River || Şeytanlarımla Baş Başayım || Tanıtım
7 yorum unfortr 27 Kasım 2015 09:05
Gecenin ıssız ve soğuk karanlığında, şehri sokak lambalarının ve açık birkaç dükkanın loş ışıklarının aydınlattığı ortamda bir kadın polis dedektif arkasında kalan yorgun bir günü bitirmek üzeredir. İki şeritli bir caddenin orta yerine geldiğinde bir an duraksar. Bir arabanın ona doğru geldiğini gördüğü esnada karşı kaldırıma geçmek yerine ona gelen tehlikeyi bekler. Bu çoktan kaderini kabullenmiş hali, bir tükenmişliğin bir çaresizliğin neticesi olabilir mi? Beklenen olmuş, trajik bir sonla biten hayat öyküsünün ardından cevaplanması gereken sorular yumağı kalmıştır.Malum İskandinavya ülkelerinden çıkan Nordic Noir türü diziler ile birkaç yıldır fazla içli dışlı olduk. Özellikle bunların polisiye konulu olanları artan beğeniler ile oldukça iyi yorumlar aldı. Bunlardan Forbrydelsen, Bron/Broen ve Den Som Draeber’ın Amerikan kanallarınca uyarlamaları yapıldı.Genellikle merkezine güçlü kadın dedektifleri koyan bu kara dramalara İngiliz BBC kanalı da el atmış gibi görünüyor. Gillian Anderson’un başrolünde olduğu The Fall’un ardından kanal bu sefer River adlı dizi ile bizleri buluşturdu. Fakat alışık olmadığımız üzere bu sefer hikayenin dedektiflik kısmında bir erkek karakter bizleri karşılıyor. İskandinavya topraklarının havasından ve suyundan yararlanmış bir oyuncu olan İsveçli Stellan Skarsgard ile alışık olmadığımız bu duruma çabuk uyum sağlanmamız hedeflenilmiş.
Nordic noir türünün erkek yazarları tarafından sıklıkla kullanılan kadın kahramanlar yerine bu sefer ezberleri bozan seçimiyle, dizinin yazar-yaratıcı kısmında Abi Morgan oturuyor. Son yıllarda yıldızı parlayan bu isim Shame ve The Iron Lady filmlerinin senaryo yazarıydı. Ayrıca 2 sezon süren The Hour dizisi ile 2013 yılı Emmy ödüllerinde mini dizi ve tv flmi kategorisinde en iyi senaryo ödülü kazanmışlığı var. Hikayelerinde adı geçen karakterleri en ince ayrıntısına kadar işleyen, psikolojik ruh halleriyle yakından ilgilenen ve bunu izleyiciye aktarmasındaki başarısı ile tanınan yazar bu bakımdan River’da da bizleri hayal kırıklığına uğratmıyor.
Not: Şimdilik BBC One’da ilk sezonu 6 bölüm halinde yayınlanan dizinin düzgün bir sonu da var. Bu sayede 2.sezon onayına bakılmaksızın kafanız rahat bir şekilde izleyebilirsiniz.
Dedektif Stevie cinayetinin üzerinden 3 hafta geçtikten sonra bizler konuya dahil oluyoruz. Basının oldukça yakından ilgilendiği bu cinayette elde olan ipuçları oldukça zayıf durumdadır. Stevie’nin ortağı John River gecesini gündüzüne katıp kendini katilleri bulmaya adamıştır. Bu arada önüne gelen diğer davalarla da ilgilenmektedir. Oldukça sıradışı bir karakter olan dedektifimizin zihni parçalanmış bir enkaz halindedir. Soruşturduğu davalardaki ölmüş suç mağdurları ona belli belirsiz vakitler görünebilmektedir. Hayalet olarak adlandırmamızın basit ve komik kaçacağını düşündüğüm bu imgeler ile konuşması, ona göre davalarının çözümünde yol göstermektedir. Bu imgeler, River’ın kendi bozuk zihninde yarattığı şeyler olduğundan aslında kişinin kendi kendiyle konuşmasıdır. Onlardan yardım gördüğüne inanması ise bozulmuş olan mevcut ruhsal durumunu kabul edememesinden kaynaklanır.River’ın gördüğü imgeler arasında ölen ortağı Stevie (Nicola Walker) de vardır. River onun cinayetindeki ipuçlarını takip ederken Stevie her an onun yanındadır. Hem de hayatta iken onun yanında olduğundan daha fazla yakındır. River, diğer ona görünen imgelerle birlikte Stevie ile de gerek sokak ortasında, gerek trende yolculuk yaparken, gerekse evinde sık sık konuşur. Çevredekilerin kendi kendine konuşma olarak yorumladığı durum karşısında sık sık meraklı bakışlara maruz kalır.
