In Treatment — Tanıtım
42 yorum ICDeddPeople 02 Ocak 2011 15:30
Doktor-Hasta Gizliliği’ni yerle bir eden yapım In Treatment, 3 sezondur izleyicileri bambaşka hayatlara davet ediyor. HBO‘nun 2008’de başlayan bu farklı ve özel yapımının yarım saatlik bölümleri sadece bir psikolog ve hastasının terapi seanslarından oluşuyor. Evet, her bölüm, bir hastanın Doktor Paul Weston’ın ev/ofis’ine gelişiyle ve belki de hayatta kendini en güvende, en ait hissettiği o koltuğa oturmasıyla başlıyor ve yaklaşık yarım saat boyunca süren seans sonunda bitiyor. Sadece sohbetle geçiyor o yarım saat, -genelde- başka da bir şey olmuyor ancak o bambaşka hayatlara ortak olan bizleri, konuşulanları yaşamışçasına ya da herhangi bir dizideki gibi seyretmişçesine derinden etkileyerek tamamlanıyor. Görünürde sessiz, sakin ama özünde oldukça fırtınalı bir dizi, farklı bir deneyim In Treatment.
Baş karakterimiz tabii ki Psikolog Doktor Paul Weston. Paul, mesleğinde oldukça iyi, ancak özel hayatında o kadar da iyi şeyler yaşayamayan bir terapist. Ofisiyle ortak kullandığı evinde eşiyle başka, üç çocuğuyla başka başka sorunları var. Zaten kendisinin de terapisti var; eski dostu, meslektaşı Gina.
Paul Weston
Paul haftanın dört gününü hastalarına ayırırken son günü de kendisine ve kendi sorunlarına ayırıyor. Sonuçta türlü türlü insanın türlü türlü sorununa ortak olmak zorunda. İster istemez bu, kendi hayatını da etkiliyor. Eşiyle ve çocuklarıyla olan kendi dünyasındaki sıkıntıları yetmezmiş gibi. Dizide, haftanın beş günü, beş seans olarak, hastaların hikayeleri her hafta kendi günlerinde işleniyor. Mesela ilk sezonun ilk hastası (ilk bölüm-ilk hafta-ilk gün) Laura, Paul ile her Pazartesi günü görüşüyor. Biz de onun seanslarını her beş günde bir Pazartesi’ye denk gelen bölümlerde izliyoruz. Salı’ları başka bir hikaye (Alex), Çarşamba’ları başka (Sophie).. Ve bu şekilde devam ediyor dizi; ta ki sezon bitip, diğer sezonda yeni hastalarla tanışana kadar.
Gina
Elbette böyle farklı tarzda bir dizinin sürekli tek bir hikaye akışının olmadığını söyleyebiliriz. Ama bu demek değil ki, bu dizi izleyenleri alıp götürmüyor, bir sonraki bölümde, bir sonraki terapide neler konuşulacağını, neler yaşanacağını merak ettirmiyor. Ustaca yazılmış senaryosu, diyalogları ve tüm gücünü aldığı usta oyunculuklarıyla izlenmeye değer bir yapım çıkıyor ortaya. Oyunculuklardan bahsetmişken, bu kanlı canlı karakterlere hayat veren oyunculara da değinmeden olmaz; dizideki yegane sabit karakterler diyebileceğimiz iki terapistimizi Gabriel Byrne (Paul Weston rolünde) ve Dianne Wiest (Gina rolünde) canlandırıyorlar. Byrne bu rolüyle 2009’da drama dalında “En İyi Erkek Oyuncu” Altın Küre’sini, Wiest ise 2008’de drama dalında “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” Emmy’sini aldı. Her sezondaki hasta rollerini de çeşitli -konuk- oyuncular üstleniyor. Onlarla seansları/sezonları boyunca her hafta birer birer karşılaşıyoruz. Ayrıca dizide Paul’ün eşi Kate rolünde Michelle Forbes‘i de izliyoruz ara sıra.
