Netflix, MONSTER: The Ed Gein Story’nin tanıtım fragmanını yayınladı
19 yorum abidin77 05 Eylül 2025 09:49

Jeffrey Dahmer. Menendez Kardeşler. Ve şimdi, Ed Gein.
Ryan Murphy ve Ian Brennan’ın Monster antoloji dizisinin yeni sezonu, tüm seri katillerin vaftiz babası, Charlie Hunnam tarafından canlandırılan Ed Gein’i konu alıyor. Gein, 1950’lerde Wisconsin kırsalındaki donmuş tarlalara dadanarak çok sayıda kadını öldürdü ve cesetlerinin kutsallaığını bozdu. İşlediği suçlar, aralarında The Silence of the Lambs, Psycho ve The Texas Chain Saw Massacre’ın da bulunduğu birçok klasik korku filmine ilham kaynağı oldu.
Seri katil. Mezar soyguncusu. Sapık. 1950’lerin Wisconsin kırsalının donmuş tarlalarında, Eddie Gein adında dost canlısı, yumuşak huylu bir münzevi, çürümekte olan bir çiftlikte sessizce yaşıyordu; içinde Amerikan kabusunu yeniden tanımlayacak kadar korkunç bir dehşet evini saklıyordu. Tecrit, psikoz ve annesine karşı her şeyi tüketen bir saplantıyla hareket eden Gein’in sapkın suçları, Hollywood’a onlarca yıl musallat olacak yeni bir tür canavar doğurdu. Psycho’dan The Texas Chain Saw Massacre’a ve The Silence of the Lambs’e kadar Gein’in ürkütücü mirası, onun suretinde doğan kurgusal canavarları doğurdu ve suçlu sapkınlara karşı kültürel bir takıntıyı ateşledi. Ed Gein sadece bir türü etkilemekle kalmadı, aynı zamanda modern korkunun da taslağı oldu.

Murphy ve Brennan’ın çığır açan antoloji serisi, şimdiye kadarki en tüyler ürpertici bölümüyle geri dönüyor. Monster: The Ed Gein Story, Wisconsin, Plainfield’da yaşayan sıradan bir adamın nasıl tarihin en müstesna hortlağına dönüştüğünün hikayesini anlatıyor. Dünyaya en korkunç gerçeği gösterdi; canavarlar doğmazlar, yaratılırlar… bizim tarafımızdan.
Dizide Hunham’a eşlik eden diğer oyuncular:
- Suzanna Son (Red Rocket, Fear Street: Prom Queen, The Idol): Adeline Watkins
- Tom Hollander (Pride and Prejudice, Feud: Capote vs. The Swans): Alfred Hitchcock
- Laurie Metcalf (Lady Bird, JFK, Desperately Seeking Susan): Augusta Gein
- Vicky Krieps (Phantom Thread, Old, Bergman Island): Ilse Koch
- Olivia Williams (The Sixth Sense, An Education, Rushmore): Alma Reville
- Joey Pollari (American Crime; Love, Simon): Anthony Perkins
- Tyler Jacob Moore (Shameless, Perry Mason): Şerif Schley
- Charlie Hall (Bel-Air, Monsters) Şerif yardımcısı Worden
- Will Brill (The OA, Fellow Travelers): Tobe Hooper
- Mimi Kennedy (Midnight in Paris, In the Loop): Dr. Mildred Newman
- Robin Weigert (Deadwood, Smile): Enid Watkins
- Lesley Manville (Another Year, Phantom Thread): Bernice Worden
Max Winkler, Eric Kovtun, Scott Robertson, Nissa Diederich, Louise Shore, Carl Franklin ve Hunnam, Murphy ve Brennan ile birlikte dizinin yönetici yapımcıları. Brennan ve Max Winkler dizinin yönetmenleri. Brennan, 8 bölümün tamamının yazarı.
Charlie Hunnam, Ryan Murphy’nin son canavarını oynaması için kendisine teklif getirileceğinden habersizdi.
Sons of Anarchy’nin yıldızı, Monster, American Horror Story ve Feud’un yaratıcısı yaratıcısıyla tanıştığında sadece sohbet etmekten mutluydu. “Ryan toplantımıza geldi ve bana yaratıcı bir rüzgara kapıldığını söyledi” diyor Hunnam. “Ve bu, son üç ya da dört gündür hakkında yazdığı Ed Gein hakkında gerçekten derin, duygusal ve büyüleyici bir sohbete dönüştü.”
