Sex and the City — tanıtım
61 yorum rpdi 14 Mart 2014 14:22
HBO her daim kalitesini konuşturan bir kanaldı. İşte yayınlandığı dönem 90’ların sonuna ve 2000’lerin başına denk gelen Sex and the City de o zamana göre çok farklı, modern, cesur ve izleyen herkesin aklını başından almış bir işti. Günümüzde de birçok dizide ondan esintiler görmekteyiz.
Bu diziyi duymayan elbette yoktur; ama tanımayan ve haliyle Carrie ile arkadaşlarının dünyasına girmeyen birçok kişi vardır muhakkak. E öyleyse bakın bakalım bu dünya ilginizi çekecek mi?
HAKKINDA
Sex and the City 1998-2004 yılları arasında, 6 sezon-94 bölüm sürdü. Daha sonra bunları 2008 ve 2010 yıllarında 2 sinema filmi takip etti.
Candace Bushnell‘in aynı adlı kitabından uyarlanan dizinin yaratıcısı Darren Star. Melrose Place, Baverly Hills, 90210 gibi dizilerle ekranda kendini ispatlamış ismimiz, dizinin ilk 3 sezonu boyunca yürütücülüğünü de yaptı. Daha sonra Sex and the City’nin mutfağında birtakım değişiklikler oldu ve Darren Star da diziyi bırakanlardan biriydi. 4. sezondan itibaren yerini daha önce pek ismi duyulmayan, şimdilerde 2 Broke Girls‘ün yürütücülerinden biri olan Michael Patrick King‘e devretti.
KONU
“Kadınlar, New York’a modayı ve aşkı bulmaya gelir.” diyor Carrie. Dizide de New York’a zamanında bunun için gelmiş, iş hayatlarında çoktan iyi bir noktaya ulaşmış, ekonomik anlamda da iyi durumdaki üçü 30’larında, biri 40’larında, 4 bekar kadının bunları arayışlarına odaklanıyoruz. Bu 4 kadın arkadaştan da öte bir aile gibi. Hayatlarına dair her şeyi hiç çekinmeden birbirleriyle paylaşan, sık sık romantizm ve cinsellikle ilgili samimi sohbetlere ve tartışmalara girebilen, çok yakın bir arkadaş grubundan bahsediyoruz.
Dizinin en merkezindeki Carrie Bradshaw bir yazar. Kurgusal bir gazete The New York Star’da “Seks ve Şehir” başlığı adı altında aşk, ilişkiler ve seks üzerine her hafta çıkan köşe yazıları yazıyor. Burada bahsettiği şeylere de ilham olan hem kendinin hem de bu çok yakın arkadaşları Miranda Hobbes, Charlotte York ve Samantha Jones’un yaşamları.
Dizüstü bilgisayarının başına geçip yazısını yazmaya giriştiği zaman sürekli iç seslerini duyuyoruz ve bu sayede hem dizinin anlatıcılığını üstlenmiş oluyor, hem de kendisinin bu monologları sayesinde olaylara iyice giriyoruz.
Her bölümde Carrie’nin o hafta yazısına verdiği başlığın konusuna değiniliyor.
KADRO VE KARAKTERLER
Carrie Bradshaw (Sarah Jessica Parker)
Carrie, hem dizinin en merkezindeki karakter, hem de dizinin anlatıcısı. Tam bir New York kızı ve bu şehre adeta aşkla bağlı biri. Evliliğe çok sıcak bakmasa da iyi bir romantik ilişkinin peşinde. Yani kadın-erkek ilişkilerini sadece seksten ibaret görmeyen, gayet duygusal bir kadın. Tabii kararsızlıkları ve istikrarsızlıkları da var. Bu yüzden doğru kişiyi bulma ve elinde tutma konusunda zorlanıyor.
Bir parti kızı olan Carrie’nin en bilinen bir diğer özelliği modaya olan tutkusu. Özellikle söz konusu ayakkabılar olduğunda kendini kaybeden Carrie, şehrin moda öncülerinden biri. Bir diğer tutkusu da sigara. Kendinin sigara içmesiyle bir sorunu olmasa da, “Sigara içmek beni ben yapan şeylerden biri.” dese de çevresi bu konuda ona destek olmuyor.
