Bu samuray işlerine çok ilgili olduğumu veya beğendiğimi iddia edemeyeceğim. Eski yapımları zamanında dünya çapında yer ettiği için sırf oturdum başına. İzlediğim şeyler de sınırlıdır bu konuda. O yüzden yorum yapmam ne kadar doğru olur bilemiyorum ama kendi açımdan görüşleri mi söyleyeyim.
İlk bölüm çok eh işte modunda izledim. Hatta gitmez bende herhalde bu dedim. Bir şekilde 1 saat 10 dakikalık bölümü bitiverdi burun kıvıra kıvıra. Kötü olduğunda da değil konu ilgimi çekmediğinden olsa gerek. Neyse sonra ikinci bölümü de izledim. Genel olarak birinci bölümde ki gibi konu ilgimi çekmediğinden tıkandım biraz. Son 20 dakikası biraz ilgimi çekmeye başladı.
Geçmişte izler bırakmış yapım oluşundan,
en önemlisi mini oluşundan nereye gideceğine bakacağız. Şimdilik benim açımdan 10/6,5 luk.
Benim için muhteşem başladığını söyleyebilirim. En başından itibaren çok büyük bir bütçeleri olduğunu yarattıkları setlerden gösteriyorlar. Hareketli başlamasa da bence yeterince sürükleyici ilk 2 bölüm itibarıyla. Politik entrika seven biri olarak bayıla bayıla izleyeceğim. Niye yeni GOT dedikleri anlaşılıyor. Buna daha aksiyon da girecek üstelik. Yılın en iyi dizileri listemde tepelerde yer alacağı kesin.
Vay be ne açılıştı öyle, bayıldım. Hem de öyle çok yüksek tempolu bir bölüm olmamasına rağmen. İlk yarım saat takip biraz fazla odaklanmam gerekti ama sonrası su gibi aktı. Devamını da merak ediyorum.
Bizim İngles biraz fazla konuşuyor ama sesi etkileyici. Japonya’nın iç siyasetinin yanında Katolik-Protestan mücadelesi de ilgi çekici. Japonların barbar kabul edilebilecek cezalarını göstermekten de çekinmiyorlar.
İlk başta tanıyamadım ama kirpiklere biraz odaklanınca yoksa bu Nestor Carbonell mi tepkisi verdim, kendisini nerede görsem sevinirim. Güzel bir sürpriz oldu, karaktere de yakışmış, umarım dizide devam eder.
Hiroyuki Sanada hakkında da özel bir şey yazmıyorum, diziye başlama sebebim zaten babanın kendisi. Nerede olsa izleyeceğim oyunculardan. Bunun üzerine bu büyük bütçe, kalite ve ilgi çekici hikaye işin artısı oldu. Burada onu, bir diğer Japonya dizisi Tokyo Vice’ta ise Ken Watanabe’yi orjinal dillerinde izlemek büyük şans.
Dizinin daha şimdiden eleştirmenlerden büyük övgüler alması da güzel, 2 gündür konuşan kişi sayısı çok arttı.
Dizi sayesinde çocukluğumda milletin diline dolanmış Toranaga’nın sebebini de yeni öğrenmiş bulunmaktayım:)) O da bir dizi sayesindeymiş. İzlerken her toranaga ismi geçtiğinde istemsizce yüzümde tebessüm oluşuveriyor.
23 nisan tatili sayesinde diziyi bitirdim. Güzel dizi, herkesi bir yerden yakalayacaktır. Oyunculuk anlamında Tadanobu Asano (Kashigi Yabushige) dizinin en iyisi idi, Mariko’yu canlandıran Anna Sawai de fena değildi ama Cosmo Jarvis’i (John Blackthorne) beğenmedim, bunda gözlerinin de etkisi olmuş olabilir.
uzun süredir gösteriyordu. Ben hemen her bölümden aldığım tadı finalden de aldım.
