Yeşilçam || Bir Sinema Hayvanı – Tanıtım
34 yorum aserat 04 Mayıs 2021 08:58
Dijital platformlar arasındaki yarış kızıştıkça ortaya çıkan yapımların kalibresi de artıyor desek yalan olmaz. 2017’den bu yana ekrana getirdiği dizilerle kısa zamanda adından söz ettiren BluTV de ilk dönem projesi olan Yeşilçam‘ı geçtiğimiz günlerde izleyici karşısına çıkardı. Uzun süredir merakla beklenen bu iddialı projeyi daha yakından tanımaya ne dersiniz?
KİMLİK BİLGİLERİ
Tür: Dram, Komedi |
Sezon/Bölüm Sayısı: 1 sezon, 10 bölüm (ilk 4 bölümü yayınlandı, 2. sezon onayı cepte) |
Süre: 50-55 dakika |
Yapımcı: Sunset Film |
Yönetmen: Çağan Irmak | Senaryo: Levent Cantek & Volkan Sümbül |
Önemli Bağlantılar: Resmi Site – IMDb – Vikipedi |
KONU
1960’lı yıllar, Yeşilçam’ın en parlak dönemleri… Ateş Film markasıyla başarılı filmler çeken genç yapımcı Semih Ateş elindeki her şeyi eski ortağına kaptırsa da pes etmeden yoluna devam etmeyi kafasına koyar. Büyük Ateş adlı yeni bir yapım şirketi kurduktan sonra çekecek proje arayışına giren Semih’in aradığı fırsat bir gün tesadüfen ayağına gelir. “İki Kız Kardeş” adlı bu senaryo, o dönemde sıkça çekilen melodram filmlerinden oldukça farklıdır ve çekilmesi durumunda büyük başarıya ulaşacağı neredeyse kesindir. Semih tüm imkanlarını zorlayarak elini taşın altına soksa da bu süreç hiç kolay olmayacaktır, zira Yeşilçam’ın arka sokaklarında binbir çeşit gizli iş, karanlık sır ve ayak oyunu gizlidir.
KARAKTERLER
- Semih Ateş (Çağatay Ulusoy): Genç, hırslı ve gözü kara bir film yapımcısı. Küçüklüğünden beri sinemaya ve Yeşilçam’a aşık olan Semih’in tek hayali kendisini eski günlerine döndürecek bir film çekmek. Şirketi başta olmak üzere elindeki her şeyi kaybetse de hem itibarını hem de eski eşi Mine’yi geri kazanmak için elinden geleni ardına koymayacak.
- Tülin Saygı (Afra Saraçoğlu): Tesadüfen keşfedilen Tülin, hem güzelliği hem de zekasıyla Semih’in hayalindeki yıldız adayı. Ünlü ve başarılı bir oyuncu olmayı her şeyden çok istese de şöhrete giden yolun iniş çıkışlarla dolu olduğunu fark etmesi, üstelik Semih’ten etkilenmesi uzun sürmeyecek.
- Mine Cansu (Selin Şekerci): Semih’in eski eşi, Yeşilçam’ın yıldız oyuncusu. Ancak gittikçe yaş aldığı için yavaş yavaş gözden düşeceğinin farkında. Semih’i içten içe sevmeyi sürdürse de onun kendisinden çok filmlere tutkun olduğunu ve bu yüzden tekrar evlenemeyeceklerini biliyor.
- Reha Esmer (Yetkin Dikinciler): Yeşilçam’ın en ünlü ve önde gelen prodüktörlerinden. Güçlü, eli kolu uzun biri, Yeşilçam’ın nabzını tutuyor desek yeri. Başarılı olduğu kadar, söz konusu kendi çıkarları ve iktidar hırsı olduğunda en yakınlarını bile silebilecek derecede tehlikeli.
- İzzet Orkan (Özgür Çevik): Amerika’dan yeni dönen genç bir diplomat, geleceğin başbakanı olarak görülüyor. Sinemayla siyasetin birlikte işlemesi ve milli filmlerin çekilmeye başlaması gerektiği kanaatinde. Ancak bu zeka ve idealistliğin ardında sırlarla dolu bir kişilik var.
