“Herşeyini kaybeden varlıklı aile ve herkesi bir arada tutmak zorunda kalan oğullarının hikayesi bu.” Bu cümleyle açılan, belgesel tarzında iki dijital kamera ile çekilmiş Arrested Development (A.D.), yıkılmakta olan aile şirketini (Bluth Müteahhitlik) kurtarmaya çalışan “esas oğlan” Michael’ın hikayesi aslında. Dizi boyunca burjuva yaşantısını, iki yüzlü hayırseverlik eylemlerini ve gerek sosyete gerekse aile içindeki çıkar çatışmalarını bolca gördüğümüz için, hep “doğru adamı” oynamaya çabalayan Michael’ın nasıl olup da her bölümün sonunda kendini özür dilerken bulmasına şaşıyoruz.
Dizi ne yazık ki ne Türkiye’de ne de anavatanı Amerika’da büyük reytingler yakalayamamış, bunun sebebi olarak da televizyon gibi hızlı tüketime yönelik bir medya için fazla yüksek kaçan espri anlayışı gösterilmiştir. Bunun doğrudan sonucu olarak dizinin yaratıcısı ve senaristler, televizyon dizilerinin sinemaya üstünlüğünü ellerinden gelen her fırsatta vurgulamayı da unutmamışlar. Örneğin büyük bir film şirketinde yanlışlıkla yönetici olarak işe giren Maeby 16 yaşında olmasına karşın bu sektörde çalışan üçüncü genç yöneticidir. Jessica Walter ve Hollywood filmlerinde yan rollerden tanıdığımız Richard Tambor’un döktürdüğü dizide Charlize Theron, Liza Minelli, Scott Baio (Charles in Charge), Zach Braff (Scrubs), Julia-Louis Dreyfus (Seinfeld) ve Ben Stiller gibi konuk oyuncular da bolca ve genellikle kendi imajlarıyla alay eden rollerde görünüyorlar.
devamı →