Muhteşem bir prodüksiyon, çoğu oyuncudan harika performanslar. Bazı insanların beklentisini karşılamasa da benim son yıllarda izlediğim en iyi dizilerden biri oldu. Her türlü duyguyu hissettiren çok kaliteli bir iş.
Ana üçlüden Hiroyuki Sanada, doğal olarak yine çok iyiydi.
Az küfrettirmedi ama.
Anna Sawai, işini iyi yaptı. Cosmo Jarvis’in oyunculuğu için tam olarak ne hissettiğimi bilemiyorum. Başlarda sanki daha bir iyiydi.
Favorim Tadanobu Asano’nun Yabushige’si oldu. Hem oyuncu çok iyiydi, hem karakter oldukça eğlendirdi.
Moeka Hoshi’nin Usami’sini de pek sevdim
Bu bitince orijinal diziyi izleme isteği geldi bana. 35 yıl önce nasıl bir iş çıkardıklarını merak ediyorum.
İzlemenizi tavsiye etsem de şiddetle öneremiyorum, ağır bir dizi. Arada kelleler uçsa da dönemine ve uzak doğuya has ağırlık ve sakinlik izleyeni sıkabilir.
olanlardan birisi de bendim. Her ne kadar 9 bölüm bunun zıttını göstermiş olsa da yine de bir beklenti işte.
Diziden bahsetmem gerekirse kesinlikle bu senenin en iyi işlerinden birisi oldu. Güzel olacağını tahmin ediyordum başlamadan önce ama bu kadar iyi bir dizi olacağını tahmin etmiyordum. Dönemi, Japon adetlerini, her şeyi çok güzel yansıttılar. Sinematografisi, manzaraları efsaneydi. Japon tarihinde samurayların efendilerine, liderlerine olan saygıları, bağlılıkları filan her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü.
Ana kadrosundan en düşük roldeki figüranına kadar oyunculukları yerli yerindeydi. (Bir tek Cosmo Jarvis’e çok ısınamadım ben nedense). Favorim tabii ki Yabushige oldu. Kendine bu kadar sövdürüp bu kadar eğlendiren bir karakter bulmak zor olsa gerek. Diziye başlamamdaki iki ana etkenden birisi Japon tarihini sevmem, diğeri ise Hiroyuki Sanada’ydı. Kendisi de sağolsun yanıltmadı beni gayet iyiydi.
Abidin’in aksine bende şöyle bağlayayım sonunu; aksiyonu görece az, daha ziyade siyasi ve tarihi bir drama arayanlara şiddetle tavsiye ederim. Ağır ağır ilerleyen ama hakkını veren bir diziydi.
Yanlış hatırlamıyorsam o setleri, dekorları bir daha kurmak çok iş istiyor gibi bir şeyler diyorlardı… E para tatlı tabii…
Bence devam etmese iyiydi ama ederse de izlenir kesinlikle.
Eski versiyonunu zamanında izlemiştim tabii ama çocuktum o sırada. Anjinsan, toranaga diye diye hatırladığım dizinin günümüz versiyonunda Anjin’in sama olmasına bi takılmadım diyemem. Acaba vakti zamanında TRT dublajında mı san sama oldu diye merak ediyorum.
Onun dışında çok beğendim. Politik akıl oyunlarına doyduk resmen. Ama tabii ki ikinci sezonda görüşürüz.
yorumlar
Official Teaser
Karakter posterleri eklendi.
Official Red Band Trailer – “War is Inevitable”
Official Teaser – Permanence
New Extended Trailer
The Making of Shōgun – Chapter One: Honoring Authenticity
İlk 2 bölümünü izledim.
Bu samuray işlerine çok ilgili olduğumu veya beğendiğimi iddia edemeyeceğim. Eski yapımları zamanında dünya çapında yer ettiği için sırf oturdum başına. İzlediğim şeyler de sınırlıdır bu konuda. O yüzden yorum yapmam ne kadar doğru olur bilemiyorum ama kendi açımdan görüşleri mi söyleyeyim.
