HBO dizisi We Own This City, 25 Nisan’da başlıyor.
14 yorum abidin77 16 Mart 2022 19:45
George Pelecanos (The Wire, The Deuce) ve David Simon’ın (The Wire) yürütücü yapımcılığını üstlendiği, Baltimore Sun muhabiri Justin Fenton’ın “We Own This City: A True Story of Crime, Cops, and Corruption” adlı gerçek olayları anlatan kitabına dayanan We Own This City, Baltimore Polis Departmanı’nın Silah İzleme Görev Gücü’nün yükselişini ve düşüşünü ve uyuşturucu yasağı ve toplu tutuklama politikalarının gerçek polis işi pahasına savunulduğu bir Amerikan şehrinin başına gelen yolsuzluk ve ahlaki çöküşü anlatan 6 bölümlük bir mini dizi.
Baltimore, 2015. Vatandaşlar polis nezaretinde şüpheli koşullar altında ölen 25 yaşındaki siyah bir adam olan Freddie Gray için adalet talep ederken şehir genelinde ayaklanmalar patlak veriyor. Uyuşturucu ve şiddet suçları artıyor ve Baltimore, 20 yılı aşkın bir süredir en yüksek cinayet sayısına ulaşacak: sadece 600.000 kişilik bir şehirde tek bir yılda 342 cinayet. Gray’in ölümüyle ilgili federal bir soruşturmanın yanı sıra belediye başkanının baskısıyla karşı karşıya kalan Baltimore polis amirleri, silahları ve uyuşturucuları sokaktan uzaklaştırmak için sıradan bir kahraman olan Çavuş Wayne Jenkins (Jon Bernthal) ve seçkin Silah İzleme Görev Gücü’ne başvurur.
Jon Bernthal (The Punisher), Josh Charles (The Good Wife), Wunmi Mosaku (Lovecraft Country), Jamie Hector (Bosch, The Wire), Darrell Britt-Gibson (The Wire, Barry), Rob Brown (Blindspot), McKinley Belcher III (Ozark), Larry Mitchell, Dagmara Dominczyk (Succession), Don Harvey (The Deuce), Delaney Williams (Law & Order: SVU), David Corenswet (The Politician), Ian Duff (The Republic of Sarah), Lucas Van Engen (City on a Hill), Gabrielle Carteris (BH 90210), Treat Williams (Everwood), Domenick Lombardozzi (The Wire), Thaddeus Street (The Deuce), Tray Chaney (The Wire), Chris Clanton (The Wire), Jermaine Crawford (The Wire) ve Nathan Corbett (The Wire) dizinin kadrosunda yer alan oyuncular.
Dizinin yazarları Pelecanos ve Simon, yönetmenliği üstlenen Reinaldo Marcus Green (Top Boy) ile birlikte dizinin yürütücü yapımcıları. Uzun süredir birlikte çalıştıkları Nina K. Noble (The Wire), yürütücü yapımcı, Ed Burns (The Wire), yazar ve yürütücü yapımcı olarak dizide görev alan isimler.
yorumlar
Merakla bekliyorum. The Wire sonrası bu diziden de David Simon için umutluyum.
Yıllar sonra Baltimore’a dönüyor olmaları çok heyecanlandırıyor.
The Wire’da Marlo, Herc, Dukie ve Poot karakterlerini canlandıran oyuncular kadrodaymış, birkaç yan karakter daha var. Daha fazla ismi burada farklı bir rolde görmek isterim.
Official Trailer
The Wire’ın devamı havasını verdi hemen. Baltimore’u nasıl özlemişim, çekim yaptıkları bazı sokaklar The Wire’da izlediğimiz sokakların günümüzdeki hali. Eski oyuncuları da görmek güzel, çocuk oyuncuların büyümüş halleri de var ama hepsini çıkaramadım.
Jenkins’in baştaki aşırı güç kullanma konusundaki konuşması çok güzeldi. Bu yazarlar bu yüzden seviliyor işte, teşkilat üzerine söyleyecek çok şeyleri var.
50 kere şikayet alan bir polis nasıl oluyor da sokakta kalıyor sorusuna cevap aradıkları sahneler yuh dedirtti tabii.
600 bin kişinin yaşadığı şehirde yılda yapılan tutuklama sayısının 300 bin olduğunu verdiler, bu ayrı bir şok, o tutuklamalardan yüzde kaçının yasal olarak uygun olduğu o ayrı bir şok. İşin garibi gerçek bir hikayeyi izliyoruz.
Jon Bernthal daha önceki karakterlerine benzemesin diye saçlarıyla oynamışlar, peruk tarzı gibi bir şey hissi verdiğinden dikkatimi bozdu biraz. Yine de dizide olması sevindirici. Josh Charles’a da
Bazı sahnelerde geriye çok döndüm, baktım bu kimdi diye. Maşallah kimin polis kimin suçlu olduğunu anlamak bile mümkün değil, öyle bir şehir.
Fena başlaması gibi.
Atmosferin sinir bozucu olabileceğini düşünmüştüm, pek değildi. Temposu da şimdilik yeterli. Zamanda ileri-gitmelerinin sonucu nereye varacak bakalım. Kimin eli kimin cebinde belli değil, kimin masum kimin yolsuz olduğuna zaten girmiyorum.
