The L Word: Tanıtım
52 yorum shane 07 Ocak 2007 18:46
The L Word, Showtime’ın LA’de yaşayan bir lezbiyen grubunu ve ilişkilerini anlatan leziz dizisi. Kendine özgü kültürü ve görsel zenginliği ile de bu ilginin hakkını veriyor. Dizi, lezbiyen yaşam tarzı ile ilgili bir rehber niteliğinde adeta. Bunun yanında ne draması eksik ne hikaye alt yapısı. Erotizm arayana da fazlasıyla cevap verdiğini söylemeye gerek var mı bilmem.
Dizi, 2004-2009 yılları arasında 6 sezon olarak gösterildi. Bizdeki yabancı dizi kanallarında kendine yer tabii ki bulamadı. Kesilip biçilebilecek bir durumu da yok, konu itibariyle zorluydu, kimse o riske girmek istememiş olmalı.
Dizinin orijinal kod adı Earthlings (dünyalı) imiş. Bu kelime, “lezbiyen” için kullanılan ve fazla bilinmeyen bir alt isimmiş.
Dizinin geleneğine göre, her bölümün adı L harfi ile başlıyor. Senaryo genel anlamıyla gayet akıcı, karakterlere bağlanmak çok kolay, fon müzikleri karşı konulmaz güzellikte. Zaten dizi çok estetik, jeneriği derseniz apayrı bir hoşluk.
Gay kültürüne ciddi anlamda ışık tutan dizi, farklı tiplerde lezbiyen karakterler içeriyor, cinsellik, aşk, sadakat gibi konuları detaylıca işliyor. Lezbiyen kültüründe çok ince anlamları olan çok niş tanımlamalara bile çekinmeden yer veriyor.
Karakterler oldukça şık ve güzel olduğu için kimilerince gerçekçilikten az buçuk uzak olmakla, bunu eşcinsel olmayan erkek izleyicileri de kapmak için yapmakla suçlanan dizi, bu tip eleştirilere fazla kulak asmadı ve yoluna 6 sezon devam etti.
The L Word’ün önemli karakterlerine bakarken henüz izlemeyenleri düşünerek konuyu açık etmemeli. Bu nedenle çok genel ve The L Word’e giriş niteliğinde bir inceleme yapalım:
Onca yapımda rol almasına rağmen hemen herkesin Flashdance ile tanıdığı Jennifer Beals’in canlandırdığı Bette, baskın karakterli ama sıcak kanlı bir iş kadını; bir sanat galerisi için çalışıyor. Büyük hayranları için Beals, diziyi izlemek için başlı başına bir neden.
Uzun zamandır birlikte olduğu sevgilisi Tina, yumuşak huylu ve anaç karakterli bir tip. Tina’yı canlandıran Laurel Holloman’ı birkaç bölüm konuk olduğu Angel’dan hatırlayan çıkabilir. Tina da dizinin temel taşlarından biri.
Crow 2, The Black Dahlia ve 24 oyuncusu çıtı pıtı Mia Kirshner, cinsel tercihini bu grup içinde çözmeye başlayan ve buhranlar içinde yaşamaya kendini adamış olan Jenny’yi canlandırıyor. Zaman içinde karakterinin oldukça evrim geçireceğini söylemek yanlış olmaz. Kendisini ya çok seveceksiniz, ya da ondan nefret edeceksiniz.
Biseksüel radyocu ve gazeteci Alice’i, CSI ve Grey’s Anatomy’de de görünmüş olan Leisha Hailey oynuyor. Hailey, dizinin en sevilen karakterlerinden birine can veriyor desek doğru olur. Alice, dizinin konusunun can damarlarından biri olan “kim kiminle beraber oldu-oluyor” haritasının güncel halini takip ediyor. Bu çizelge epey önemli ama karakterleri tanıtırken bu işin derinine girersek sürekli ispiyon yedirmiş oluruz ki bu da pek hoş olmaz. Başlayasınız varsa siz diziye giriş yapın, sonrasında bu konuda nasıl hızlı bir hareket olduğunu görip bize hak vereceksiniz.
Profesyonel tenisçi Dana, Boomtown’da da oynamış olan Erin Daniels’in canlandırdığı karakter. Alice ve Dana’yı sıkı arkadaşlar olarak görüyoruz diziyle tanıştığımızda.