Hunnam kendini yüksek sesle, “Aman Tanrım, bu gösteriyi izlemeyi sabırsızlıkla bekliyorum. Kulağa harika geliyor,” derken buldu. Murphy, “Peki, onu oynamak ister misin?” diye sordu.
Herhangi bir oyuncudan, 1950’lerde Wisconsin kırsalındaki tarlalara dadanan, kurbanlarını öldüren ve dehşet verici bir şekilde parçalayan azılı bir ceset hırsızı ve seri katil olan Gein gibi bir figürün kafasının içinde aylar geçirmesini istemek zor bir iştir. Neyse ki Murphy için Hunnam çoktan ikna olmuştu.
Bir yıl sonra, Monster: The Ed Gein Story vizyona girmek üzereyken Murphy, Hunnam’ın oyuncu olarak seçiminin ardındaki şaşırtıcı ilhamı açıklıyor. “Bir yerde [Charlie’nin] paparazzi fotoğrafını gördüm ve ‘Perili gibi görünüyor’ dedim” diye hatırlıyor Murphy. “O gün onda tam bir Ed havası vardı.”
Hunnam ifadesiz bir şekilde, “Kötü bir gün geçiriyor olmalıyım,” dedi.
Murphy ve Monster’ın ortak yaratıcısı Ian Brennan (Glee, The Watcher) kötü günler hakkında biraz bilgi sahibi. Televizyonun bu üç sezonu boyunca Jeffrey Dahmer, Menendez kardeşler ve şimdi de Ekim ayında tüyler ürpertici hikayesi ekrana gelecek olan Ed Gein’in hayatlarını incelediler. Yeni sezonun her bölümünü yazan Brennan şunları söylüyor: “Bence bu üç sezon arasında en iyisi ve bence insanların aklını başından alacak.”
Gein, Shane Kerwin tarafından canlandırıldığı DAHMER’da kısa bir süre göründü. Ancak gerçek hayattaki figür, Monster’ın ilk iki sezonuna damgasını vuran kötü şöhretli katillere kıyasla nispeten daha az biliniyor.
“Ed Gein oldukça karanlık biri” diyor Brennan. “Bir çiftlik evinde yaşayan ve çok fazla insan tanımayan bu adamın derin, derin bir deliliğe ve nihayetinde insanları öldürmeye doğru inişini izliyorsunuz. Bu, oldukça popüler olan bir dizi için büyük bir istek gibi görünüyor. Global bir izleyici kitlesinden bunu istemek çok mu fazla?”
Brennan ve Murphy çok geçmeden kendi yollarını buldular. Gein’in kendisi herkesçe bilinen bir isim olmayabilir ama ilham verdiği karakterler öyle. Alfred Hitchcock, Tobe Hooper ve Jonathan Demme gibi birbirinden farklı sinemacılar sırasıyla Psycho (1960), The Texas Chain Saw Massacre (1974) ve The Silence of the Lambs (1991) gibi ikonik filmlerde Gein’den ilham aldılar. Brennan, “Bu hikayede çağlar boyunca yankılanan bir şey var,” diyor. “İşte o zaman anladım.”
Monster: The Ed Gein Story, donmuş Wisconsin topraklarında geçen bir hikayeden çok daha fazlası olduğunu kanıtlıyor; aynı zamanda Psycho üzerinde çalışan Alfred Hitchcock’u (Tom Hollander) da katarak Hollywood’a gidiyor. Hollander’ın canlandırdığı Hitchcock, sezonun yeni tanıtım fragmanının başlangıcını anlatıyor: Gein’in evinin polis tarafından aranması ve ortaya çıkarılan grotesk bulguların görüntüleri eşliğinde “Onunla ilgili seni en çok şaşırtan ne?” diye soruyor. “Nasıl bir çocukluk geçirdi?” Sanki Gerilim Ustası’nın kendisi ipuçları istiyormuş gibi.
Hitchcock bu konuda yalnız değildi. Murphy, “[Gein] muhtemelen 20. yüzyılın en etkili insanlarından biri ama yine de insanlar onun hakkında çok fazla şey bilmiyor,” diyor. “20. yüzyılın en büyük seri katillerinden bazılarını etkiledi; bence insanların onun hakkında bilmediği bir şey daha var: Ted Bundy ve daha niceleri.”
