Peacock’ın yeni dizisi Mrs. Davis 20 Nisan’da 4 bölümle başladı. Sezon 8 bölümden oluşacak. Kalan 4 bölüm haftalık olarak yayınlanmaya devam edecek. Bu da dizinin fragmanı:

Mrs. Davis, bilim kurgu ve macera soslarıyla harmanlanmış olan komedi drama türünde bir dizi. Yayınlanan 4 bölümün uzunlukları 49-62 dakika arasında değişmekte. Tara Hernandez ve Damon Lindelof (The Leftovers, Lost), dizimizin yaratıcıları. Bu ikiliye yapımcı koltuğunda Alethea Jones, Eugene Kelly, Terri Murphy ve Owen Harris gibi isimler eşlik etmişler. Bölümlerin dördünü Harris, üçünü Jones, birini ise Frederick E.O. Toye yönetmiş.

Simone isimli, çılgın bir rahibe var hikayemizin merkezinde. Birkaç sene önce vefat eden illüzyonist bir babanın kızı. Günlerini bir manastırda diğer rahibelerle birlikte geçiriyor. İllüzyon sanatını dolandırıcılık için kullanan kişilere savaş açmış durumda. Ayrıca son dönemde peşinde olan ve onunla iletişime geçmek için yoğun mesai harcayan bir algoritmadan (yapay zekadan) uzak durmaya çalışmakta.

Yaklaşık 10 senedir dünyada etkin bir şekilde varlığını sürdüren, bir çeşit bluetooth kulaklık benzeri bir araç yardımıyla ondan ‘kanat’ beklentisi olan takipçileriyle iletişim halinde olan; insanlar için hayatı kolaylaştırdığı, savaşları ve kıtlığı bitirme gücü olduğu, herkes hakkında her şeyi bildiği iddia edilen ve nerede konumlandığı bilinmeyen bir algoritmadan söz ediyoruz.

Hikayemiz söz konusu algoritmanın Simone’a ondan ne istediğini iletmesiyle başlıyor denebilir. Algoritmanın Simone’dan gerçekleştirmesini istediği bir görev var. Simone da bunun karşılığında ondan bir şey isteyecek.

Simone karakterine GLOW, Masters of Sex ve Nurse Jackie gibi dizilerden tanıdığımız Betty Gilpin hayat veriyor.

Simone’un asıl adı Elizabeth/Lizzie. Günümüzde Simone adını kullanmak konusunda bir takıntısı var. Çocukluğu bencil, illüzyonist babasının peşinde gösteriden gösteriye koşmakla geçmiş. Babasının takipçisi oluşu bittikten sonra da İsa’nın ve Tanrının takipçisi olmayı seçmiş. Macerayı ve şovu seven o küçük çocuğun ruhu ise içinde saklı kalmış. Bize de bu oldukça zeki, özgüveni yüksek, eğlenceli, çılgın rahibenin hikayesini izlemek düşmüş.

Limitless, Are You There, Chelsea?, Quintuplets ve Greek gibi dizilerden tanıdığımız Jake McDorman‘ı Simone’un/Lizzie’nin çocukluk yıllarından tanıdığı ve yıllar sonra yeniden karşısına çıkan Wiley rolüyle izliyoruz.

Wiley, algoritmaya karşı takıntılı bir şekilde savaş açmış olan bir örgütün üyesi. Nihai amaçları algoritmayı bulup yok etmek.

Outer Banks ve Coroner dizilerinden anımsanabilecek Andy McQueen, Jay rolüyle karşımıza çıkıyor dizide. İlk bölümde gizemli bir büyük patron için çalıştığını gözlemlediğimiz Jay, Simone’a illüzyon sanatını kullanan dolandırıcılara karşı açtığı savaşta hedef/yol gösterici pozisyonunda. Büyük patrondan aldığı isimleri Simone’a ileten Jay ile Simone arasında bir çeşit aşk mevcut. İkinci bölümde her şey netleşiyor ki Jay, rahibemiz Simone’un yaratıcı hayal dünyasında İsa’yı, gizemli büyük patron da Tanrıyı temsil ediyor.

Simone’un küçüklüğünde Stella Grace Fitzgerald‘ı izledik. David Arquette, babası Monty rolüne hayat verdi. Elizabeth Marvel, annesi Celeste rolüyle karşımıza çıktı.

Chris Diamantopoulos, Wiley’nin tutkulu yoldaşı JQ rolünü canlandırmakta. Katja Herbers, Ely Henry, Tom Wlaschiha, Mathilde Ollivier, Jack Foley, Ben Chaplin, Margo Martindale, Sherri Saum ve Ashley Romans ise kadroda tekrar eden rollerle ya da konuk oyuncu olarak yer bulmuş diğer isimlerden birkaçı.

Dizinin ilk 2 bölümünü izledim ve eğlendiğimi söyleyebilirim. Tadında absürt denebilir şu an için. Temposu da yerinde. Betty Gilpin de iyi iş çıkarmakta elbette başrolde. Bir şansı hak ediyor gibi görünüyor dizimiz.