Disney+ dizisi Cristóbal Balenciaga 19 Ocak 2024’te başlıyor.
9 yorum abidin77 02 Kasım 2023 12:39
Tüm zamanların en ikonik moda tasarımcılarından biri olan Getarialı İspanyol yaratıcının hayatından ve mirasından ilham alan orijinal biyografik drama dizisi Cristóbal Balenciaga, 19 Ocak 2024’te Disney+’ta gösterime girecek.
Lourdes Iglesias ve 12 Goya Ödülü sahibi Aitor Arregi, Jon Garaño ve Jose Mari Goenaga‘nın yaratıcısı olduğu 6 bölümlük dizide Alberto San Juan, zamanın sosyal geleneklerine meydan okuyan ve moda dünyasında devrim yaratan esrarengiz ve olağanüstü yetenekli bir adam olan Cristóbal Balenciaga’yı canlandırıyor.
Hikaye, tasarımcının 1937 yılında ilk Paris Haute Couture koleksiyonunu sunmasıyla başlıyor. Madrid ve San Sebastian’daki atölyelerinde İspanyol elit ve aristokrasisini giydirerek başarılı bir kariyeri geride bıraktı. Ancak İspanya’da trendi belirleyen tasarımlar, Chanel, Dior ve Givenchy’nin Haute Couture’ün mihenk taşı olduğu Paris’in dönüştüğü sofistike moda imparatorluğunda pek işe yaramıyor. Hayatının her alanında kontrol sahibi olma tutkusunun rehberliğinde Cristóbal Balenciaga kendi tarzını belirleyecek ve sonunda tüm zamanların en önemli tasarımcılarından biri haline gelecektir.
Dizinin başrollerinde Alberto San Juan ve 20. yüzyılın tanınmış karakterlerine hayat veren ve moda ikonunun hayatında temel rol oynayan uluslararası oyunculardan oluşan bir kadro yer alıyor.
Belén Cuesta, Belçika Kraliçesi olmadan önceki Fabiola de Mora y Aragón‘u; Josean Bengoetxea, San Sebastian’lı işadamı Nicolás Bizkarrondo‘yu; Cecilia Solaguren, eşi Virgilia Mendizabal‘ı canlandırıyor.
Thomas Coumans, Balenciaga’nın hayatının aşkı ve iş ortağı olan Fransız-Polonyalı milyoner Władzio Jaworowski d’Attainvill‘i canlandırıyor.
Adam Quintero, Balenciaga’nın sağ kolu ve Chanel’in başındaki tek İspanyol tasarımcı Ramón Esparza‘ya; Anouk Grinberg, Coco Chanel‘e; Patrice Thibaud, Christian Dior‘a; Isabelle Brès, Fransız haute couture moda tasarımcısı Jeanne-Marie Lanvin‘a; Eva Blay, İtalyan moda tasarımcısı Elsa Schiaparelli‘ye hayat veriyor.
Anne-Victoire Olivier, Audrey Hepburn‘ü canlandırıyor.
Gemma Whelan, Balenciaga’nın hayatında verdiği ilk röportajı yapan, The Times’ın ilk moda editörü, İngiliz moda gazetecisi ve yazarı Prudence Glynn‘i; Elvira Cuadrupani, Vogue’un editörü Bettina Ballard‘ı; Gabrielle Lazure, Harper’s Bazaar’ın Amerika baskısının genel yayın yönetmeni Carmel Snow‘a hayat veriyor.
Nine d’Urso, Balenciaga’nın favori modeli Colette‘i canlandırıyor.
Dizinin teknik tarafında ekip seçkin profesyonellerden oluşuyor. 19 kez aday olup 11 Goya ödülü kazanan, 4 Akademi Ödülü, 3 BAFTA, 2 Golden Globe adayı olan Alberto Iglesias, orijinal film müziğinden sorumlu. The Walt Disney Studios’un canlı aksiyon filmi Mulan ile Akademi Ödülü adayı ve Mrs. America’nın kostüm tasarımıyla Emmy adayı olan Bina Daigeler, ortağı Pepo Ruiz Dorado ile birlikte dizinin kostüm tasarımcısı.
The Giant ile Goya ödülü kazanan Javier Agirre Erauso, görüntü yönetmeni; The Giant ve Akelarre ile Goya ödülü kazanan Mikel Serrano, sanat yönetmeni; The Skin I live in ile Goya ödülü kazanan Karmele Soler, makyaj sanatçısı olarak görev aldı.
yorumlar
En azından birinin tarihi belli, diğer–leri ne zaman gelecek Allah bilir.
Official Trailer
Resmi Fragman
* Moda dramalarına giriş yaptığımız bir dönem geliyor malum. Fena bir giriş de olmadı.
Açılışı 1971’de, Coco Chanel’in cenazesiyle yapmamız hoştu. Böylece röportajı yaptığı kadınla tanıştı ve nihayetinde başladılar. Bir yandan 1937’den güncele doğru ilerleyip bir yandan da 1971’deki sohbetlerine dönüyoruz. Bu yüzden biraz da belgesel havası esiyor sanki ama ekranın önüne gelip konuşan yok tabii.
2. bölüm tamamlandığında II. Dünya Savaşı bitmişti. Mini dizi olduğuna göre zaman atlaya atlaya farkı kapatırlar.
* Şu noktada merak ettiğim iki konu var. Baksam cevapları vardır ama diziye saklamayı düşünüyorum.
