Türk Uyarlaması The Killing Ekranlara Geliyor!
29 yorum iyideniye 05 Ocak 2014 11:09
2007 yılında, dizilerine pek alışık olmadığımız Danimarkalılar, Forbrydelsen adında bir dizi başlattılar ve 2012 yılındaki finaline kadar 3 sezon yayınlanan polisiye türündeki dizi, oldukça beğenildi ve birçok ödül de kazandı. Hatta 2011 yılında Amerikan milleti diziye el atarak The Killing adıyla uyarlamasını karşımıza getirdi. “Rosie Larsen’ı Kim Öldürdü?” gibi bir soruyla karşımıza çıkan dizi de oldukça beğenilerek oyuncularına ödül törenlerinde adaylıklar getirdi.
Gerçi Amerikan versiyon Rosie dosyasını ilk sezonda kapatmayınca reytinge yansıyan düşmeden dolayı 2. sezon sonunda iptal oldu. Sonrasında yayıncı kanal AMC, 3. sezon için tekrardan diriltti ama dizinin nefesi yetmeyince yeniden iptal etti. Hatta bu sefer de Netflix 6 bölümlük 4. ve son sezon için diziye talip oldu.
Neyse, ben bunları anlattım ama konumuz bu değil aslında. Muhtemelen iyi bildiğiniz üzere uyarlamaya bayılan milletimiz bu diziyi de yok saymadı ve Danimarka yapımı orijinalinin haklarını alarak, adını da “Cinayet” koyarak yayına hazırlamaya karar verdi. Dizi, 7 Ocak Salı, 20:00’de Kanal D’de ilk bölümüyle yayına girecek.
Ben de severek The Killing izlemiş birisi olarak onun üzerinden yerli yapımdan biraz bahsedeyim dedim.
Olay örgüsü uyarlama olduğu için aynı. Sarah Linden’ın isim karşılığı Zehra Kaya (Nurgül Yeşilçay), Cinayet Masası’ndaki son görevini bitirmiş ve sevgilisiyle yeni bir hayat için görevinden ayrılmak üzeredir. Ama Zehra’nın son iş gününde gelen bir dava tüm planlarının altüst olmasına sebep olur. Bu gizemli olayı çözene kadar İstanbul’da kalmak zorunda kalacak ve tüm hayatı bu olay yüzünden değişecektir. Bu süreçte bir kişi daha girer hayatına: Yerine gelen komiser -yani The Killing’te Stephen Holder- Yılmaz Seyhan (Engin Altan Düzyatan).
Böylece hesapta olmayan bu olay daha ilk karşılaşmada birbirlerinden pek hoşlanmayan iki komiseri bu olayı birlikte çözmek zorunda bırakır. Yılmaz Seyhan, tam bir sokak polisi. Narkotik’ten geldiği için başı çoğu kez balaya girmiş, alkole de bulaşmış ama sonra bu belayı yenmiş. İşinde başarılı olmak isteyen, duygusal ve yalnız bir adam. Mecburi bir şekilde Zehra ile ortak oluyor. Olayın bir de aile tarafı var elbette, hatta başka tarafları da. Biraz da ondan bahsedeyim:
Orijinalindeki Nanna Birk Larsen’ın, The Killing’teki Rosie Larsen’ın bu dizideki isim karşılığı Gonca Borova. Baba Larsen, yani Tahir Borova (Ahmet Mümtaz Taylan), Kosova kökenli, Türkiye’ye sonradan gelmiş. Kirli ve belalı bir geçmişe sahip. Kızının ölümünden ailede en fazla etkilenen kişi. Anne Meryem (Goncagül Sunar) ise Balkan göçmeni. Çocuklarına sevgisini gösteren, hatta onlara fazlasıyla düşkün bir anne. Bu durum onu da çok yıkıyor. Cinayetin failinin bulunması en büyük hayat amacı haline geliyor.
Ek: Cinayet’teki kurbanımız Gonca’yı meslekte yeni biri olan Alicia Kapudağ canlandırıyor.
Ek 2: Dizinin müziklerini orijinal dizinin müziklerini yapan Frans Bak hazırlıyor.
Gelelim Aslan Kocatepe’ye (Uğur Polat), yani Darren Richmond’a. Popüler ve varlıklı bir siyasetçi. Babasından kalan bir vakfın yöneticiliğini yapıyor. Kendisi -Kanal D’nin internet sitesinde karakter bilgisi olarak gördüğümden beridir nasılını da sorgulamıyor değilim- “İstanbul Anadolu Yakası Belediye Başkan Adayı”. Seçimlere bağımsız olarak giriyor. İdealist ve sosyal demokrat. Gonca Borova’nın öldürülmesi onun da hayatında büyük değişikliklere yol açıyor. Birebir uymaya devamsa Gonca’nın cesedi onun seçim arabasında ortaya çıkıyor olacak. Tabii bu durum da onu seçim zamanı istemediği türden bir ilgi odağı haline getirecek.