- Hakan İncekara (Bora Akkaş): Semih’in dostu, iş ortağı ve Mine’nin kardeşi. Semih’in başını çoğu zaman belaya sokan, uçarı ve fırlama biri olsa da iyi niyetinden sual olunmuyor. Sinema dışındaki en büyük tutkusu ise kadınlar. Öyle ki bu çapkınlığın dozu çoğu zaman kaçabiliyor.
- Mümtaz Bolat (Altan Erkekli): Semih’e gençliğinden beri sahip çıkan, onun sinema sevgisinin büyümesinde etkili olan bir emektar. Dile kolay 20 yıldır birlikteler. Vizyondaki filmlerin gişe durumları, sektörden son gelişmeler ve daha fazlası ondan soruluyor.
- Adviye Saygı (Nilüfer Açıkalın): Tülin’in annesi. Biricik kızının bu parlak dünyada kaybolmaması için güvenilir insanlarla birlikte çalışmasını istiyor ancak gece hayatına ve alkole olan zaafı nedeniyle çoğu zaman işleri sarpa sardıran kendisi oluyor.
SON SÖZ
Öncelikle sinemaların kapalı olduğu ve alternatif mecraların yükselişe geçtiği pandemi döneminde bir dijital platformun sinema tutkusunu merkezine almış bir proje hazırlaması, oldukça manidar ve bir o kadar da keyifli. Semih Ateş’in yedinci sanata yürekten bağlı olan herkeste iz bırakacağı kesin. Tabii bunda karakterin iyi yazılmasının yanı sıra Çağatay Ulusoy‘un başarılı oyunculuğunun da etkisi büyük. Hakan: Muhafız’da senaryonun vasatlığı nedeniyle kendisinden göremediğimiz kaliteli performansa burada fazlasıyla şahit oluyoruz. Öyle ki yan karakterlere dönüldüğünde bir tık tempo kaybeden dizinin enerjisini adeta tek başına yükseltiyor. Onunla birlikte tüm kadroyu takdir etmek de lazım çünkü herkes üzerine düşen görevi başarıyla yerine getirerek hikayenin tıkır tıkır işlemesini sağlıyor.
Sırtını sadece başrolündeki star oyuncuya dayayıp gerisini boş vermemiş bir senaryo izlemekten dolayı mutluyum açıkçası. Dönemin siyasi olaylarının da hatırı sayılır bir yer tutması diziyi derinlikli hale getirirken ilmek ilmek işlenen bu arka planın hikayede nasıl bir noktaya varacağını merak etmemek zor. Bu tarz siyasi soslu hikayelerde oldukça deneyimli oluşu nedeniyle güven veren Çağan Irmak‘ın oldukça özenli bir işçilik çıkararak projenin hakkını verdiğini belirtmek de şart. Öte yandan dönemin yansıtılma ruhunun bazen “fazla Yeşilçam” bazen de fazla modern kalması yer yer göze batabiliyor ama teknik açıdan neredeyse kusursuz oluşu ve izleyici dostu senaryosuyla ortaya izlemesi keyifli bir iş çıkıyor. Kısacası Yeşilçam’ı son dönemin kaliteli Türk dijital dizileri arasına şimdiden yazmak mümkün. İzleyecek herkese iyi seyirler.
Not: Öte yandan Şokopop’un hazırladığı Yeşilçam 101 adlı seri de dizinin yayın süreci boyunca BluTV’de izleyiciyle buluşacak.
yorumlar
İlk 2 bölümü izledim. Devam edeceğim. Çağatay Ulusoy başta olmak üzere kadrosuna sevgiler.
* İçimde kalmasın ve yalan olmasın, Hollywood‘u andıran tarafları var. Dert değil, şimdilik sorun da değil.
+ Siyahi olduğu için senaryoyu kendisinin yazdığını saklayan senarist vs. komünist olduğu için ismini saklayan senarist. Siyasi nedenlerle sansür yeme endişesi yaşayan taraflar.
