Türk Dizilerinin Başarısızlık Sebepleri
16 yorum widfara 15 Temmuz 2010 12:26
Her yıl Türk televizyonları milyonlarca lira harcayarak onlarca yeni dizi çekmeye başlıyor. Çekilen dizilerden pek çoğu 3-4 bölüm içerisinde yayından kaldırılıyor, yayından kaldırılmayanlar ise “reyting” başarılarını sürdürse dahi ortalama Türk TV izleyicisinden başka bir kitleye seslenemiyor, unutulup gidiyor. Bunların sebepleri üstünde biraz düşünüp bir liste hazırlamaya çalıştım;
1- Bölüm sürelerinin aşırı uzunluğu
Bence en temel problem bu. Yabancı dizilerde uzunluk 22-30 dakika ile 45-50 dk. arasında değişirken, Türk dizilerinde uzunluk 1,5 – 2 saati buluyor. Bu durum, süreyi doldurmak adına yönetmenlerin saçmalamasına sebep oluyor. Uzun uzuuun bakışmalar, bir bölüm öncesine yapılan flashback’ler, müzik eşliğinde klipvari görüntüler ile süre doldurulmaya çalışılıyor. Şöyle bir tezim var benim; eğer Türk dizilerinin süresi yarıya indirilirse, kalitesi iki katına çıkacaktır!2- Aynılaşma
Eğer farklı bir iş yapıldıysa ve bu iş tuttuysa, ardından aynı türde, yalnızca para ve reyting hedefi olan diziler türüyor. Örneğin, Asmalı Konak dizisi ardından, ağalı-köylü dizilerin, Aşk-ı Memnu‘nun ardından kitap uyarlaması dizilerin türemesi gibi… Bir dizinin popülerliğinin ardından bu pastadan pay almak adına kalitesiz yapımlar ardı ardına gelip işgal ediyorlar tv’yi. Çoğu uzun süreli olmuyor tabi ki bu dizilerin…3- Oyuncu Sıkıntıları
Herkesin bildiği üzere, iyi oyuncular genelde dizi çekmekten nefret ederler. Bu durumda da Türk dizilerinde çok büyük bir “iyi oyuncu sıkıntısı” yaşandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Yine popülerlik (yani reyting, yani reklam kazancı) uğruna, aslında oyuncu olmayan kişiler dizilerde baş rolde oynatılıyor. Hülya Avşar, Sibel Can, Seda Sayan hatta (Ciguli!) gibi ünlü şarkıcılar; kıvanç tatlıtuğ, azra akın gibi güzellik yarışması birincileri; çağla şikel, tuğba özay, zeynep tokuş gibi mankenler; uğur pektaş, özgür çevik gibi yarışma birincileri popülerlikleri sebebiyle dizi oyuncusu olmuş isimlerden… Tabii, oyunculukla hiç alakası olmayan bu gibi isimler kaliteyi oldukça düşürüyor. Diğer bir sorun da abartılı oyunculukları sebebiyle, tiyatrodan televizyona transfer olmuş isimler yüzünden ortaya çıkıyor.4- Konu Sıkıntıları
Türk dizileri her zaman “güzel bir fikir” ile çıkıyor yola, güzel bir hikaye ile değil. Sanırım “şu şekilde başlayalım da tutulursa gerisi gelir zaten” mantığıyla başlanıyor. Dolayısıyla dizi tuttuğu taktirde, 2. sezondan sonra başlangıç konusu tükeniyor. Bir de ilk maddede de belirttiğim üzere, bölüm sürelerinin uzunluğu da ekleniyor buna ve ondan sonra yazarlar başlıyor saçmalamaya… Hamilelikler, tecavüzler, trafik kazaları, kanser ve benzeri ölümcül hastalıklar, kimin eli kimin cebinde belli olmayan ilişki bulmacaları Türk dizilerinin olmazsa olmazlarından maalesef. Hal böyle olunca, diziler gerçekçiliğini yitiriyor ve “Bir kişinin başına daha fazla ne gelebilir yahu?” dedirtiyor insanlara. Küçük Kadınlar dizisinde hemen hemen tüm kız kardeşlere tecavüz edildiğini ve Kavak Yelleri’nde de ilişki bakımından tüm ikili kombinasyonların gerçekleştiğini hatırlatmakta fayda var.