Bette’in babasının zenci, annesinin beyaz olması, ablası şarkıcı ve bar işletmecisi Kit’in çikolata rengini açıklıyor. Jackie Brown’ın yıldızı Pam Grier, Kit’e hayat veren isim. Uzun kariyerinin son zamanlarında Law & Order: SVU ve Justice League gibi dizilere konuk olmuşluğu da var. Dizinin tek heteroseksüel ana karakteri.
Ana karakterlerden en sevdiğime geldi sıra… O tam bir kalp kırıcı, çok maskülen. Aynı zamanda çok hoş ve çekici: Shane. Kuaförlük mesleği ile meşgul sert kızımızı Katherine Moennig canlandırıyor. Law & Order ve Dexter misafirliği var. Sonraları Three Rivers ve Ray Donovan oyuncusu olarak çıktı karşımıza. Dizinin kadın hayranlarının “eğer lezbiyen olsaydım” ile başlayan cümlelerinin kahramanı kendisi.
Karizma ve cazibe oranı yüksek Marina’yı 4400’de de oynayan Karina Lombard,
güzel ötesi DJ kızımız Carmen’i Alias ve Dawson’s Creek tecrübesi de bulunan, sonradan Chicago Fire, Person of Interest gibi dizilerde izlediğimiz Sarah Shahi,
güçlü, zengin, güzel ama sinir bozma potansiyeli yüksek iş kadını Helena’yı Miss Match ve Coupling’e de konuk olmuşluğu bulunan İngiliz oyuncu Rachel Shelley canlandırıyor.
Dizinin jeneriğinin ilk haline şuradan bir bakın. Ne kadar seksi ve albenili bir işle karşı karşıya olduğunuz zaten buradan belli.
The L Word’ün sezonları ilerledikçe izleyici pek çok değişiklikle karşılaşıyor. Kadroya yeni isimler katılıyor, ilişki dinamiklerindeki taşlar yer değiştiriyor, ama her şekilde izleyiciyi elinde tutmayı başaran bir hikaye kurgusu var. Çok yüzeysel bir şekilde de olsa geçelim sezonların üzerinden diyeceğim ama ispiyon vermeden bunu yapmak o kadar zor ki, yine sadece 1. sezonun ana konularından bahsedip bırakacağım mecburen: İlk sezonda Bette ve Tina’nın kayda değer ciddiyetteki ilişkileri, çocuk sahibi olma çabaları, komşuları Tim’in nişanlısı Jenny’nin hayatlarına girmesi, Jenny ile Marina ilişkisi, Jenny’nin cinsel kimliğinin peşine düşmesi, Shane’nin uçanı kaçanı kendine çekmesi, gazeteci Alice ve tenisçi Dana’nın yakın arkadaşlığı, Bette’in müzisyen ablası Kit’in gelişi gibi temel olayları izliyor ve tam bir The L Word dünyasına giriş tecrübesi yaşıyoruz. Sonra olaylar gelişiyor epey bir. Helena’yı çok baskın bir karakter olarak tanıyoruz, Carmen Shane’i değiştirebilecek mi merak ediyoruz, cinsiyet değiştirme ameliyatı ile erkek olmak isteyen Moria (Max)’nın buhranlarını izliyoruz… Daha neler neler.
Marlee Matlin, Cybill Chepberd, Kristanna Loken, Jane Lynch, Lucy Lawless gibi bir çok ünlü aktris diziye girip çıkıyor. Drama katsayısı düşmüyor. Diziye bir kez sardıysanız bırakmanız zor zaten.
Dizinin yapımcısı Ilene Chaiken, Showtime’da The Real L Word isimli, 6 lezbiyenin hayatını anlatan bir reality show’a da girişti. Bu da 3 sezon devam etti.
İzleyin. Dedik ya, leziz.
NOT: Eskimiş ve cılız kalmış The L Word tanıtımı elden geçirilmiş, yenilenmiş yeni sürümüyle karşınızda. Afiyet olsun.
yorumlar
L word dizisinin ilk üç sezonu müzik marketlerden bulunabiliyor. Ama altyazılı değil, gerçi biraz ingilizce biliyorsanız, dialogları anlayabilirsiniz.
