Outlander — Tanıtım
400 yorum iyideniye 26 Eylül 2014 09:52
Sevilen kablolu kanallardan Starz, yazın üçüncü dilimi devam ederken karşımıza yeni bir diziyle daha dikildi. Bahsettiğim dizi Outlander (Yabancı), halen devam eden bir kitap serisinden uyarlanmış durumda ve Diana Gabaldon‘un şimdiye kadar 8 roman yazdığı bu serinin son kitabı 2014 Haziran’ında piyasaya çıktı. Ülkemizde ise Epsilon Yayınevi basımını yapıyor ve o da en son Ağustos 2014’te iki kitap halinde serinin 6. kitabını çıkardı.
Dizi, kanalda 9 Ağustos’ta kendisini göstermiş durumda ve 27 Eylül’de sezonunu yarılamış olacak, daha doğrusu arasını vermiş olacak. Çünkü kanalın 16 bölümlük ilk sezon onayı 8-8 olarak ikiye bölündü ve kalanıyla 4 Nisan 2015’te geri dönecek. Dizinin arkasındaki isimse Battlestar Galactica, Star Trek aile–si, Caprica gibi birçok dizide yapımcılık/yazarlık yapmış olan Ronald D. Moore.
Giriş kısmındaki temel bilgileri geçip gelelim ilk bölümü 63 dakika süren Outlander’ın nasıl bir dizi olduğuna: Outlander bir dönem dizisi, hatta neredeyse de çift taraflı. Yıllardan 1945. İkinci Dünya Savaşı yeni bitmiş ve savaşta hemşire olarak görev alan Claire Beauchamp Randall (Caitriona Balfe) ve askeriyede görev alan eşi Frank Randall (Tobias Menzies) nihayet kavuşmuşlar. Hatta İskoçya’ya ikinci balayına bile çıkmışlar. Amaçlarından birisiyse o bölgede 200 yıl kadar önce yaşayan Frank’in atalarından Jonathan Randall ve bölgenin tarihiyle ilgili biraz bilgi toplamak, keşif yapmak. Balayı başlar, her şey gayet yolundadır ama… Tabii ki bu hikayenin de bir aması var.
Gezi ve balayı devam ederken merak edip gizli bir Druid ayinini görünmeden izlerler. Kısa bir süre sonra Claire ayinin yapıldığı dikili taşların olduğu bölgeye tekrar gider ama kendisini buraya çeken bölgedeki gizemli taşlardan birine dokunduğunda işler fena halde karışır. Çünkü kendisini “1743” yılında buluvermiştir. Hatta daha dakika dolmadan başını belaya da sokar . Hem de ‘tanıdık’ biri yüzünden… Kocasına tıpa tıp benzeyen Jonathan “Black Jack” Randall kendisine saldırmaya kalkar ve bir İskoçlu tarafından kurtarılır.
1743 dönemi İskoçlar ve İngilizler arası tansiyonu yüksek ve özgürlük mücadelesiyle geçen bir dönem. İngiliz olduğu ve dahası geçmişe döndüğü için saklaması gereken bir hikayesi olan Claire de kendisini İskoç Mackenzie topluğunun içinde bulmuş oluyor. Durumundan dolayı casusluk şüphesi, hemşirelik yeteneğini kullanarak yaralı İskoç Jamie’ye (Sam Heughan) yardım etmesi derken göz önünde kalması gereken biri olduğu düşünülünce de kendi zamanına dönmek için bir yol bulması gereken Claire’in hikayesi de başlamış oluyor. Dizinin pilotu kapsayan genel ağırlıklı konusu bu şekilde ve Claire’in Mackenzie’lerin yaşadığı kalede veya dışında yaşadıkları ve geri dönmeye çalışırken başından geçenler üzerinden yürüyor.
Not: Kitap serisinin yazarı Diana Gabaldon diziye danışman olarak katkıda bulunuyor. Dahası ilk sezonun dördüncü bölümünde konuk oyuncu olarak da yer aldı. Gelelim bir de nasılına:
Outlander benim beğendiğim ve devamını merak ettirici bulduğum bir dizi oldu. İskoçların yaşadığı hayat ve dönem de dizide güzel anlatılıyor, üstelik Britanya’daki İskoçya referandumunun üstüne tam denk oturduğu da söylenebilir. Başrol Claire karakterinden de hoşlandığımı söyleyebilirim; dahası başta Jamie olmak üzere karakterler arası etkileşim de iyi olmuş.