Aslında, İsrail yapımı dizi BeTipul‘un amerikan versiyonu olan bu orijinal dizi, HBO’da 3. sezonunu tamamladı. Ülkemizde ise FOXlife kanalında yayınlanmakta. Geçtiğimiz sene dizinin akışına uygun şekilde 1. sezonunu hafta içi her gün birer bölüm olarak yayınlayan FOXlife, 2. sezonu da 2 Ocak 2011’den itibaren yayınlamaya başlıyor. Karakter dramalarını seven, kişilik analizlerine ilgi duyan, ama aslında her şeyin özünde kaliteli oyunculuklarla, farklı ve iyi bir dizi izlemek isteyenler için oldukça kıymetli bir eser In Treatment. Tavsiye edilir.
yorumlar
Genele göre oldukça fazla bölümlü sezonlarını görünce merak edip izlemeye başlamıştım In Treatment’i.Tabii bir de HBO yapımı olması var.Pişman olmadım kesinlikle ! İzlemeyenler mutlaka bir göz atmalı.
İşte burada olması gereken bir tanıtım daha, marifetli bir elden çıkan tanıtım yazısı ile bizlerle. Ellerine sağlık ICDeddPeople.
Tek bir odanın içinde, neredeyse hiç aksiyon olmadan sadece sözler ve vücut dili ile insanı sıkmadan yakalaması ile çok başarılı. En favori dizilerimden biri.
Ardarda izleyecekseniz, kendinizi hem psikoloğun, hem de hastaların yerine daha iyi koyabilmek için “hafta” kavramına uygun biçimde ilk iki sezonu 5’erli, üçüncü sezonu 4’erli izlemenizi öneririm.
denemeye değer gibi görünüyor.. teşekkürler tanıtım için..
Birinci sezonunun ardından hiç ara vermeden ikinci sezonunu izlemeye başlamıştım. İkinci sezonun sonuna kadar izledim ama birinci sezondaki albenisini yitirmiş gibiydi dizi. Sanki dizi New York’a taşınınca kendisinden bir şeyler yitirmişti. Üçüncü sezonunun başladığından haberim yoktu. İkinci sezonuyla bende hayal kırıklığı yaratmış olsa bile sırf ilk sezonunun hatrına üçüncü sezonunu izlerim. Çok özgün bir dizi.
yazı o kadar güzel yazılmış ki denemeden edemedim.
ama açıkcası ilk bölüm biter bitmez dizinin benim alanımda olmadığını anladım. tek bir odada geçen diyaloglar resmen. hele ilk bölümdeki o sürekli burnunu çeken kız beni iyice soğuttu (:
halbuki ilk bölüm sürprizli, böyle kısıtlı imkanlarla bile nasıl entrika yaratabileceklerini gösteren bir bölümdü.. ama tabii dediğiniz gibi alışılmışın dışında bir yapıda olduğu için herkesin hoşuna gitmesi daha zor bir yapım.. güzel sözleriniz ve yorumlarınız için teşekkürler arkadaşlar.. yaklaşık 1 yıllık 22dakika paylaşımcısı olarak şimdiye kadarki ilk tanıtım yazımdı bu, umarım amacına ulaşmıştır (ki angelusdarkage’in güzel sözleri bunun bir işareti gibi).. ve sevgili dkamoy, sana da ayrıca teşekkürler uzun bir aradan sonra tekrar 22dakika’da olmak çok güzel..
güzel bir tanıtım yazısı olmuş, teşekkürler aklımda bu dizi, normalden çok bölüm olduğu için tatile bıraktıydım ama merakım arttı
@soren Bence sizin için problem yeni sezonda yeni hastalar gelmesi olmuş. Bir yerde her sezon bir film gibi o anlamda, yeni bir sezonda yeniden karakterlere ısınmak gerekiyor. O nedenle sezonlar arasında da ara vermek yararlı olur bence.
Bu diziden hiç haberim yoktu, tanıttığın için teşekkürler Halbu ki tam da benlik bir diziymiş. Nasıl daha önce duymamışım hayret.
Benlik olduğuna kesin karar kıldığım andır.
@aytackara Şuradaki yorumuna cevaben:
Evvel zaman içinde bir zaman (dizi 2. sezonundayken sanırım) denemiştim. O zamanki moduma hiç gitmemişti. 2. bölüme zar zor baktığımı hatırlıyorum. Bizim evin ikincisini ise sardığı için devam etmişti. Sürekli “ah bi seyretsen aslında seversin” diye de tepindiğini not düşmeliyim.