Carrie, sürekli iç sesini duyduğumuz için çoğu zaman daha iyi anladığımız, bağ kurduğumuz ve kendimizle bütünleştirdiğimiz bir karakter oluyor ister istemez.
Karakteri Sarah Jessica Parker canlandırıyor.
Samantha Jones (Kim Catrall)
Bir halkla ilişkiler şirketinin patronu olan ve bu sayede geniş bir çevre edinen Samantha, ekibin en eğlenceli ve en matrak üyesi. Diğer kızların içinde daha yaşlı olmasına rağmen (Dizide diğer üçlü 30’lu yaşlarındayken Samantha 40’larında) en dinamiği, en şehvetlisi ve en çekicisi diyebiliriz. Hayatında en öncelik verdiği şey seks hayatı. Bağlanmaktan kaçan ve tek gecelik ilişkilerin kadını olan Samantha, dolayısıyla gruptaki en renkli seks hayatına sahip kişi oluyor. Hiçbir şeyi denemekten geri durmuyor.
Samantha fazla açık sözlü ve öz güveni olan bir kadın. Ağzına geleni asla içinde tutmayan, biraz sonra ne yapacağını asla kestiremeyeceğiniz, çok doğal, kısacası acayip deli dolu bir kadın.
Karakteri Kim Catrall canlandırıyor.
Miranda Hobbes (Cynthia Nixon)
Miranda işinde başarılı bir avukat. O da bağlanmaktan kaçan ve seks üzerine dayalı ilişkiler yaşamaktan yana biri. Sadece kariyerine odaklanmak istiyor ve uzun süreli ilişkilere alaycı bir tavır takınıyor. Yalnız içten içe aslında isteğinin bu olmadığının da farkında da olan , gayet duygusal ve kırılgan bir kadın.
Karakteri Cynthia Nixon canlandırıyor.
Charlotte York (Kristin Davis)
Bir sanat galerisini işleten Charlotte, çok duygusal ve romantik. Saflığın ve iyi niyetin TV’deki karşılığı olabilecek cinsten biri; tabii takıldığı insanlar Carrie, Samantha ve Miranda olunca bu ‘tam olarak’ mümkün olamıyor. Yine de sohbetleri sırasında tek yüzü kızaran ve onlar kadar rahat olamayan, her zaman tek eşliliği ve gerçek aşkı destekleyen biri. Kusursuz bir evliliğin ve mutlu bir aile hayatının peşinde.
Karakteri Kristin Davis canlandırıyor.
Diziden çok çeşitli konuk oyuncular geçiyor. Üstelik şu anda da hala o günlerdeki formlarından bir şey kaybetmeyen ve hepsi hala taş gibi olan 4 oyuncumuzun aksine bugünkünden oldukça farklı ve tanınmaz halde olan isimler. Şuradan bu isimleri görebilirsiniz; ama yine de izlerken görüp şaşırmanız önerilir.
Yine diziye ilerleyen bölümlerde ve sezonlarda katılan önemli karakterlerimiz mevcut; fakat ispiyon etmemek adına değinemiyorum. Mesela bir Mr. Big’i herkes duymuştur ama daha sonradan diziye dahil olduğu için yazıda yer almıyor.
NOTLAR
Bir yaz dizisi olarak yayınlanan Sex and the City’nin 6 sezonu ve 2 filmi var elimizde. Bölüm süreleri ilk 3 sezon 24-25 dakika sürerken, son 3 sezonda ise 29-30 dakika civarı sürmekte. Sezonların bölüm sayıları ise 12 – 18- 18 – 18 – 8 – 20 şeklinde.
Yine yazının başında değindiğim bir diğer konu yürütücü değişikliğine gelelim. Dizinin Darren Star’dan Michael Patrick King’e geçişi 4. sezon itibariyle oluyor. Bunun beraberinde dizinin yazar ve yönetmen kadrosunda da ciddi değişiklikler oluyor. Bunun sonucunda da dizi komedisi ağırlıklı bir komedi-drama dizisiyken bu sefer draması ağırlıklı bir komedi-drama dizisine dönüşüyor. İlk üç sezon boyunca her daim gülümseten, zaman zaman kahkahalar attıran dizi, son 3 sezonunda şimdiki HBO komedilerine benziyor ve ara ara güldürüyor; bazen de hiç güldürmüyor. Diğer konularda formundan bir şey kaybetmiyor.