Dizideki olay gidişatı, daha doğrusu ilerleyişi kimilerine göre yavaş gelebilir ama gittikçe açılıyor. Kendisine gittikçe alıştırıyor da ve bu reytinglere de yansıdı. Dizinin en son yayınlanan sezon arasından önceki bölümü ilk bölüm reytingini epey geçmiş durumda, ki normalin aksine ikinci bölüm dahil neredeyse düzenli olarak da artıyor. Şimdilik 8 kitap olduğu için zaten her şey planlı da ilerliyor ve mesela onay alan ikinci sezonla da ikinci kitaba giriş yapacaklar. Bunun dışında dizide kullanılan müzikler de kulağa güzel hitap etmekte, ki zaten dizinin müziklerini yapan Bear McCreary, Battlestar Galactica ve Eureka’da Ronald D. Moore ile çalışmış, Da Vinci’s Demonds ile de Emmy ödülü almış birisi.
Outlander geniş kitlelerce sevilir mi tartışılır ama denenmesi gereken bir dizi. Deneyin yani, zarar gelmez.
yorumlar
https://www.youtube.com/watch?v=VVw1QI178Wk
Gel spring gel. Beklerken çürüyeceğim.
Bu sezonun uyarlandığı 2. kitabın serinin en zayıfı olduğu söyleniyor ama ben tabii ki de diziden soğuyacağımı düşünmüyorum. Çünkü çooookkk özledim.
Bu arada ciddi ciddi kitaplara giresim var artık. Çok kalınlar, hatta 3. kitaptan sonrasını 2 cilde bölerek çıkarmışlar. Fena gözümde büyüyor ama bekle bekle gelmiyor sezonlar, bu biraz beni oyalardı sanki.
@rpdi: Ben de tam olarak aynı nedenden dolayı başlamıştım kitaba. 3.’yü okuyup bıraktım ama ben zirve yapmıştı zira o kitap benim gözümde. Bence değmez yalnız, gereksiz yere uzatmış Diana, oku oku bitmiyor. Bence dizi kitaptan daha iyi idi şimdiye kadar.
Tahmin ediyordum zaten öyle olduğunu. Kendimi zapt etmeye devam o zaman. 2. sezon ile 3. sezon arası süreyi yine bu kadar uzatırlarsa tekrar düşünürüm.
Ay çok şık.
* Kitaplardaki Lord John Grey’in gençliğini Oscar Kennedy oynayacakmış. IMDB’si 2×09 diyor.
* Roger’ı da Richard Rankin oynayacakmış.
Bu adam dizide fena durmuyor ama dizi dışında bildiğin çirkin
O saçları bir kesmesi lazım bence.
Şu bir burada dursun, ne olur.
Ausiello tahminlerinde ödül alacak diyor hem buna hem Outlander’a. İnşallah ya, ne olur öyle olsun.
Benim merakla beklediğim Brianna karakterini oynayacak oyuncu belli olmuş.
Yalnız 1. sezonun son bölümünden ispiyon olabilir bu haber, ona göre bakınız.
2 sezondan 11 resim
Muhteşem ötesi başlasa da izlesek…
Bir gün önceden malum ortamlara teşrif etmiş, İngilizce altyazısı da var.
Bu arada bu sezon 13 bölümmüş ve aralıksız yayınlıyorlarmış.
Çok özlemişim
* İlk bölümü dün geceki TV yayınından sonra düşenlerden değil de bir gün öncesinden düşen sürümden izledim. Bölümü 62 dakikayla açtık ama 58 dakika kadar sürüyor; sonra bir gelecek bölüm fragmanı var. Ama asıl güzel kısmı şu uyarıyla birlikte gelen bölümün en sonundaki kamera arkası kısımdı.
Güya izlemeyecektim ama kısa diye izledim. Bölümü izlerken şu sahne sırasında “Bu kesin CGI ya, böyle bir yer de yoktur herhalde yani,” demiştim; Ronald Moore “O sahnenin %80’ini CGI” deyince beni bir gülme tuttu.
