump, Allah seni bildiği gibi yapsın.
Rene’den bırak belediye başkanı, köye muhtar bile olamaz (Hürriyet haberi gibi oldu ama valla olmaz). Ayrıca madem olacakları biliyorsun, al kızını git anasını satayım. Başka şehir mi yok?
S08E04
Geçen bölümün sonunda yapılan hamle dolayısıyla keyifli geçmesi muhtemel bir bölüm bekliyordum ve öyle de olmuş.
8×05 üzerine:
* Son kısmını beğenmiş olabilirim, evet.
* William’la oluyor da Mia’yla pek olmuyor.
* Konuk ağırlamaya bu sefer de Rusya ile devam ettiler. Dizinin geçmişinden ziyaret etmedikleri neresi kaldı acaba? Bu arada Roy’u izlemeyi seviyorum.
Son sezon cok guzel gidiyor. William, Mia falan iyi oldu diziye katildiklari.
Ben bölümdeki bütün saçmalıklara rağmen yine eğlendim.
Geçen hafta Rusya denilince kimi göreceğimizi zaten biliyorduk. Dizideki her karaktere bir uğrayıp veda ediyoruz. Severim kendisini, son kez görmek güzel oldu. Bölümü izlemeden önce The Sleepers‘ın fragmanında denk gelmek de eğlenceli oldu kendi adıma Adamı Rus sayıyordum, Çekmiş
Ulan Digıl,
Ya
Lyla da kaç adam tutuyormuş orada
Mia aynı Mia, çekilmiyor ama mecburen izliyoruz. William sempatik en azından.
8×06 üzerine:
Neredeyse animelerdeki filler bölümlerinden birisi gibiydi. Bu da kendisini Crisis’e atmaya çalışıyor işte. Bölümün konuğu iyi oldu tabii.
Haftaya Lian Yu’da görüşürüz o zaman.
Monitor ile
’e hoş geldiniz
Malum karakteri görmek güzel oldu. Haftaya başka bir karakteri göreceğiz. Böyle selam çaka çaka gidiyoruz.
Ben sezondan hala memnunum. Sonuna kadar böyle gitsin.
S08E06
Bu taktik kullanarak çekilmiş 10-15 dizi bölümü izlemişimdir şu ana kadar herhalde. Bu en kötüsüydü kesinlikle.
* Lian Yu’yu da dahil edebilmek için ayarladıkları bir bölüm havası vardı ama bu da iyiydi. Crisis’de görüşmek dileğiyle o zaman.
Not: Supergirl ve Batwoman’ın sonundaki sahne bunun sonunda da vardı. Hepsine aynısını koyuyorlar anlaşılan. The Flash’ın sonunda da vardır tahminen.
Yav,
Roy’un o halden 5 dakika sonra ayaklanmasına ne desem bilemedim. Kolunu sarın yeter, kan man kaybetmedi. Mirakurulu olunca kan kaybetmiyorsun.
Vilyım: geleceğin ağzına sıçtık ama al sana taş.
Roy: Napayım lan taşı, kolumu kaybettim lan ben, al götüne sok Vilyım. Sana da, babana da, anana da, Digıl’a da, seksi kardeşine de….
Olivır: Geleceğin ağzına yeterince sıçtık zaten. Digıl, sen Felisiti’ye söyle, bunları birlikte büyütsün. Ayrıca bunları 2040’a gönder.
Digıl: Tamam Olıvır, zaman makinem ile gönderirim.
Son 10 dakikası doğal olarak duygusala bağladılar. Olur, normaldir.
William’ın, bu adada anam öldü demesini beklerdim. Hele Oliver, Chase’den bahsetmişken. Yazarlar öldüğünü unutmuş sanırım. İki duygusal sahne ile hatırlatabilirlerdi.
Yao Fei’yi son kez görmek de güzel oldu.
Ben bu sezondan memnun kalmaya devam ediyorum. Az bölüm, fazla uzatmadan toparlayıp gidiyorlar.
Devam bölümü olarak iyiydi. Uzatabildikleri kadar uzatıyorlar resmen. Neyse kaldı bir tane.