Bu ayarda gitse şimdilik yeter herhal. Sezon 6 bölüm.
1×02 üzerine:
Bölüm sonundaki bacağa vurma olayını beklemiyordum
Her bölüm The Wire’dan bahsetmem gerekecek. Çünkü kaç yıl önce işledikleri sistematik sorunların hepsi burada da karşımıza çıkıyor, gerçek hikayede bir de. Slim Charles’ı canlandıran aktörü de konuk oyuncu olarak da olsa görmek güzeldi, sesten tanıdım.
Belediye başkanının vali olmak için cinayet oranını düşürme sözü vermesi, polisin bunun için yediği haltlar, ‘beat cop’ meselesi, sokakların boşaltılması, rakamlarla oynama, mesai için yapılanlar, hepsi sahne üzerine sahne hatırlatıyor. Yaşananların hiçbiri o yüzden sürpriz değil ama hala hayret ediyor insan. Yine The Wire’dan Bunny’nin şu ve şu sahnelerini hatırlamak gerek.
Jenkins’in 2003 yılında ilk başladığı döneme gitmemiz çok iyi oldu. Yine The Wire’dan bir sahne, Daniels ve Carver konuşması geldi aklıma. Aynısını izliyoruz işte.
Daha fazlasını
6 bölüm gelse hepsini arka arkaya izlerim ama böyle haftalık izlemek de güzel oluyor, yine akılda kalacak çok replik var çünkü.
Keşke bu dizide şöyle bi Wire ile iç içe geçme bölümü yapsalar o kadar müsait ki… Oradaki bazı karakterleri görsek fln.
Tom’u canlandıran oyuncu iyi seçilmiş, adamın yüzüne ne zaman baksam tekinsiz bir hava seziyorum.
Eskilerden Domenick Lombardozzi’yu görmek güzeldi.
Baltimore polis yozlaşmasında bu sefer tutuklama yapan polislerin şiddet başvurularının
Sean sonda parayı aldı mı acaba, aldı ve ileride böyle bir şeye kalkışmadıysa bile başı yanabilir, yazık olur. Yaptığımız görevin tehlikesi aldığımız maaşa değmiyor muhabbetinden sonra almıştır bence.
Freddie Gray olayı sonrası polisin tutuklama yapmaktan korkması ve işleri yavaşlatıyor olmasını işliyor olmalarını sevdim, diğer konulara göre bu daha yeni ve ilginç bir konu.
Succession’dan Dagmara Dominczyk’in burada olduğunu sonradan fark ettim, sesi sayesinde aklıma geldi.
Bu arada Gondo’nun nasıl bir aptal olduğundan bahsetmezsem olmaz, telefonla yaptığı o konuşmalara hayret ediyorum.
1×04 üzerine:
Senin şehrine başlayacağım şimdi.
S01E04
Çok güzel bölüm de her 5 dakikada bir yeni bir yolsuzluk sahnesi izleyince insanın midesi bulanıyor. Protestocular ve polis arasındaki sahneler de güzel çekilmiş.
Jenkins pisliğin tekisin de bu bölüm bir ayrı pisliktin.
Fazla mesai meselesine özellikle vurgu yapıyorlar. Biri dedi maaş olarak yıllık 85 bin kazanıyorsam mesaiden 83 bin kazanıyorum. Hırsızları soyma, delil yerleştirme falan zaten bir sonraki seviyeler. Ondan önce şu mesai parasını almak için her türlü taklayı atıyorlar.
Jüri bulamadıkları sahne Baltimore’u özetliyor zaten. İlk bölümde 600 bin kişinin yaşadığı şehirde yılda yapılan tutuklama sayısının 300 bin olduğunu vermişlerdi, alın işte, bulun jüriyi.
Bitti sonunda. Final bölümünde öncekiler kadar sinirim bozulmadı, bunda artık “adalet” zamanının gelmesinin payı da vardır elbet. Ekran yazıları derledi, topladı. 6 bölümde kalıp daha da kurcalamadan gittikleri için memnunum.
– Tövbest.
– 25 iyiymiş, beYendim. Az sayılabilir ama en azından çabucak çıkmayacağı türden.
– Yalnız bu vergi kaçırma cezalarına güldüm.
– Duruşmaya gitmeden cezasını kabul eden 25 yıl almış, kabul etmeyip giden 18 almış. Suçlar ve kapsamları, süreç vs. farklıdır tabii de bundan da bi rölçüde memnun kaldım gibi.
–
–
Bir oturuşta izledik bunu ailece. Gerçekten de The Wire’ın günümüze uyarlanmışı olmuş.
Tek sıkıntım zamanda bu kadar her yere (ileri geri sağ sol başım döndü, hangi karakter hangi zamanda diye) gitmeleri oldu. Hiç gitmeseler demiyorum ama bu kadarına gerek var mıydı diye de sorguluyorum açıkçası. Yine de yıllar sonra yeni bir Wire sezonu izlemiş gibi başından kalktığım için bu da nazar boncuğu olsun diyorum.
İyi geldi valla.
Evet ya o zaman akışları beni de çok dağıttı.