Bir de Darren’ın Gwen’i, yani Aslan’ın Umay’ı (Şükran Ovalı) var, ondan da bahsedelim. Aslan’ın danışmanı ve sevgilisi. Güzel ve çekici olmasının yanı sıra oldukça hırslı bir kadın. Gözü yükseklerde ve Aslan’ın başkanlığı kazanmasını bu yolda kendisi için en büyük basamak olarak görüyor.
Belli başlı ana karakterlerle dizinin konusu ve durum bu şekilde. Bu seferki sorumuz da “Gonca Borova’yı Kim Öldürdü?” oldu anlayacağınız. Uyarlama hakları, Danimarkalı dizi için alınan yapım, bakalım kaçıncı bölümde davayı kapayacak? Çünkü The Killing 2 sezon, toplamda 26 bölüm; orijinal Forbrydelsen ise 20 bölümlük tek sezonda bitirdi hikayesini. Benim asıl merak ettiğimse katilin, kimin sonuna göre çıkacağı? Çünkü Forbrydelsen ile The Killing katilleri farklı kişiler. Bakarsınız bizimkiler de 3. bir katil yaratırlar, belli mi olur?
http://www.youtube.com/watch?v=OemaIHbo_4M
yorumlar
‘İstanbul Anadolu Yakası Belediye Başkanlığı’ ne ya? Daha düzgününü bulamamışlar mı?
The Killing’te de parti ismi vermeden bir şekilde hallederlerdi. İstanbul’u bağımsız almanın sürreal gelmesini anlarım da şu işi parti olayının derinine girmeden halledebilirlerdi gibime de geliyor.
Kimin katilini alacaklarını ben de merak ediyorum. Gerçi Danimarka orijinalinin hakları olduğu için orayı alma ihtimalleri de var ama belli olmaz. Bir de itiraf edeyim, kadroyu güzel kurmuşlar da Kayıp’ın kadrosu da şahane, iptalden zor döndü de gidiyor şu anda. Bizim millet malumunuz, bu da o duruma düşmez umarım. Bakalım bakalım…
Bu arada ilk yazın hayırlı olsun+yazı için de teşekkürler tabii ki.
Yazı için ellerine sağlık @ iyideniye inşallah ilk ve son yazınız olmaz…
Ama ben de @aytackara gibi düşünüyorum, bu dizinin Kayıp’tan daha iyi bir dizi olacağını umamıyorum ben, ama Kayıp bile zor kurtuldu iptalden. Gerçi Kayıp bizim millete biraz fazla kaliteli de gelmiş olabilir. Bunda biraz ailenin dramaını köpürtürlerse; belki daha iyi durumda olabilir reyting bakımından. Bu da çok reyting alamasa da devam edebilecek kadar bir reyting alabilir inşallah, çünkü ben de yalap şap bağlanmadan Rossie’nin buradaki adıyla Gonca’nın katilini görmek isterim.
Iyideniye: ilk yazidan dokturmusun eline saglik. Aramiza hosgeldin.
Tipatip ayni baslayip ayni bitecegini dusunuyorum. Yeni son yazmak bizimkilere yemez. Yok denerlerse de beceremezler diye dusunuyorum. Ama umarim uyarlamadaki finali alirlar. O cok cok daha vurucuydu kendi adima. Etkisinden cikamamistim.
Belediye baskanimizi daha farkli bekliyordum sasirdim tatmin etmedi pek. Bi de goncayi merak ediyorum onun da resmi olaydi bi tane super olurdu.
Normalde izlemeyi dusunmuyordum. Zaten forbrydelsen’i de izLedigimden ama baktim calikusunun yerine alinmis, ileri saate kaydirmislar benim diziyi. Eh zaten sali 8den sonrasini o olduruyodu, simdi de yerine cinayet bakinabilirim. Umarim oyunculuk ve cekimler kaliteli olur ve bolum sayisini cok gecmeden aciklarlar.
Tekrar eline saglik iyideniye. :))
Ben genelde Türk ekranlarında olan biteni takip etmiyorum/edemiyorum. Türk medyasıyla da aram hoş değil. Burada yorumlarda geçenlerden bilgi/fikir edinebiliyorum anca yerli dizilerle ilgili.
Diyeceğim odur ki bu konuyu (yerli Killing) merak etmekle beraber araştıracak kadar isteğim yoktu. üstüne güzel bir dille ve derli toplu da sunum olunca bu yazı benim çok işime yaradı. teşekkürler @iyideniye.
Ben teşekkür ederim. Hoşbulduk ve rica ederim.
