Netflix komedisi Nobody Wants This’in fragmanı yayınlandı.
18 yorum abidin77 29 Ağustos 2024 19:11
Netflix’in başrollerini Kristen Bell ve Adam Brody’nin paylaştığı Erin Foster imzalı yeni komedi dizisi Nobody Wants This’in resmi fragmanı yayınlandı.
İlk sezonu 10 bölüm sürecek ve 26 Eylül’de ekranlara gelecek olan dizi, açık sözlü, agnostik bir podcast sunucusu Joanne (Bell) ile alışılmışın dışında bir haham olan Noah (Brody) arasındaki beklenmedik ilişkiye odaklanıyor. Bir arkadaşlarının akşam yemeği partisinde tanıştıkları andan itibaren, ikisi de aralarında bir şeyler olduğunu anlar. Ancak hayata bakış açılarındaki farklılıklar, aşkın önündeki modern engeller ve Joanne’in kız kardeşi Morgan ve Noah’ın erkek kardeşi Sasha da dahil olmak üzere bazen iyi niyetli, bazen de sabote edici aileleri de potansiyel olarak aralarında bir şeyler olduğunu göstermektedir.
Justine Lupe (Succession) ve Timothy Simons (Veep), Morgan ve Sasha karakterlerini canlandırıyorlar.
Jackie Tohn (GLOW), Sasha’nın eşi ve Noah’ın baldızı, aptallara katlanamayan Esther karakterini canlandırıyor.
Michael Hitchcock (Crazy Ex-Girlfriend), Joanne ve Morgan’ın daha yeni eşcinsel olduğunu açıklayan babaları Henry karakterine hayat veriyor.
Paul Ben-Victor (In Plain Sight), Noah’ın aynı zamanda ahlaki pusulası olan babası Ilan rolünde.
Sherry Cola (Good Trouble), Joanne’in en iyi arkadaşı, gururlu bir lezbiyen Ashley rolünde.
Shiloh Bearman (Home Economics), Sasha ve Esther’in ciddi genç kızı Miriam rolünde.
Stephanie Faracy, Joanne ve Morgan’ın yeni boşanmış annesi Lynn rolünde. Lynn’in mistik bir New Age eğilimi var.
Tovah Feldshuh (Harlan Coben’s Shelter), Noah’ın soğuk ve ilgisiz annesi, ailenin onun için her şey olduğu Bina rolünde.
Emily Arlook (Grown-ish), Noah’ın “mükemmel” Yahudi kız arkadaşı Rebecca rolünde. Noah’ın evlenme teklif etmesini sağlamak için “her şeyi doğru” yaptı.
Nobody Wants This, gerçek kız kardeşi ve dizi yapımcısı Sara Foster ile birlikte bir podcast’e ev sahipliği yapan yaratıcı Erin Foster’ın gerçek hayatını gevşek bir şekilde yansıtıyor.
Erin Foster kocasıyla tanışmadan önce, aşkla ilgili en komik şeyin ters gitmesi olduğunu düşünüyordu. Her zaman çok alaycı bir yazardım çünkü çok alaycı bir insandım. Tüm komedimin kaynağı ve komedi bakış açımın kaynağı da buydu – flörtte başarısız olmak, ilişkilerde başarısız olmak ve her şeyin patlaması ve bunun içindeki mizahı bulmak.
Ancak şimdiki kocasına aşık olmak bakış açısını tamamen değiştirdi. Foster’ın hayatının aşkıyla tanışan Los Angeles’lı bir podcaster’ı konu alan yarı otobiyografik ama tamamen evrensel dizisinde kanıtlandığı gibi, mutlu ve tatmin olmanın da komik olabileceği ortaya çıktı. “Bu dizi gerçekten de aşka şu anda nasıl baktığımı temsil ediyor, ki bu daha önce nasıl baktığımdan çok farklı. Gerçekten güzel, sağlıklı, eğlenceli bir ilişki içinde olmak, sinizmimin bir kısmını yumuşatmamı sağladı.”