* Bölümün ‘açılış şeklinden’ sonra bir süre ses etmedim ve izlemeye devam ettim. Previously kısmı atlamamış olmama ve güya sezonun sonunu hatırlamama rağmen yine de gidip sezon finalinin sonuna bakıverdim ve işin içinden yine çıkamayınca izlemeye yine devam ettim. Nihayetinde onlar çıkarttılar…
Aslında basit bir çözüm var ortada da ben sabırsız davranmışım. Tabii sağolsunlar onlar da…
* Fransa sahneleri şimdiden hoşuma gitti ama fragman veya posterlerin vaad ettiği gibi daha renkli bir dünya görmek istiyorum; onu da gelecek bölümle birlikte almaya başlayacağız anladığım kadarıyla.
* Bu İskoç aksanı ne güzel ve tuhaf bir şey ya. Hala Jamie’nin ağzının içine bakıp duruyorum.
Güzel döndü. Caitriona Balfe’yi izlemeyi çoook özlemişim valla.
O çok sevdiğim jenerik müziğini yeniden duymak da iyi geldi. İlk sezondaki jenerik daha klastı ama; bu da çok sırıtmadı yani.
İlk sezona ters bir taktik ile başlamaları hoşuma gitti. İlk 3-4 dakika
modunda izlesem de 4. dakikadan itibaren oturdu taktik kafamda. İlk sezona Claire’in zaman dilimine göre; 18. yüzyıl günümüz, 20. yüzyıl gelecek olarak başlamıştık. Bu sezona da 20. yüzyıl günümüz, 18. yüzyıl geçmiş olarak başladık. Güzel fikir bence.
Günümüz sahneleri çok güzeldi gerçekten. Drama izliyoruz belki ama; geçen sezon aklıma geldikçe 2-3 yerde istem dışı şekilde seri kahkahalar attım içinde bulunulan trajikomik duruma. Çok eğlenceliydi valla.
Geçmiş sahnelerini, günümüz sahnelerine oranla daha az sevdim.
Bir de Claire’in
Son olarak; 20. yüzyıl hikayesinin
S02E02
Bitmeyen bölüm yapmışlar! 2-3 minik sahne dışında gıy, gıy, gıy, gıy baydı resmen. Benim açımdan açık ara en sıkıcı, en kötü Outlander bölümüydü. Geçen bölümü iyi yapan 20. yüzyıl sahneleriydi zaten. Bu bölümün tamamı 18. yüzyıl Fransa’sında geçince çekilmez bir hal aldı.
Fransa’dan, Fransız kültüründen, Fransız böbürlenmesinden ve ukalalığından, kendini asil sanan gerzeklerden, Fransız çirkinliğinden, Fransızcadan, o gerzek peruklarından ve kıyafetlerinden bu seviye haz etmeyen ben; Fransa’da geçecek bütün bir sezona nasıl sabredeceğim bilemiyorum şu anda. İlk sezonun büyük hatırı olmasa şu an bırakırdım bu diziyi.
Aramızda bir ırkçı var. Piirate her şeyin bir ölçüsü var..Burası dizi sitesi.Kin ve nefretini dökeceğin yer değil.
2×03 üzerine:
Frances de la Tour‘u ilk sahnesinin sonuna kadar resmen tanıyamadım, sonradan da ancak ses tonu sayesinde tanıyabildim. Bayılıyorum ya bu kadına.
Bu saatten sonra ne kadar fark eder muallak tabii ama 9 saat önce 4. bölüm düşmüş bile… Yalnız bu sefer İngilizce altyazı çıkarmamışlar.
Bölümün özellikle son sahneleri hoşuma gitti. Bayılıyorum böyle ikilemlere
* Bu arada galiba Demand üzerinden bir gün önceden yayınlanmaya başladı, çünkü bölüm sürekli erken düşüp duruyor.
2×06 üzerine:
Bölüm sonunda olanı TVLine’ın May Sweeps listesinde görmüştüm de bu dizide ve o karakterde karşıma çıkacağı hiç aklıma gelmezdi. Ne tepki vereceğimi bilemedim resmen Şapşal bir gülümseme var sanki.
Sıkıntıdan baygınlık geçirten son 2 bölümün üstüne iyi geldi gerçekten bu bölüm.
S02E05
İlk 33 dakika sıkıcılıkta dünya markasıydı.
teşrif ettikten sonraki 17 dakika ise güzeldi gerçekten.