* Şu karmaşanın ortasına Ezra Miller’ı mı sıkıştrdınız yani siz? Sonsuz evrenin suyunu çıkarmak bu olsa gerek ^.^ Kendi solo filminde bir türlü oynayamayan adam The Flash’a konuk oldu.
Warner Bros’un yatacak yeri yok sahi.
Next (Legends of Tomorrow 5×01). Ayrıca kaldı 2.
Crisis on Infinite Earths: Part 4
Ne izledik lan biz? Bölüm yönetmenine ‘Otur, 0!’ demek istiyorum.
Arrow Series Finale Photos
1–2–3–4–5–6–7–8–9–10–11–12–13
Bölümü izledikten sonra da fikrim değişmedi, The CW’nun Kanaryalar dizisine onay vermesini istemiyorum. Ha illa onay verecekseniz iki isteğim var:
2) JJ de kalsın. Bölüm sonunda gerçekleri hatırlamasına bir şey diyemeyeceğim. Siz bilirsiniz. Ama Mia ve JJ’i sevgili yapmak hiç de fena fikir değilmiş. Bundan doğma bir karmaşa fena olmaz hiç değilse.
Ay yalnız Big Bad’in kadın seçilmesine hiç şaşırmadım.
Gerisine Mayıs ayı geldiğinde bakarız. Kaldı 1 (bir)!
8×09
Aslında kötü bir bölüm olmamış. Batwoman’ın bütün bölümlerinden daha iyiydi ama bölüm olarak kalsın, onay almasın. Yetti 8 sezon. Yormayın insanları.
ben ne izledim bu gelecek dizinin pilot bölümü müydü?
“Backdoor pilot”.
O kadar çakılsın diye dua ettik, sezonun en çok seyirci toplayan bölümü (Crisis hariç) oldu.
@itsmypurgatory Evet gelmesi planlanan dizi pilot bölümüydü.
S08E09
Çok kötü bir bölüm değildi ama iyi de değildi. Dizisi olsa izlemem.
Şu biraz kilo mu almış görmeyeli yoksa bana mı öyle geldi bilemedim şimdi. Bunun saçlar da iyice kötü olmuş bu şekilde. Yıllar önce hoştu bu kadın; şimdi ise yüzüne bakılmaz hale geldi. Şunu görmemek çok büyük eksiklikti bu arada bu bölümde.
Kanaryalar onay alır .8×09 Yabancıların cliffhanger dedikleri bir sonla bitmiş .CW verir onayı Arrow spin-off ‘u diye .
bu mantıkla sonu cliffhanger ile biten ucu açık dizilerimin yeni sezonunu isterim ben
Bitti. İyi de bitti. Zaten açıkta bir şey kalmamıştı artık, veda modunda yürüye yürüye bitirdiler bu bölümü de. Bu sezon bilindik karakterlerin yeniden görünmesiyle yürüdüydü. Veda olunca bu sefer her yerden fışkırdı.
Bir döneme damgasını vurduğu söylenebilir, başladığı gibi gitmeyip çok dalgalansa da izlediğime pişman olmadığım bir yolculuktu. DC’nin pek çok The CW dizisindense buna devam etmeyi tercih ederdim.
* Girişte Moira’yı yaşıyor bulmak hoşuma gitti. Dünyalar birleşirken bu da araya kaynadı sanırım. Quentin ve Tommy de tabii. Laurel’ın ama “beni” geri getirmedi konuşması ilginçti. Moira ile Thea’nın Robert’la ilgili konuşması da.
* Thea ile Roy’un birleşmesi hem istediğim bir şeydi hem de tahmin edilesiydi. Tişkürler.
* Felicity’nin dönmüş olması final karmaşasında pek de bir şey ifade etmedi gibi ama konuk olması da gerekiyordu tabii. Ama Felicity-Mia karşılaşmasını iyi düşünmüşler.
Barry’yi ve Kara’yı da biliyordum önceden. Onu görmek de iyi oldu.
* David Ramsey, Green Lantern gibisinden duran yeşillemenin ne anlama geldiğini yakında göreceğiz, ben de tam bilmiyorum gibi bir şey demiş. HBO Max’teki diziye başkasını getirin, The CW’yu da lütfen rahat bırakın ama yani.