+ Jim Parsons vs. Özgür Çevik (İzzet)
+ Atıf Yılmaz, Ayhan Işık gibi bazı bilindik isimlerin kamera önünde olması da sayılır da hadi o kadarını katmayayım.
* İzlerken bir ara gözümün önünde Dylan McDermott’un karakteri geldi sanki. Dahası Altan Erkekli de veya Semih’in şirket ortamının da bir tanıdık havası var. Belki de böyle bir şey beklediğim içindir. Sektöre yeni giren oyuncu hikayesini Tülin’e, diğer kısımları da Mine’ye yükleyip öyle devam edecekler muhtemelen.
*
Altan Erkekli’nin karakteriyle ilgili ispiyoncu hikayesini sevdim bu arada. Semih güzel konuştu.
Not: Karakterlerin yarısının isminin aklımda kalmamış olması ne tatlı ^.^
1×03-04 üzerine:
Çifter yayınladıkları iyi olmuş. 4, tamamlayıcı görevi gördü.
* İzzet yemekte konuşurken Reha’nın ve Semih’in suratı çok iyiydi, gülmem geldi. Ben hazır Reha’ya geçmişken İki Kız Kardeş’i çekerler diye düşünürken Semih’in yenisini çekeceği tuttu.
* Rum olayları sırasında Semih’in hamisi/ustası vs. olan adamın evine girmiş olması nokta atışıydı. Orası oldu bak.
* İzzet manyak olsa da Özgür Çevik’i bu rolde izlemeyi sevdiğimi fark ettim.
Bonus:
Yeşilçam 101‘in ilk bölümünü izledim.
Umarım devam etmeyi atlamam ya da fırsat olur. Ders niteliğinde derken ciddiymiş bu arada. Başlamış anlatmaya yine kendince. Magazinel değil de böyleyken böyle işte tarzındaydı ilk bölümü.
4’le aynı ayardaydı bence. Hakan’dı, Erhan’dı derken argonun dibine (de) vurdular.
* İşin içine komedi de katalım derken porno filmlere de kaydınız vs. de Hakan o arkadaşının organını nereden gördü de fikir sahibi oldu peki? Vallahi ciddi soruyorum.
* İzzet’in senaristin fake olduğunu porno filmde gördüğü saatten anlaması saçma mı, komik mi, absürt bir twist olarak gül-geç mi karar veremedim bir türlü ^.^ Ama güldüğüm doğru.
* Bu arada siyasi tarafı Semih tarafından anlattıklarında yine az ya da çok oluyor da İzzet ağzını açtığında göz deviresim geliyor. Gidişata göre amaç da bu gibi aslında da neyse.
* Aklıma gelmişken: Bizim Semih-Tülin shiplememiz gerekiyor muydu sahi? Çünkü eğer öyleyse ben hali hazırda hala Mine’yle arası düzelsin gözüyle izliyorum da. Daha ikinci sezon da olacak gerçi.
Dediğin gibi olabilir. Hatta bir şekilde birlikte çapkınlık/grup yapmış dahi olabilirler. İzzet gibi extreme olmayabilir ama Hakan’a da seks bağımlısı gözüyle yaklaşıyorlar.
Yeşilçam 101‘in 2. ve 3. bölümlerini de izleyip tamamladım.
İlk bölümle aynı ayardaydı. Hatta birazcık daha kısa videolar gelmiş. Çekim öncesini anlattığı için bu sefer çekim aşaması ve çekim sonrası şeklinde devam ediyor. Arada bildiğim şeylerin de çıkması güzeldi mesela.
Şokopop’a sevgiler.
Bölümün sonunu güzel ayarlamışlar. İzzet de zaten hepten villian oldu başımıza.
Bir de yeni öğrendiğim bir şey değil de sahi gömlekler bir zamanlar çok mu pahalıydı acaba yoksa özel dikimin kalitesi mi bir başkaydı? Gömleklere isim yazdırsan ne olur yazdırmasan ne olur. Sanırsın sünnet çocuğu.
* Geçen bölüme cevap verirmiş gibi Mine’ye Semih’i terk ettiriverdiler. Bunun üstüne ufak bir Tülin depresyonu da olur. Sonrası sen sağ ben selamet zaten.