5- Gerçekçilik Yokluğu
Tabii, tüm dizilerin gerçekçi olması gerekmiyor. İnsanları aptal yerine koymadıktan sonra…Türk dizilerinde ne kadar fakir olursa olsun herkes ulaşımını taksilerle sağlıyor; istanbul’da bile… normal şartlarda 2-3 saatte alınabilecek yollar 2-3 dakikada alınıyor. lise öğrencisi rolünde 30-35 yaşında kazık kadar sakallı adamlar oynuyor; tam bu noktada emre altuğ’un lise defteri adlı dizide lise öğrencisi rolünde oynadığını hatırlatmakta fayda var! öss gibi bir gerçek varken, nedense öğrenciler mafya ile falan uğraşıyorlar. fakir ama gururlu genç bir iş bulur bulmaz site içinde dubleks evde oturmaya başlıyor (maaş bordrosunu görmek istiyoruz). bu liste daha çok uzatılabilir. Maalesef Türk dizileri, bu ve benzeri gerçek dışı olaylarla dolu…6- İzleyici Kitlesi
Maalesef izleyici kitlesinin tutumu da oldukça önemli. Zira yapımcılar nabza göre şerbet veriyorlar. Eğer izleyici iyi yapımı kötü yapımdan ayırt etmez ve tepkisini ortaya koymazsa birbirinin aynı diziler çekilmeye devam edecek. Biz bu dizilere prim yaptırıyoruz ki onlar da çekiyor!Sizin de fikirlerinizle bu listenin genişletilebileceğini düşünüyorum…
yorumlar
tabiki birde bütçe var…asıl sebep bu aslında…orta reytingli bir amerikan dizisi bölüm başına 8 milyon dolara mal olurken yüksek reyting rekorları kıran bir türk dizisi 1 milyon tl ye mal oluyor…aynı şey türk sineması içinde geçerli…
dizilerin sürelerinin kısalması halinde kalitenin iki katından daha fazlasına çıkacağı görüşündeyim. bazı dizilerin ilk bölümleri, sürenin uzunluğuna rağmen, gayet kaliteli çekiliyor. bu da demek oluyor ki aslında elde güzel bir malzeme var, fakat ne yazık ki bu ilk bölümlerde kullanılıp elde bir şey kalmıyor. süreler kısaltığında bu eldeki malzeme bölümlere daha güzel yayılabilir görüşündeyim.
benim yakındığım diğer bir konu ise oyunculara yapılan dublajlar. dizinin yapay olmasına neden oluyor.
Ben de henüz beni yabancı diziler gibi ekrana kilitleyen bir türk dizisi göremedim yakın zamanda. Eskiden izlerdim çünkü alternatiflerim yoktu. Düşünün 10-15 yıl önce hangi yabancı diziyi nerede altyazıyla izleyebiliyorduk ki? İnternet yavaştı kanal alternatifi yoktu (belki Cine 5). Şimdi kendi izleyeceklerimi internetten bulup seçiyorum ama televizyona baktığımda da gerçekten iç sıkıcı diziler (özellikle dram) görüyorum. Komedilerimiz biraz daha çekilebilir ama yine de orijinal bir fikir yok. Ya yabancı uyarlamalar ya da eski moda diziler (Akasya Durağı = Çiçek Taksi vs.) Sinema dergisinde okuduğum bir yazıda Türk dizilerinde şimdi gördüğümüz şeyleri Amerikalılar 40 yıl önce görmüşlerdi. Günümüzde çekilen yabancı dizilerin bu kadar yaratıcı ve parlak fikirlerle olmaları televizyonculuğun uzun geçmişi ve deneyimiyle alakalı diyordu. Okuduktan sonra düşünüp bu fikre katılmıştım. Sanırım bizim televizyoncuların da emekleme döneminden kalkıp yürümeye başlaması biraz daha zaman alacak. Biz de alternatiflere kaçmaya devam edeceğiz.
süre uzunluğu sonradan izlenmesine de engel oluyor. beğendiğiniz bir diziyi birkaç bölüm kaçırdığınızda onları indirip izleyemiyorsunuz. ben sıkılıyorum, uğraşacak bir şeyler arıyorum onunla beraber çünkü 1,5 saatlik bölümün en fazla 15 dakikası kayda değer bir şeyler anlatıyor, gerisi boş.
bütçe konusuna pek katılmıyorum. maliyetin büyük kısmı kullanılan çekim yöntemlerine gidiyor. biz onlardan mükemmel efektler filan da beklemiyoruz. güzel senaryo, iyi bir oyunculuk yeterli bence fakat oyuncuları tiyatrolardan, konservatuarlardan seçeceklerine gidip podyumlardan seçtikleri için oyunculara verilen paralar da boşa gidiyor. İyi bir tiyatro oyuncusu 1 birim alacaksa güzellik yarışması 1.si 3 birim istiyor.
