Televizyona uyarlanan süper kahraman hikayelerinin son yıllarda pek tutmadığı bir gerçek. Fakat The CW bu duruma inat, büyük masraflar yapmaktan kaçınmayarak, yıldız isimleri kadrosuna katarak, müthiş tanıtım kampanyaları yapmaktan çekinmeyerek, kısacası gümbür gümbür bir şekilde, 14 Ekim 2012’de karşımıza Arrow‘u çıkardı.
Dizimiz Batman, Superman, Green Lantern, Jonah Hex, Watchmen, Wonder Woman gibi bilindik süper kahramanları da bünyesinde bulundıran DC Comics‘in Green Arrow (Yeşil Ok) çizgi romanından uyarlanıyor. Green Arrow, giyim tarzı, kullandığı savaş aletleri, kendine özgü bir adalet sistemi yaratmasıyla Robin Hood‘u aşırı derecede andıran bir kahraman. Kendisini kanlı canlı bir insan olarak gördüğümüz ilk ve şu ana kadarki tek örnek ise Smallville. Orada toplam 72 bölüm görünen Green Arrow’u, şu aralar bir diğer The CW yenisi Emily Owens M.D.‘de yer alan Justin Hartley canlandırmıştı. Green Arrow’u 1941 yılında Aquaman’in yaratıcılarından Morton Weisinger ile Congorilla’nın yaratıcılarından George Papp’in yarattığı ve kendisinin ilk kez More Fun Comics’in 73. sayısında görücüye çıktığı da bizi pek ilgilendirmeyen bilgiler arasında.
Bence şimdi bunları bir kenara bırakalım ve modernize edilerek karşımıza sunulmuş, yeni TV dizisi Arrow‘un konusuna geçiş yapalım:
Oliver Quuin, şımarık, vurdum duymaz, kadın avcısı, playboy diye tabir edilen milyarder bir adam. Bir gün, içinde babasının ve ayarttığı sevgilisinin kız kardeşinin de bulunduğu bir yat gezisine çıkar. Bu yat gezisi, korkunç bir kazayla sonlanır ve bu kazadan sadece Oliver sağ olarak kurtulur. 5 yıl sonra Pasifik’in ücra bir köşesindeki adada bulununcaya kadar da öldüğü sanılır. 5 yıl sonra evine, yani Starling City’ye döndüğünde ise artık karşımızda eski Oliver’ı değil, adada yaşadığı sıkıntıların değiştirdiği, farklı bir Oliver’ı buluruz.
Starling City’de kendi çıkarlarını düşünen birtakım insanlar yüzünden suç oranı artmış; uyuşturucu her tarafa yayılmıştır. Halkı da gün geçtikçe daha çok fakir olmaya başlamıştır. Şehri, bu kötü duruma sürükleyen insanların arasında Oliver’ın ailesi de bulunmaktadır. Kazadan hemen sonrasında Oliver’ın babası, son nefesini vermeden önce şehrin bu durumundan sorumlu insanlarla ilgili bazı sırları anlatır ve ona şehri bu derecede zehirleyenlerin bir listesini verir.
Oliver, adada kaldığı süre boyunca bambaşka bir insana, kendi tabiriyle bir silaha dönüşmüştür. Üstün refleksler, hızlı koşu, hedefini tam tutturma ve müthiş okçuluk yeteneği burada kazandığı hediyelerden bazılarıdır. (Bu süreci dizinin ilerleyen bölümlerde ve tek seferde değil, geri-dönüşler (flashback) şeklinde izleyeceğiniz için ayrıntısına giremiyorum.) Oliver, Starling’e geri döndüğünde işlerin iyice çığırından çıktığını ve şehrin daha da rezalet bir hale geldiğini görür. Gençken yaptığı hataları telafi etmeye, kendisine yakın olanlarla arasındaki buzları eritmeye, ailesinin yanlışlarını düzeltmeye, toplumdaki sorunlarla mücadele etmeye ve Starling City’yi eski ihtişamlı günlerine geri döndürmeye karar verir ve adadaki sahip olduğu yetenekleri de kullanacağı Arrow karakterini yaratır.
Dikkat çekmemek için bir yandan eskisi gibi güç ve para düşkünü, umursamaz, pervasız çapkın rollerini oynarken, gerektiği durumda yeşil kostümü giyip gizli kimliğine bürünerek, Starling’e adaleti getirecek olan, “yasalardan üstün, yasadışı koruma görevlisi” kahramanımız Green Arrow olarak yaşamını sürdürmeye başlar.