Dizinin ilk iki sezonunu alt yazılı olarak, Ankara’da Kaos GL, İstanbul’da Lambdaistanbul derneklerine mail göndererek ya da yerine giderek satın alabilirsiniz.
hmm ulasmak baya zor..açıkçası hem istanbul’dan hemde ankara’dan baya uzagım..aslında ingilizce bölümündeyim anlayabilirim..ama türkçe olsa fena olmaz..acaba digiturk’te çıkma şansı yokmudur.. nese yinede tşk ederim..bir yerlerde çıkarsa haber verirseniz çok sevinirim
an itibariyle dizinin 4. sezonunun 5. bölümüne -ki bu da son yayınlanan bölümü- izlemiş olan biri olarak bu yazıyı oldukça doyurucu buldum, shane’e teşekkür ederim.
cursedrocker, internet erişimin güçlüyse diziye herhangi bir peer to peer aygıtını kullanarak ulaşabilirsin-ben öyle yapıyorum- ortalama büyüklüğü 350 mb, tabi altyazısı yok. Ben Morpheus’tan indiriyorum, tavsiye de ederim.
yardımlarınız için teşekkür ederim.fakat nasıl ulasacagıma daha ayrıntılı bi şekilde anlatırsan sevinirim.açıkçası peer morpheus ne demek bilmiyorum:)bide hadi indirdik diyelim altyazısı yoksa anlamak biraz güç olacak.off off yine umudum yok ama neyse..
dizi indirme serisi 1, usenet
dizi indirme serisi 2, easynews
dizi indirme serisi 3, genel anlatım
dizi indirme serisi 4, torrent
bu da altyazısı.
Bu dizinin ülkemizde yayınlanmasını çok istiyordum. Sonunda Digitürk’ün 8.kanalı FOXlife aldı. Reklamları çıkıyor. Yakında naughty night kuşağında diyor. O yakın ne zaman gelecek bakalım
Tesekkürler shane tanitim yazin icin, cok güzel olmus, ellerine saglik! Diziyle ilgili, ögrendigimde beni en cok sasirtan bilgi, Leisha Hailey disinda (o da biseksüel zaten), ana kadrodaki oyunculardan hicbirinin gercek hayatlarinda lezbiyen olmadigi! Sirf bu yüzden bile bence herbiri birer Emmy ödülü hakediyor!
Ekleme: Dizinin tüm bölüm basliklarinin “L” harfi ile basladigini vurgulamak istedim.
Yine ekleme: Dizinin herbir bölümünü izledigimde, Friends’de Chandler Bing’in, Ross’un esinin lezbiyen oldugunu ögrendiklerinde verdigi tepki aklima gelir: “I wish I were a lesbian!”
ağızlarının tadını şaşırmış bir grup hanfendinin maceraları ilginç olsa gerek…
Türkiye’de sansürsüz yayınlanacak! DÜrt gözle bekliyorum. Ağustos’ta başlıyor
dizi başlamadı , digi kazık attı. hayırlı olsun!! çok sinirlendim resmen!! bekle bekle böyle olsun
yok, sanmıyorum verebilsinler. will & grace’te karen ile grace’in iki öpüşme sahnesi vardı hatırladığım, onları güzelce kesmişlerdi mesela. l word mümkün değil.
evet , kesmişlerdi o sahneyi :9 ama kanalda reklamı yapılmış , bir sürü arkadaşım görmüş. ayrıca FOXlife’ta çıkacak(eğer çıkarsa) FOXlife , doğrudan digi’nin değil. Yani Digi dizileri kesiyor ama FOXlife’ın kiler tamemen sansürsüz. Sadece Big Love’ın sabah tekrarlarında sansür var. Onu da akşam 22:00 gibi bir saatte sansürsüz bir şekilde izleyebiliyoruz
bu diziye bayıldım sizin sayenizde izledim çok güzel bi tanıtım olmuş çok sağ olun
merhaba arkadaşlar. sizlere bir haberim var. The L Word’ün Türkiye fanı açıldı. http://www.theLwordonline.tr.cc herkesi bekliyoruz.
http://divxplanet.com/sub/s/32021/The-L-Word.htmladresinden altyazılarına ulaşılabilinir
l word tum sezonları turkçe alt yazılı olarak satın almak ısteyenler untilsleep@lezce.com adresini eklıyebılır
22dakika’da l-word ile ilgili ne kadar yazı varsa altına aynı yorumu (spam mi desem bilemedim) ekleyen üstteki şahıs sayesinde 20 gün önceki karalar bağlayışımı yeniden hatırladım.