Joanne ve Noah’ın ilişkisinin bir diğer önemli bileşeni de, Foster’ın gerçek hayattaki ilişkisi gibi, Noah’ın Yahudiliğidir. Ancak Foster şu uyarıda bulunuyor: “Dizi herhangi bir siyasi açıklama yapmıyor çünkü bu açıklamayı yapacak kişi ben değilim. Ben Yahudi olarak büyümedim, bir yetişkin olarak din değiştirdim. Bir Yahudi hikayesi anlatmak istedim ama Yahudiliği seçen birinin bakış açısıyla.”
Foster, Craig DiGregorio ile birlikte ortak yürütücü yapımcısı. Foster ve DiGregorio, Steven Levitan, Kristen Bell, Sara Foster, Danielle Stokdyk, Jeff Morton ve Jack Burditt ile birlikte dizinin yönetici yapımcılığını da üstlendiler. Dizinin yapımcılığını Netflix için Steven Levitan Productions ile birlikte 20th Television üstlendi.
yorumlar
bu ikiliyi severim. düz bir komedi olmayacağına inanarak muhtemelen şans veririrm. dead to me tadında bir komedramaya hayır demem mesela.
kadronun hoşluğu umut verici.
İndrdm, izleyince kısa bir yorum yazarım.
S01E01
2 başrolü de çok severim tabii ama iyi bir projenin içinde severim. Ve bu projenin iyi olduğunu düşünmüyorum.
Neredeyse 45 olmuş 2 oyuncu var karşımızda. Ama dizinin mutfak ekibi yirmili yaşlarındalarmış gibi davrandırmış ve de konuşturmuş bu ikiliyi. Kadın karakterde daha da fazlaydı bu durum. Bu, birinci önemli eksiydi. İkinci önemli eksi ise 2 merkez karakter için seçtikleri meslek tercihleri oldu. Biri podcastçi, diğeri haham. Gerçekten çok kötü tercihler. Benden pas.
İlk 2 bölümü izledim.
* Öncelikle pirate’a tabii ki katılmadığımı düşünüyorum, hatta duygularının öldüğünü iddia etmeme az kaldı.
Ayrıca bu dizinin temelinde hayatları taban tabana zıt iki kişinin arasında yeşeren bir romantizm var zaten. Podcasti ilişki/cinsellik konularına da giren podcast yayıncısı ile haham seçmişler.
Haham öyle aşırı dindar bir türden değil, kadın da biraz zıpır ama neyi nasıl yaptığının bilincinde bir kafada. Dizideki karakterler 45 değil, 35 diyelim biz onlara.
* Adam Brody’yi tanıdığımdan beri Yahudi karakterleri canlandırıyor gibime geliyor. Önemli olduğundan değil, sadece burada da dikkatimi çekti.
* Böyle bir dizi, kimyası iyi iki başrolle yürürdü zaten, öyle de olmuş. 2. bölümü daha fazla beğendim. Romantik komedi sonuçta, yolu yordamı az çok belli sayılır.
Devamını izleyeceğim.
awwwww çok sevimli bir dizi olmuş bu ya.. bu ikiliyi zaten çok severim ama birlikte ayrı bir güzel olmuşlar. bölümün tamamını sırıtarak izledim. muhabbetleri de gayet akıcıydı. cringe bir sahne hatırlamıyorum.
yalnız 35 demesek mi aytac. ben 35 im kendimi kötü hissettim bunlara ortayı bulup 40 diyelim çünkü aşağısı zor.
Bu konuda sana itiraz edecek değilim.
1×02 bölüm sonu forgive me rabbi i have sinned… beklemedim değil kristen dan sinagog taki istavrozdan sonra.
rebecca olayını inş çok uzatmazlar. emily in paris izlemeye gelmedik sonuçta.
1×04 ortası: bekliyordum ama yine de sesli güldüm
Netflix denen şer yuvası konuk oyuncu sürprizi paylaştı az önce. 14 saat beklediler nasıl olduysa.
