Outlander — Tanıtım
393 yorum iyideniye 26 Eylül 2014 09:52
Sevilen kablolu kanallardan Starz, yazın üçüncü dilimi devam ederken karşımıza yeni bir diziyle daha dikildi. Bahsettiğim dizi Outlander (Yabancı), halen devam eden bir kitap serisinden uyarlanmış durumda ve Diana Gabaldon‘un şimdiye kadar 8 roman yazdığı bu serinin son kitabı 2014 Haziran’ında piyasaya çıktı. Ülkemizde ise Epsilon Yayınevi basımını yapıyor ve o da en son Ağustos 2014’te iki kitap halinde serinin 6. kitabını çıkardı.
Dizi, kanalda 9 Ağustos’ta kendisini göstermiş durumda ve 27 Eylül’de sezonunu yarılamış olacak, daha doğrusu arasını vermiş olacak. Çünkü kanalın 16 bölümlük ilk sezon onayı 8-8 olarak ikiye bölündü ve kalanıyla 4 Nisan 2015’te geri dönecek. Dizinin arkasındaki isimse Battlestar Galactica, Star Trek aile–si, Caprica gibi birçok dizide yapımcılık/yazarlık yapmış olan Ronald D. Moore.
Giriş kısmındaki temel bilgileri geçip gelelim ilk bölümü 63 dakika süren Outlander’ın nasıl bir dizi olduğuna: Outlander bir dönem dizisi, hatta neredeyse de çift taraflı. Yıllardan 1945. İkinci Dünya Savaşı yeni bitmiş ve savaşta hemşire olarak görev alan Claire Beauchamp Randall (Caitriona Balfe) ve askeriyede görev alan eşi Frank Randall (Tobias Menzies) nihayet kavuşmuşlar. Hatta İskoçya’ya ikinci balayına bile çıkmışlar. Amaçlarından birisiyse o bölgede 200 yıl kadar önce yaşayan Frank’in atalarından Jonathan Randall ve bölgenin tarihiyle ilgili biraz bilgi toplamak, keşif yapmak. Balayı başlar, her şey gayet yolundadır ama… Tabii ki bu hikayenin de bir aması var.
Gezi ve balayı devam ederken merak edip gizli bir Druid ayinini görünmeden izlerler. Kısa bir süre sonra Claire ayinin yapıldığı dikili taşların olduğu bölgeye tekrar gider ama kendisini buraya çeken bölgedeki gizemli taşlardan birine dokunduğunda işler fena halde karışır. Çünkü kendisini “1743” yılında buluvermiştir. Hatta daha dakika dolmadan başını belaya da sokar . Hem de ‘tanıdık’ biri yüzünden… Kocasına tıpa tıp benzeyen Jonathan “Black Jack” Randall kendisine saldırmaya kalkar ve bir İskoçlu tarafından kurtarılır.
1743 dönemi İskoçlar ve İngilizler arası tansiyonu yüksek ve özgürlük mücadelesiyle geçen bir dönem. İngiliz olduğu ve dahası geçmişe döndüğü için saklaması gereken bir hikayesi olan Claire de kendisini İskoç Mackenzie topluğunun içinde bulmuş oluyor. Durumundan dolayı casusluk şüphesi, hemşirelik yeteneğini kullanarak yaralı İskoç Jamie’ye (Sam Heughan) yardım etmesi derken göz önünde kalması gereken biri olduğu düşünülünce de kendi zamanına dönmek için bir yol bulması gereken Claire’in hikayesi de başlamış oluyor. Dizinin pilotu kapsayan genel ağırlıklı konusu bu şekilde ve Claire’in Mackenzie’lerin yaşadığı kalede veya dışında yaşadıkları ve geri dönmeye çalışırken başından geçenler üzerinden yürüyor.