Hunnam rol için derin bir araştırma içine girdi, ancak karşılaştığı malzemenin tonuyla mücadele ederken buldu kendini. Hunnam, “Ed Gein üzerine yazılmış her kitabı okudum ve dürüst olmak gerekirse çoğunu çok yararlı bulmadım” diyor. “Hepsi fena halde sansasyoneldi; bu grotesk, inanılmaz derecede kasvetli yazı parçaları.”
Bu yüzden Hunnam birincil bir kaynağa başvurdu. “Ed Gein’in tutuklandıktan iki gün sonra yapılmış, bilinen tek kaydına ulaşabildim” diyor. “Gözaltındayken kendisiyle yapılan yaklaşık bir saat 10 dakikalık bir röportaj. Müzikalitesinin, tonlamasının, kelime seçiminin ve enerjisinin oturduğu yerin çoğunu ondan çıkarabildim.”
Ed’in Laurie Metcalf (Lady Bird, JFK, Desperately Seeking Susan) tarafından canlandırılan annesiyle olan çetrefilli dinamiği hikayenin kritik bir parçası, bu yüzden Hunnam kameralar çalışmaya başlamadan önce Metcalf’ı tanıdığından emin oldu. “Senaryolar elimize ulaştığında birbirimizi arar, onlar hakkında bol bol konuşurduk ve gerçekten yakın, güzel bir işbirliği gelişmeye başladı” diyor. “Ondan çok şey öğrendim ve bu konuda onunla birlikte çalışmaya gerçekten değer veriyorum.”
Monster: The Ed Gein Story’nin oyuncuları ve ekibi daha önce hiç anlatılmamış bir hikayenin hakkını vermeye kararlıydı. Hunnam, “Ed’in kim olduğuna mümkün olduğunca yaklaşmak, onun hakkını vermek ve bu şeyin otantik hissettirmesini istedim” diyor.
“Her sezonun tez cümlesi şudur: Canavarlar doğar mı yoksa sonradan mı yaratılır?” Murphy ekliyor. “Bence Ed’in durumunda muhtemelen her ikisinden de biraz var.”
Başrol oyuncusu için Monster: The Ed Gein Story’nin özü basit bir önermede yatıyor. Hunnam, “Bu, Ed’in kim olduğunun ve ne yaptığının gerçekten insani, hassas, sınır tanımayan bir keşfi olacak” diyor. “Ama ne yaptığından ziyade kim olduğu merkezdeydi.”




yorumlar
İlk 2 sezonu pas geçtim ama bunu fena halde izleyesim var.
@abidin77: İkinci sezonu bende izlemedim. Ama ilk sezonu iyiydi bence bir dene
@okakacukaka: Kötü olduğunu düşündüğümden değil de sanki sinirimi bozacak diye düşünüyorum. Son aylarda yeterince sinir bozucu şeyler yaşadık/yaşıyoruz. Bünyem kaldıramayabilir.
Ed Gein’in ilham kaynağı olduğu filmleri seviyorum. Biraz da ondan dolayı bakasım var.
sayko norman bates miymiş bu.. abidin yazmasan hiç fikrim olmazdı. ben de bakayım madem. ilk iki sezonu izleyip arşivimde tutmaya layık görmedim direkt sildim. bakalım bu nolur.
Psycho Norman bu değil de ondan etkilenmişler. The Texas Chain Saw Massacre ve The Silence of the Lambs de öyle etkilenenler arasında.
aa texas chainsaw da mı? ama ne alaka bunlar birbirinden çok farklı tarzda katiller. merakım daha da arttı.
Herkes bir yerinden etkilenmiştir. Leatherface falan bundan gelmiştir muhtemelen.
Ed Gein genelde deri parçaları topluyordu. Hatta insan derisinden yapılma palto bile dikmişti kendisine. Leatherface bundan etkilenilerek ortaya çıkmış.
N. Türkiye: “Tüm ikonik korku filmlerinin ilham kaynağı.”
abidinle muhabbetimiz sonrası biraz geçmişini okumuştum wikipediadan, tıpa tıp aynıydı pilot bölüm. bu sefer çok çılgınlık peşinde değil gibi senarist. beğendim ilk bölümü.
İlk 2 bölümü itibarıyla ben çılgınlık peşinde olmadıkları düşüncesine ikna değilim. Çünküsü öyle.
erken konuşmuşum.
İlk 2 bölümle girdim her zamanki gibi.