S02E06
o kadar kötü işlenmiş ki anlatamam. Ciddi bir zamanlama ve hamleyi parlatamama problemi vardı bu bölümde. Güzel işlenebilse bomba 2 hamle olabilirdi; ama olamadı ne yazık ki! Normal şartlarda o son sahnenin beni güldürmesi gerek; ama hiçbir şey hissedemedim bu sebepten ötürü o sahnede bile!
Bu sezonun en güzel bölümü buydu bence. 62 dakika olmasına girişte biraz çemkirsem de çok çabuk bitti sanki ya da daha doğrusu bir sürü şey oldu resmen.
* Fergus’a tecavüz: İlk başta aklıma gelmemişti ama Fergus ağzını açınca tamamlanmasına gerek kalmadan anlaşıldı zaten. Bu Randall’ın kafa sadece tek yere çalışıyor…
* St. Germain’in ölümü: Kurgusu ne güzeldi bunun, ciddi beğendim.
* Claire’in Kral ile yatması da erkeklerin tek organla düşünmesinin başka örneği resmen.
* Master Raymon’ı seviyordum aslında. Tam adam Fransa’dan sürgün yedi derken hikaye İskoçya’ya kaydı bir de. Savaş için para toplamayı kesmeye çalışıyorlardı güya, orası ne olacak kim bilir.
Dolu dolu bir 63 dakikaydı gerçekten. Yabancı medyadaki övgü dolu başlıklar haklıymış. Sezonun açık ara en iyi bölümüydü kesinlikle.
Bölüm için puanım: 9.3
Bu krala kendini sunma vakasından sonra yeni bir soru baş gösterdi tabi. Bu 20. yüzyıldaki kız çocuğu kralın mı yoksa Jamie’nin mi?
Bir de kralın işi çabuk bitince Claire’in yüzünde oluşan ‘Bu kadar mıydı? Daha karpuz kesecedik!’ ifadesine iyi güldüm gerçekten.
*Fergus’un sahnesi gözlerimi doldurdu, ağlamaklı hale getirdi. Bu Randall daha iğrenç ne yapabilir ki derken yine yapmış yapacağını.
Geçen bölüm Jamie’yi düelloya götüren süreci kötü işlemiş olmalarını affettim haliyle bu bölüm. Normal işlemiş olsalar bu bölüm bu kadar vurucu olmazdı çünkü.
*Kont ve Raymond’un sahnesi de muazzamdı gerçekten. Çok iyi kurgulamışlar, bravo!
*Jamie: Bir erkeğe sakal bu kadar mı yakışmaz ya!
*İskoçya’ya dönme kararı almalarına sevindim. Sonunda kurtuluyoruz Fransa’dan!
2×08 üzerine:
Fazla heyecanlı bir bölüm zaten beklemiyordum ama yine de biraz sıkılmış oldum son 10 dakikaya kadar, sonra topladılar. Gelecek bölüme yatırım olsun diye çekmişler sanki.
Outlander’a yakışan, çok güzel bir bölüm olmuş. 2 bölümdür tekrar ilk sezon seviyesine gelmeye başladı dizi.
*Jenny ve Laoghair’ı uzun bir aranın ardından tekrar görmek güzeldi. Özellikle Laoghair büyük katkı sağladı bölümü.
*Clive Russell, Jamie’nin dedesi Lord Lovat karakteri ile bomba bir giriş yaptı diziye.
*Lord Lovat’ın sondaki hamlesi güzeldi.
*Lord Lovat ve Jamie arasındaki muhabbetleri izlemek çok keyifliydi. Epey sağlam bir duruş sergiledi Jamie.
*Claire ve Jamie tiyatroda ustalaşmaya başladılar iyice. Sevimli iri yalancılar sizi!
Outlander’ Producer Weighs In on War Flashbacks, Potential Spinoffs
Sezon finali 90 dakika olcek diyor bu. Starz en fazla 5 dakika reklam verdiğine göre bunlar herhalde 85 falan yayınlarlar.
2×10 üzerine:
Belliydi zaten böyle bir haltın olacağı. Düşündüğümden daha rahat izledim ama yine de bazı yerlerde gerebildiler.
Kaldı 3. Bağlantıyı hangi bölümde yapacaklarını merak ediyorum.
S02E10
İkinci yarısı fena değildi de ilk yarısında sıkıntıdan patladım resmen.