* Bu da böyleydi işte. Bana 34’ten daha çok yaşamış gibi geldiydi ama R.I.P. Bazen sinir etsen de iyi adamdın.
* 8×00 diye geçen, oyuncuların falan ekran önünde diziden bazı sahneler eşliğinde diziyle ilgili konuştukları bir bölüm yayınlamışlar dün akşam. İzlemek isterim diyenin aklında olsun.
Az bölümlü bir sezon olmasının da katkısıyla, final sezonundan genel olarak memnundum zaten. Final bölümünün başından da memnun kalktım. Güzel bitti. Güzel bir veda oldu. Hafiften hüzünlendim bile. 7.5 senedir haftalık izlediğim (arada birkaç bölüm biriktirip izlediğim olmuştur herhalde, hatırlamıyorum), arada bayağı bir gömdüğüm, saçmalıklarına göz devirdiğim, oflayıp pufladığım, dalga geçtiğim çok bölümü oldu ama izlediğime pişman olmadığım bir diziydi.
Evet,
Ulan insan Beri ve Kara’yı da getirir, paraya kıysaydınız derken sonda gelmeleri (aslında yukarıda paylaştığım karelerde Beri varmış, unutmuşum) hoş oldu. Beri yine bunalıma girip kendisini suçlamaya başladı ama neyse ki sahnesi kısaydı. Beri, 50 sezon oldu, bırak artık bunalımı
Dizinin en sevdiğim karakterlerinden Moira’yı yeniden görmek (bak onu unutmadım ) mutlu etti. Thea’ya Robert olayını mantıklı açıkladı.
Tommy’nin geri gelmesine sevindim. Yalnız Laurel farklı bir dünyada mı evliydi bu adam? Yoksa Earth 1’da mı evlilerdi? Oliver mı öyle düzeltti yoksa olayı? Ulan kafamı karıştırdınız.
Felisiti, doğal olarak gelecekti. 7. sezon finalindeki Monitor ile olan olayını bağlamaları gerekiyordu. Nereye götürdü, nerede bir araya geldiler kısımlarını anlamadım. Üzerinde de pek düşünmedim açıkçası.
Thea ve Roy, beni ilişkileri ile yoran karakterlerdi. Evlenecekler mi pek umursamadım valla.
Anatoly olmadan olmazdı. Al Ghul kardeşler ve muhabbetleri güldürdü.
Digıl’ın senelerdir devam eden Green Lantern muhabbetini finalde bağlamaları hoş olmuş.
170 bölüm, 42 dakikadan hesaplarsak 119 saat eder. Ömrümüzden 5 gün yedin Arrow ama hakkımı helal ediyorum. Crossover sensiz hep eksik kalacak.
EK:
Abidin ben geldim finale. Bazı şeyleri anlamasam da güzel bir final olmuş. Kendi adıma 6 sezonluk bir maceraydı. İlk 2,5 sezon + 5. sezon ile birlikte 3,5 sezon güzel seyrettirdi kendisini ama kalan kısımlarda da çok işkence çektirttiği oldu.
Bizim sitemizde de ayrı bir yeri var dizinin, herhalde bu kadar çok yorum alan bir dizi tanıtımı olmayacak bu sitede
S08E10 (FİNAL)
İlk 15 dakikada tutuk başladı aslında ama sonrasında açıldı ve güzel bir final oldu. Aaa o da gelmiş, bu da gelmiş, şu da var şeklinde geçti bir dakikadan sonra. Keyifliydi o durumu izlemek.
Gelmeyenler için şu, şu, şu, şu ve şunu sayabiliriz herhalde sadece. Bunlar arasında bu ve şunun olmaması battı bana sadece. Keşke geleymiş o ikisi de.