Ed Gein’i üstün körü tanıyorum ve “Tüm ikonik korku filmlerinin ilham kaynağı.” diye boşuna demediklerinin farkındayım. Fazlasını kurcalamamaya çalışacağım yine de.
* Charlie Hunnam ve Laurie Metcalf gayet iyi şimdilik. Hunnam’ın dizideki ses tonu diziye sinir bozuculuk katmış resmen. Grafiksel/acımasız şiddete aynen devam bu arada.
* Dizide biraz odaklanma sorunu var sanki ama izletiyor da kendisini. Ara ara kendimi “Manyak yahu bu?” derken buldum sanki bilmiyormuşum gibi. Daha vitesi artırmadılar üstelik, zira adam da raydan anca çıktı sayılır.
Hayırlısı diyemiyorum, hayırlı olmayan ne varsa o olacak nihayetinde…
Not: 2. bölümde zaman atlayarak verdikleri yan hikâye ilginçti. Kendimi Anthony Perkins’in Wiki’sini okurken buldum.
Charlie Hunham dan ötürü de olabilir bilmiyorum ama benim en sevdiğim Monster sezonuydu diyebilirim. Hem tüylerim diken diken hem öğürme isteği barındıran sonrasında derin bir hüzünle sonlandıran bir dizi oldu. Ne kadarı doğru ne kadarı değil bilmiyorum ama Charlie çok güzel bir iş çıkarmış diziyi de güzel anlattıklarını düşünüyorum.
Bu senenin en iyi işleri arasına koyarım kesinlikle.
Hatta 3 x 8 de OMG!!! çığlıkları attım
Tek merak ettiğim bunun
E artık yeni sezonda bir kadın seri katili izleyelim yahu, yeter gari.
Lizzie Borden
Biliyorum cnm. Bilerek didim.
Menendez sezonu ile hemen hemen peş peşe izledim iki sezonu. Gein sezonu kesinlikle Menendez sezonundan daha iyiydi. Ama benim favorim hala Dahmer sezonu kesinlikle. Hikayenin işleyişi Dahmer’da daha bir tutarlıydı.
Eğer yanlış hatırlamıyorsam Gein’in sadece
Ayrıca
Bu sezonla alakalı en güzel şey Charlie Hunnam ve efsanevi performansı oldu bence. Şu rolden sonra adamın üstüne ne kadar ödül varsa yağdırmaları lazım.
* Mesela DAHMER’de de bir seri katil güzellemesi vardı ve göze batıyordu ama sezon iyi olduğundan göz ardı edilebilirliği daha fazlaydı. Burada o seviyeyi bulamamışlar, dolayısıyla etkisi tersten oldu… Finali de bu bağlamda pek sevemedim zaten.
Hemşire “Kendini dışarıya anlat ki doğrusunu öğrensinler,” diyor mesela ve bunun cevabı “Yeterince anlatıldı, hatta her şeyi biliyorlarmış gibi yapıyorlar,” demeye getiriyor. E sen de bu diziyle aynısını yapıyorsun ya hani? Ed’in işlediği kesin olmayan ama öyle zannedilen bazı işleri de Ed’in üstündeymiş gibi verdiler.
* Ayrıca Ed’den esinlenen yapımların hikayeye yedirilmesi başta gözüme hoş gözükmüştü ama devam ettikçe odak noktası kaydı gibi geldi. Ed, yaptıkları, yakalanması ve öncesi/sonrası üzerinden devam etsek daha iyiydi. Ed’in sağladığı ilhamı aktarmaları bitmek bilmedi bir ara… Bırakın da ölsün, dedim artık. Daha karanlık bir anlatım bekliyordum, sanırım biraz da bundan biraz gözüme gözüktüğü oldu sezonun.
* Performanslar güzeldi, anne-oğul başta olmak üzere Ed’in yakın çevresiyle olan ilişkisini hiç de fena aktarmadılar. Mindhunter çakması ekibe göz devirdim.
Bulunduğu koşulların çok iyi olduğunun bahsi geçiyor mesela finalde, göründüğü kadarıyla doğruymuş. IQ’su çocuk seviyesinde olduğundan kimseye ciddi bir zararı da olmayınca bir şekilde kendini adapte etti demek ki. Böyle de ölen öldüğüyle kalmış tabiri caizse.
Benim için 1 > 2 > 3 şeklinde ilerliyor halihazırda. 4’e de bakarız.