Not: Kitap serisinin yazarı Diana Gabaldon diziye danışman olarak katkıda bulunuyor. Dahası ilk sezonun dördüncü bölümünde konuk oyuncu olarak da yer aldı. Gelelim bir de nasılına:
Outlander benim beğendiğim ve devamını merak ettirici bulduğum bir dizi oldu. İskoçların yaşadığı hayat ve dönem de dizide güzel anlatılıyor, üstelik Britanya’daki İskoçya referandumunun üstüne tam denk oturduğu da söylenebilir. Başrol Claire karakterinden de hoşlandığımı söyleyebilirim; dahası başta Jamie olmak üzere karakterler arası etkileşim de iyi olmuş.
Dizideki olay gidişatı, daha doğrusu ilerleyişi kimilerine göre yavaş gelebilir ama gittikçe açılıyor. Kendisine gittikçe alıştırıyor da ve bu reytinglere de yansıdı. Dizinin en son yayınlanan sezon arasından önceki bölümü ilk bölüm reytingini epey geçmiş durumda, ki normalin aksine ikinci bölüm dahil neredeyse düzenli olarak da artıyor. Şimdilik 8 kitap olduğu için zaten her şey planlı da ilerliyor ve mesela onay alan ikinci sezonla da ikinci kitaba giriş yapacaklar. Bunun dışında dizide kullanılan müzikler de kulağa güzel hitap etmekte, ki zaten dizinin müziklerini yapan Bear McCreary, Battlestar Galactica ve Eureka’da Ronald D. Moore ile çalışmış, Da Vinci’s Demonds ile de Emmy ödülü almış birisi.
Outlander geniş kitlelerce sevilir mi tartışılır ama denenmesi gereken bir dizi. Deneyin yani, zarar gelmez.
yorumlar
Ellerine sağlık iyideniye.
Neredeyse hiç merak etmeyip, fikrim olsun diye ilk bölümüne bakmıştım ve o gereksizce uzun bölüm beni sıkmayarak hayrete düşürmüştü. Ama aksan ile anlatım tarzı ilgimi çekince devam edilecekler listeme girdi. Gerçi henüz devam edemedim ama şuradaki ve senin yukarıdaki yorumlarına bakılırsa merakım artarak izleyeceğim galiba. Hayırlısı…
Kitapları o kadar uzun ve ayrıntılı ki, okumayı bıraktım ama dizisi, oyuncu seçimleri tam yerinde olmuş ve hikaye çok güzel yansıtılmış, izlemesi çok zevkli, iki dönemin de ruhunu vermiş. başta ön yargılı başladım izlemeye ama yanıldığımı anladım bence bu dizi kadınlar için Game Of Thrones gibi birşey olmuş
önce kitapları okuyup sonra diziye başlamayı kafamda kursam da @ultio’nun yazdıkları bir miktar önyargıya sebep oldu açıkçası. ne güzel önce kitapları okuyup “bu olmamış, şunu yapamamışlar” diyecektim
Omg! Önyargıya sebep olmak istememiştim çok mahçup oldum şimdi bak benim demek istediğim şimdilerde yazılan ve bestseller kitaptaki ateşli iskoç erkeklerini ve onların erkeksi hayat tarzlarını okumayı pek sevmediğim (ama bu kitaplar tamamen onların üzerine kurulu değil söyliyim) yani tamamen benim zevkime göre yorumlanmış bi yazıydı ama söylemem gerek bu dizinin kitaplarına bayılan çok yani tamamen kişisel zevk meselesi. lütfen tekrar düşün okumak konusunda
Bu güzel tanıtım için candan tşk ler. Diziyi izliyecektim ama bu ara vermeler insanın canınını sıkıyor. Gerçi artık yavas yavaş 8 bölümlük on bölümlük sezonlara alıştırmaya başladılar . Öyle düşününce sezon içersinde iki sezon olarak ta düşünebilinir.Neyse sevdigim bir kanal ve genelde de belli bir düzeyin üstünde dizller yapıyorlar. Reytinglere de bakınca zaten iyi bir dizi oldugu belli
Diziden ilk kez şurada bahsedildiğinde hiç ilgimi çekmemiş ve önemsememiştim. Sonra ne olduysa oldu ve ilk bölümüne başlayıverdim ve 63 dakika olmasına söylenerek izlesem de devamını izleme isteğim uyanmıştı. İyi de yapmışım.