60 dakika yapıp baymaya ne gerek var? 45 dakika olsun, iyi olsun!
Tam 7. ve 8. bölümlerde kıvama gelmişti ki 9. ve 10. bölümlerde tekrar düştü dizi.
2×11 üzerine:
Bu dizi böyle bölümler yaptığında daha çok seviyorum. Sonu belli bir savaşa doğru ilerlemek bazen sıkıcı gibi dursa da böyle bölümlerle olaya renk geliyor.
Sandringham dükünün hastasıyım ya, adamın konuşma stiline bitiyorum.
Yine hoşuma giden bir bölümdü. Bu gidişatla sezon finalinde de zevk alacağım gibi duruyor.
* Murtagh, Jamie’nin vaftiz babası mıymış? Ben bu ikisini hep arkadaş olarak düşünüyordum. Zaten öyleler o ayrı da böyle bir bağlantı aklıma gelmezdi, yaş farkı o derece görünmüyordu.
* Alex’in Mary’nin hayatında olduğu ve Mary’nin hamileliği ortaya çıktıktan sonra Alex ölünce kadını ortada bırakmamak için evlenir diye düşünüyordum. Alex ölmeden önce gözlerinin önünde değil. Hiç fena değildi o karmaşa. Jonathan’ın bile biraz olsun duyguları var sonuçta… Yalnız sen niye ölmüş adamı yumruklamaya başlıyorsun psikopat herif?
* Jack Randall’ın ölümünün bir gün ileride olmasına şaşırdım, ben daha görürüz diyordum. Zaten 85-90 dakika civarı sezon finali olacak demişlerdi, bir sürü şey olur herhalde… (Geleceği değiştiremeyeceklerini hala öğrenemediler, hayır niye kasıyorsun bu kadar?)
Üst üste izlediğimden dolayı mıdır bilmiyorum ama sezon oldukça keyifli gidiyor. Bölümlerin uzun olması gözümü korkutuyordu ama hem Fransa hem İskoçya tarafı hiç sıkmadan aktı gitti. Son 1.5 bölümünü daha izleyemedim, merak ediyorum neler olduğunu.
Birinci sezon finalini malum ortamlarda hiçbir şekilde bulamamamın mantıklı bir nedeni olabilir mi sanki netten silinmiş büyülü biçimde?
Özelden atayım linki. Evet, çok bilinen yerlerden hemen siliyorlar. Starz çok dikkatli bu konuda.
Bu hafta Outlander yok muymuş?
Cık, haftaya. Super-sized 90 dakika civarı bir bölümle.
Aaa bende ikinci sezonun ilk bölümünü yeni izlemiştim. Finale yetişirim o zaman.
* 90 dakikalık sezon finali olayını iyi ciddiye almışlar, izlediğim sürüm 1:30:01’likti.
* Genel olarak beğendim; yormayan, bir kısmı zaten olacağını bildiğimiz şeylerin olduğu bir sezon finaliydi. Beklemediğim şeylerin yaşandığı veya bir-iki yerde çemkirdiğim de oldu. Ama sanırım bu kadarına hazırlıklıydım.
* Brianna olmuş. Roger daha da güzel olmuş, Richard Rankin‘in aksanını çok seviyorum
* Claire’in şu hali pek bir hoşuma gitti. Yaşlandırma işini batırmadan güzelce halletmişler. 1968 olayları da genellikle iyiydi zaten.
* Bir de demezsem olmayacak: Previously on Lost
Yalnız o başörtüsü ne öyle kuzum? Gördükçe gülmem geldi.
* Frank gelecek vakitte öldü. Geçmiş vakitte de savaşta öleceğini geçen bölümde söylemişlerdi zaten. Oyuncu komple çıktı herhalde hayatımızdan...
* Claire Roger'ın soyağacını öğrenmek isteyince nereye bağlanacağı belliydi tabii ki. Yalnız ben eski dönem ismiyle Geilis'i görmeyi beklemiyordum, çok güzel sürpriz oldu. Ayrıca geleceği olduğu gibi geçmişi de değiştiremeyeceklerini düşündüğümden taştan geçişi engelleyemeyecekleri belliydi.