İnşallah hafta atlamaz bu, hesabıma göre 10 Haziran’da bitiyordu, açtım bugün 1 aylık. Şokopop’ların üçünü de anında emcürdüm. Yine yapmış yapacağını. Ama diziye hala can atmıyorum.
BluTV’nin Youtube kanalında Şokopop’un bölüm yorum videoları çıkıyormuş meğer.
1. bölüm (1-2)
2. bölüm (3-4)
İlk bölümünü izledim dizinin. Sevdim şimdilik. Başka da ne diyim, konuşuldu zaten. Prodüksiyonun özeni, parası, Çağatay her şey okey benim için. Bakalım kalanı nasıl olacak?
Şokopop – Yeşilçam 101‘i çok sevdim. Keşke bölümler daha uzun ve detaylı olsaymış dedim. Bazı alt başlıkları biraz daha geniş tutsaymış harika olurmuş.
Dizide de 4. bölümdeyim ama ittire ittire izliyorum hâlâ.
Bir bölümü daha “Mine, bu Semih’i iyi ki boşamış,” diyerek bitirdim. Çünkü bu adamla ömür zor geçer.
+ Mine-Reha meselesini bu şekilde ortaya dökmesi yanlıştı, kendi ağzıyla da söyledi.
+ Sekretere yardım edeceğim derken arada Tuğrul’un başı yandı.
+ Tülin’in mukavelesini vermeyeceği kabak gibi belliydi ve bunun da hiçbir sorunu ortadan kaldırdığı yok.
+ Adviye konusundaki inadına bir şey diyemem. Mümtaz’ı göndermekte haklı.
Semih’in karşısına çıkıp duran milliyetçi adamın da İzzet’e çalışmasına şaşıramadım pek. Anca böyle olurdu zati.
Kaldı 1. Ha gayret.
85 dakikalık sezon finali yapma ihtiyacı kime hasıl oldu acaba? Cık, cık, cık.
Bu da bitti (sonunda). 85 dk. sürmesine gerek yokmuş ama geçti bir şekilde. Sezonun konusunu aşağı yukarı toparladılar, son 4-5 dakikasını gelecek sezona yol olsun diye ayarlamışlar.
Yalnız bu sezona 10 bölüm çoktu. Bari 8 olsaymış. Bir de siyasete kaydığında (özellikle İzzet tarafında) dağıldığım oldu. Film sektörünün içinde ve etrafında kalabilseydik daha tatlı olurdu. Dahası 2. sezonda da yine bu şekilde siyaset aksını içinde tutacaklar gibi.
Tülin-Semih’i de İzzet’in çöküşü üzerinden başlattılar. Gelecek sezon nasılsa bir şeyler daha olur elbet. Ama ben hala Mine’yi daha çok seviyorum açıkçası.
* Bölümün bonusu da Yılmaz Güney’di. Bilerek “Güney” demediklerini düşünüyorum bu arada. Ama anlaşılıyordu tabii.
2. sezonda görüşürüz.
A ben bunu mini sanıyodum, 2. sezonu da mı var bi de? O zaman ben 4. bölüm ortalarından terk
Çekimlere başladılar hatta ama şu an kanıtlamaya üşendim. 2’yle veda edeceklerine dair bir intibam da var.
2. Sezon İlk Tanıtım
Artık bu diziye Yeşilçam değil “Semih’in Haremi” deme vakti geldi. Bu arada yeni sezonu da gecikmeden, yazın izleyeceğiz galiba.
++Bige Önal, Muhammet Uzuner, Hilmi Cem İntepe ve Kanbolat Görkem Arslan
Etinden ve sütünden yararlanmaya devam etmek için bu sefer de Bir Yeşilçam Sohbeti çıkarmış. Yekta Kopan da dahil, kadroyla birlikte.