Gittiktçe açıldığına ben de katılıyorum,7. bölüm gayet doyurucuydu. Gerçi çoktandır olmasını beklediğim bir şeyi yaptıkları için de olabilir. Bir de o İskoç aksanları harbiden güzel, özellikle Jamie’ninki bana öyle geliyor. Bu diziye dair GoT gibi kitaplarından bilinçli uzak durma gibi bir karar aldım niyeyse de bakalım, umarım çevre zorlamaz.
Yazı için teşekkürler, The Leftovers gibi bunun da zamanlaması iyi denk geldi.
Kitaplarını okuduğum için dizinin adını duyduğumda direk listeme eklemiştim. Ama tek çekincem Amerikan İngilizcesine alışık olduğum için diziden istediğim hazzı duyamayacağımdı.. Ama müthiş çekilmiş mekanlar, kurgu okuduğunuz şeyi izlediğinizi aklınızda betimliyor.. Imdb’den puan takibine ve reytinglerine baktığımda anladığıma göre de herkes benim gibi düşünüyor.. Eğer kitaptan uzaklaşılmazsa ve macera işine sahne olarak biraz daha önem verilirse diziyi en iyi diziler sıralamasında ilk 20’de görmek mümkün..İzlemeyen ve dizi arayan arkadaşlara 10 yılda 100 üzeri dizi izleyen biri olarak tavsiyemdir…
Olmuş bu, beğendim. Nisan’a kadar ne halt olacak şimdi diye diye beklemem sanırım ama izlediğimden yeterince memnun kaldım. İyi uyarlıyorlar ya diziyi.
Bu da Ronald D. Moore’un final üstüne verdiği röportaj. Belki lazım olur.
Diana Gabaldon 91 de yazmış ilk kitabı. Kitap serisinin inanılmaz bir hayran kitlesi var ve bu kitlenin çoğu kadınlardan oluşuyor. Hayran kitlesinin büyüklüğü şaşırtıcı değil zira kitap inanılmaz sürükleyici, diyaloglar üzerine kurulu ve olaysız geçen bir gün yok. Bitirmeden içinizin rahat etmeyeceği türden bir kurgu. Hayranların çoğunun kadınlar olması da şaşırtıcı değil çünkü -umarım başıma bir iş gelmez- kitap kadınların cinsel fantezileri üzerinde çok duruyor. Neyse, ben kitap eleştirmeni değilim, yüzeysel bir yorum yapmış olabilirim, affola.
Gelelim diziye. Dediğim gibi, dizi kitaptan çok daha iyi. Ronald D. Moore çok iyi bir iş çıkartıyor. Oyuncu seçimleri çok iyi, dizinin sette değil de gerçekten İskoçya’da çekiliyor olması büyük bir artı. Sanat yönetimi, kostümler, renk kullanımı (dönemler arası geçiş özellikle 8.bölümde enfes) müzikler… prodüksiyon gerçekten çok iyi ve detaylara özen gösterilmiş. Diğer taraftan dizi hikayeye derinlik katmış, anlatım çok daha epik. Ama dizi kitaba da bir o kadar bağlı, diyalogların birebir kullanıldığı yerler var. Kitaptaki olaylar kurgu farklı olsa da dizide mutlaka bir şekilde oluyor.
Orada burada bas bas bağırıyorum bir süredir, Outlander bazı farklı şeyler yapıyor dizi dünyasında. Kadınların gözünden anlatıyor hikayeyi, kadınlar yazıyor, kadınlar yönetiyor. Fazlasıyla erkekler tarafından domine edilmiş bir sektörde, mesele The Wedding bölümündeki anlatım gibi bir iş yapmak, gerçekten “devrim” niteliğinde. bence.