Stevie olarak görünen imge aslında River’ın bir parçasıdır. Onun hüzünlü yapısı ve pişmanlıklarını yansıtır ama aynı zamanda neşeli taraflarını da açığa çıkartır. İşte o eğlenceli anlarda çalan şarkı;
Not 2: Eddie Marsan’ın canlandırdığı karakter ise dizinin en enteresan noktalarından biridir. River’ın gördüğü imgelerden olan bu karakterin hikayede bir ismi yoktur. Bu karakter, kısa adı ile ‘Cream’ olarak tanınan Thomas Neill Cream, 1850-1892 yılları arasında yaşamış bir seri katildir. Asıl mesleği doktorluk olan bu zat hem Amerika hem de İngiltere’de sokakta takip ettiği birçok hayat kadınını striknin ile zehirlemiştir. Yetmemiş üstüne epilepsi hastalarına da bu zehri vermiştir.
River: Kimsin sen?
Cream: Ben senim. Ben çaresizliğinim. Ben ölümüm.
Cream, River’ın derin düşünceleri altındaki karanlık parçaların fiziksel-duygusal ve sözel belirtisidir. Kendinden şüphe etiği anları ve öfkesini sembolize eder.
Ira King – Adeel Akhtar
River’ın yeni ortağı olarak, Stevie’nin yerini doldurmak gibi zor bir göreve başlar. River’ın ruhsal durumunun farkında olan karakter, onunla güçlü bir bağ oluşturup işleri yoluna koymanın gayreti içerisindedir.
Chrissie Read – Lesley Manville
River’ın ruhsal durumundan endişeli ama mesleki tecrübesine oldukça güvenen patronudur.
Rosa Fellows – Georgina Rich
River’ın psikoloğu olan Rosa, onun sorunlarına özel olarak yakınlık gösterir. River Stevie’nin yasını tutarken çevresinden sadece Rosa’ya açılabilmiştir.
Bir yanda buruşmuş suratı ile ekrana pişmanlık ve kederli gözlerle bakıp sağındaki solundaki şeytanlarıyla cebelleşen, diğer yanda enerjik, komik ve çok az insana nasip olabilecek muhteşem gülümsemesi ile birbirinin iki zıt oyuncuyu izlemek ayrı bir keyifti. İzlemek isteyenlere iyi seyirler.
yorumlar
Eddie Marsan’ın karakterinin kim olduğunu açıklayacaklar diye beklemiştim bende, sonra baktım olmuyo kısa bir araştırmak zorunda kalmıştım el mahkum ve bu benim en hoşuma giden yanlarından biri oldu dizinin. Daha son bölümü izleyemedim, en yakın zamanda inşallah.
Bu turu sevmedigim icin muhtemelen diziyi izlemem ama tanitimi okumak cok keyifliydi gercekten.
Cok guzel bir yazi olmus. Ellerine saglik @unfortr
Ben bu adamı çok seviyorum yahu valla aklımda yokken sattın bana diziyi. Attım listeye. Sherlock’u bitirince ingiliz dizisi boşluğumu bununla doldururum.
Also, eline sağlık
@dkamoy: Sonuç kısmından benimde çıkardığım bu oldu.
Mmm, tişkürler unfortr.
https://www.youtube.com/watch?v=0R_FRYw_dgY