Şu an için devam etmeyi düşünüyorum, var aklımda yazacak bir şeyler ama zaman bulabildikçe tabii ki
Diziye gelirsek, Danimarka yapımını izlemedim ama Amerikan versiyonu izlemiş biri olarak ben de buna uzun süreli bakmayı planlamıyorum. Ama bir uyarlama izlediğim dizidense nasıl olmuş diye baktığım da oluyor. İntikam (Revenge) mesela. Bunu da en azından 2-3 bölümlüğüne takip etmeyi düşünüyorum.
Evet kadrosunu sevdim. Dediğiniz gibi Kayıp gibi olmayıp katili öğrenebilirsek süper olur. 3. katilden değil de -diyen olmuş- Amerikan versiyon sonu istediğimden o soruyu sordum. (Danimarka’nın sonundaki katili de biliyorum, bir arkadaşım yumurtlamıştı…)
Nurgül Yeşilçay ve Engin Altan Hürriyet’e röportaj vermişler.
* Gonca’yı üniversite öğrencisi yapmışlar. Rosie liseliydi, hatta yanlış bilmiyorsam Nanna da öyleydi.
Ayrıca ikisi de Amerikan versiyonunu izlemişler dizinin.
— “Aynı odada, iki zıt karakter. Aşk yazılır ilerleyen bölümlerde bunun üstüne.” sorusu üstüne Nurgül Yeşilçay,
“Olur tabii olmaz mı?” demiş. Ben de “Bizim Türk halkının kalbi-beklentileri kırılmasın derseniz olur tabii canım, yoksa bal gibi de olmaz!” diyorum.
+ Kabanlar, ceketler karakter imajı değil, hepsi üşüdüğünüz için demişler. “Araya karakter imajı da karışmış olmuş o zaman.” diyorum ben de.
2) Gonca lise değil de üniversite öğrencisi. Buna ne gerek vardı hiç anlamadım zaten.
3) Politikacı Arslan 3 dönemlik başkanın eskiden yanında olan da sonradan rakibi olan biri çıktı. Darren Richmond’ın böyle bir hikayesi yoktu.
4) Belko Stan’in kardeşi değildi, buradaki adam bildiğiniz kardeş. Bu Forbrydeslen’de de böyleymiş galiba. Amca varmış.
5) Linden koruyucu ailede büyümüştü ama buradakinin huysuz da olsa bir babası var. Sarah Lund’un öz ailesi var mıydı ki?
— Araya uzatma hamleleri de katmışlar tabii. Zehra’ya veda partisi hazırlama mesela. Anne Borova ek iş olarak hamur işi yapıyor mesela
— Bir de takdir etmem lazım oyunculuklar ciddi olarak hoştu. Misal The Killing’teki “Staaaan.” diye Mitch’in bağırdığı sahnede “Tahiiiiir” diye çok güzel çıktı o ses.
Neyse böyle işte…
Ahmet Altan Taylan değil sanırım o isim
.
Diğer iki versiyonunu izleyen biri olarak, kusur bulacağım diye didiklemenin alemi yok, bu dizi gayet güzel olmuş. Tek sorun 15-20 yıldır entrika dizilerinden beyni yıkanmış halkımız bu dizinin arkasında ne kadar duracağıdır.
Hikayeye yön veren karakterleri canlandıran oyuncuların hepsi çok iyiydi. Özellikle Ahmet Mümtaz Taylan tek kelimeyle oyunculuk dersi vermiş. Diğer iki versiyondaki tüm oyunculukları içine alan bir liste hazırlasak ilk üç’e çok rahat girer.
Dizi diğer dizilerimize göre ( 110 – 120 dk. ) oldukça kısa sürdü. Reklamsız 85 dakika civarıydı. Şöyle 60 dakikaya falan çekebilselermiş ortaya çok daha sağlam bir iş çıkabilirmiş. Yine de Türk dizilerinde kaliteyi düşüren en büyük sorunlardan biri olan luzumsuz diyalog, bakışma vb. yok denilecek kadar azdı.
AB’de 4. Total’da 11. olmuş. Gerçi bu yeni reyting sistemine bir değer veren var mı bilmiyorum?
Reklamlarla birlikte 1 saat 43 dakika 19 saniye sürmüş bu arada.
vay kingdom nerelerdesin sen ya. iki versiyonu da izledin demek ha. 2. ve 3. sezonlara da batın mı peki?? resmen çölde su bulmuş gibiyim. izlediysen fikirlerini yaz mutlaka burda veya kendi sayfasında.
cinayetle ilgili gelen yorumları da çok sevdim. çok yüksek ihtimal orjinal gibi ilerleyecekler. belki finali biraz daha değiştirip uyarlamaya benzetebilirler.
bakınırım ben buna tek korkup oyunculuklardı ve artık ondan da emin oldum. izleyince fikirlerimi yazarım.
süresi de kısaymış bu durumda. 1,5 un altında muhtemelen.