Dizi iyi yani. Kitapları okuyanlar için bir riyanın gerçek olması gibi Düşünsenize 20 yıldır bu diziyi bekliyorsunuz. Detaylar dedim ya,Jaimie karakterini canlandıran Sam Heughan’ın da bir röportajda belirttiği üzere, Jamie’nin saçlarının uzunluğundan, çarpık gülüşüne, Claire’in elinin içini öpmesinden daha bir sürü detaya kadar herşey kitapta mevcut ve Sam bunları not almış, sonrada yönetmenlerin de önerisiyle uygulamış. ( He really is King of Men!)
1.Link
2.Link
3.Link
4.Link
ben bu konuda resmen @widfara’dan etkilendim, onun gazıyla ilerliyorum. 1. bölümü izlemiştim, bizim evde baktım dev bir hayranlık durumu oluşmadı, ağırdan almıştım. hemen 2 ve 3. bölümleri de izledim, devam ediyorum. epey beğendim ben. değişik bir havası var, ilk bölümlerde tempo da ortam da ağır, çok sarmaması da anlaşılır ama kaliteli ve doyurucu olduğu da inkar edilemez. devam ediyorum.
eline sağlık @iyideniyiye. daha fazla kişi seyretsin.
ben de widfara nın gazına gelenlerdenim. sitesindeki yazılar felan true detecetive i es geçip (edinmiş olmama rağmen) buna başladım 4. bölüme geldim güzel
Ne diziymiş maşallah izleyen bırakamıyor Ben de ilk bölümü seyrettikten sonra beğenmeyip devam etmemiştim. Geri döneyim bari bir ara.
Ben de gayet severek izledim diziyi.Doğru beklentilerle girilirse sevilmeyecek bir şey yok zaten.Beklentilere ayar çekmek için bir şeyler yazayım.
Dizi tek bir karakter üzerinden gidiyor.Bütün olayları onun gözünden görüyor,onun iç sesiyle yorumluyoruz.Sırf bu yüzden iskoçca olan kısımlar bile çevrilmemiş.Çünkü ana karakter oraları anlamıyor zaten.Bu sebeplerden ötürü diziden fazla aksiyon beklememek lazım.Kamera aksiyonu değil bizim karakteri takip edecek.
Dizinin türü Drama-Romance-Fantasy diye geçiyor.Dizinin bir türü de romantizm yani.Diziden az ya da çok türle ilgili sahneler beklemek çok da garip kaçmaz heralde.Başlamadan bu da bilinsin yani.
8. bölümün son 15 dakikası olmasa dizinin çok kaliteli olduğunu söyleyebilirdim.Açıkçası şu anda bundan çokta emin değilim.Dizi beni son anda hayal kırıklığına uğrattı.O malum koşu sahnesi toptan çöptü benim için.aytackaranın güldüm dediği yerde ben küfrettim öyle söyleyeyim.
Bir de son sahne var.Dizinin araya girdiği sahne.Dizi o sahnede diyorki ben her zaman işime bakıp hikayemi anlatmıycam.Arada sırf izleyicilere oynayan sahnelerde çekebilirim.
Dizi son sahneleriyle gözümde bir tık düşsede hala iyi bir dizi tabiki.Umarım ileride böyle hareketler yapmak zorunda kalmaz.
en sondaki ikili arasındaki bekaret muhabbeti çok eğlenceliydi, önümüzdeki bölüm bekleyip görecez ikiliyi.
youtubeta jeneriğini açıp açıp dinliyorum. bazen bölümü izlerken jenerik bitiyor tekrar geri sarıp baştan dinliyorum. uzun zamandır izlediğim en güzel jeneriklerden.
geçmişte randall’ı görür görmez hep ilerleyen zamanlarda frank’in de geçmişe gideceğini ama claire’in 5 sene öncesine falan gideceğini sonra da o karşılaşmanın olacağını falan düşünmüştüm, hatta emindim. zihniyle oynanmıştır falan diye kendimce birşeyler uydurup duruyordum. ama mantıklı bir çözüm bulamadım. tıpatıp aynı kişiyi geçmişte de bulması çok klişe olmadı mı sizce? hala benim dediğim gibi bir şey olma ihtimali var mıdır?