SİNEMA FİLMLERİ HAKKINDA
Dizi 2004’te final yaptıktan 4 sene sonra, yani 2008’de, Michael Patrick King’in yazıp yönettiği ilk sinema filmi gösterime girdi. Bıraktığımız yerden 4 yıl sonrasında, yine kızların başından geçenlere, ilişkilerindeki durumlara tanık olduk. Zaten ucu açık olmayan bir final yapmışlardı ama yine de insan “Şimdi ne haldedirler?” diye merak ediyordu ister istemez. Bu konuda da izleyicisini gayet memnun etti. Genel anlamda iyi bir romantik komedi filmi olarak eleştirmenlerden de geçer not aldı.
2. film ise 2010’da meraklılarıyla buluştu. Yine Michael Patrick King’in yazıp yönettiği bu filmde ilk filmden 2 yıl sonrasına tanık olduk. Bu sefer biraz daha eğlence ve komedi ağırlıktaydı. Filmin büyük bir kısmı kızların bir tatil gezisinde geçti. Bu tatil de Orta Doğu’daki Abu Dhabi olunca ve buranın gelenekleriyle ilgili birtakım eleştiriler ve espriler yapılınca bazı kesimlerden fena ayar yedi. Eleştirmenler de filmi genel olarak başarısız buldu.
Dizinin hayranları ise her ikisi de 2,5 saate yakın sürelere sahip bu filmler sayesinde adeta yeni bir sezon izlemiş olmanın verdiği hissiyatla hallerinden her türlü memnundu elbette.
2. filmin üzerinden 4 yıl geçti ama 3. bir filmin adı hala geçmiyor.
Öncesini Anlatan Dizi ‘The Carrie Diaries’ Hakkında
2013 yılının başında hayatımıza Carrie’nin gençlik yıllarını ele alan The Carrie Diaries girdi. Dizi, yine Candece Bunshel’in biri aynı adlı, diğeri Summer and the City adındaki iki kitabına dayanıyor.
Sex and the City’de 6 sezon boyunca Carrie’nin gençlik yıllarına çok az değiniliyor, ailesine ise hiç değinilmiyor. Tek bildiğimiz doğuştan New York’lu olmadığı, sonradan buraya geldiği ve kızlarla da burada tanıştığıydı. The Carrie Diaries’te 80’li yıllara gidip bu konulardaki merakımızı gideriyoruz.
Yine de “Sex and the City hayranları buna balıklama atlayacaktır, çok sevecektir.” diyemeyiz. Çünkü bu dizi yapısı gereğince bir gençlik dizisi ve şimdiki nesili öncelik alıyor. Genel olarak da tipik gençlik dizisi konuları çıkıyor karşımıza.
Dizide Sex and the City ile ortak iki karakter var: Biri elbette Carrie, öteki de Samantha.
The Carrie Diaries’in şu ana kadar 13’er bölümden iki sezonu yayınlandı ve muhtemelen 3. sezonu olmayacak. Yine de ucu açık kalmayan finali ile kısa ve güzel bir macera izlemek isteyenlere tavsiyedir. Ayrıntılı tanıtımına şuradan ulaşabilirsiniz.
SON SÖZ
Sex and the City, hem gülmek ve eğlenmek, hem de güzel bir drama dizisi izlemek isteyenlerin başından kesinlikle tatmin olarak kalkacağı bir yapım olur. Kadınların dünyasına dair bu çoktan kült olan yapımı, kadın-erkek fark etmeksizin herkes sevecektir. Başlarsanız makul bölüm süreleri ve dizinin akıcılığı sayesinde bir anda kendinizi 96 bölümü de filmleri de devirmiş bulursunuz.
Tanıtım Filmi
http://www.youtube.com/watch?v=7vDw2pAxKXk
Giriş Jeneriği
Önemli Bağlantılar
Resmi Site | Wikipedia | Wikia | TV.com | Ekşi Sözlük | Fanpop | IMDB
yorumlar
Bi de eğri oturup doğru konuşmak lazım. The Carrie Diaries de çok etkliliydi başlamamda, hatta belki de o olmasa hiç girmezdim. Onun için buradan Josh Schwartz başta olmak üzere o ekibe de teşekkürler ederim.
İlginçtir ki ben Carrie Diaries ile bu diziyi hiç bağdaştırmıyorum.
