bu sene yeni başlayacak diziler içinde en çok ilgimi çeken true blood oldu. hem six feet under yüzünden derin bir bağla bağlı olduğum ve sevdiğim alan ball’un projeyi yaratan insan olması, hem de vampirlerle ilgili bir drama (!) fikri çok heyecan vericiydi. özellikle moonlight‘ın iptal haberinden sonra true blood vampir severlere (gerçekten böyle bir şey var) ilaç gibi gelecek.

dizi charlaine harris tarafından yazılmış the southern vampire mysteries kitaplarına dayanıyor. ilki 2001’de çıkan serinin 8 kitabı mevcut ve ilk sezon sadece birinci kitabı kapsayacakmış. konusu da şöyle; japonların bulduğu sentetik kan (tru blood) sayesinde vampirler gizli saklı yaşamaktan vazgeçip, insanların arasına karışmaya karar veriyorlar. vampirler insan kanından vazgeçerken, insanlar arasında da yeni bir trend yayılıyor, vampir kanı içmek.
ana kahramanımız olan sookie stackhouse, louisiana’nın minik kasabası Bon Temps’de garsonluk yapan bir kız. kızımızın akıl okumak gibi bir yeteneği mevcut. (bu yeteneği nasıl ve neden kazandığını ilk sezonda öğrenemeyecekmişiz.) sookie bir gün küçük kasabalarına yerleşme kararı alan vampir bill compton ile tanışıyor. aklını okuyamadığı için ona ilgi duymaya başlıyor ve akabinde de olaylar gelişiyor.

sookie rolünü oscar ödüllü anna paquin, ultra-kuul bill’i ise stephen moyer oynuyor. sookie’nin abisi vampir karşıtı jason’ı ryan kwenten, sookie’nin çalıştığı barın sahibi ve ona aşık olan sam merlotte’i sam trammell, sookie’nin en iyi arkadaşı sorunlu tara thornton’ı rutina wesley ve barda çalışan garip eşcinsel lafayette reynolds’u da nelsan ellis canlandırıyor.

alan ball’un dediğine göre kendisi six feet under’dan sonra insanların ona sürekli sorunlarını anlatıp, “hepimiz ölücez” demesinden çok sıkılmış. yeni projesinin eğlenceli olmasını istemiş ve true blood’ı yaparken hayatında hiç eğlenmediği kadar eğlenmiş. ben de diziyi seyrederken çok eğlendim çünkü angel, buffy ve moonlight’ın aksine dizide şirin ve eğlenceli anlar, hafif çekimler daha fazla. hatta sookie’nin bill’in adını öğrendiğinde verdiği tepki dizinin tonunu anlatması açısından çok önemli bir andı bence.

ben dizinin başlangıç müziğine de bayıldım, neymiş diye sorarsanız jace everett’den bad things imiş.

vampirmiş, garip uçuşan kaçışan yaratıkmış demeyin, gelmiş geçmiş en iyi dizilerden birini yapan alan ball’un true blood‘ına bir şans verin derim. pazar günleri hbo’da yayınlanan dizinin ilk bölümü çıktı bile!