8 koca sezon devirdik. İlk 3.5 sezonu oldukça iyiydi cidden dizinin. 4. sezonun ortalarına doğru özellikle Darhk’ın negatif etkisiyle düşüş süreci başladı. 5. sezonda 8-9 civarı izlenebilir bölüm vardı, gerisi çöptü. 6. sezonun ilk yarısı çöptü, 2. yarısında ise Diaz sağ olsun bölümlerin yarısı fena geçmemişti en azından. 7. sezonun ise ilk yarısı büyük oranda keyifli geçmişti ama 2. yarısı çöptü. 8. ve son sezonu ise güzel bir bölümle açıp güzel bir bölümle kapattı. Ara bölümler ise 4 hariç çöptü. Dizinin bendeki hatırasının rakamlarla özeti bu şekilde işte. Hadi kalın sağlıcakla!
Bundan kurtulduk; seneye de The Flash’a veda etmek nasip olsa keşke.
Onun dışında tüm eski karakterleri görmek güzeldi .
@necdetcem7: Arka taraflarda sen de vardın, gördüm seni İyi yaptın, bunca bölüm izledikten sonra finalini görmen iyi oldu.
Sıra tanıtımı yazan @rpdi ve @ozgun14’te
Çok fazla kişi izlemese de, izleyenler olarak bayağı bir şey yazdık buralara. İyi eğlendirdi
@abidin77: Öyle ya merak ediyordum
Ben bir de üstüne 8×09 u da meraktan izledim
eee izleyeyim ben de madem. sadece finali izlesem yeter mi? yoksa finale bağlanan bir arc söz konusu mu?
Ayrıca şaşırma, geçen sezon Felicity ile bir kızları oldu. Kızın (Mia) 2040 versiyonu bu sezon 2020’ye geldi, o da ortalıkta. Bölümle ilgili bu ne alaka dediğin olursa buradan şey edersin.
hiçbir şey bilmiyorum artık kaçta bıraktım onu bile bilmiyorum. galiba 4e girmedim. o yüzden bayaa gariplikler olacak gibi. 1 saate görüşürüz.
ek: eh işte öyle böyle bitmiş. birazcık atlaya atlaya izledim. benden geçti sanırım artık. ilk 2 sezonun bende yarattığı coşkuyu düşünüyorum da. şimdi izlesem onlar da leş gelir muhtemelen. laurel tarzın olmamış canım. finalde görünmedin gibi bir şey ama zaten finalde de bir şey olmadı gibi. uyduruktan çocuk kaçırma yapıp hızlıca maluma çözdürmek… hele de hırsızın motivasyonu… malumlar arasındaki eğer bi daha kaçmayacaksan olur muhabbeti… ünlüler geçidi gibi herkesi getirmişler bi o yanı güzel olmuş.
Ben de sadece final için döndüm, yorumlara baktım 4 sayfa önce bir anda kaçmışım diziden 4.sezon sonlarında Felicity’yi bile mahveden yazarlar daha neler yapar diye bırakmıştım diziyi. Sonra buradaki yorumlar güzel olunca Adrian Chase teşviği ile geri dönmüştüm. 6.sezonun ortasından sonra da devam etmedim. Crisis’in sonunda olanları düşünürsek güzel bir final yapmışlar, nostalji açısından güzel bir kapanış aslında.
Yalan yok özellikle senaryosu nedeniyle pek olumlu hatırlayacağım bir dizi değil ama tv’de bir dönemi başlattığı da bir gerçek (gerçi o başlayan dönem yüzünden CW’da başka bir dönem bitti ya neyse)
Üniversitenin ilk yılında ilk bölümleri heyecanla izlediğimi hatırlıyorum hala. İzlediğim 6.5 sezon arasında sezon 1,2 ve 5’i genellikle severek izledim en azından. İleride o sezonlarla hatırlarım diziyi.
@ozgun14 ilk Lorıl-son Lorıl
Huzunlendim bak yine. Yazik oldu. Eski fotolarina bakip bakip guzel kadindim bem aslinda neden boyle oldu ki dedigini dusunuyorum.
Stephen Amell Is Done With Arrow-Verse
Ayıbdır
EK: Ayıbtır 2
Marc Guggenheim Has Left the Arrowverse
Arrowverse’ü mahvettim, sırada Green Lantern var.
Parodi olduğuna inanmak istiyorum.
Ne izledim ben böyle ya