2015 Şubat’ta TV Ekranı
32 yorum ozgun14 28 Ocak 2015 09:10
2014 2015 sezonu yenileri 2014 şubat Allegiance ayın dizileri aylık dizi tanıtımları better call saul bitten bosch fresh off the boat house of cards mini tanıtım perception rizzoli and isles şubat dizileri şubat ekranı şubat yenileri the night shift the odd couple the slap the walking dead vikings
GERİ DÖNENLER
yorumlar
Yenilerden sadece The Slap‘e bakmayı düşünüyorum. Orijinalini izlemedim, bunun oyuncularının hepsini beğeniyorum. Kötü çıksa bile tamamlayabilirim inşallah.
Geri dönenlerden de sadece House of Cards‘ı tabii ki büyük özlem ve merakla bekliyorum.
Aradan dönenlerden de sadece The Walking Dead‘i takip ediyorum.
Yazı için eline sağlık @ozgun14.
sadece the slap ılgımı cektı.. walkıng dead e de devam bu kadar bu lısteden bana uyan pekı the slap ne kadar mını? 4 bolum mu? masallah 13 bolumn yapıyorlar sonra adına da mını dıyorlar neresı mını bunun?
The Slap 8 bölüm (yazıya şimdi ekledim).
ımdada yetıstın @dkamoy sagol.. ben de epguides.com dan baktım yazmıyordu… o zmaan seyredılsın.. 8 bolum tam tadında olacak demektır.
@Kutaythejai: Yakında bi taraflarıma “wikipedia sağolsun” yazdıracağım.
yeni gelenlerden bosch dikkat çekici.İzlenir. Better Call Saul daha gösterime girmeden ikinci sezon onayıverilmiş bir dizi.Bakmadan olmaz Kanal demek çok güveniyor diziye. .The slap bilemiyorum orjinalini izlemek sanki daha iyi.Tercih meselesi tabi ama bazen başka ülkenin dizisini izlemek daha iyi oluyor.
the slap ve bosch dikkatimde. the slap zaten mini. kafamı kurcalayan tek kısım orjinaline bakıp bakmamak. bosch ise the after sonrası kanala güvenemiyorum. ama yine de kendine çekiyor. vikings, house of cards ve walking dead ise heyecanla olmasa da beklediklerimden.
Benim yeni dizilerden ilgimi çeken Better Call Saul ve Bosch. Better Call Saul’u garanti izleyeceğim. Bosch için beklerim.
Geri dönenlerden de TWD, Rizzoli&Isles, Vikings i bekliyorum.
Şu Rizzoli Isles’ın 3 bölümünü yazın yayınlasaydınız ya! Neyse seviyorum diziyi.
Eline sağlık ozgun, güzel oluyor böyle aylık liste
* Yenilerden aklımda kesin olan şimdilik The Slap var. Uma Thurman’ı bir dizide, Penn Badgley’i de Gossip Girl sonrası başka bir rolde izlemek istiyorum. Zaten mini dizi.
Allegiance veya Fresh Off the Boat da gözüme takılır gibi oldu ama önce bir yayınlansınlar bakalım.
* Geri dönenlerden de House of Cards, The Walking Dead ve Rizzoli&Isles var.
And thank you, sir.
Uma Thurmen’ın olduğu bi diziyi izlememek olmaz, The Slap kesinlikle listede.
Walking Dead de başlasın artık, American Horror Story bitince yokluğunu fazlasıyla hissettim bu hafta.
Fresh Off the Boat, hep Çarşamba günü mü yayınlanacak yoksa Salı gününe mi çekilecek gelecek haftadan itibaren.
Wikisi Salı’ya çekilecek diyor. Hatta haftaya da çift bölüm var, sonra normal görünüyor.
@aytackara : Teşekkürler. Bakalım bugün ne yaptı. Yalnız Salı işi o kadar kolay olmayacaktır.
24 Şubat’ın yeni SKY1 tıp draması Critical‘la ilgili şu videoyu da buraya koyalım madem:
https://www.youtube.com/watch?v=6CfKR2IF1sk
The Slap: Orjinali kadar olmasa da, yine de iyi olmuş bence. İlk bölüm sayesinde Peter Sarsgaard‘ı izlemeyi ne kadar özlediğimi hatırladım. Çok seviyorum bu adamı. Umarım yakın zamanda ilgimi çekecek olan bir projenin başrolüne oturur da doya doya seyrederim kendisini. Bir de şu Connie’yi oynayan kıza acayip gıcık oluyorum ben ya. Keşke daha zeki bakan birini bulsalarmış onun yerine.
The Slap üzerine:
Orijinalini bilmediğimden karşılaştıramam ama bence de iyi olmuş. Zaten mini, NBC pat diye kıymaz diye umuyorum. Uma Thurman’ı bir dizide izlemenin güzel olduğunu hatırladım, Smash’tekini de sevmiştim zaten. Penn Badgley’i de görmek iyi oldu, yalnız Gossip Girl saçından hala kurtulmamış ya bu adam.