İkisi çooooook alakasız. “Ana karakterin ismi aynı, o kadar” moduyla izliyorum. O yüzden de bu diziyle olan mantıksızlık çakışmaları umrumda olmuyor. Seviyorum iki diziyi de.
Tavsiye ederken “CD’de azımsanmayacak ölçüde ana hikaye ile tutmayan kısımlar var” diye uyarmak gerek bence Sex and The City müdavimlerini.
Ben de teşekkür edeyim @rpdi, bunca zaman dizi izleyen ben, her yerde konusu esprisi dönen bu dizi aslında merak etsem de hiç araştırmadığımdan 20 küsür dakikalık olduğunu sayende öğrendim ve de doğal olarak üst sıralara çıktı listemde, eline sağlık tanıtım için
The Carrie Dİaires ve Sex and the City’den birkaç küçük ispiyon, hatalarla ilgili.
Bir de 1988’de 22 yaşındaydım demişti, The Carrie Diaries’te 1985’te 16 yaşında. 3 yaş küçültmüşler o kadar.
Bir de 2. filmde kızlarla nasıl tanıştığından bahsetti. Samantha’yla en son bir barda tanıştım dedi. Bar kısmı doğru ama sıralama yanlış.
Başka gerçekten hata bulamadım. Hiç bahsetmediler ki ailesinden ve Castleburry’deki yaşadıklarından. Dizi de zaten aynı yazarın kitabından uyarlanıyor.
“azımsanmayacak ölçüde” derken büyüklük anlamında dedim zaten adet (miktar) olarak değil.
Ben ispiyon içine yazdıklarından ilkinin farkındayım ki bu çok önemli, atlanmaması gereken bir detay bence.
Daha varsa hsparks dökülür zaten. O çok muzdaripti, söyleniyordu.
Ama yine de Sex and The City sevene “CD seversin” demek büyük risk. Dikkatli olmakta fayda var.
Evet evet, yazıda özellikle belirttim zaten. Ben ‘her şeye rağmen’ önce SATC’yi izleseydim, yıllar sonra gelen TCD’i büyük bir nimet olarak görürdüm sanırım.
Sex and the City ve The Carrie Diaries ile ilgili spoiler içerecek şimdi yazacaklarım:
Ya 2.sezonda gelen Samantha neydi Allah aşkına? Cinselliği konusunda rahat olan bir kadınla varoşluğu karıştırdı resmen The CW. Orjinal Samantha’nın kişiliğine asıl sahip olan bir kişi varsa o dizide, Larissa’dır. Bunun haricinde, Samantha’nın 5 sene içerisinde kendi PR şirketini kurması lazım. Ama kendisi barların kapılarında isim listesi taşıyor hala Ben yutmuyorum bu kariyeri. Samantha’dan devam edeyim. Sex and the City’nin bir bölümünde, taklit çanta almak adına yola koyulmuştu sanırsam. Güneş gözlükleriyle filan gitmişti oraya ve utancından yerin dibine girmişti. Sonra da korkup kaçmıştı ve hayatında ilk kez böyle bişiy yaptığını söylemişti Ya da buna benzer bir hikaye vardı ortada. Tam olarak netliklerini hatırlamıyorum. Carrie Diaries’deki Sam, millete çakma saat dağıtıyor.
Onun için bence en güzeli, bu iki diziyi ayrı kabul etmek olacaktır. Böylece benim gibi düşünen seyirciler de zaman zaman sinirken köpürmemiş olurlar
Iki diziyi de hic izlemedim ama bence insanlarin karakterleri degisebilir belki ona yol yapacaklardir ne biliyim ozellikle oyle yazmislardir. Sonucta bunlar suan ergen yetiskinlikteki tavirlarinin bir olmamasi normal degil mi? Ilerde izlersem bakalim fikrim ne olur.
@ozgun14: Tamam değişebilir de biraz da kendin gibi davranırsın. Bambaşka bir insana dönüşmezsin.