İlk bölüm çok eh işte modunda izledim. Hatta gitmez bende herhalde bu dedim. Bir şekilde 1 saat 10 dakikalık bölümü bitiverdi burun kıvıra kıvıra. Kötü olduğunda da değil konu ilgimi çekmediğinden olsa gerek. Neyse sonra ikinci bölümü de izledim. Genel olarak birinci bölümde ki gibi konu ilgimi çekmediğinden tıkandım biraz. Son 20 dakikası biraz ilgimi çekmeye başladı.
Geçmişte izler bırakmış yapım oluşundan,
en önemlisi mini oluşundan nereye gideceğine bakacağız. Şimdilik benim açımdan 10/6,5 luk.
Benim için muhteşem başladığını söyleyebilirim. En başından itibaren çok büyük bir bütçeleri olduğunu yarattıkları setlerden gösteriyorlar. Hareketli başlamasa da bence yeterince sürükleyici ilk 2 bölüm itibarıyla. Politik entrika seven biri olarak bayıla bayıla izleyeceğim. Niye yeni GOT dedikleri anlaşılıyor. Buna daha aksiyon da girecek üstelik. Yılın en iyi dizileri listemde tepelerde yer alacağı kesin.
S01E01
Vay be ne açılıştı öyle, bayıldım. Hem de öyle çok yüksek tempolu bir bölüm olmamasına rağmen. İlk yarım saat takip biraz fazla odaklanmam gerekti ama sonrası su gibi aktı. Devamını da merak ediyorum.
Bizim İngles biraz fazla konuşuyor ama sesi etkileyici. Japonya’nın iç siyasetinin yanında Katolik-Protestan mücadelesi de ilgi çekici. Japonların barbar kabul edilebilecek cezalarını göstermekten de çekinmiyorlar.
İlk başta tanıyamadım ama kirpiklere biraz odaklanınca yoksa bu Nestor Carbonell mi tepkisi verdim, kendisini nerede görsem sevinirim. Güzel bir sürpriz oldu, karaktere de yakışmış, umarım dizide devam eder.
S01E02
Hiroyuki Sanada hakkında da özel bir şey yazmıyorum, diziye başlama sebebim zaten babanın kendisi. Nerede olsa izleyeceğim oyunculardan. Bunun üzerine bu büyük bütçe, kalite ve ilgi çekici hikaye işin artısı oldu. Burada onu, bir diğer Japonya dizisi Tokyo Vice’ta ise Ken Watanabe’yi orjinal dillerinde izlemek büyük şans.
Dizinin daha şimdiden eleştirmenlerden büyük övgüler alması da güzel, 2 gündür konuşan kişi sayısı çok arttı.
Her hafta izleyeceğim bir numaralı dizi olacak.
Kitapla benzer yerde bitirmişler. Onçün devamına niyetli değillermiş.
Dizi sayesinde çocukluğumda milletin diline dolanmış Toranaga’nın sebebini de yeni öğrenmiş bulunmaktayım:)) O da bir dizi sayesindeymiş. İzlerken her toranaga ismi geçtiğinde istemsizce yüzümde tebessüm oluşuveriyor.
1×09
Dizinin hemen her bölümü iyi de burada aşmışlar kendilerini.
23 nisan tatili sayesinde diziyi bitirdim. Güzel dizi, herkesi bir yerden yakalayacaktır. Oyunculuk anlamında Tadanobu Asano (Kashigi Yabushige) dizinin en iyisi idi, Mariko’yu canlandıran Anna Sawai de fena değildi ama Cosmo Jarvis’i (John Blackthorne) beğenmedim, bunda gözlerinin de etkisi olmuş olabilir.
anlamakla birlikte dizi aslında
uzun süredir gösteriyordu. Ben hemen her bölümden aldığım tadı finalden de aldım.