Bu akşam ben “bi ara IT mı izlesek?” deyince bana attığı bakışı ve ardından “niye?” diye soruşundaki anlamları bir Affair bölümüne sığdırabiliriz.
@dkamoy Ben bu yazı sayesinde başladım Yukarıya aklımda yazmışım hatta.
İlk bölümü biraz tuhaf ve zor olan bir dizi. O nedenle izleyeceklere ilk beş bölümü tavsiye ediyorum ben. İlk sezonun hastalarını da tanımış oluyorlar bu sayede. Kadrosunu da acayip seviyorum hatta.
Altı sene sonra hortlattığımız iyi oldu. Canım ya.
Ben bunun orjinalini izlemeyi çok istiyorum aslında ama İngilizce altyazıları bir yerden sonra bitiyor
Son yılın en çok satılan uluslararası uyarlama dizisi olmuş. Doctor Foster ve Skam’a talep de yüksekmiş.
HBO, diriltmeye niyetliymiş
Cc: @dkamoy
sesli güldüm
First Look
Season 4 Official Teaser
24 bölümlük sezon. Pazar + Pazar çifter bölümlerle yayın.
B. Connect almış yeni sezonu.
4. sezon fragmanı
S4 Poster
Beklediğim gibi izlerken ne kadar da özlediğimi fark ettim
* Paul Weston beyciğimin kutu gibi denebilecek bir ofisi vardı. Bu kadının ofisi püfür püfür + manzaralı. Her eve lazım o camlardan.
* Eladio’yu ve Colin’i tanıdık şimdilik. Eladio’nun seansını daha fazla sevdim. Colin, 3. sezondaki mecburen oğlunun yanına taşınıp ülke değiştiren depresyondaki Hintli adamı andırdı bana (şimdilik). Dr. Brooke’a bütün hastaları ve kendi hayatını biraz daha tanıdıktan sonra ayrı bir gözle bakarım.
* Ma’am, I need more explanation. Çünkü öteki türlüsü tövbest.
2/24.
4×03-04 üzerine:
* In Treatment’ın 3. sezonunda Paul Weston beyciğimin seansları bir çeşit değişime uğramıştı. Geri dönerken Brooke’un seanslarını da kendilerince getirmişler. İyi de yapmışlar.
* Şimdilik Eladio, Laila, Colin diye sıralayayım. Laila’yı da Dane DeHaan beyciğimin 3. sezondaki karakteri Jesse’ye benzetiverdim. Üstüne bakarız.
* Paul’un sadece ofisi kullanmasına alışmışım Brooke, “o” evin her yerini kullanınca ilgincime gitti. Bir de oturma şekline takıyorum her görüşümde.
4/24.
Maili açmaz, telefona bakmaz. İkimize birden ayıp oluyor artık.
4×08 üzerine:
Brooke’un bölümlerini terapi havasında değil de sohbet havasında geçirmekle fena iş çıkarmıyorlar aslında.
* O zaman dans?
* Sen yine de günahını alma, belli olmaz bu işler.
> Bu hafta benim için Colin, Eladio, Laila şeklinde ilerledi.
8/24
14 Haziran‘da kalan sekiz bölümü HBO Max’e vereceklermiş. TV yayını da devam.
Bir haftayı daha tamamladım.
Bu sefer de Eladio ve Colin daha çok ilgimi çekti. Hatta Eladio’nun seansları online olmasaydı da evde yapılsaydı nasıl geçerdi diye merak ettim.
Laila’nın seanslarına geldiğimde biraz kopuyor gibiyim. Brooke’unkinde aldıkları dönemeç fena olmadı, umarım devamını getirebilirler. Arkadaşıyla olan 412’deki paslaşmaları güzeldi.
12/24
16/24
* Eladio:
Gelecek bölümün fragmanında yüz yüze seans yapacaklar gibi duruyor. Bakalım bu sefer nasıl olacak. Bunların falında mutsuz son görüyorum da du’ bakalım.
* Colin:
Bu adam 4 seanslık gelmişti ama sezon gereği 6’ya uzayacak. Gelecek bölüm de devam edecek gibi duruyorlar zaten de adamın canı seans mı çekecek sorması ayıp?
* Laila:
Bu kız bağırdıkça göz devirmekten bir hal oldum. Her hafta durup durup bağırıyor. Ergenler için yaşlandım mı, ne oldum.