Yalnız fakirlik kısmına tam olarak katılmıyorum. Barmenlik yaptığı sırada Carrie ile tanıştığını Sex and the City’den de biliyoruz. Hatta şu The Tomorrow People başlığında Kat Dannigs ve Peyton List’in ergenliğine bakın dediğim bölümde “ben onların yaşında böyle değildim, hiçbir şeye param yetmezdi.” falan demişti.
o kadar güzel yazılmış ki oturup en baştan SATC başlayasım geldi :))
Bu arada ben bu dizi bir iki ay idare eder diyordum ama, boş günde oturup 25 bölüm izledim. En sevdiğim karakterde Miranda ve Samantha oldu.
Yazıyla beni cesaretlendiren @rpdi teşekkür ederim. Daha fazla gecikmemesi iyi olmuş.Miranda’da favori karakterim oldu.
Bu arada Sex and the city edindiğim materyalin içinde bir de extraları çıktı, yeni fark ettim. 3 farklı son var. dizi hakkında oyuncuların yapımcıların konuştuğu videolar var.
O sonlar çok da farklı değil, sonunda yine aynı kapıya çıkıyor. Bu arada filmleri daha izlemedin sanırım, hiç bahsini etmedin. Unutma sakın onları.
İzlemedim ama izleyeceğim boş zamanda ikisini bir anda izlemek istiyorum.
16 yıl önce bugün başlamış macera.
https://twitter.com/CAPAKEK/status/519910409999233024
Evet 2 gün önce ben de okudum, Sarah Jessica Parker da çıtlatmış bir şeyler ama ortada net bir şey yok diye söylemedim. Fingers crossed bekliyorum, netleşsin coşacağım.
Çünkü yarın GQ Türkiye ‘Men of The Year 2015’ ödül töreni var ve kendisi Yılın Uluslararası İkonu Ödülü alacak. Norman Reedus bey de gelip Yılın Uluslararası Starı’nı alacak.
Üçüncü film iptal.
“Sex and the City Follow-Up TV Series” diyorlar. Kadının yeni çıkacak kitabını dizi yapmaya niyetlilermiş.
S01E01
Charlotte’ın randevusu olan adamın pervasız dürüstlüğüne bayıldım.
Bunun 2 sinema filmini de izlemiştim yıllar önce ama dizisine sıra gelmemişti bir türlü. Bugün başladık bakalım. Gazamız mübarek ola!
Filmlerde en çok Samantha’yı severdim; Miranda’yı ise hiç sevmezdim. Dizide de bu durum değişmeyecek gibi görünüyor.
S01E02
Alem kadınsın be Samantha!
S01E03
Kusura bakma Miranda ama öyle olsan her şey anlam kazanırdı kesinlikle.
İlk 3 bölüm itibariyle Miranda’nın Samantha ve Charlotte’ın en az 2 katı süre alıyor olmasından ciddi seviyede rahatsızım bu arada.
S01E04
Timothy Olyphant’ı ‘Boy Toy’ kontenjanından konuk ettik bu bölüm.
Biriken bütün kiremitleri üst üste koyduğumuzda Carrie’nin Mr. Big’in üstünü tamamen çizmesi lazımdı bence bu bölüm.
*Carrie: O olana aynen o deniyor. Güle güle harca.
Bölüm konuğu Carole Davis çok tanıdık geliyor bana ya! 3-4 yerde tek seferlik konuk oyuncu olarak izlemişim muhtemelen ama onlar bu tanıdıklık hissini uyandırmaz. Başka bir oyuncuya çok benziyor galiba bu ama kim?
S01E07
Skipper cidden acınası bir adam ama ya!
S01E08
Charlotte nereden buluyorsun bu takıntılı adamları ya? Hadi Carrie bulsa tamam da …
S01E11
Şu ana kadarki en çok eğlendiğim bölüm buydu bu arada.
S01E12 (Sezon Finali)
Samantha:
S02E04
Genel olarak benzer tarz giyinen ve benzer saç tıraşı olan adamlarla takılıyor bunlar hep. Kırk yılın başında Bradley Cooper gibi birini görünce seviniyorsun ama o da görünüp kaçıyor hemen. (Aktörün TV’deki ilk işiymiş bu arada.)
Cooper dışında Mark Feuerstein vardı ayrıca bu bölüm. Bir de Matthew Morrison yandan gözüktü.
S02E05
Charlotte’ın hikayesinin finali güldürdü.
S02E06
Sürekli olarak weirdo erkek tipleme yaratma eğilimi içerisindeler sanki Miranda ve Carrie çok normal karakterlermiş gibi yüksekten baktırırcasına.
