80’li yıllarda patlak veren ve özellikle eşcinselleri merkezine alan HIV/AIDS krizini konu alan dizi ya da filmler zaman zaman ekranda kendisine yer buluyor. Çoğunlukla da ABD’de geçen hikayeler önümüze geliyor. Doctor Who ve Queer as Folk dizileriyle bilinen, son olarak Years and Years’ı hazırlayan Russell T Davies ise bu krizin Birleşik Krallık versiyonunu izleyiciyle buluşturdu.

Mini dizi olan It’s a Sin‘in sezonu 5 bölümden oluşuyor ve 22 Ocak’ta Channel 4 kanalında yayınlanmaya başladı, TV yayınını 19 Şubat’ta tamamladı. 18 Şubat’ta ise HBO Max yayınlamaya başladı.

Not: Yayına başladığı gün tüm sezon kanalın dijital platformu All 4’da yayınlandı ve platformun en ilgi gören ve peş peşe izlenen (binge-watched) dizisi oldu. Ayrıca ilk bölümüyle Channel 4’un en iyi açılış yapan drama dizisi oldu.

Konusu:

Dizinin hikayesi 1981-1991 dönemini kapsıyor ve Eylül 1981’le başlıyor. Londra’daki bir apartman dairesinde bir araya gelen beş arkadaşın hayatında olup bitenleri, AIDS krizine rağmen hayatı yaşamaya çabalayışlarını, aralarındaki dostluğu, AIDS krizinin ülkedeki ve halkın gözündeki etkisini anlatıyor.

Richie (Olly Alexander), oyunculuk hayalini gerçekleştirmek için Londra’ya yerleşmeye karar veriyor. Kendisine arkadaşı Jill (Lydia West) eşlik ediyor. Colin (Callum Scott Howells), Savile Row isimli lüks bir terzide çalışmaya başlıyor. Ailesinin kendisini Nijerya’ya götürmek istediğini öğrenen Roscoe (Omari Douglas) ise evden ayrılıyor.

It’s a Sin’in kadrosunda çeşitli rollerle Nathaniel Curtis (Ash), Keeley HawesShaun DooleyTracy Ann ObermanNeil Patrick Harris ve Stephen Fry da yer alıyor.

Russel T. Davies’in elinden çıkma işleri severim. 80’li yıllardaki AIDS/HIV krizinin İngiltere versiyonunu izleme düşüncesi de ilgimi çekti zaten. Şimdiye kadar denk geldiklerimi sadece ABD kapsamında izledim yanılmıyorsam. It’s a Sin sayesinde ikisi birden birlikte aradan çıkıverdi.

It’s a Sin, konusunu işleyiş biçimiyle ve sergilenen oyunculuklarıyla iyi ki izlemişim dediğim dizilerden birisi olmayı başardı. Aslında büyük sürprizlerle izleyicinin karşısına çıkıp şaşırttığı söylenemez. Nihayetinde hem konusu gereği hem de belli bazı açılardan neyin nasıl ilerleyeceği veya nereye varacağı az çok tahmin ediliyor. Dolayısıyla benzer kulvarda daha iyi örneklerle karşılaştığını düşünenler çıkabilir. Ancak bu durumun sorun olduğu düşüncesinde değilim.

Bana göre dizinin drama ve duygu dozu güzel uyarlanmış. Dönemi düzgün yansıtmayı da başarmışlar. ABD’deki manzaranın çok da farklısını beklemiyordum, öyle de oluverdi açıkçası. Ritchie, Jill ve Colin daha çok ilgimi çektiler bölümlerde. Yine de her ana karakterin kendince katkı sağladığı bir nokta, doldurduğu bir boşluk vardı. Böylece pek çok açıdan konuyu ele almayı başardılar. Üstelik yardımcı karakterlerin/oyuncu kadrosunun doyuruculuğu da üstüne binince daha güzel oldu.

It’s a Sin böyle bir dizi ve bu tarz konulara dair yapımlara ilgisi olan kişilere tavsiye. Russel T. Davies’le en kısa zamanda yeniden görüşmek dileğiyle diyeyim o zaman ben. İyi seyirler.

Tırıvırı Bilgi (Trivia):

** Davies, HIV/AIDS konulu olmasından dolayı diziyi satarken başlarda zorluk yaşadı. BBC ve ITV’den ret cevabı aldıktan sonra projeyi Channel 4’a kabul ettirdi. 8 bölümlük plan 5 bölüme düştü. Dizinin hikayesi Londra’da geçmesine rağmen çekimlerin çoğu Manchester başta olmak üzere başka bölgelerde yapıldı.

** IMDb’nin Trivia kısmına inanıyorsak HBO, prodüksiyonda tanınmış bir Amerikalı oyuncu bulunması şartıyla dizinin yayın hakkını almayı kabul etti. Bu da Neil Patrick Harris’in diziye dahil olmasının yolunu açtı.

** Dizinin ismi başta “Boys” olarak duyuruldu ama The Boys’la karıştırılmaması için değiştirildi.

** Dizideki gay karakterleri canlandıran oyuncular gerçek hayatta da eşcinseldir. Russell T. Davies, heteroseksüel oyuncuların gay karakterleri canlandırmasını doğru bulmadığını açıklamıştır.