The Tudors: Tanıtım
8 yorum niltor 05 Mayıs 2007 20:04
Nisan ayında paralı kanallardan Showtime da 38 milyon dolarlık bütçesiyle dikkat çeken yeni bir dönem dizisi başladı: The Tudorsİngiltere tahtının en güçlü krallarında 8. Henry ‘nin gerçek hayat hikayesinden yola çıkarak görkemli dekorlar ve kostümler eşliğinde İngiltere tarihine göz atmamızı sağlayan dizi oldukça sağlam ve güçlü kadrosuyla dikkat çekiyor.Geçtiğimiz yıllarda mini-dizi Elvis ile Altın Küre kazanan Jonathan Rhys Meyers, 8. Henry’i,başarılı Avustralyalı aktör Sam Neill hırslı kardinal Wolsey ‘i, pek çok filmde görüğümüz Jeremy Northam Sir Thomas More’u,Casanova’dan hatırlayacağınız Natalie Dormer kralın büyük aşkı Anne Boleyn’i,The Commitments’in güzel sesli kızı Mary Doyle Kennedy kralın ilk eşi Catherine of Aragorn’u ve güzel yıldız Gabrielle Anwar ise kralın kızkardeşi Prenses Margareth’i canlandırıyor.
Henry’nin 30 ‘lu yaşlarında başlayan dizide Fransa ve İspanya ile yapılan ittifaklar ve savaşlar,Henry’nin babası 7. Henry’nin ölmeden önce yaptığı bir düzenleme sonucu ağabeysinin eşi Catherine ile yaptığı zorunlu evlilik ve bu evliliği bitirebilmek için İngiltere’nin Roma Katolik Kilisesinden ayrılmasını sağlayarak temellerini kendisinin oluşturduğu Anglikanizmin doğuşu,büyük aşkı Anne Boleyn ile tanışması,bir erkek evlata sahip olma arzusu,saray erkanı,entrikalar oldukça başarılı bir şekilde aktarılıyor.
1998 yapımı Elizabeth’in senaristlerinden Michael Hirst tarafından yaratılan dizi önce 10 bölümlük bir mini-dizi olarak tasarlanmış.Ancak Showtime dizinin ilk 2 bölümünün izleyici sayısı ve gelen olumlu tepkiler üzerine 2. sezon için oyuncular ve yaratıcısı Hirst ile anlaşmayı sağlamış.Showtime’ın bu bahar en büyük kozlarından biri olan dizide bütçe sorunu da olmayınca her ayrıntının titizlikle işlendiği tarihi drama görsel bir şölene dönüşüyor.Şu ana kadar yayınlanan 5 bölümün www.tv.com da en düşük ratiosu 8.3,her pazar 20:00 da Showtime’da yayınlanan dizinin mevcut bölümlerine internetten ulaşılabiliyor.Ancak henüz Türkçe altyazısına ulaşılamamakta.
Bir gecede dört bölümünü birden izlediğim bu diziyi dönem filmlerinden ve dramadan hoşlanıyorsanız Lost’un gittikçe sıkmaya başladığı ,Heroes’un ise kafa karıştırmaktan öteye gitmediği şu dönemde oyunculuk şöleni izlemeniz için tavsiye ederim.Jeneriğine ve Trailer’ınagöz atarsanız neden bahsettiğimi anlarsınız.İyi seyirler





yorumlar
1. jonathan rhys meyers oynar da izlemez miyiz.
2. youtube video linklerinde bir sorun var sanırım, “The url contained a malformed video id” diyor.
linklere hemen el atıyorum..jrm konusunda kesinlikle katılıyorum,adam sanırsınkihenry’i diriltmiş..o ne tutkudur o ne heyecandır o ne dinamizmdir.
Çok sevdim ben bu diziyi. Ülkemizde de herangi bi kanala gelsin artık
tudors’u türkiye’de bi kanalda hiç izlemek istemezdim heralde. tıpkı six feet under’a olduğu gibi yarısı kesilirdi, ki tudors da bu tür kesilebilir sahnelerin sayısı çok daha fazla.
e2’de başlıyor bu sezon!! yani eylül’de..merakla bekliyorum. bi de bişey daha var. e2 dizileri kesmeden yayınlıyor. bkz:dirt(2 kadının sevişmesi ve ayrıca dizde bulunan gay öpüşme sahneleri)
Bunca yıldır izlemediğim için hayıflandığım, zamanında iyi tantana yapan bu diziyi de bitirmenin haklı gururunu yaşıyorum. Rome’un üzerine çok çekilmese de yine de fena değildi. Çok tantana edilecek bir tarafını göremedim ama düşününce herhalde zamanı için cüretkar oluşu ile kopmuş olsa gerek diyorum. Şimdiki kafayla bakınca tabii bu da cüret mi diyor günümüz izleyicisi.
