Günahkar Ruhların Şehri: Mob City | İnceleme
4 yorum Emir Han 15 Aralık 2013 11:32
Gangsterler, mafyalar, suç örgütleri… İnsanların adını duyduğu anda bir adım geriye kaçabileceği, yasadışı işleri kendilerine hobi edinmiş pek çok sadist insanlardan oluşan afili çeteler. İçki Yasağı Dönemi’nde ABD’de ortaya çıkan “gangsterlik, durdurulamaz bir güç haline gelmiştir. Toplum yapısını ve kültürünü olumsuz yönde etkileyen ayrışmalara neden olan bu durum, geçmişte görüldüğü gibi günümüzde de halen süre gelmektedir. Gangsterliğin durdurulamaz yükselişindeki en büyük neden de her kesimden insanlarla anlaşmayı başarabilmesi, “satın alabilmesi”.
Bu bahsettiğimiz kesimlerden en önemlileri de polisler. Dolgun bir ek gelir amacıyla gansterlerle birlikte çalışmayı alışkanlık haline getirmiş insanlar. TNT’nin de Aralık ayı dizilerinden biri olan “Mob City“‘de bu tür polislerin ve gangsterlerin mücadelesi anlatılmakta. Yayınlanan ilk iki bölümüyle aynı anda prömiyer bölümü yayınlanan dizinin merak uyandıran bir konusu var. Ancak bu merak uyandırma ögesi herkeste aynı etkiyi bırakmış mı? Reytingler ne alemde? Hepsi ve daha fazlası bu incelemede..
The Green Mile, Frankenstein ve The Majestic gibi filmlerin yönetmenliğini ve aynı zamanda yapımcılığını üstlenmiş olan Frank Darabont, en son AMC’nin The Walking Dead‘in de yer almıştı. 2011’de AMC’nin zombi türü dizisinden kovulduktan sonra kendisine ‘Kafa İzni’ veren Darabont, bu yıl yeniden dizi işine dönüp bizlere L.A. Noir adlı kitaptan uyarlanan Mob City’yi beğenilerimize sundu.
Jon Bernthal ve Jeffrey DeMunn‘ı ekranlara geri döndüren TNT dizisi ‘Mob City’, 1940’lı yıllarda geçen bir gangster/polis draması. TNT’den alışık olmadığımız bir türde olan dizide, tanıdık birçok yüzü görebilirsiniz. Simon Pegg‘ten tutun da Neal McDonough‘a kadar birçok oyuncu Mob City’de. Mob City, Los Angeles Polis Teşkilatı’nın yıllardan beri bitmek bilmeyen gansgsterlerle olan mücadelesini anlatan en iyi yapımlardan biri gözüküyor.İlerleyen bölümlerde durum ne olur, izleyip göreceğiz. Yeri geldiğinde olayları basite indirgeyip izleyiciyi sıkabilen, yeri geldiğinde ise farklı boyutlardan idraklerimize seslenip ilgimizi çekebilen bir dizi.
Caz ezgiler eşliğinde, esrarengiz havasını koruma garantisi verebilen Mob City’nin değişik bir tarzı olduğu şüphesiz. Ancak insanların da sadece Caz için diziyi izleyecek halleri yok. İyi bir kurgu da şart. Reytinglerin düşük olma nedeni (0.6-0.9 civarı), iki bölüm peş peşe yayınlanması olarak gösteriliyor. Fakat bir yerde dizi kaliteliyse, akıl ve mantıkla örülü sağlam ve enerjik bir kurgusu varsa, ister iki bölüm peş peşe yayınlayın ister beş bölüm fark etmez. Dizi, ele aldığı konuyu layıkı ile yansıtıyorsa her şey mümkündür.
Dizide, POLİSLER ve GANGSTERLER olmak üzere iki kutba ayrılan bir kesim olmasına rağmen, polis teşkilatının lideri William Parker ile L.A.’in suç dünyasının kralı Yahudi asıllı Mickey Cohen arasında da bir rekabet var.
William Parker, küçüklüğünden beri polisler arasındaki yozlaşmayı fark eden ve bunu büyüyünce yok etmeyi planlayan, “gerçek polisliği” geri döndürmeyi amaçlayan bir vatansever. Geçmişte, yani acemilik yıllarında herkes tarafından takma adlar takılıp alay edilse bile cesur ve gözüpek oluşu ile insanların takdirini kazanmış bir kişiliktir. Genç yaşında bir görev sırasında polis arkadaşları tarafından yem olarak rehine alan bir katilin yanına gönderilmiştir. Bu ilginç hamlenin ardından rehine alınanların hayatını kurtarmış ve katili adalete teslim etmiştir. Bu olay dilden dile Parker’ın daha da ünlenip yavaş ancak emin adımlarla teşkilatın başına geçmesine neden olmuştur.
Mickey Cohen ise başından beri bir gangster. Neredeyse anne karnındayken bile bir gangsterdi diyebileceğimiz biri olan Cohen, dolandırıcılıktan, kokain satıcılığından, kiralık katil tutma organizasyonlarından çok iyi anlayan biri. Bu sadistik aktivitelerin dışında zamanında boksörlük de yapmış olan Cohen, dizinin baş gangster patronu. Gerçek hayattan alınan bu karakterlerin diziyi renklendirdiği kesin.