@ozgun14 Benim gülmem geldi dediğim kısma senin verdiğin tepkinin de ” ” şeklinde olmasına sevindim. Ne acayip işti ya o. Yalnız bence kız dizisi değil de Grinin 50 Tonu gibi dizi. Ben G50T’nun ilk kitabını okudum, bir noktadan sonra senin spoiler içinde yazdıkların gibi olayın nereye gideceğini kavrıyordum artık
aytackara: ama o kitaplarla kıyaslarsan bence haksızlık etmiş oluruz bu seriye. onlar bildiğim kadarıyla full konulu porno amaçlı yazılmış. lisedeyken sıra altı birbirimize okuttuğumuz yatmadan önce 100 fırça darbesi tadında şeyler okumadığım için bilemiyorum tabii. filmini izleyince göreceğiz artık
bu seri bence gittikçe geliştirecek kendini öyle bir his var içimde. herhalde fantastikliğini ilk bölüm itibariyle terk etmemiştir diye umuyorum. iskoçya’da bir aşk hikayesine döner dizi aksi halde.
@ozgun14 Spoiler içindeki kısımdan bahsediyordum. Bana da gittikçe güzelleşecek gibi geliyor, gerçi ben bu olduğu halinden de memnunum. 7. bölümün nasılını görmek için merakla bekledim mesela. Final yorumunda demiştim, sezon finalinden sonra ölüp biterek beklemeyeceğim ama izlemeye devam işte.
O taş sahnesinde
Bu arada Frank’ın Claire’ı duyup duymadığı kesin değil aslında.Ronald D. Moore bi röportajında bilerek orayı gizemli bıraktık demişti.Bence orda Frank Claire’ın sesi bir anlığına duydu ama hayal ettiğini düşünüp uzaklaştı.
7. bölüme çöp demişsin ama ben baya sevdim o bölümü.Birbirini fazla tanımayan 2 insanın gerdek gecesini tam kafamdaki gibi aktarmışlar.Tabi olaya empati durumum var.Ondan olabilir
o son anda gelen askerler konunun tekrara düşmesi olayı beni de sıktı. koskoca alan yeşillik meşillik 6 tane taş uzaktan bakıyoz her yer bomboş. ama pıt diye damlıyorlar. sen de sonra bu diziden fantastik bir şeyler bekleme diyorsun. bence onlar da ışınlanarak geldiler
http://www.youtube.com/watch?v=XjJQBjWYDTs
ancak 8. bölümde kitapta olmayan ve eklenen kısımlar benim de hiç hoşuma gitmedi, hani Claire ve Frank’in aynı anda taşlara koştuğu sahne. kitapta Frank’e o kadar yer verilmiyor. Yukarıda da yazdığım üzere, 8.bölümde normalde 2 haftada gerçekleşen olaylar 2 günde gerç.ekleşti ve sanki Claire aynı günde 2 defa tecavüz tehlikesi yaşamış gibi oldu…
Bir de Ronal abi her röportajda diyor ki “Diziyi öncelikli olarak kitap hayranları için yapıyoruz.” O yüzden the wedding bölümü böyle olmalıydı, yoksa ronald d moore suikaste falan kurban gidebilirdi yani ne bileyim Lord of the Rings’te en sevdiğiniz kısmın filme alınmadığını düşünün, aynı öyle işte.