* Brooke:
Koca koca insanlarsınız, kafanız mı çalışmıyor?! Meryem Uzerli’yi de mi duymadınız yoksa? Bu bölüm hangisine sinir olsam bilemedim. Paul Weston beyciğimi göreve çağırıyorum artık.
Not: HBO Max’te yayınlanınca sezonun kalanı da ulaşılabilir olmuş, İngilizce altyazıları da tamamlandı. Ama bozmayıp TV yayınına uygun devam edesim var.
@aytackara Ben nihayet bunu (2008’den alarak tabii) izlemeye başladım bu ay. Henüz ilk sezonu bitirmedim (daha 15 bölüm izledim) ama rahatça yorum yapabilirim.
Gerçekten de ne büyük kayıpmış benim için. “Yarım saate bir odanın içinde ne sığdırabilirler?” diye düşünenlere hodri meydan! Oyunculuklar da yardırıyor. …ve tabii Gabriel Byrne’a olan hayranlığıma hayranlık katıldı.
Dizinin benim için tek sorunu ne olacağını aşırı merak etmeme rağmen -damar gittiği için- en fazla 5 bölüm peşpeşe (1 haftalık seansları toplu) izleyebiliyor oluşum. Kapatıp bi üstüne sindirmek istiyor insan. Hemen hemen her bölümde üstümden geçiyor olan biten.
Bence 22dakika’nın aktif yorumcu kitlesinin kaçırmaması gereken bir iş. 10 yıldan eski olmasına rağmen güncelliğini de koruyor. Koşun, kaçırmayın!
@dkamoy
Sezon finalinden sonra ufaktan dürtecektim ben de, aklımdaydı ^.^ En iyisini yapmışsın.
Önümüzdeki haftanın bölümlerini bugünden peş peşe izledim. Son seansları bir sonraki hafta izler tamamlarım herhalde.
Artık sona doğru yaklaştığımız için bu dörtlü daha bir iyiydi sanki ya da peş peşe olduğu için bana öyle geldi. Joel Kinnaman’ı ise şu sıralar daha aktif ve iyi kullandılar.
* Eladio
Not: E tabii.
* Colin:
Bir de ben sorayım, içimde kalmasın:
Adam’ın da dahil olmasıyla iyi ilerlediler gerçi. Neyse, bakalım nasıl toplanacak.
Ben de bu şekilde izledim. Pişman değilim. Ayrıca ne bağırıyorsun ya?!
Bu lafı nerede duymuştum diye düşündüm, geçenlerde Pose’un final bölümünde de söyledikleri geldi aklıma.
* Brooke:
Uzo Aduba, Emmy’ye adaylık için bu bölümü mü göndermiştir acaba?
+ Dejavu
Tam da böyle derdi sahi ^.^
Gabriel Bryne’ın konuk olmayacağından kendimce emindim de bir bölümlüğüne konuk getirebilseler iyi olurdu. Gelecek sezonu yapacaklarsa hayrına 1 bölümcük ayarlasalar keşke.
+
Rita’nın yokluğunu aradım diyemem, kendisiyle terapi yapması da iyiydi. Bir ara Adam bunu terk eder mi veya tam tersi olur mu diye düşündüm aslında ama o kadarına bakarız.
Bu dörtlü bölümlerde içki düşkünlüğü daha göze çarpar bir haldeydi. Bir de “oğlu” meselesine fena girmiyorlar aslında ama çıkmaz sokak gibi duruyor her seferinde. Tahminen son bölümde de görüşmeyecek ve bir şekilde vazgeçecek ve böyle kalacak. Dizinin devamı gelirse dahasını bilemem tabii.
Canlarım ya Geneli iyiydi ama özellikle son iki bölümde vites attılar resmen.
Yapmayacaklarından -biraz da danışan/psikolog ilişkisi gereği- kendimce emindim ama giderayak bir kez sarılsalar niye demezdim. Danışanla ilişkiyi kişiselleştirmeden ne derece kişileştirebilirsen bunlarınki de o kadar kişiselleşti
Kapanışı da tatlı bir şekilde yaptılar. Bir noktada kafam Sophie’ye gitti hatta.
2+2 şeklinde tamamlayacaktım ama bu bölüm bugün için bana yetti. 1×4 yapsam daha iyi olacak. En olmadı haftaya yayarım.