Muhteşem bir prodüksiyon, çoğu oyuncudan harika performanslar. Bazı insanların beklentisini karşılamasa da benim son yıllarda izlediğim en iyi dizilerden biri oldu. Her türlü duyguyu hissettiren çok kaliteli bir iş.
Ana üçlüden Hiroyuki Sanada, doğal olarak yine çok iyiydi.
Anna Sawai, işini iyi yaptı. Cosmo Jarvis’in oyunculuğu için tam olarak ne hissettiğimi bilemiyorum. Başlarda sanki daha bir iyiydi.
Favorim Tadanobu Asano’nun Yabushige’si oldu. Hem oyuncu çok iyiydi, hem karakter oldukça eğlendirdi.
Moeka Hoshi’nin Usami’sini de pek sevdim
Bu bitince orijinal diziyi izleme isteği geldi bana. 35 yıl önce nasıl bir iş çıkardıklarını merak ediyorum.
İzlemenizi tavsiye etsem de şiddetle öneremiyorum, ağır bir dizi. Arada kelleler uçsa da dönemine ve uzak doğuya has ağırlık ve sakinlik izleyeni sıkabilir.
@abidin77 in bahsettiği final beklentisi
olanlardan birisi de bendim. Her ne kadar 9 bölüm bunun zıttını göstermiş olsa da yine de bir beklenti işte.
Diziden bahsetmem gerekirse kesinlikle bu senenin en iyi işlerinden birisi oldu. Güzel olacağını tahmin ediyordum başlamadan önce ama bu kadar iyi bir dizi olacağını tahmin etmiyordum. Dönemi, Japon adetlerini, her şeyi çok güzel yansıttılar. Sinematografisi, manzaraları efsaneydi. Japon tarihinde samurayların efendilerine, liderlerine olan saygıları, bağlılıkları filan her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü.
Ana kadrosundan en düşük roldeki figüranına kadar oyunculukları yerli yerindeydi. (Bir tek Cosmo Jarvis’e çok ısınamadım ben nedense). Favorim tabii ki Yabushige oldu. Kendine bu kadar sövdürüp bu kadar eğlendiren bir karakter bulmak zor olsa gerek. Diziye başlamamdaki iki ana etkenden birisi Japon tarihini sevmem, diğeri ise Hiroyuki Sanada’ydı. Kendisi de sağolsun yanıltmadı beni gayet iyiydi.
Abidin’in aksine bende şöyle bağlayayım sonunu; aksiyonu görece az, daha ziyade siyasi ve tarihi bir drama arayanlara şiddetle tavsiye ederim. Ağır ağır ilerleyen ama hakkını veren bir diziydi.
@okakacukaka yorumuyla güzel toparlamış.
Bu arada Toranaga üzerinden yapılan Ned Stark ve GOT yorumları beni pek eğlendiriyor
Hiroyuki Sanada, 2. sezon için geri dönüş anlaşması imzalamış.
Yani aslında 2.sezon için dönmesine mutlu olurum ben. Bu senenin en beğendiğim işlerinden biri olmuştu.
Onayı çift sezon düşünüyorlarmış bir de.
Yanlış hatırlamıyorsam o setleri, dekorları bir daha kurmak çok iş istiyor gibi bir şeyler diyorlardı… E para tatlı tabii…
Bence devam etmese iyiydi ama ederse de izlenir kesinlikle.
İki bölüm denedim ama hiç içine giremedim dizinin ya çekmedi beni, bilmiyorum belki çok sonra tekrar denerim.
Eski versiyonunu zamanında izlemiştim tabii ama çocuktum o sırada. Anjinsan, toranaga diye diye hatırladığım dizinin günümüz versiyonunda Anjin’in sama olmasına bi takılmadım diyemem. Acaba vakti zamanında TRT dublajında mı san sama oldu diye merak ediyorum.
Onun dışında çok beğendim. Politik akıl oyunlarına doyduk resmen. Ama tabii ki ikinci sezonda görüşürüz.