S02E10
Sezonun en renkli bölümüydü muhtemelen.
*Carrie: Kafaya bir şeyi takmayagör … Çekilir dert değilsin cidden.
*Charlotte: Tarif etmesi, kestirmesi zor birisin. Neyi yapacağın ya da yapmayacağın konusunda net düşüncelere kapılamıyor insan.
*Miranda: E, onun öyle olacağı belliydi yani! Zeki geçiniyorsun bir de … Beyin yok o olması gereken yerde. Sadece kırıntılar mevcut.
*Samantha: Senin hiçbir suçun yok tatlım. Manyak hatun mıknatısısın.
*’Entourage’ deyince o ekibi özlediğimi fark ettim. Bir sezonluğuna diriltseler bari bir ara onu da.
S02E11
*Charlotte: Cidden bir fare midir yani sebep?
*Samantha: E, hak ettin sen bunu!
S03E02
*Eskisini getir, yenisini götür.’ fikri güzelmiş.
*Bu adamı hiç beyazlamamış saçlarıyla görmedim ben ve göremeyeceğim muhtemelen. Bizim lisede 16 yaşındayken saçlarının 1/3’ü beyazlayan bir çocuk vardı. Bunun da başlangıç o yaşlara uzanıyor muhtemelen.
Şaka bir yana epey renk katmıştı John Slattery sezonun ilk 2 bölümüne. Biraz daha kalsa hayır demezdim açıkçası.
S03E04
Vayyy, Alanis Morissette miydi o? Nerelere kayboldu şimdi bu hatun ya?
S03E12
Baydın artık be Carrie!
S03E15
Kat Dennings ve Peyton List konuktu bu bölüm. 13 değil ama 14 yaşındaymış ikisi de o sıralar. Hadi List tamam da Dennings’in 14 hali şaşırttı cidden. Dede/Nine tarafından Hollandalı mı acaba bu?
S04E12
Hangisi romantik olmaktan en uzaktı bilemedim ama iyi eğlendim izlerken valla.
S04E15
Eski Samantha’yı özledim ben. Bu Samantha’dan hoşnut değilim kesinlikle.
S04E18 (Sezon Finali)
Charlotte dışındaki üçlüye makul birer final yapmışlar bu bölümde. Son 2-3 bölümün baydığını da hesaba katınca bu bölümün dizinin final bölümü olmasına hayır demezdim açıkçası.
S05E01
SCP çıkmış ve Vera Farmiga gelmiş hissi verdi bir anlığına o saçlar.
Kötü bir bölümle açmış bu arada sezonu ve nedense bu sezondan hiçbir cacık olmayacakmış gibi bir his oluştu içimde.
S05E05
Sezonun ilk bölümünden sonra yaptığım tahminde yanılmadım. Oldukça sıkıcı geçti sezonun ilk yarısı. Bu bölüm ise sezonun eğlenceli geçen ve yeniden bir komedi dizisi izliyormuş gibi hissettiren ilk bölümüydü.
S05E08 (Sezon Finali)
Sezonun 2. yarısı ilk yarısına oranla daha izlenir durumda olsa da kötü bir sezon oldu bence. Önceki sezonlarda otuzlarındaki kadınlar üzerine bir komedi dizisi olan dizi bu sezon kırklarındaki kadınlar üzerine bir drama dizisi hissi verdi. Allahtan 8 bölümdü bu sezon.
Bu sezon o eski kıvamına ulaştı, eğlenceli havasını yeniden kazandı dizi. Memnunum kısacası bu 5 bölümlük süreçten.
6 sezonluk serüvenin sonunda Samantha için doğru erkeği sonunda bulduk bence: Jerry Jarrod. Tam bir erkek güzeli, çok fazla konuşmuyor ve hiç alıngan biri değil. Miranda için doğru adamın Steve olduğunu düşünüyorum ben de. Carrie için ‘Bay Doğru’ Aidan idi bana göre. Şimdiki değil. Big hiç değil! Charlotte için ise öyle biri hiç olmadı bu uzun süreçte. Filmlerde
bu anımsadığım kadarıyla ama bu kadının ihtiyacı olan şey kesinlikle bir maço. Sezon bitince filmleri bir daha izlesem iyi olacak bu arada.
S06E13
*Carrie’nin sevgili tercihleri arasında açık ara en zevksizi bu bana göre.