Kadro ve karakterler üzerinden devam edecek olursak…
Bir zamanların umursamaz, şımarık, kadın avcısı, kısacası pislik çocuğu; ama şimdilerin müthiş okçuluk yeteneğiyle Starling’in adalet sağlayıcısı Arrow’a, yani Oliver Queen‘e Stephen Amell hayat veriyor. Oyuncuyu en son Hung‘ın 3. sezonunda önemli bir rolde izlemiştik. Bunun yanı sıra Private Practice, New Girl, 90210, The Vampire Diaries gibi dizilerde konuk olarak yer almıştı. 5 yıl adada kalıp, başına bunca şey gelen bir adamın ruh halini gerçekten çok iyi veriyor. Gerçekten de yakışıklı oyuncu Stephan Amell, bu rol için biçilmiş bir kaftan diye düşünmeden edemeyeceksiniz.
Laurel, Oliver’ın eski kız arkadaşı. Oliver, Laurel’ı önce onun kız kardeşiyle aldatır. Daha sonra da söz konusu gemi kazasında istemeden de olsa, bu kız kardeşin ölümüne sebep olur. Oliver’dan böylesi büyük darbeler yiyen Laurel, kahramanımıın yaşadığını öğrendiğinde kafası karışır; ama elbette ki bir yandan Oliver’a karşı hala boş değildir. Oliver’ın yokluğundaki 5 yıllık süreç içinde avukat olduğunu eklemeden geçmeyelim. Karakterimiz, güzel oyuncu Katie Cassidy tarafından canlandırılıyor. Melrose Place veHarper’s Island‘da başrollerde seyrettiğimiz aktrist, Gossip Girl, Supernatural, New Girl gibi popüler dizilerde de bir süre konuk olarak yer almıştı.
Tommy, Oliver’ın en yakın arkadaşı. Kendisi Laurel’dan hoşlanıyor ve Oliver’ın öldüğünü sandığı yıllarda işleri iyice ilerletiyor. Karakterimiz, çıkışını geçen yıl geçen yıl iptal olan Pan Am ile yapan Colin Donnell tarafından canlandırılıyor. Arrow ise onun ikincisi projesi. Daha önce pek tecrübe kazanamamış Donnell’ın, gayet başarılı bir oyunculuk sergilediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Eskiden sert bir Amerikan askeri olan John Diggle, şimdilerde Oliver’ın annesi Moira tarafından bizzat tutulmuş olan Oliver’ın yeni koruması. Diggle, David Ramsey tarafından canlandırılıyor. Daha önce kadrolu olarak yer aldığı bir dizi yok. Bir ya da birkaç bölüm konuk olduğu dizilerden bazıları ise şu şekilde: Blue Bloods, Dexter, Ghost Whisperer, Huff.
Son zamanlarda dizilerinin vazgeçilmezi olan “sorunlu ergen” kadrosunu dolduran Thea, kendini alkol ve uyuşturucuya vermiş, dünyadan haberi olmayan, insanı sinir etmekten başka bir işe yaramayan, Oliver’ın salak kız kardeşi. Thea, Willa Holland tarafından hayat buluyor. Kendisini daha önce konuk olarak -ama çok bölümde- The O.C. ve Gossip Girl‘de izlemiştik.
Starling’in adaletini sağlamada çok büyük katkıları olan, Laurel’ın babası dedektif Quentin Lance. Küçük kızının ölümüne sebep olan Oliver’dan nefret ediyor ve Laurel’ı da ondan uzak tutmaya çalışıyor. Karakterimiz, dizilerde bol bol konuk olarak karşımıza çıkan oyuncu Paul Blackthorne tarafından canlandırılıyor. Başrolünde yer aldığı The Dresden Files‘tan sonra, yer aldığı dizilerden bazıları The River, The Gates, Lipstick Jungle, Big Shots, 24 şeklinde.
Ölen kocasının acısını yaşayan, çocuklarına karşı sevecen ve mükemmel bir anneymiş gibi görünen ama sandığımız gibi masum olmayan, “Kraliçe” annemiz Moira Queen. Kendisi gemi kazasıyla ilgili belli ettiğinden çok daha fazlasını biliyor ve oğlunun arkasından bazı işler çeviriyor. Karakterimiz Susanne Thompson tarafından hayat buluyor. Yer aldığı yapımlardan bazılarını Once and Again, Cold Case, Kings, NCIS şeklinde sıralamış olalım.
Yazını başında da dediğim gibi diziye sonradan pek çok yıldız isim katıldı. Şimdilik şu, şu, şu ve şunu örnek verelim. Bunların devamı sürekli geliyor, haberiniz olsun. Kadronun tamamına şuradan ulaşabilirsiniz.