@hsparks O kız Gotham’da da böyle bön bön bakardı zaten…
The Slap beklediğimden iyi çıktı, uyarlama olduğu için ben bayağı kofti bir şey bekliyordum.
@aytackara’nın dediği gibi Penn Badgley hâlâ kurtulamamış o Muppet saçından, arkasından atlı kovalıyormuş gibi konuşmaya da devam ediyor.
@aytackara: Evet, oradan da biliyorum ne yazık ki bu kızı Orjinal diziyi yanlış hatırlamıyorsam, burada önemli bir rolü var bu kızın. Neyse artık 8 bölümcük dayanacağız.
Critical ilk 3 bölüm hakkında
İzledim izledim ama hayatımda bunun gibi gergin bir tıp draması izlemedim. Ortamından tutunda, doktorlarına ve diyologlarına kadar herşey olabildiğince soğuk ama çoook gerçekçi bir şekilde yansıtmışlar. Bir ara kendimi, tıp öğrencileri için hazırlanmış eğitici bir program izliyormuş hissine kaptırıverdim. Resmen hastaları yarıyorlar ve delik deşik ediyorlar. İlk bölümde özellikle yeter artık diyesim geldi, adamın resmen suyu çıktı
Adamım Lennie James hatrına girmiştim diziye iyi de oldu. Daha önce bu tür örnekte bir şey izlemediğim için devamına da bakacağım.
bizim morgan efendinin nerede olduğu belli oldu şimdi. ha geldi ha gelcek diye bekliyoz güyaa peh
şaka bir yana ben bunu listeme alıyım. yukarıya koymamışım bile
Aman hiç gitmesin oralara, biz burada gül gibi geçiniyoruz
Critical hakkında devam
Yahu arkadaş olur olur da bir dizide bu kadar tıp terimi kullanılır. Ben bunların ne dediklerini anlamak için yanımda bir kitap bulunduracağım. Kendimden şüphe edip yorumlara baktım da herkes de benimle hemfikir.
Öte yandan neredeyse bunlar True Blood’ı da geçti diyecek noktaya gelmek üzereyim Şaka bir yana yemek yerken bu dizi izlenmez aklınızda bulunsun.
The Slap fena çıkmadı. Vaktiniz olursa bakabilirsiniz bence. Ama öyle ahım şahımlık bir durum yok. Eli yüzü düzgün geldi bana; o.
(Bir İngiliz dizisi olarak izlesem kesin yardırırdı.)
Orijinalini merak ettirdi valla. (Muhtemelen orijinali daha güzeldir bunda finali değiştirmişlerdir hissi yarattı bende.
Öncelikle; diziyi 14. dakikadan başlatmak yerine niye işkence niyetine o 14 dakikayı izletip insanı diziden soğutma ihtiyacı hissettiklerine anlam veremedim. Hector’un kuraklama dönemindeki bir evlilikte kaybolmuş, bir orta yaş aydınlanması yaşamaya muhtaç halde bir adam olduğu bariz zaten. Bunun niye ilk 14 dakika boyunca üstüne basma ihtiyacı hissediyorsun ki a be yönetmen kardeş? Biz mal mıyız? Son 26 dakikadan anlayamıyor muyuz bu durumu?
Son 26 dakikayı fena bulmadım. Öyle ayılıp bayılmadım ama izlenir durumda en azından. Yalnız Peter Sarsgaard’ı bu enfes kadronun orta yerine getirip koyma gafletinde bulunan o kast direktörünün aklından zoru ne anlamadım. İnşallah sadece bu bölüm için merkeze konulan bir karakterdir Hector. Diğer bölümlerde diğer karakterler tek tek bölümün merkezine geçiyordur sırayla inşallah. Aksi halde çekilir dert değil gerçekten bu adam.
İzleyenlere soruyorum: Her bölüm ayrı bir karakteri merkezine alıyor mu yoksa hep bu Hector mı merkezde kalıyor?
Heartbeat’in ilk bölümünde izleyip canlandırdığı karaktere hayran kalsam da dizinin beş para etmez olması dolayısıyla üzüle üzüle veda etmek zorunda kaldığım Melissa George’un karakteri de ayrı bir uyuz olacak izlenimi verdi ilk bölümde. Ama merak ediyorum bu karakterin hikayesini, nasıl böyle bir enkaz olduğunu.
Dizi çok fazla uyuz karakter barındırıyor bu arada. Bunlardan biri de Life In Pieces’ta severek izlediğim Thomas Sadoski’nin karakteri Gary. Karakter, ciddi manada ileri gerilerden. Kafa bir milyon!
Sevdiğim aktrislerden biri olan Thandie Newton’ın karakteri Aisha’ya da uyuz oldum ilk bölüm itibariyle. Güzel bir karım olup da böyle olacağına olmamasını tercih ederim. İlk bölüm için bende oluşan izlenin bu. Gelecek bölümlerde fikrim değişir mi bilemiyorum tabi.
Bu arada;
Uma Thurman’ın karakteri Anouk, ilk bölümde epey bir geri planda kaldı. Pozitif veya negatif bir yorum yapamıyorum onun için şimdilik. Gossip Girl’den Penn Badgley’yi yanında barındırması ise artısı.