Bu arada 2.Sezon’da eğer 2.kitabı tamamen uyarlayacaklarsa nefes alamayacaksınız aksiyona doyacaksınız haberiniz ola
video çok güzel ve anlamlıydı. aslında dediğimle de çelişmedi. çünkü ben o lafı hakaret olsun diye söylemedim. kız dizisi olduğunu düşündüğüm için izlemeyecek değilim, hatta sen 2. sezon ile ilgili umutlarımı da artırdın daha da sevindim. keyifle bekleyeceğim.
benim o lafımla demek istediğim erkeklerin bir dizide görmek istediği romantizm kadınlarınkine oranla daha farklı. bu dizi romantizmi merkezine almış. romantizmi baskın olsa bile sekonder olarak görmek daha güzel olurdu bence. belki de ileride olur daha yeni başladık serüvene. bu dizide mesela her şey çok ideal, konuşmalar bakışmalar çok anlamlı, sanki dizi o anlar için yazılmış. o kadar mükemmel ki izleyen kadının da o baş karaktere aşık olmama şansı yok. karakter tüm kadınlar aşık olsun diye yazılmış. bir kadının elinden çıktığı çok belli demek istemiştim.
lafım yanlış anlaşıldıysa ben de özür diliyorum. dediğim gibi ben de izlemeye devam edeceğim. umarım her bölüm seviyeyi yükselterek ilerler.
iskoçya görüntüleri de çok güzel bu arada. insan kendi şehrinden soğuyor.
Romantizm sosu nedeniyle bir iki gün önceye kadar uzak duruyordum bu diziden ama hiç beklemediğim bir şekilde sevdim diziyi. Çekimleri ve oyuncuları da başarılı buldum. Peş peşe gidiverdi bölümler
Başroldeki Sam Heughan IMDB’e en popüler erkek oyuncu şuanda. Bekleyen bir projeside olmadığına göre diziden kaynaklandığını varsayıyorum? Dizinin ben bir popülerliğinin farkında değildim atlamış mıyım kaçırıyormuyum
Ben ilk bölümün sonunu bile getirememiştim, tarihi dizilerle ilgili bir sorunum yok ama akıcı olmayan dizileri izlemem gibi bir karar almıştım. Burada ki övgüleri okuduktan sonra da tekrar şans verdim ve diziyi çok sevdim. Özellikle 1. bölümde ki durağanlık ve duygu yoksunluğu diğer bölümlerde yok. Çok akıcı şekilde bir sonra ki bölümü de merak ettirerek ilerliyor dizi. Her bölümün sonunda başından memnun ayrılıyorum.
towanda; dizi henüz çok popüler olmasa da dizinin uyarlandığı kitaplar inaılmaz popüler. hatta “Outlander” şu sıra yine Best Seller a girdi Amerika’da.
Sam Heughan’ın popülerliği de dizideki Jamie karakterinden kaynaklanıyor. Jamie, Ronald D Moore’un tüm röportajlarda belirttiği üzere “King of Men”. 20 senedir Jamie’nin hayalini kuran kadınlar var dünyanın dört bir yanında
alttaki videoda 58.04 ve sonrasında salonun verdiği tepkileri durumu özetliyor bence.
http://www.youtube.com/watch?v=oXO3RNc90u0
bu diziyi izlediğimde fark ettim ki, bazı dizilere, bölümlerinin 50 dakika üstü olması yakışıyor… ve nedense bu dizilerin pek çoğu tarihi, dönem dizileri…
İlk 8 bölümün ardından benim 2 kuruşluk:
Sevgili bu diziyi sevenler;
Kusura bakmayın ama bazı diziler nasıl testesteron dizisiyse, bu da basbayağı östrojen dizisi olmuş yahu. Bir dolu kadının fantezisini, ilerlemekte ısrarcı olmayan bir hikaye ile süslemişler; olay o. Daha fazlasını bekleyerek oturulmamalı başına.
Ben sevdim mi? İzlemesem de olurmuş dedirtti; ama iç sesi, o İskoç aksanını ve müziklerini dinlemek + elbette -fazla erkek güzeli olsa da kızıllıktan yırtan- Sam Heughan’ı süzmek eğlenceli idi.