Arrow, bir tıp dizisi olan Emily Owens M.D. ve bir polisiye olan Beauty and the Beast ile birlikte The CW’nun bu sonbahar için onay verdiği üç diziden biri. Son zamanlarda, pilot bölümlerinden hemen sonra iptal edilen Wonder Woman‘ı, Aquaman‘i ya da 10 bölüm sonunda iptali gören The Cape‘i düşününce, Amerikalıların süper kahraman hikayelerini televizyonda görmeyi sevmediği düşüncesi ortaya çıkıyor. Normalde Amerikalıların tıp ve polisiye sever, süper kahraman sevmez mantığından hareketle “Arrow tutmaz, diğer ikisi tutar” diye tahmin edildi; ama işler hiç de öyle olmadı. Tıp dizisi olanı hemen iptali gördü. Polisiye olanı vasat reytinglerle yaşamaya çalışıyor. Ama Arrow, reytinglerde aldı başını yürüdü. İlk bölümüyle 1,3 reyting, 4.017 milyon izleyici ile açılış yaptı ve sonraki bölümlerde bu rakamları fazla düşürmeden yoluna devam etti. 23 bölümlük tam sezon onayını kaptı ve şu anda The Vampire Diaries‘ten sonra The CW’nun en çok izlenen dizisi konumunda. Ayrıca, hemen arkasından yayınlanan Supernatural da Arrow’un rüzgarından yararlanarak, önceki sezonlarına kıyasla daha iyi reytingler elde ediyor.
Başta başrol oyuncusu olmak üzere çok isabetli yapılan oyuncu seçimleri, adada yaşanan olayları geri dönüşlerle (flash-back) izlememiz gibi ayrıntılar sayesinde sürekli ayakta tutulan gizem unsurları, özenilerek ve para harcanarak çekilen ve bir TV dizisi için insanı tatmin eden aksiyon sahneleri, ilerleyen bölümlerde bilindik DC Comics kötülerinin karşımıza sık sık çıkıyor olması (hangileri olduğunu ispiyon vermemek adına söyleyemiyorum), pembelik dozunun ayarını tutturabilen, merak uyandırıcı aşk meseleleri, Arrow’un izlenme nedenlerinden sadece birkaçı. Elbette ki “her anı heyecanlı, hiç sıkmıyor, mantık hatalarından eser yok” gibi şeyler söyleyemeyiz. “Olur bu kadarı da…” dedirten, küçük şeyler de var kaçınılmaz olarak.
Diziyi çok seven bir kesim olduğu gibi, yerden yere vuranların sayısı da epey fazla. Her zaman dediğimiz gibi, bir kaç bölüm izleyip kendinizin karar vermesi en doğrusu. Yukarıda da dediğim gibi Amerika’da gayet güzel izleyici oranları elde ediyor. Yani dizinin geleceğinin olduğu konusunda kesinlikle içiniz rahat olsun.
Son olarak iki adet tanıtım filmini paylaşıp, tanıtıma noktayı koyalım.
Herkese keyifli seyirler.
AYRINTILI TANITIM FİLMİ
http://www.youtube.com/watch?v=gk_ji5Yu_Mg
KISA TANITIM FİLMİ
yorumlar
bence de ama daha ilk bölüm izlemeden karar vermek doğru değil bence:)
illa ki deneyeceğiz ona ne şüphe. acaba arrowla flash görünür mü merakıyla bile bakılır. gotham’ı bile 11 bölüm denedik az değil.
FOX’un Gotham yayınlamasıyla CBS’in Supergirl yayınlaması aynı şey bence. Biz The CW’nun tarzına alıştığımızdan da garip geliyor. Bu tür tuttuğundan dolayı kanallar daha açık fikirli olmaya başladılar. TNT gibi bir kanal da tumuş Teen Titans denemeye kalkıyor sonuçta.
Bu arada ben de Atom’dan dizi çıkmasını istemiyorum. Gerek yok.
Geçenlerde ben de bir yerlerde istemediğimi söyledim. Arrow, Beauty and the Beast, The Vampire Diaries, The Originals, The Flash, Supernatural, The 100. Yeter bu kadar. Biraz Gossip Girl, The Carrie Diaries tarzı diziler yapsınlar.
Yalnız Jane demeyin şimdi bana
Ray bana dizide çok itici geliyor. Adamı dizide sevemedim bir türlü. onun olduğu sahneleri bazen geçiyorum . bir de bunun dizisi olursa ki umarım olmaz. Adamı sevebilsem dizide. Atom dizisinin olmasını isterdim. Ray’e alışmam Laurel’a alışmam gibi 2 sezon sürer.