2) Chanel ile aralarındaki anlaşmazlığın sebebi? Kadın ne kadar rakibiz edebiyatı yapsa da desteğini de esirgemedi. Nerede takıştılar mesela?
* Hazır gelmişken:
Wladzio kadar ciddiye almadım açıkçası ama ettiği laflarda haksız da sayılmazdı kendi açısından. Keza İspanyol ortağının da. Balenciaga’nın apolitik olmaktaki ısrarı üzerinden bakınca adamın tavrı boşa düşmüyor gerçi. Bana ne demiyor ama tabiri caizse işine de bakıyor.
O da bakabildiğince tabii. Bu bölümde şapka yüzünden ceza aldılar resmen. Tövbest. Ortağın geri adım atmasını yadırgamadım.
6 bölüm de ortada bu arada. Elbet bitireceğim.
* Bu arada şaka maka The New Look‘la tema olarak benziyorlar.
Burası Balenciaga odaklı bir biyografik drama nihayetinde. Onlar ise Dior odaklı bir karma gibi duruyor. II. Dünya Savaşı ve sonrasında Paris modasının nasıl şekillendiğine yer verecekler/veriyorlar.
Chanel iki dizi için de bir dayanak noktası. Ayrıca The New Look’ta Glenn Close, burada da gözüken Carmel Snow rolünde mesela. Nuno Lopes ise Cristóbal Balenciaga’yı oynuyormuş. Aynı yerde de geçtikleri için ister istemez benzer karakterler var. 10 bölüm süreceği için daha detaylı anlatacaklardır diye düşünüyorum. Prodüksiyon olarak da daha kaliteli bir iş çıkarmışlardır herhalde.
* Şu ara dili İngilizce olmayan dizilerimde bir artış yaşandığını düşündüm. Griselda (İspanyolca), Monsieur Spade (Fransızca), The Brothers Sun (Çince) gibi ortaya karışık yapanlar da cabası tabii.
Wladzio
Kalp kırıcıydı o sahne
Evet,
Gerisi The New Look’a Christian
Coco Chanel ya da Christian Dior‘u en büyük sanırdım. En büyüğü Cristóbal abiymiş. Her şeyiyle diğerlerinden farklı, moda tasarımcısından öte bir sanatçıymış resmen. Her şeyi bu kadar kontrol etme ihtiyacı biraz fazla olsa da en büyük olmak için bunu yapmak lazım belki de.
Yalnız mezarından kalkıp bugünkü Balenciaga’nın halini görse, kahrından anında ölürdü herhalde. Adının bugünkü yapılanlarla anılmasını kesinlikle istemeyeceğinden eminim.
Çok keyif alarak izledim. İyi kadro iyi dizi. Konuya ilgi duyanlar zaten kaçırmasın. Duymayalar da keyif alacaktır eminim.
Neyse, yarın da New Look ile Dior’un gözünden hikayeyi izleyelim.
1×04 üzerine:
* Bölümün yarısı adamın medyaya verilen taviz verme kavgasıyla geçti. Ders anlatırcasına iş yaptılar sanırsın. Ay şiştim.
* Givenchy, iyi ki vardın bacım. Keşke The New Look’un bir yerinden de çıksan.
4. bölümden sonra tıkanmıştım resmen. Hem bunda hem Griselda’da. Onu geçenlerde bitirdim, bunu da iki ara bir dere hesabı izledim nihayet. Beğenmedim diyemem, haksızlık olur. Hatta beğendiğim kısımları daha fazla. Ama biraz daha fazlasını bekliyordum “The New Look” örneğinde olduğu gibi.
– Onlarda moda pek yok mesela, buranın avantajı insanı modaya güzelce doyurması.
– Karakter draması açısından The New Look daha tatmin edici kaldı. Hem Chanel hem Dior, üstüne karakter bolluğu vs.
Burada birçok açıdan yer vererek tam bir biyografik drama da çıkarmışlar aslında. Haliyle “tek adam” bir dizi oldu ve adamın kendisi pek benlik değildi Bölümlerin daha ağır ve durağan ilerlemesi de araya girdi tabii.
Cristobal Balenciaga, söylendiği gibi “sanatçı” bir insanmış. Aynı zamanda kontrol manyağının tekiymiş ve bunu esirgemediler neyse ki… Büyük sanatçı olmanın gereğini de böyle veriyorlar gerçi genelde, o açıdan anlıyorum.
Diziyi “Wladzio” dönemi ve sonrası olarak ikiye ayırabilirim. Wladzio’nun ortalıkta olduğu kısmı daha fazla sevdim. Onu ver bunu yap, şuraya atla derken sona bayağı yaklaşıp kapattılar. Kalanı da yazılar tamamladı zaten.
Balenciaga’nın her şeyi kapattığı bilgisi bende yoktu, sağı solu kurcalamamıştım. Emekli olduğunu düşünmüştüm düz hesap. Ramon’a bırakıp “Gözüm üstünüzde” yapabilirdi mesela ama böyle birinde ne gezer tabii.
Varisleri markayı sattı + marka geri döndü + şimdiki haline büründü derken… Mezarında zırt pırt ters dönüyordur muhtemelen Ne diyeyim, karma is a nasty bitch, my dear.
Hadi geçmiş olsun. Karl Lagerfield dizisi nasıl çıkacak bakalım.