oyuncu olmayanların dizilerde oynamalarının başarısızlık sebebi görmüyorum, zira bana göre tepkisiz donuk bakışlı halit ergenç’ten daha iyi performans sağlamıştır kıvanç tatlıtuğ veya gönülçelen de tuba büyüküstün adlı oyuncunun çizdiği roman kızı tiplemesinden yüz kat daha doğaldı çağla şikelin cennet mahallesindeki oynadığı rol. diğer konulara katılıyorum, diziler tutsun sonra iyice saçmalanıyor.
yabancı dizileri izliyorum yerli dizim 2 veya 3 tür baktığım gerçekten adamlar işlerini iyi yapıyorlar. ama bizim yapımcılar sanırım şöyle düşünüyorlar şunu, şunu birde şunu bir arada oynatırsak mutlaka tutar. bazen nerede gereksiz insan var toplayıp dizi çekiyorlar , bazen de en tecrübeli oyuncuları topluyorlar sonuç yine de başarısız.oyuncular kadar senaryo da önemli.
birde mantık hataları var.izleyicinin hem takip etmesini isteyip hem daha önce olan bi olayı olmamış gibi gösteriyorlar.özellikle bunlardan kurtlarvadisinde çok fazlasıyle mevcut
benim için gerçekçilik ve oyuncu sıkıntısı artık takılmayacak durm oldu çünkü göre göre alıştım ama resmen bu yolda iki şeye takığım işte…
1)benim için en büyük sorun şu zaman problemi. yabancıların normal düşünelim 2 bölüme sığdıracaklarını biz bir bölüme sığdırıyoruz ki yukardaki yazıyı da düşünürsek insanın içi bir süre sonra bayılıyor artık. zaten birkaçı hariç çevir çevir aynı şeyleri işliyorlar insanı türk dizisi izlemekten soğutuyorlar.
2)izleyici kitlesine de az takık değilim. e malum her şey reyting..adamlar çoğunlukla parasına bakıyor,reyting varsa para geliyor bu nedenle işi devam ediyor. her şey reklam olunca da böyle bir tablo çıkıyor ortaya. bizim millet birazcık akıllansa belki bu durumda olunmaz.
3)senaryo:widfara iyi yazmış aynı konular detaylar.. sürekli herkesin başına aynı dertler geliyor bu da aynışama oluyor millet dizlerden sıkılıyor o zaman tabiki. bizim senaristlerin çoğunda ciddi bir konu sıkıntısı var. çoğu zaman uyarlamaya kaçılıyor işte. güzel işler yok mu tabi ki var ama bu işi yapanların da biraz akıllanması lazım..
sonuç olarak pek ümidim yok ama umarım birazcık da olsa değişme olur diyorum
Birde reklam sıkıntısı var tabiki de. Dizi bitmeden 2dk önce reklam girer, başlar dizi biter ve reklam girer. Birde her dizi başında bir önceki bölümün özet olarak sunulması da ayrı bir iticilik unsuru.
@widfara,yazı için teşekkürler. Yukarıda yazdığın nedenlerden dolayı çok uzun zamandır yerli dizi izlemiyorum,eğerki bir gün olurda dizi süreleri 45-50 dakika olursa belki o zaman yine tv karşısına geçerde bir şeyler izlerim ama bu durumda 1 saat abuk bir yerli dizi izleyeceğime 2 bölüm beni yormayan içinde bin tane mantık hatasının olmadığı yabancı dizi izlerim daha iyi.
Gerçi konu sadece dizilerin uzunluğuda değil,öyle senaryolar yazılıyorki insan oturup onu izlese kesin ruh hastası falan olur. Bazen gerçekten hayretlere düşüyorum. Anlamadığım güya biz Avrupalılardan Amerikalılardan daha mazbut,gelenek ve göreneklerine daha bağlı,daha saygılı bir toplumuz. Ama tvde oynatılan dizilerde maşallah kardeşler birbirlerinin kocasıyla,sevgilisiyle oluyor,aldatma zaten almış başını gitmiş,evlilik dışı ilişkiler diz boyu,hemen herkes birbirinin kuyusunu kazıyor….bu örnekler yaz yaz bitmez. Tv’de oynayan 50 dizi varsa 30 tanesinin içeriğinde hep saydığım örnekler var. Bu diziler insanlara ne veriyor ne öğretiyor ya da nasıl eğlendiriyor anlamış değilim. Bir de bizim dizilerimizin olmazsa olmazı mutlaka AŞK‘tır. Polisiye dizi çekerler ama laftadır çünkü konu yine döner dolaşır aşka gelir,hastane dizisi çekerler yine aynı şey olur,sanki işlenecek başka konu yok durmadan yazılan tek şey imkansız aşklar…
Bu döngüyü kıracak bir babayiğit çıkarsa ne ala, yoksa bu dizilerin kolay kolay ekranı bırakacağı falan yok malesef.