Diziyi bitirdim. İlk bölümler biraz yavaş olsa da izledikçe beni içerisine aldı götürdü ve başından memnun kalktım. İyi ki böyle bir proje gelmiş dedim açıkçası, belki en iyi Blutv dizisi olmamış ama sevdiklerim arasında yer aldığını söyleyebilirim. Bütçenin fazla olması çok iyi olacağının garantisi olmuyor hiçbir zaman ve bu dizi zaten yapı itibariyle bütçenin olması gereken bir dizi. Geçmişten detaylar çok hoştu, oyunculukları da yeterli buldum. Çağan Irmak filmlerini çok severim, onu bu şekilde dizi sektöründe de görmek benim için tatmin ediciydi. Genel olarak onun filmlerini sevenler bu diziyi de sever diye düşünüyorum.
Çağatay ise bence gayet iyi oynamış. Ben ilk başlarda antipatik bulduğum bir oyuncuydu ama İçerde den sonra baya kanım ısındı ve severek izlemeye başladım kendisini. Belki yakışıklı veya oyuncu kökenli olmadığı için gereksiz fazla eleştirildiğini de düşünüyorum genelde. Yıllar geçtiktçe bana kalırsa kendisini geliştiriyor. Hakan Muhafız derseniz o dizi zaten senaryo olarak kötü yani.
Sonu kapalı bitti bana kalırsa ama devam edeceğine de sevindim hatta 2 sezondan daha uzun bir şekilde izlemek isteyebilirim.
Şokopop a biraz göz atınca bazı detayları fark ettim:
Ah canım duygulandım o sahnelerde
İşin siyasi ayağı da hoşuma gitti ben severim bu tarz şeyleri izlemeyi, İzzetten iliklerime kadar nefret ettim.
İnsan yapısıyla da ilgili elbet bu, Hobbes insan insanın kurdudur der. Devlet içinde devlet zorunlu bir fenadır diye bahseder. Leviathan olduğunu falan anlatır kitabında. Bazen düşünürüm, acaba insanı da kurt yapan kötü yapan o Leviathan ın kötülüğü müdür? Hobbes a göre gerçi Leviathan kötü olsa da insanı bir arada düzende tutan bir mekanizmadır. Aman neyse fazla döktüm içimi
Ben de @aytackara gibi
Gelecek sezonda görüşürüz, herhalde ya bu yılın sonlarına kadar ya da 2022 başında izleyeceğiz gibi yeni sezonu. Güzel, Blutv nin en büyük eksisi dizilerinin devam sezonlarını çok getirememesiydi bunu yavaş yavaş aşıyor.
S01B01
Cık, çekmedi beni. Ciddiye de alamadım açıkçası. Zorladım ama bölümün anca ortalarına kadar sabredebildim.
Yarın fragman, yayın tarihi vs. duyuracaklar sanırım.
1 değil, 2 değil tam 5 kavan… Yani 5 bölüm -> 28 Ekim
Yeni Sezon Afişleri: 1 – 2
Mine Mutlu‘nun (”Köyden İndim Şehire” filmindeki Ali Rıza Emmi’nin baldızı rolüyle hatırlanabilir) kızı Büşra Çulha, dizide Selin Şekerci’nin canlandırdığı Mine Cansu karakterinin annesi olduğunu, annesinin anısına saldırıda bulunulduğunu, gerekli izinlerin alınmadığını belirtmiş ve hukuk sürecini başlatmış.
Kaynak: Hürriyet
5 bölüm birden, 12:00’de.
* 5. bölümü 2.-3. olarak yayınlasalar daha mı iyi olurdu onu merak ediyorum. Benim asıl 5’te olanları görmeye ihtiyacım varmış.
* Bazı karakterler yine tadında ve özlemişim, bazısını ise tabii ki özlememişim. Semih Ateş bey’i özlemediğim iyi olmuş, bu haliyle hayat biraz zor. Mine Cansu
Bige Önal’ın karakteri Gazel gözüme tanıdık geliyor ama dizide izlemeyi sevdim, kendisini de severim zaten. Tülin’i yine öylesine kullanıyorlar hissi var bende. Hakan’ın payı olumlu anlamda artmış. Diğerleri zaten bildiğimiz gibi.
