22dakika.org

Neredeyse 10 yıl olacak. “Arkadaşlar“sız geçen bir 10 yıl. Bu 10 yıl bizim için yeterince zor geçti zaten; peki, ya onlar için..?

Bu yazı aslında bir çeviri yazısıdır ve buradan alınmıştır. Keyifli okumalar.

Tabii bu yazının bol bol ispiyon içerdiğini, bu yüzden de Friends’i bitirmemiş olanlar için sakıncalı olduğunu belirtmeme gerek yoktur sanıyorum.

Matthew Perry ve Lisa Kudrow 26.07.2013 tarihli Piers Morgan Tonight programında bir araya geldiler. Perry’nin konuk sunuculuğunu yaptığı bu bölümde, Friends izlemiş herkesin bir kez olsun düşündüğü “Ya bitmeseydi?” üzerine de sohbet ettiler.

İşte yaklaşık 20 dk uzunluğundaki o sohbet:

“Eğer bir zaman makinam olsaydı, hemen 2004’e geri döner ve ‘bitirmeyelim‘ derdim.” diyor Perry.  Kudrow da ekliyor: “Karar bana kalsaydı, hiç düşünmeden ‘devam‘ derdim. Bir zaman sonra birileri ‘Yeter artık, dizinin miadı doldu, bitirin.’ diyecekti elbet. Ama o an gelene kadar keyifle yaptığımız bu işe neden devam etmeyelim ki..?”

(Bunlar ve çok daha fazlası, yukarıdaki sohbette yer almakta. İzlemenizi öneririm.)

‘Yeter artık, bitirin!‘ mi?! Onlarca sezondan sonra bile ağzımdan böyle bir laf çıkacağını düşünemiyorum. Ama hak da veriyorum, eninde sonunda o an gelecekti. Devam etseydi izleyebileceğimiz onca hikayeyi düşünsenize. Hayal etmesi gerçekten güzel; ama gerçeğe dönüşseydi, isteklerimizi karşılar mıydı acaba? İhtimallere bakalım:

Burada kısa bir ara veriyorum: Öncelikle bu yazıyı kim yazmış bilmiyorum ama daha güzel bir yazı umuduyla girişmiştim. Karamsar bir tanesine denk gelmişim. Benim için kesinlike bu şekilde devam etmedi bu hikaye ve edemez de. Mutlu mesut yaşadılar benim için bunların finali.

Monica ve Chandler, 9 yaşlarındaki çocukları Jack ve Erica ile Westchester’da sakin bir hayat yaşıyorlardır muhtemelen. Sıradan banliyö ortamında anti-depresan etkili arkadaşları olamayınca sıkıntıdan patlıyorlardır.
Arada o eski heyecanları tekrar yaşamak için rastgele komşularını çağırıp, evleri değiştirme üzerine yarışmalar yapmayı teklif ediyorlardır ama tüm bu çabalar banliyönün kendilerini daha da dışlamasıyla sonuçlanıyordur.
Ya çocuklar? Tüm bunlar yüzünden etraftan dışlanmış olarak büyüyorlardır ve her fırsat bulduklarında evden uzaklaşmaya çalışıyorlardır.

Ross ve Rachel, şehirden ayrılmayıp bebeklerini orada büyütmüşlerdir. Bu sırada hala çözülemeyen “ayrılıkları” üzerine de sık sık didişmeyi ihmal etmemişlerdir. Rachel yıllar geçse de Paris’teki işi seçmemiş olmasının kendisinde bıraktığı pişmanlığı yaşamakta ve hıncını da Ross’tan çıkarmaktadır. Ross da tabii sadece sandviçinin çalındığı bölümde görebildiğimiz bir öfkeyle karşılık vermektedir.

Joey zaten L.A. ‘e gitti ve gerisini biliyoruz. Tam bir rezillik!

Phoebe ve Mike’ın şaşırtıcı derecede mutlu bir hayatları vardır. İlginç olansa sadece kendisinin hep takıldığı gruptan ayrılıp da grup dışından biriyle hayatını birleştirebilecek olgunluğu gösterebilmesi. Sağlıklı olduğu kadar, değişik de bir ilişkileri var muhtemelen. Birbirlerinin acayipliklerinin tadını çıkarıyorlardır. Sık sık kardeşini, eltisini ve 3 yeğenini ziyarete gidiyor, onlarla samimi ilişkisini korumaya devam ediyordur. Eminim hala biraz gariptir.