pek çok yanlış tespit ile dolu bir yazı. en yanlışı da şu heralde; “ortalama Türk TV izleyicisinden başka bir kitleye seslenemiyor”. Kim bu ortalama Türk tv kitlesi? Herkes kendi kafasına göre ortalama bir kitle uyduruyor. Yani bu diziler bu ülkede en çok izlenen, en büyük kitlelere ulaşan şeylerse ve bunların ulaştığı kitle ortalama kitle değilse, bu kitle kim?
Diğer taraftan ben “bu kitleye daha iyi şeyler sunulsa izlerler” konusunda da emin olamıyorum. cnbc-e gibi kaliteli dizileri sunan kanallar da var ve türk dizilerinin kitlesi tarafından pek izlenmiyor nedense.
Bence sadece bu konuda değil, memleketteki bir çok yanlış tespitin temelinde bu “herkes benim gibi” algısı var.
Diğer yanlış tespitler;
Sürenin uzun olması arz talep meselesi, hatta insanlar okadar memnunlarki bu durumdan diziden önce 1 saat de geçen haftanın özetini ziliyorlar.
Kitap konsepti iyi tuttu, iyi eğitim alamımış halkımız olayı bir nevi kültür aktivitesi gibi görür oldu. İlk örneği Yaprak Dökümüydü yamulmuyorsam. Görüldüğü gibi daha bilinen örnekler çıkarmış ki, ilki karıştırılır olmuş. Yani “kopyasının kötüsü” söylemi pek doğru değil gibi..
Bu sektörün en iyi yanı oyuncu yetiştirmesidir. Bitmiş bir yeşil çamdan sonra oyuncu yokken memlekette, bu dizilerin bulduğu “tecrübeli bir oyuncunun yanına bir tane çömez koy” formülü çok iyi tutmuştur. Kendi insanlarını yetiştirmişlerdir. Bunların arasında mantarları olsa da çok iyi oyuncular da çıkmaktadır.,
Geçen sene ekrandaki dizilerden 8-9 tanesi arkadaşının/kardeşinin sevgilisini götürmek üzerineydi. İlginç ama demek ki bizim milletimiz bu konularla ilgileniyor. Bir de biz sosyal bir milletiz, bu şimdinin hikayesi değil yüzlerce yıllık terane. bizim için olay “ilişkiler” o yüzden sinemamız da, dizilerimiz de hep bunun üzerine kurulu. Pek bilim eylemi olmayan, insanlarına bu konuda eğitim veremeyen, çok bir icadı veya bu yönlenlerde tutkusu/hedefi/eğilimi olmayan bir millet’in bilim kurgu ile ilgilenmemesi, bu alanda diziler/filmler üretememesi, üretse dahi sınırlı bir kitle dışında ilgi çekmemesi gayet normal bence. Bilimkurgu sadece bir örnek tabi, diğer konular için de illaki benzeri açıklamalar vardır.
Yorumlar arasındaki amerikan dizilerinin 8 milyon, türk dizilerinin 1 milyon olması ile ilgili tespite gelince; 1 milyon süper bir rakam bence, Türkiyede 1 milyon’a amerikada 8 milyona yapılan işe çok yakın şeyler yapabilirsiniz bence.
Kendi görüşüme gelince, Türk dizileri berbatlar. Ancak bu ülkenin oldukça kalabalık bir kesimini mutlu ediyorlar ve ticari açıdan çok başarılar. (Ayrıca ortadoğu ve yakın coğrafyada deli gibi izleniyorlar). Dizileri izleyen mass kitlenin profili değişmeden diziler de çok değişmez. O profilin değişmesi de eğlence sektörüyle değil, devlet politikası, eğitim vs gibi pek çok şeyle alakalı. Buna rağmen bu coğrafyanın insanının gündemini, ilgilendiği konuları ve kendi popüler kültürünü takip etme adına mümkün olduğunca türk dizilerini izlemeye çalışıyorum.
