Filmin konusu: “Küresel ısınmayı engellemek için atmosfere salınan CW7 maddesi yüzünden dünya buzlarla kaplanır. Geriye kalan az sayıda insan Wilford’ın yaptığı, bir yılda tüm dünyayı sonlanmayan bir enerjiyle dönen büyük trenin yani Snowpiercer’ın içerisinde yaşamaya başlar. Büyük bir felaket yaşayıp sevdikleri insanları kaybeden, sayıları azalan ve bir trenin içerisine hapsolan insanlar nasıl yaşarlar? Yaşadıkları büyük felaketin acılarını hafifletmek için birbirlerine sığınarak, varlarını yoğlarını eşit olarak paylaşarak sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Sınıf ayrımı trenin içinde de acımasızca devam ederken, hiyerarşi dikey düzlemden yatay düzleme taşınmış, üst alt kavramı ön-arka olarak değişmiştir. Hiç bir şeyleri olmayan fakirler kuyruk denilen en arka vagona sıkıştırılmış, protein çubuğu denilen çok da iştah açmayan besinlerle beslenmektedirler. Ön vagonlara doğru, insanların statüleri, varlıkları artmakta, en önde yer alan lokomotifte ise trenin mucidi Wilford yaşamaktadır. Wilford ve etrafındaki elit tabaka trenin içerisindeki sosyal düzenin devamlılığını sağlamaktadırlar. Ön vagonlarda gayet adil ve katlanılabilir görülen bu düzen arkalara gidildikçe katlanılması zor bir seviyeye düşer. Tren içindeki yaşamın 17. yılında, kuyruktaki alt tabaka dayanılmaz şartlar yüzünden isyana hazırlanmaktadır. Amaç lokomotife kadar giderek Wilford’ı indirmek ve yönetimi ele geçirmektir. Kuyruk tarafının deneyimli ve yaşlı lideri Gilliam (John Hurt) bir yandan isyanı örgütlerken bir yandan da genç ve güçlü Curtis’i (Chris Evans) yeni lider olma konusunda teşvik etmektedir”.

Kaynak