Bu pek sevdiğim dizi, 6. ve son sezonunda 8. bölümünde bizlere veda etti.
— dikkat son sezonu izlememiş olanlar için buradan aşağısı spoiler içeriyor —
6. sezon boyunca (son 2 bölüme kadar), kah “yahu dağ gibi shane bu hallere düşecek hatun muydu?” , kah “yeter hangisi öldürecekse öldürsün bu jenny’yi yoksa ben gelip öldüreceğim” diyerek geçerken, sezonun 8. bölümde biteceğinin farkına varamamıştım (evet burada davul çalınmıştı ama algılamamayı seçmişim).
7. bölüme hayran olduktan sonra 8. bölümün kurgusunu da pek severek “oh oh dizi patlayacak yeniden” diye sevinirken, son 20 dakikaya girdiğinde “yahu bitiyor mu yoksa dizi?” diye jeton düşmeye başladı. ve sonunu neredeyse gözyaşları içinde izlediğimi itiraf ediyorum.İçim gitti… Tüylerim diken diken oldu. Hazır olsam da duygularım farklı olmazdı sanırım. Bi sürü arkadaşımdan olmuş gibi hissettim, hala da öyle hissediyorum.
“Lezbiyen dizisi” deyip geçilerek bence çok hafife alınan, bayağı sağlam bir “ilişki dizisi”ydi l-word bence. Daha bir ayakları yere basan, gerektiğinde seyirciye oynamak yerine gerçekçi davranabilen cesur dizilerdendi.
Benim içinse, “Orada bir grup insan hayatlarına devam ediyorlar, onlar benim arkadaşım, arada onları ziyaret ediyorum” hissi yaratan bir diziydi.
Bu arada finalin tiyatro selamı tadında yapılması bana öyle etkili geldi ki… “İşte! bambaşkaydı bu dizi, bitmesindi” diye ayaklardaydım.
Spin-off’u ne kadar kesecek beni bilmiyorum.
— spoiler —Bitti! :-(— spoiler —@ dkamoy, bence yorum olarak degil de ayri bi yazi olarak ekleseydin, cok güzel olmus, eline saglik!
@joey tribbiani :Teşekkürler.Doğrusunu söylemek gerekirse, ayrı bir yazı olarak başladım yazmaya, ama sonra bitirdiğimde fazla hafif ve kişisel göründü yazdıklarım gözüme. vazgeçip buraya ekledim.
Haklisin aslinda, bayagi kisisel olmus yazin! Güzel diziler bitiyor birer birer! Battlestar da bitti!
benimde çok geç izlediğim çok sevdiğim bir dizi. birincisi çok önemli bir ayrıntıya dikkat çekmişler. eşcinsellerin de herkes gibi yaşadığı, aynı şeyleri paylaştığı, aşk acısı çektiği ve takıntılı oldukları gibi. oyunculuklar da şahane.
6. sezonu izledikten sonra yok bitmemiştir dedim. bitmiş, şahane bir final yapmışlar. arada molly harcandı, ama olsun.
—ispiyon—O kadar mükemmel bir diziye yakışmayacak bir sonla veda ettiler. Havada kalan şeyler de cabası. Spin-off’u geliyor dediler, onu da webisode olarak gösterip direk iptal ettiler(hiçbir yerde bulamıyorum ya neyse). The L Word, içimde her zaman bir ukte olarak kalacaktır!!!Not: Jenny’den nefret edilmesi için ellerinden geleni yaptılar ama ben onun yerine diğer karakterleri dışladım. The L Word benim için Jenny ile başladı ve yine onunla bitti
L word dizisini gerçeklikten uzak bulduğum için 3. sezonda bırakmıştım. Dizide sabun köpüğü kolay hayatların, kolay ilişkilerin ahenkle dansetmesi fazla zorlama gelmişti. Başka bir açıdan bakınca, dizinin bittiğine üzülüyorum. Dizi, işlediği konu ve ele aldığı yaşamlarla aslında gayet cesur bir adım atmış. Bırakın Türkiye’yi, dünyada bile varlığı kolayca yadsınan, fazla görünürlüğü olmayan insanları vücuda büründürmüş. Şimdi iyi ki böyle bir dizi çekilmiş diyorum, varsın hayatın hep tatlı bir flört olduğu mesajını versin. Hem belki de biz yanılıyoruzdur, L word senaristlerinin gözünden bakınca belki hayat tatlı bir flörttür, kim bilir…
3. sezon 10. bölümü izledim biraz önce , belki de şu ana kadar izlediğim tüm dramalar içindeki en iyi bölümlerden biriydi , kurgusu , finali…
Radikal, Carmen’i canlandıran Sarah Shahi ile röportaj yapmış. The L Word ve Fairly Legal ile ilgili konuşmalar çokca mevcut içerisinde. Merak edenler buradan bakabilirler. (L Word izlememiş olanlar için daha ilk paragrafta sağlam ispiyon olduğu uyarısını da yapalım hemen.)