Bütün bunların dışında, her şeyin ortasında olmayı, nötr kalmayı tercih eden bir adam da var. Bu adamı bazıları The Walking Dead’teki bizi bezdirmiş olan Shane karakterinden, bazıları da Snitch filminden Daniel James rolüyle tanıyabilir. Dizinin yaratıcısı ile sıkı dost olan Jon Bernthal, Darabont’ın yeni projesinde de başrol oyuncularından biri. Dizide Joe Teague rolünde olan Bernthal, işini layığıyla yapan, herkese eşit şekilde davranan, katillerin, tecavüzcülerin ve hırsızların gördüğü yerde işlerini bitiren “gerçek bir polis”. Ta ki dizinin ilk bölümünün yarısına kadar…
Joe Teague, dıştan dedektif gibi görünse de mafyaya hizmet eden bir memur. Amacının halen ne olduğu belli olmayan Teague, daha prömiyer bölümünde takas işinde ortalığı birbirine karıştıran bir karakter. Eski denizci olan Teague, eski asker arkadaşı sayesinde bir nevi gangster dünyasına adım atıyor ve Teague’nun içine girdiği yepyeni bir yaşamda, yani MAFYA’nın acımasız dünyasında yepyeni bir sayfa daha açılıyor.
Herkesin Mob City’nin iki bölüm üst üste prömiyerini yayınlamasından dolayı şikayet etmesine rağmen, şu da bir gerçek ki Amerikan izleyicileri elindekinin kıymetini bence hiç bilemeyebiliyorlar. Bir yerde onlar da haklı. Ülkenizde Mad Men, Homeland, Game of Thrones gibi diziler yayınlanırken reyting düşüklüğünden bezmiş bir kanalın acemi dizisini mi izlersiniz, yoksa Emmy ödüllerini kapış kapış götüren dizileri mi seyredersiniz?
Gerçekler acıdır. Bu da Mob City’nin şu anki seviyesine göre kaçınılmaz bir gerçek. Fakat yine de suç tamamıyla dizide değil. Amerikan izleyicileri daha düşük çaplı, farklı kanalların, farklı dizilerine de hak tanımalılar. Mob City, yeni çıkış yapmış bir seri. Şu an 6 bölümlük ilk sezonunun bitmesine iki bölüm kaldı. Ne olacağı bilinmez. Ancak yine de bir şansı daha -2.sezon onayı gibi- hak ediyor.
Şahsen senaryo gelecek vaad eden, biraz daha üstünde durulsa iyi bir iş çıkarılabilecek nitelikte. Oyuncularda belli bir kapasite var. Ama onlar da 1940’lı çağları bir yere kadar gerçekçi yansıtabiliyorlar. Fakat bazı oyuncular var ki dizide çığır açan cinsten. Özellikle The Walking Dead’ten tanıdığımız Shane rolündeki Jon Bernthal bu dizide kendini aşmış. Zaten ses tonuyla, duruşuyla polis/mafya rolüne gayet iyi yakışıyor. Bu rol resmen Bernthal için biçilmiş bir kaftan. Son olarak:
Mob City fragmanı:
http://www.youtube.com/watch?v=6Ut04TPYnZE
yorumlar
Basroldeki oyuncuya walking dead ten beri uyuz oldugum icin o on yargiyla gecen sene haberleri geldiginden beri zerre ilgi duymadigim bir dizi kendisi.
Ayrica afis ne alaka demeden gecemedim. Mafya polisler falan derken ponpon kiz gibi afis.
Eline saglik emirhan.
Şu an 6 bölümlük ilk sezonunun bitmesine üç bölüm kaldı. Ne olacağı bilinmez. Ancak yine de bir şansı daha -2.sezon onayı gibi- hak ediyor. demişsiniz ama burada hata var. Dizi 6 bölümden oluşuyor ve her hafta 2 bölüm peş peşe yayınlanarak ilk sezonunu bu hafta tamamlayacak. Yani 3. ve 4. bölümü geçen perşembe yayınlandı, dizi bu hafta 5. ve 6. bölümüyle ilk sezonunu kapatacak, kısaca 3 değil bitmesine 2 bölüm kaldı.
Reytinglerine gelince ilk iki bölümü 0.6 ile açmıştı ama ikinci hafta 0.4’e düşmüş, iyi gitmiyor yani ilk sezon sezonunda devamı gelmeyebilir. Ama 5 ve 6. bölümün de reytingini görmek lazım bir şey diyebilmek için.
Ben diziyi mutlaka seyredeceğim ama ilk sezonu tamamlamasını bekliyorum. Muhtemelen bir haftasonu 6 bölümü de izleyip işi bitireceğim, Frank Darabont’u ve yaptığı işleri oldukça seviyorum ben, eline sağlık @emirhan…
@alperen4700 Tam hatırlamıyorum ama o 2-3 karışıklığı tamamıyla benden de kaynaklanıyor olabilir.
Bu diziyi Satellite Awards’ta Mini Dizi olarak göstermişler. Pardon da bunun neresi mini? Downton Abbey gibi ithalat ürünü falan da değil. Bir ara The River’dı sanırım, onda da böyle bir şey olmuştu sanki…
(Ara ara denir ya 5 az geliyor, Oscar gibi 8-10 tane aday gösterilsin şu törenlerde diye, bunda yapmışlar yapmasına da bu da benim bünyeye fazla kalabalık geldi.)