Ne kadar da çenesiyle insanın ömrünü törpüleyen bir insandı. Sabır, ya sabır. Bir insan ne kadar şikayetçi olabilirse o kadar olmuş olabilir. Neyse bitti.
* Colin kısa özet:
* Gece gece sinirceğizlerim zıpladı. Terbiyesiz.
* Sen de bize veriver aynısından hayrına. Yıldım yahu.
*
Bir de haftaya görüşürüz dedi? Çıkmadık candan ümidi kesmeyince tabii…
Varan 2. Kaldı iki.
Olabildiğince makul şekilde toparlamışlar. Fazlasında gözüm yoktu. Laila’dan ziyade büyük annesini izledik sayılır zaten.
Brooke da oldurabildiği kadar aracılık yaptı. Happy Ending. The End.
Next.
* Bu şekilde ilerleyeceği 8 bölüm falan önceden belliydi. O nedenle pek şaşıramadım. Olması gereken oldu.
Rita’yı aradığına göre “kendini” toparlamaya karar verdiği söylenebilir. Adam’la da nihayetinde “yine” kendi yollarına gitmiş oldular diye düşünebiliriz. O kadarı kesindi. İçki problemini ve dolayısıyla kendisini düzeltince oğlunu arasa bari, bana bile dert oldu.
Bunlar da burada dursun:
Bir tane daha yapın bundan. Lütfen.
* Sezondaki isimleri genel sıralarsam Eladio, Brooke, Colin, Laila derim.
TVLine, en ilgi çekici hikayeyi sorduğu bir anket yapmış. Eladio, %40’la birinci gidiyor. Ben de ona oy verdim. Çünkü aman tanrımlıktı yani.
Colin ve Brooke, %22’lerle dip dibeler. Laila %15.
3. sezonu devirdik.
İlk sezon döktürdüğü gerçeğini hatırlatarak diziyi öveyim: Övmeyeyim, izleyin. Kaçırmayın!
Gelelim devamına:
Bayıldığım bir ilk sezonun ardından kendi çigisinin altında kalan 2. sezon ile beklentime ayar çekmiştim.
Ama çok da ayar çekmeme gerek kalmamış çünkü 3. sezonda gelen Sunil karakteri benim için resmen sezona damgasını vurdu. Amerikan dizi izleme tarihimde rastladığım en derin, en beklenmedik, alışılmadık ve izlemeye değer karakterler listemde ilk 10’a girdi adam. Üstüne sezon danışılanı da lezizdi.
Bakalım 10 yıl sonra yeniden çekilen taze 4. sezonda neler olmuş. Beklentilerim çok yüksek değil.
4’ü nihayet bitirdik. İlk 3 sezonu üstüste yutunca, bunu kabullenmek biraz zor oldu. Yine de zamana yayarak izleye izleye gördük finali.
-Uzo’yu çok seviyor olmama rağmen- özellikle yeni psikologla bir türlü anlaşamamış olmak da işimi kolaylaştırmadı. Olduramadım Uzo’yu bu rolde ben. Ne biliym bu tip bir karakteri Viola Davis ya da Taraji P. Henson canlandırırken hiç sorun yaşamadım, ama Uzo Aduba bana o kadar halktan geldi ki bir türlü Brooke olarak göremedim onu. Nedenini de konduramadım. Bir süre sonra bunu oldurmaktan vazgeçip izlemeye başladım. O sayede sezonu tamamlayabildim.
Toplama bakarsak kendi ortalama çizgisinde bir sezon oldu. Hele ki günümüz dertlerine (çeşitlilik/diversity, ABD ırk sıkıntıları, kovid vs.) değinmek zorunda kalması da göz önünde bulundurulunca bunu çoğu diziye göre iyi yaptı.
Bazı haftaları izledikten sonra cidden oturup üzerine düşünmek zorunda kaldığım replikler de durumlar da az değildi (şükür).
Benim için Colin’di sezonun en vurucu olanı. İkinci Eladio. + Bu kadın gibi bir psikolog düşman başına. Küfredip durdum kendisine. (Tamam Paul da sütten çıkmış ak kaşık değildi ama bunun kadar da kötü değildi. Çüşlerden çüş beğendirdi bana.)
Buna da Arapça uyarlama geliyor.