Heroes’tan çok sevdiğim Zachary Quinto’nun karakteri Harry’ye ise ısındım hemencecik.
Marin Ireland’ın karakteri Sandi de henüz yorum yapılacak kadar kendini gösteremeyenlerden.
Ritchie, garip bir tip.
Büyük anne ve büyük baba ideal tiplemeler olmuş. Ailenin Yunan kökenli oluşu da hoşuma gitti.
Connie ise tüm güzelliği ile parıl parıl parlıyor kadraja girdiğinde.
Bazen sevince bağlanırsın birine ya da bir şeye bazen de nefret edince. Ben şu anda nefretle bağlanmış durumdayım ilk bölüm itibariyle bu diziye.
Derken bölüm isimlerine bakınca cevabımı aldım. Skins misali ilerliyormuş her bölüm ayrı bir karakteri merkezine alarak.
Güzeldi. #TeamHarry
sahne hariç memnunum karakterin gelişiminden.
Bu kadın 5 yaşındaki kazık kadar çocuğu emzirdikçe, mal mal tepkiler gösterdikçe bana geliyorlar valla.
The Slap S01E03
Kadroda bir süperstar barındırmanın yarattığı fark tam olarak bu olsa gerek. Uma Thurman’ın başrolde, Penn Badgley’nin yardımcı rolde çok başarılı bir iş çıkardığı lepleziz bir bölüm çıkmış ortaya. Sinemada çok iyi bir film izliyorum da bu intermission kısmından önceki bölümmüş gibiydi. 2. kısmını arzular vaziyetteyim şu an bunun; ama ne yazık ki yok işte!
Uma Thurman’ın bu diziyi neden kabul ettiğine dair kuşkular vardı kafamda diziye başlarken. Ama bu bölümü izleyince o kuşkular silindi gitti. Rol tam olarak onun üzerine dikilmiş gibiydi adeta. İzlemesi cidden çok keyifliydi ya!
Penn Badgley’yi de o kadar özlemişim ki anlatamam. Artık girse de şöyle güzel bir diziye doya doya izleyebilsek onu. Sesi de gayet güzelmiş bu arada.
Tokat konusundan biraz olsun uzaklaşmak da iyi geldi ayrıca. Lafının geçtiği istisna minik anlardan birinde Anouk’un Rosie’ye ağzının payını verdiği o an da paha biçilemezdi valla.
Tahminimce kalan 5 bölümden hiçbiri bu bölümün üzerine çıkamaz herhalde.
Bölüm için puanım: 8.7
The Slap S01E04
Manolis’in bölümünün sıkıcı geçmesine kendimi hazırlamıştım; lakin hiç fena olmamış bu bölüm de.
The Slap S01E05
Pöffffffffff! Şu ana kadarki en sıkıcı bölümdü.
Connie’nin kendisi sıkıcı, aşkı sıkıcı, aşık olduğu adam sıkıcı, ailesi sıkıcı, hayat hikayesi sıkıcı, hayata baktığı pencere sıkıcı… Haliyle Connie bölümü de bir hayli sıkıcı oldu!
Kızın tek artısı güzel yüzü, o kadar! Bunun yerine Sandi’ye bir bölüm çekselermiş keşke!
The Slap S01E06
Aisha’yı sevmediğim için bu bölümü de sevemedim. Connie’nin bölümünden daha iyiydi ama.
Bu kadınla empati kuracak tek bir nokta yakalayamıyorum valla. İki yüzlü, mıy mıy, bencil, uyuz şey!
The Slap S01E07
3. bölümden sonraki en iyi bölümdü.
Bölüm için puanım: 8.3
Enkazlar enkazı Rosie’ye konuk olduk bu bölüm. Güzel yansıtmışlar karakterin gitgellerle dolu, olayları çarpıtmaya müsait, saldırgan, manipülatif, şovmen, agresif ve depresif yapısını. Karakteristik özellikleri bir yana dursun giyinmeyi bilmeyen, görünümüne özen göstermeyen, pasaklı yapısıyla da beni uyuz ettiğini söylemeliyim Rosie’nin. Tanrım aklı başında hiç kimseye böyle bir eş nasip etmesin.
Thanassis kontra atağa geçtiğinde içimin yağlarının nasıl eridiğini anlatamam valla. Atağın çıkış noktası da mükemmel seçilmiş gerçekten. Yürü be Thanassis diye haykırmaktan kendimi alamadım valla!
Harry-Rosie sahnesinde Harry’nin sakinliğini koruyup ışıl ışıl parlamasına da bir alkış gelsin benden ayrıca.
Güzel diziydi be!
*Hakimin kararına saygı duyuyorum.
*Ritchie’nin fotoğraflar konusundaki savunması can alıcıydı ve yön vericiydi gerçekten.
*Son sahnede korktum bir an
Gayet başarılı bir mini dizi olmuş. Zengin kadrosunun da etkisiyle mutlaka denenmesi gereken bir dizi. Tavsiyedir!