@ozgun14 Ben de çok detaylı hatırlamıyorum The Killing’in o kısmını. Ama çok uzun yapmadılar zaten. Teşekkürler bu arada.
@abidin77 Az önce Kanal D’nin sitesine baktım, 87 dakika bölüm. Zaten ben de bittiğinde saate bakmıştım 21:25 falandı. Tam o sırada verdikleri reklam çok uzunmuş, çünkü sadece de 1 tane verdiler. (15 dk. da az değilmiş bu arada)
Reklamdan sonra da son 20 saniyeyi geriye sar, 5 saniye de fazla koy kapat bölümü hamlesini yaptılardı.
–Ahmet Mümtaz Taylan olayı düzeltildi. Çok emin değilim ama o benden dolayı da olmuş olabilir.–
@aytackara: Şu Medyatava’dan reytinglere bakarken, başlangıç bitiş saatlerini de yazdıklarını gördüm. 20:00:32’de başlayıp 21:43:51’de bitmiş. 103-87=16. Dediğin gibi yani.
Ben de izledim ve genel görüşlere katılıyorum. Senaryo olarak belki çok kaliteli olmasa ve uzun sürse de iyi aktardılar. Nurgül Yeşilçay beklediğimden iyiydi mesela, Engin Altan’ı da Danimarka’daki adama benzetme eğilimi gütmüşler anladığım kadarıyla, oradaki de tuhaf-sorunlu biriymiş. Bir de “elinin hamuruyla erkek işine karışmak” gibi bir laf da ediverdi…
Ama oyunculuklar harbi harbi iyiydi. Özellikle aile.
@aytackara Ben de emin olamam ama o benden olmuş, senin de gözünden kaçmış olabilir. Teşekkürler düzeltme için ve dikkatini çekip söyleyen arkadaş için.
İlk bölümü henüz izleyemedim (Merak ediyorum, en kısa zamanda bir bakacağım) ama dizinin resmi Facebook sayfasında birisi, katilin ABD versiyonunda kim olduğunu alenen yazınca; admin, katilin ABD ve Danimarka versiyonundan farklı olacağını vurgulamış. Doğrudur herhalde; böyle olması da daha iyi ve mantıklı olur zaten.
Ben ilk bolume baktim, acikcasi tamamlayamadim. Bayaa zorlandim ilk yarim saati izledim gecistirmeden ama daha da gitmedi. Hemen cok konusulacagini tahmin ettigim kizin bulunma sahnesine gectim basindan izledim. Orada gozlerimi doldurdu akti resmen ikisi de iyi oynamislar o sahnede bence. Bir an inandim yasananlara. Ama sadece o oyunculuk yetmedi devam ettirmeye. Ben o sahneyi izlerken 3 versiyonda da dolmustu gozlerim zaten. Killingi olay orgusunu bilerek bastan izlerim daha iyi dedim. Cinayet sayfasini kapadim.
Diziyi izlemedim ama görüntü gerçekse şöyle bir saçmalık gerçekleşmiş!!!
@desperate houseboy: Doğruysa büyük rezalet.
Dogru canlarim, ben izledigimden biliyorum. Baslikta fotosu da var.
@aytackara: Fotoyu gördüm ama inanmak istemedim.
Şu an tüylerim diken diken oldu desem yeridir. Nasıl bir vicdansızlıktır bu.
İlk bölümde olduğu gibi 2. bölümde de AB’de 4. Total’da 11. olmuş.
Diziyi Pazar gece yarısına mı atmışlar? Sanırım Salı günleri yayınlanıyordu. Yani buraya kadar diyebilir miyiz?
Salı günü yeni dizisini başlatacak, onu koymuş oraya. Kanal D AŞK’a yaptığını yapıyor anladığım kadarıyla. AŞK’ı Çrş yeni başka bir dizisinden dolayı Pzt.’ye sürmesi gibi bunu da sürecekti ama ben de saatini yakın zaman önce öğrendim. Hatta tekrar falan sanmıştım ama gerçekmiş. Bu saat de tipsiz olmuş.
Anca 4 bölüm dayanabildi
23.30’a alınmasından belliydi zaten. O saatte kim izler ki zaten diziyi, bunu geçtim hehrangi bir tanesini? Geçmiş olsun artık. Bizim ülkeye Forbrydelsen bu kadar demek ki.
(Katili değiştireceğiz diyorlardı güya, o yalan oldu yalnız…)
Ne yalan söyleyeyim; keyifle yayınlanan tüm bölümleri izledim. Negatif noktalar yok muydu? Vardı ama bence temiz bir uyarlamaydı. Kanal D yine yazık etti; saçma sapan dizileri yayınlamaya devam ediyor. “Boynu Bükükler” miş, “Küçük Ağa”ymış… Adamlar “True Detective”, “House of Cards” yapıyor. Yeminlen içim acıyor…