* Hakan’ın para bulmak için porno filmde oynaması, kaydı ele geçiren adamın Mine’ye şantaj yapması ve tecavüze kalktığında öldürülmesi, yardım istediği Semih’le birlikte adamı ortadan kaldırmaları…
Oh, dear.
* Semih sonda sabredebilseydi iyi olurdu ama kendisinin bunu da yapmadığına şaşıramadım. Aklı ve libidosu yerinde olsa zaten baştan aldatmazdı anacım. Herhalde birazcık daha ortaya çıkmaz ve karşılıklı anlaşmak zorunda kalır ama nihayetinde boşar umarım seni.
5 bölümle ikinci sezonu açtılar ama bu hafta yeni bölüm yayınlamadılar. Nasıl bir iş oldu şimdi bu?
Herhalde bir ay ara vermediler ama yine de pas geçmelerini de tercih etmemiştim.
2. kısım 10 Aralık.
İzliyorum izliyorum, bitmiyor. Dönüp dolaşıp yine izliyorum, yine bitmiyor bu.
* Öncelikle toparlayıp final yaptığını ekleyeyim. İsteseler elbette oldururlar ama bence buradan daha devamı gelmez bunun. Böyle bir şeyler konuşulmuştu da sanki, o yüzden buna uygun bir beklentideydim ben de.
* Arada hiç de fena olmayan bazı hamleleri vardı tabii ama ikinci kısmı pek de yeterli bul(a)madım maalesef. Daha çok “Ee yani?” havasında izlemiş oldum. Misal araya girdiği 2×05 ciddi anlamda sağlam bir bölümdü. Bu yarıda öyle bir bölüm yoktu. Bölüm süreleri bir tık kısa olsaydı bari.
Öyle ya da böyle, thanks. Daha iyi olabilirdi dediğim yerler az olmasa da izlediğime pişman değilim. Nostalji niyetine de işe yaradı hem. Gelelim fasulyenin faydalarına:
+ Semih’in gümrük için görüştüğü adamın İzzet çıkması
+ Mine’nin görüştüğü adamın baştan beri durumun farkında olması
+ Hakan’ın (insanın içinden geçse de) tutup da adamı balkondan aşağı atması
en azından işe yarar hamlelerdi.
+ Şunca şeyin üstüne Mine ile Semih’i birlikte bitirmeselerdi hatırım kalacaktı, neyse ki kendileri de farkındaymış Tülin tarafının pek yürümediğinin. Yalnız Tülin’in “Sen olmadığın için ben vardım,” demesi accık ilginç kaçtı tabii. Tülin’i Hilmicem’in oynadığı adama yazmalarından memnunum ben.
+ İçimde kalmasın, Belkıs ile yanındaki adamın intihar ederek ölmesine üzülsem mi gülsem mi bilemedim. O sahnede biraz acayiplik vardı. Bu ikinci kısımda komple bir Yeşilçam ruhu estirmişler desem abartı olmaz herhalde.
+ Yalnız Naki gibi Ekrem de keşke yakalansaydı, fena olmazdı. Sonunda rüşvet falan adam kaçmış güya. Ayrıca Gazel ilk yarıda ne kadar ilgi çekici karakterse ikinci yarıda o derece işlevsiz birine dönüştü. Reha da zaten bir şekilde hayatta kalan kontenjanından yürüdü gitti anlaşılan.
+ Sonda kendi hikayelerinin filmini çekmiş olmaları da biraz klişe olsa da iyi bir hamleydi. Mine sektöre döndü, Semih ve Hakan yan yana geldiler, işler de toparlandı. Semih, oğlu olan şahsa final ruhuna uygun bir sinema öğüdü verdi ve The End.
2. sezonu bende bitirdim. Aytaç’ın dediklerine katılıyorum spoiler içi ve dışı. Güzel özetlemiş, bu sezonu ben ilk sezonun aşağısında bulmuştum zaten ama son 1-2 bölüm ve finali gayet iyiydi. Güzel bir finale sahip olduğunu düşünüyorum. Evet, devam edebilir ama edeceklerini ben de düşünmüyorum. Tadında kalsın bence, devamı gelse de muhtemelen ne ilk sezondan ne de ikinci sezondan iyi olacak.