Arrow & The Flash TR’den geliyor. Bence paylaşım yaparken kaynağı da vermek lazım.
Kaynak
abidin77 uyarın için teşekkürler ne yalan söyleyeyim benin kıyafet yakıştırdım. ayrıca evet kopyala yapıştır yapıyorum. levlevi:)
bu bölüm güzeldi yanlısı şunun anlayamadım
son dönemde burada black canary ile ilgili konuşulanlar hepsi ücüncü sezona daha baslamamış insanlar için ispiyon ama acık acık yazılıyor bunları ispiyon içinde yazsak daha doğru olmaz mı
doğru söylüyorsun bence de öyle yapak.:)
Her şey iyi güzel de…
@oktay_1907 Ben senin dediğin türde bir konuşma olduğunu hatırlamıyorum o sahnede. Orada yanılmıyorsam ‘Artık’ vurgusu vardı.
Begendim bu bolumu.
Neyse, yeni bölümleri heyecanla olmasa da bekliyoruz artık.
Güzel bölümdü.
aradan dönmemiş olsa bu dizi yeniden dönse sıfırlasa kendini. resmen ara sonrası büyük sıçış var.
düşününce resmen öve öve nazar değdirdim diziye başka açıklaması yok.
Sadece benim sorunum degil bircok kisi etrafimda ayni seyi dusunuyor. Senaryoyu savsakladilar. Olay orgulerini duzgun yazmiyorlar. Karakterler arasi komusmalari kalitesizlestirmisler. Karakterler mantikli davranmiyor. Senaristler Ozensiz calisiyorlar bu kadar basit. Eskiden de oyleydi belki ama bu kadar degildi. Belki de eklenen yeni diziler yuzunden boyle oldu
evet bir az özensiz çaliştikları doğru ama gene de dizi bıraktıracak kadar değil en azından ve evet eklenen yenin diziler yüzünden oldu bu özensizlik:)
zamanla benin dizi düzeleceğini düşünüyorum bir de black canary konusun da haklısınız dönüşüm bir az daha iyi yapsalar iyi olacaktı ama genen de zamanla daha iyi olacaktır black canary bence:)
Diziyi birakmaktan bahseden kim
ben bu diziye sonuna kadar devam ederim her turlu. Umarim toparlar diyeyim. Suanki haliyle ama zevkle izledigim soylenemez.
Tatsunun oliverla malum durum hakkindaki konusmalari cok ozel yazilmis. Izlerken ozellikle fark ediyorum. Her duruma uyacak laflar. O konuda bir twist yapabilirler belki. Eger o olaya donup ordan itibaren kendilerine ceki duzen verirlerse ara bolumleri affedebilirim hemen.
@necdetcem7: Bu konuda kimse The Vampire Diaries’i aşamaz ama
@abidin77: Ne diyeceğimi bilemedim şimdi bak
Dondum kaldım 
Stephen Amell:
“Bundan sonra sezon finaline kadar yavaş hiçbir bölüm olmayacak.”
kaynak:arrow türkiye sayfası:)
her halde son 2-3 bölümdür hikayenin yavaş olmasından dolayı böyle bir şey dedi galiba:)
Yalnız eleştirilen bu bölüm flash bölümünü saymazsak bu sezon ki en yüksek reytingi almış.
evet en yüksek reyting aldı ayrıca facebook da yorumları okudum bu bölüm eleştirenler kadar Beğen insanlar da olmuş:)
belki büyük konuşuyorum ama bu dizi 10-12 sezon sürüp bir yerden sonra sıksa bile sonuna kadar seyretmeyi düşünüyorum bunun neden söyledim bilmiyorum ama gene de söylemek istedim
bu arada facebook da okudum Stephen Amell hiçi bir bölüm yavaş olmayacak dememiş 13 14 ve 15 genen yavaş geçekmış ama 16.bölümden sonra senaristler toparlayacaklar demiş:)
bence böyle bir şey olmaz dizin gerçekçi ne peki uyması:)
Böyle haberler dolaşıyordu bugün. Göreceğiz artık.
Stephen Amell bunun bir röportaj da değil twitter da söylemiş ileri de ki bölümler daha iyi anlamın da:)
Sanırım bahsi geçen şey bu:
evet bu olabilir.:)
evet böyle hatalar var!!!!:)
Allah aşkına biri bunların üstüne bir crossover atsın.
benim son bölümde anlamadığım birşey var :
Yok o ölmedi. Ağzı burnu dağıldı ama hayattaydı en son.
Benim de aklıma bir soru takıldı.