* Bölüm sonlarına doğru gerçek ortaya çıkıp da Brianna inanınca bir an için ana-kız taştan geçecekler zannettim. Bölüm sonunda Jamie'nin ölmediğini öğrenince yine aynısını düşündüm. Neyse ki olmadı.
Ama gelece sezon bu kadın kızını ve muhtemelen Roger'ı alıp taş üzerinden geri dönerse şaşırmayacağım. Ama nasıl bir kurgu devam edecek onu bilemedim şimdi...
Gelecek sezon görüşmek üzere.
Çok güzel bir kapanış olmuş. Keyifle izlediğim bir 86 dakika oldu.
Son 2-3 dakikayı çıkarsan ‘Al sana final!’
*20. y.y. sahneleri ile 18 y.y. sahnelerini iyi yedirmişler birbirlerine. En son ilk sezonun ilk 2 bölümünde hissettiğimiz tarihsel geçişi iyi yansıtmışlar bana göre.
*Brianna’nın kim olacağını zaten biliyordum da Roger’ın kim çıkacağını beklemek tam bir işkenceydi ilk başlarda.
*Geilis’i görmek hoş bir sürprizdi de Geilis’in Geilis olduğunu fark etmem biraz zaman aldı açıkçası. Bir süre ‘Kimdi bu ya?’ diye düşündüm durdum.
Geilis’in hikayesini sezon finaline bağlama fikri, bölümün en şapka çıkarılası fikriydi bu arada.
*Dougal’ın ilk sezonda görmeyi çok istediğim, geç kalmış ölümünü görmek de güzeldi.
*Claire bu yaşta kızı ve Roger’ı da alıp 18. yüzyıla geri dönerse ne olacak çok merak ediyorum valla. Hangi yıla dönecek? Döndüğünde Jamie’yi bulduğunda aralarında nasıl bir yaş farkı olacak? Tekrar ilk döndüğü tarihe dönerse her şey boşa mı gidecek? Vb. sorular …
*Claire’ın yaşlandırılması da pek batmadı gözüme. Olmuş bence de.
*Brianna da çok sevilesi bir karakter olmuş bu arada.
Sezonun geneline dönecek olursam;
1,4,7,8 ve 13. bölümler dışındaki bölümler ilk sezon seviyesinin çok altında kaldı bana göre. Bu yüzden ilk sezon ortalama 9.0 puan seviyesindeyken bu sezon 8.0 puan seviyesinde kaldı bence. İlk sezonda sürekli Claire’i takip eden kameranın bu sezon Jamie’yi de takip etmeye başlaması, Sam Heughan’ın bu ekstra sorumluluğun altından kalkamaması, savaş muhabbetinin ekstra sıkıcı boyutlara ulaşması, başta prens olmak üzere bu sezon izlediğimiz perukluların ilk sezon karakterleri ile kıyaslandığında çok sönük kalmış olmaları ve Fransa tercihi gibi etmenler bu düşüşün mimarları oldu. Ama yukarıda saydığım 5 bölüm, diziyi sevmeye devam etmeme yetti diyebilirim. Özellikle sezonun 7. bölümü çok çok iyiydi. Dizinin en iyi 3 bölümü arasına adını yazdırır rahatlıkla.
3. sezonun 8.0 değil 9.0 puan seviyelerinde olması dileğiyle; önümüzdeki sezon görüşmek üzere.
2. sezon finali baya iyiydi.
İlk sezonun ilk yarısını sevip, 2. yarısını pek sevmemiştim. Bu sezon tam tersi oldu. Fransa kısmı çok sıktı beni. Bi kaç bölümle işlebilirdi oralar oysaki.
Günümüz sahneleri çok hoşuma gitti. Bunun en büyük nedeni de yeni bi şeyler işlenmesi. Artık sıkmaya başlamıştı bu savaş muhabbeti.
Yeni karakterleri de sevdim. Finalde geldiğimiz nokta ilgi çekici. Gelecek sezonu baya merak ediyorum açıkçası. Acaba bi başrol değişikliği felan mı olacak dizide diycem ama pek sanmıyorum. Kitap uyarlaması olduğu için yine de küçükte olsa bi ihtimal var ama.
Dizi 2. sezonun 5. bölümünden sonra biraz tempo kazandı. Umarım böyle devam eder. İlk başlar biraz sıkıcıydı açıkçası. O bu değil Claire’da başımıza beyaz gandalf oldu çıktı.