* ilk önce bu yazı için widfara ya teşekkürü bir borç biliyorum:))) çok gsl bi konuya değinmiş yukardaki yazıya sonuna kadar katılıyorum…* Ben kendimi bildim bileli konusu olark orjinallikten yana, mantıken akla yatkın, kısa süreli ama akıcı, saçma sapan eklentilerden arındırılmış fazla dizi görmedim (7 Numara dışında küçüklüğümden beri şu dizi hariç içinde aşkı barındırdığı halde özündeki komediyi aşkın önüne geçirip aşkı biraz daha arka planda tutan ve milleti güldürebilen dizi bulamadım, ve Tv deki kaçırmadığım tek dizidir kendisi bunn dışnda başka bi diziyi sonuna kadar takip edemedim hiç:/ tvlerde izlediklerimz dizilerin hepsinin biryerden alıntı yda bşka bi türk dizisnn devamı oldğunu gördüm… Ben bu diziyi izlerkn biryerden alıntı veya bi bşka dizinn devamı niteliğnde olduğunu dha biryerden duymadım eğer yanlış biliyorsam düzeltin lütfen…)* Ayrıca dizilerin uzun olmasıyla ilgili şunuda sölemek bence doğru olacaktır ki, türk tv lerinde gösterilen dizilerdeki dövüş sahneleri öncesi 1 saat kamera dönüşlerini, yolda para bulması yda piyango tutturması gbi sebeplerley karşısında hemn transa geçip bi saat saçma sapan zengin olduklarını gördükleri rüyalarını göstermelerini(nerdeyse her bölümde karşımıza gelir bu olay), iki sevgilinin buluşması anında arkadan fon müziği verip bi saat sevgililer etrafnda dönmelerini(yüzyıllardır birbirlerini görmemişler gibi), çözebilmiş değilim:/ bu sahneleri çıkarttığımız zaman film kesin yarıya iner milletin canını sıkmaz gibime geliyor(örn: Adanalı, Akasya durağı, Ve diğerleri….)* bu konulara az dikkat etseler belki bi nebze daha millette izleme zevki oluşturabileceklerini düşünüyorum… saygılar :)))
Herkes dizlierin uzunluğundan şikayetçi. Oyuncular, yapımcılar, izleyiciler. Herkesde birbirini suçladı. Bu konu çok tartışıldı. İşin aslı tamamen duygusal(!) TV Kanalları pahalı dizilieri finanse etmek için fazladan reklam kuşağı koydular, diziler uzadı. Eğer oyuncular, yapımcılar ve tabiiki TV kanalları kazanacakları milyonlardan biraz fedakarlık yaparlarsa daha az reklamla dizi döner dizide kısalır. Ya da reklam verenler beğenilen dizilere saniye başına daha çok verecek…
Sonuçta bunlar değişmeyeceği için TÜrk dizi sektörü kendini yiyip bitirecek, eskiden yeşilçamın yaptığı gibi…
Haksızlık yapmayalım! Çok iyi Türk Dizileri de var…
Hele eski diziler… Özellikle mahalle dizileri.
Son zamanlardarda yapılmış en orjinal dizi formatı da “ekmek teknesi” idi. tam o eski mahalle dizileri gibiydi. Ama tam ortasında kahve milleti insanları Herodet cevdeti dinliyordu. Modern icad TV dizisi kurmacası duruyor, geleneksel meddah başlıyordu. Bu dünyada bir ilk olmalı. Ama Türk halkı bu formata hemen alıştı, çok da sevdi. Başarılı karikatürist-senarist ve oyuncu Hasan Kaçan’ın yeni dizisi Halil İbrahim Sofrası TRT 1’de başlıyor. Bakalım yine hangi mahallenin hikayesini anlatacak?
katılıyorm eskilerden kalma çok süper dizilerimiz var dediğin gibi ekmek teknesi yada 7 numara… zaten yukarda tartışılan tv dizileri hep yeni dizilerden izleyiciye gına gelmesi sonucu açılan gsl bi bölüm oldğunu düşünüyorum :DD
“Yerli dizi yersiz uzun” eylemi önemli bu açıdan…
Bence tek sorun bölüm sürelerinin ve sezon bölümlerinin uzunluğu. ABD’de bir sezon 45 dakikadan 20 bölüm sürerken, türkiyede 80 dakikadan 40 bölüm sürüyor. Bu da bir sezonda yaklaşık4 sezon izliyoruz anlamına geliyor. zaten alınan en büyük şikayet de “2. ve 3. sezonlar artık kabak tadı veriyor” oluyor. nasıl vermesin senaryo doldurmak da biyere kadar.