Spoiler denemez hepi topu 1 sahnelik kisacik bir cameo idi. Devaminin gelecegini de sanmiyorum. Buna bakip heveslenecek olan olursa hayal kirikligina ugrar. Reunion oldugunu fark etmemistim bile.
3. bölümdeyim ve bugün bitiririm ben bu diziyi, sevdim çünkü.
Belli bir beklenti seviyesinde girerseniz diziye genel olarak eğlendirecektir. Benim biraz daha yüksekti beklentim, o nedenle o kadar da eğlenemedim ama başından memnun kalktığımı söyleyebilirim. Eldeki kadro iyi ama, ana iki karaktere biraz fazla iş düşmüş gibi. Yan karakterleri biraz daha etkin kullanabilselerdi iyi olurdu.
İlişkileri zaman zaman beni o kadar da ikna edemedi ama ilk sezonu itibarıyla yeterince keyifli bir romantik komedi. Bölüm süreleri çok kısa olduğundan bir oturuşta rahatlıkla bitirebilirsiniz.
Gelirse bakarım 2. sezonuna.
Son yıllarda dizi ve filmlerde çocukların yetişkin, yetişkinlerin de çocuk gibi sunulması hoşuma giden bir şey değil. Burada da buna benzer bir durum söz konusu ama beni rahatsız etmedi, sadece birkaç yerde aklıma Julia Louis-Dreyfus ile James Gandolfini’nin başrolünü paylaştıkları Enough Said (2013) filmi geldi. Orada da söyledikleri gibi artık çocuk değilsiniz liseli aşık muhabbetlerine gerek yok.
Sonuçta elimizde, kimyalarının fena uymadığı iki başrol ve katkılarını sevdiğim yan karakterler ile sevimli bir romantik komedi var. Çok beklentiye girmeden izlenince akıp gidiyor. İkinci sezonunu izlerim, evet gelmesine kesin gözüyle bakıyorum.
ilk yarı kesinlikle daha iyiydi ikinci yarı cringe seviyesi epey arttı. epey göz devirerek tamamladım. özellikle anne ve sunum tabağı kısımlarında artık abartmasanız mı dedirtti. ama ikinci yarıya rağmen bence ikilinin kimyası götürttü. ben memnun kalktım başından. inş devam eder etmezse burada kalırsa sorun değil ama bir sezon daha izlemek isterim. en azından bu kararın aile üzerindeki etkilerini izlemeden burada bırakmak yeterli tatmin edici bir final olmaz adıma. fazla toz pembe kalır.
yalnız shuttle a bindikten hemen sonraki bir istanbul masalı finaline yapılan gönderme güldürdü.
Diziyi bitirdim. Bölüm süreleri de kısa olduğu için güzel aktı. Başrol ikiliyi severim zaten basit gelebilir ama seviyorum bazen böyle basit dizileri, güzel aktı bence baya eğlendim de izlerken. Umarım ikinci sezon gelir, şu aralar moduma çok güzel geldi. Tavsiye ederim.
izledim geldim. başrolleri seviyor olunca türünün güzel bi örneği oldu tabii. yan karakterler de yormadı ki bu türde genelde yaşadığım bi sıkıntıdır. Hatta Timothy Simons’ı Veep dışında bişide görmek istiyordum, güzel denk gelmiş oldu.
çok derinleşmeden, sık sık gülümseterek ortalama üstünde bir romantik komedi oldu ilk sezon benim için.
Çifter çifter izleyerek sonunu gördüm.
Daha önce de dediğim gibi, başrollerin kimyası sayesinde yürüdü gitti kolayca. Yan karakterler de işime yaradı. Sezonun ikinci yarısında, gelecek sezona da malzeme kalması adına biraz top çevirdiklerini düşündüm sadece. Aralarındkai meseleleri sert bir zemine oturtmadan ilerlediler.
2. sezon onayı çabucak geldi nasılsa, dolayısıyla pek de dert değil. Döndüğünde görüşürüz yine.