*Samantha’ya ilk defa ciddi manada kızdım bu bölüm.
S06E16
Tatlılıktan yıkılıyor bu adam. Samantha için fazla iyi cidden. Seviyorum bu Jerry’yi ama o sahnede üzüldüm cidden yaptığı jeste.
S06E19-20 (FİNAL)
Parri(h), Parri(h) …
Güzel kapatmışlar diziyi. Romantiklik dozunun altını fazlaca açmışlar alışkın olmadıkları üzere diyebilirim.
5. sezon hariç güzel bir dizi olmuş genel olarak baktığımızda. Güzel ekipti. Son sezonda Miranda bile kendini sevdirir hale gelmiş durumdaydı artık. Pozitif anımsayacağım bir dizi olacak kesinlikle Sex and the City.
Magda sizlere ömür. 86.
Samantha’sız bir şekilde HBO Max’te limitli dizi olarak geri dönebilirmiş. (Dizinin en sevdiğim karakteri dönmeyecekse ne anladım ben bu işten.)
S01E01
Niyeyse hiçbir zaman denemeye bile niyetim olmadı ama yeni sezon gelirken meraktan başlayasım geldi. İlk bölüm hoşuma gitti, devam etmeye karar verdim. Günümüzde izlemenin etkisi nasıl olacak onu da merak ediyorum.
26 dakikalık pilotta çok fazla karakter tanıtmaları biraz yordu, başrollere çok odaklanamadım o yüzden. Chris Noth’u ilk kez The Good Wife’da izlediğim için burada görmek de garipti.
Yapmışken tam olsun.
Sex and The City: Sezon 1 – 6, Aralık 2023, Prime Video Türkiye.
Bu da bülten.
1. sezon üzerine:
Mom sonrası buna başladım, bir ulusal kanal bir kablolu şeklinde gidiyorum. Hiç beklemediğim kadar çok sevdim, özellikle bölüm içindeki konular, kadın gözünden bakılıyor olsa da günümüzde oldukça geçerli şeyler bu anlamda 98 yılında başlamış olsa bile 2023 de hala geçerliliğini koruyan bir senaryosu var dizinin. Dört kadını da çok sevdim ama favorim tabii kiii Samantha yaa, kalp kalp benn. Korktuğumdan kadının şimdiki haline hiç bakmıyorum ama yinede taştır eminimmm.
Mr. Big ise Chris Noth hı tam bi puşt adam kendisi, burada da öyleee narsist kaçıngan bağlanan toksik ilişki erkeği olmuş, bu rollerin adamı kendisi
İlk üç sezonu farklı sonrası farklı deniyor ama umarım öyle gitmez bunun üstüne koyduğu sürece şimdiden efsolar arasına girer benim için.
Güzel bir sezondu, yine eğlenerek izledim ama ilk sezonu bi tık daha fazla sevmiştim ne yalan söyleyim. Yine de güzeldi.
Neyse Samantha cığımmm harika ama bayılıyorum kendisine.
3. sezonu da bitirdim. Baya güzel ve eğlenceli bir sezondu. Ben
4. sezon üzerine:
4. sezonu bitirdim. İlk üç sezonun eğlencesi bu sezonda yoktu, cidden dendiği gibi ilk üç sezon daha bi eğlence üzerine son üç sezon daha bi drama üzerine. Yani yine güzel aktı ama beni biraz sıktı yer yer diyebilirim.
5. sezon üzerine:
Bu sezon 8 bölüm olunca iki üç günde aktı gitti. Güzel bir sezondu ama eski tadı alamıyorum artık ya ilk iki sezon falan çok daha eğlenceli ve iyiydi kesinlikle sanki böyle aynı döngü içinde gibi dizi.
6. sezon üzerine:
Diziyi bitirdim, ve finali de gördüm. Açıkçası biraz daha drama ağırlıklı bir sezon olduğunu düşünüyorum güzeldi finali de iyiydi ama ben bu dizinin biraz daha komedi ağırlıklı gittiği zamanları seviyorum diyebilirim yani ilk sezonları. Yine de izlediğime memnunum ve oyuncuları da çok özleyeceğim.
İki filme, devam dizisine hatta belki The Carrie Diaries e de bakacağım gibi ama ne ara olur bilemedim.