Hala geç izlediğim dönem dizilerinden Spartacus’ü başa, Rome’u ikinci sıraya koyduğumu ekleyip uzaklaşayım.
4 yaz. 4 sezon. Ve bitti.
* VIII. Henry dönemini biraz genel kütür, biraz Philippa Gregory romanları biraz da diğer uyarlamalar sayesinde az çok biliyordum aslında. Ama bu diziye anca sıra geldi. Peş peşe izlesem izlerdim tahminen ama bozmadan her yaz başına oturup bir sezon izlemek de iyi/güzel bir alışkanlıktı.
* Genel çapta memnunum. İlk 2 sezonu daha fazla sevdim haliyle. Anne Boleyn dönemi kapandıktan sonrası yine kendince iyi olmakla birlikte o seviyede değildi.
Henry’yi bütün haliyle değerlendirirsek çekilir dert olmadığı söylenebilir
İnsanlara ve eşlerine çektirmediği kalmamış, başından geçenlerin bir kısmını da hak etmiş. Tüm bunların sinir bozduğu kadarıyla seyir zevki verdiği de oldu. Malzeme çok olduğu için neden sık sık uyarlamalara konu olduğunu anlıyorsun.
Henry Cavill ve Charles’ı 4 sezon izlemek hoştu mesela. Natalie Dormer, Maria Doyle Kennedy, Annabelle Wallis, James Frain, Sam Neill ve çok daha fazlası. Max Brown ve Torrence Combs, başka kraliyet dizilerinde izlediğim oyuncular olsa da öncesinde burada uzun süreli rol almışlar vs.
* Ufak bir eleştirim var finalle alakalı.
Son iki bölüme kadar sanki final yapmayacakmış gibi ilerleyip devamında kayda değer zaman atlaması olmadan karakterleri fazla yaşlandırdılar sanki
Jonathan Rhys Meyers sesini kalınlaştırarak oynamaya başladı. Yaşlandırmada makyajın ayarı arttı falan.
Son iki bölümde ciddi bir hikaye anlattıkları da söylenemez, hatta istedikleri her şeyi koymak adına acele edip parça parça birleştirmişler bir hali bile vardı (o dönemde finali 80 dk.ya uzatmak diye bir şey yok muydu? ^.^) Gerçi dert değildi, çünkü var olan final modu ya da kullandıkları konuklar işimi gayet gördü.
+ Finalde eski karakterleri geri getirdiklerini önceden biliyordum. Sırasıyla 1, 2, 3 ve tabii ki 6. eşi kullandılar.
4, 5, Cardinal Woolsey, Thomas Cromwell ve Sir Thomas More’u, yani Henry’nin hükümdarlığında ve dizide iz bırakan birkaç karaktere arşivle yer verdiler.
+ Charles’ın başına bir şey gelmeden, konumunu koruyarak vefat ettiğini biliyordum da Henry’den 2 sene önce vefat ettiğini bilmiyordum. O kadarı aklımda kalmamış.
Giderayak son bir Henry-Charles koymaları iyi oldu. Son iki sezonda Charles’ın dozu biraz daha azdı veya ayrı ilerlediklerinden yeterince yan yana gelmiyorlardı. Söylemesi ayıp Charles’ın ölümü Henry’den daha etkileyiciydi.
+ Varis olarak oğlu Edward’ın kısa süreli başa geçtiğini, Mary’nin din bazlı biraz tartışmalı bir kraliçelik geçirdiği için yeterince başarılı olamadığını, asıl başarılı ve güçlü hükümdarlığın I. Elizabeth sayesinde geldiği herkesçe malum. Kapanış yazılarından anca bu kadarını bekliyordum, bu kadarı vardı elbette ki daha ne olsun.
Not: Son 7-8 dk.da Henry’nin genç/taş versiyonunu vermeleri bonus ^.^ Ayrıca bildiğim portrenin Jonathan Rhys Meyers’li halini görünce bir gülmem geldi. Kötü değildi gerçi.
Sevgiler, saygılar, thanks.