Üstteki tanıtımı tanıdınız mı? shane dokunuşuyla yeniden karşımızda!
Resimler pek bir güzel olmuş.
Son cümle insanı fena teşvik ediyor. Eline sağlık güzel olmuş.
Şuradaki yorumlara cevaben: Yav arkadaşım seyretsenize şu diziyi. Meme de var sevişme de var ilişkinin dibi de var.
Vakit yok ama. Bugün ne Good Fight’ı ne de Big Little Lies’ı izleyebildim mesela. Nasıl sıra gelecek?
Bi başlasan başka dizilere vakit filan kalmayacak sürekli bunu izleyeceksin, eminim.
yarebbim nasıl sevdik zamanında, nasıl izledik bu diziyi. nasıl da özlerim. nasıl da adımı bu diziden seçtim vaktiyle. o derece.
Edinmeye başladım bakalım, düşürdünüz aklıma çok fena.
@rpdi: İzledikten sonraki yorumunu şimdiden merakla bekliyorum. Senden de benim gibi bir Jenny Schecter hayranı çıksa ne güzel olur
İlk 3 bölüm itibariyle sevdim. Devam edeceğim. Ah o yıllarda TV ne güzelmiş. İhtiyacım varmış buna.
Yalnız Jenny favorim olmaya en uzak karakter diyebilirim. Yorucu bulmuş bile olabilirim. Şimdilik ben de Shane’ciyim.
Jenny’den bu dizide bayağı nefret ediliyordu galiba.
Evet, bir ben seviyordum burada diye hatırlıyorum zaten Jenny’yi. Yine tek başıma kaldım
Jenny’i bende sevmezdim. En favori karakterim Bette
Bette benim de en sevmediğimdi İlk bölümden beri bir türlü ısınamamıştım.
@rpdi Yes be! Bu arada bence Sex and The City seven bunu da sever. Ben oradan çıkarak seveceğinden emindim.
Jenny’i hiç bir zaman sevmedim. Ölsün, bokunda boğulsun diye bağırıp durdum dizi boyunca. hsparks bana da laf atıyorsun biliyorum. :))
Bu love or hate olayından haberim yoktu. hsparks dediğine göre sonradan güzel bir şeyler yapıyor herhalde diye düşündüm. Yok ama cidden ilk bölümler itibariyle sevilecek hiçbir tarafı yok. Bette’i ben de sevdim.
SATC seven bunu da sever, katılıyorum.
@rpdi İleride belki fikrin değişebilir Jenny konusunda. Bakalım… Beklenti yaratmayalım. Bu arada bence en iyi sezonu ilk sezondur, ona göre yap ayarını.
Benim de @dkamoy gibi favorim ilk sezondur bu arada. Kıskandım şimdi @rpdi’yi. Ne güzel, bir sürü bölüm var önünde. Ben de ilk bölümü mü izlesem tekrar ne yapsam? Eski Showtime’ı özledim valla.
N’aptın rpdi? Kal mı geldi?
İzliyorum araya sıkıştırabildikçe. İlk sezonun sonlarına yaklaştım.
The L Word’ Sequel in the Works at Showtime
Kate Moennig ve Leisha Hailey, ortak anı kitabı (memoir) çıkarıyorlarmış. 3 Haziran 2025.
“So Gay For You: Friendship, Found Family, & The Show That Started it All”
20 yıl önce başlamış, vay bee