Devamına bakmayacağım. Doydum. Devam edeceklere iyi fenteziler diliyorum efem.
Bir şey soracağım, sezonun ilk yarısında Jamie’nin iç sesini duyuyormuyduk? Sürekli Claire’in iç sesini duyuyorduk da, Jamie’yi ben hiç bilmiyorum. Yanılıyor da olabilirim.
Yoktu ilk yarıda.
Bölümü onunla açtılar, ardından 4-5 yerde de Jamie konuştu durdu. Bende şaşırdım, bunlar Claire ile rolleri değiştirdiler herhalde diye düşündüm Demek doğruymuş.
Yoktu yoktu (ben yakın zamanda izledim ilk yarıyı).
İzleyene kadar özlediğimin farkında değildim.
Bir de şu bölümler 60. dakikaya vurduğunda benim gözümde bir batma falan oluyor. 58 yap, uzun olmuş diyeyim 2 günde bitti bölüm.
Bir kısmını kafamda kurmuştum zaten ama…
Geillis’in 1968’den geliyor olması büyük sürpriz oldu. Çiçek aşısından kalan işareti kullanmak… Vay be. Bölümden önce hamilelik bir fark yaratır mı veya Dougal’ın ismi karışır mı diyordum ama cadılık mahkemesindeyiz sonuçta; çocuk da şeytan işine döndü tabii ki…
Lotte Verbeek‘in izlediğim bir dizide olduğunu bilmek rahatlatıcıydı. Karakterini de seviyordum zaten. Kötü oldu ama gidişi de kaliteli oldu.
(Vin Diesel ve Elijah Wood’un kadrosunda olduğu The Last Witch Hunter‘ın kadrosunda görünüyor olmasına gülmedim değil. Umarım en kısa sürede başka ve benim de izlediğim bir dizide görürüm kadını.)
Jaime’nin gerçeği öğrenmesi neyi değiştirecek bak onu merak ettiğim doğru.
Bölümü Claire’in taşlara dokunmasıyla bitirmemelerinden memnun kaldım. Gitmeyeceği bence belliyken basit kaçardı. Ya bu arada netten kitapları deşmek istemiyorum ama Claire hamile kalmıyor mu acaba? Maşallah, nazar değmesin de tavşan gibiler bunlar. Doğum kontrolü uyguladıklarını da hiç sanmıyorum. Acaba sezon finaline mi diye düşünmedim değil….
Az önce Ausellio’nun diziyle ilgili bir yazı için attığı tweetine denk gelince ağzımdan ‘Holy shit!’ çıkmış bulundu; iyi ki dünden izlemişim bölümü.
Uzun zamandır beni içine böylesine alan, yüzüme bir gülümseme konduran, bana ya ben olsaydım ne yapardım dedirten bir yapım izlememiştim, iyi geldi. Sadece konusunu bilerek oturdum başına ve büyülendimm. Müzik, ortam, bu hikayeye dair her şeyi sevdim ben. Benim gibi iflah olmaz romantiklerin beğeneceğini düşünüyorum. İkili arasındaki uyumu da tek kelimeyle muhteşem buldum. Hele ilk yarıyı yüreğim ağzımda izledim valla. İyi ki biriktirmişim dedim, hafta hafta olacak iş değil. Neyse Allahtan çok merak edici yerde bitmedi 12. Bölüm. Geri kalanını, biriktirip öyle izlerim İskoç oğlanı.
13. bölümün jeneriğinde şunu fark edince aklıma bir anda Merlin geldi. Adamı ilk kez orada fark etmişim, güzel bir sürprizdi.
@aytackara:
ispiyon içine cevaben; 1. kitabı tam orda bitirdiler, o yüzden bende sezon finalinde öyle birşeyler bekliyorum.
#Outlander Casts First Season 2 Roles https://tvline.com/2015/06/02/outlander-season-2-cast-comte-st-germain-stanley-weber/ … via @kimroots