Mads Mikkelsen || Biyografi-Filmografi
8 yorum alperen4700 04 Kasım 2013 10:34
DİZİN
1. BİYOGRAFİ: Kimdir-Necidir-Nerelidir? Özel Hayatı-Eğitim Durumu- Aile Hayatı ile İlgili Genel Bilgiler
2. FİLMOGRAFİ: Dünden Bugüne Yer Aldığı Tüm Diziler ve Filmler, Canlandırdığı Karakterler ile Kazandığı Tüm Ödüller
1. BİYOGRAFİ
- Orijinal adı Mads Dittmann Mikkelsen‘dir. Kariyerine eğitimli bir jimnastikçi ve dansçı olarak başlasa da biz onu 1996 yılından beri asıl mesleği olan aktörlük kariyerinden tanıyoruz.
- Mikkelsen, 22 Kasım 1965 yılında -şu anda 47 yaşında- Danimarka’nın Kopenhag kentinin Østerbro ilçesinde dünyaya geldi. Annesi Bente Christiansen adlı bir hemşire, babası ise Henning Mikkelsen adlı bir taksi şoförüdür. Aynı zamanda kendisi de oyuncu olan Lars Mikkelsen adlı bir ağabeyi vardır.
Mads, gençlik yıllarında jimnastikçi olarak eğitim aldıktan sonra Götebotg‘da bulunan bir bale okulunda dans eğitimine başladı. Daha sonra profesyonel dansçı olarak iş hayatına atılan ve yıllarca bu mesleği icra eden Mikkelsen, 1996 senesinde Århus Tiyatro Okulu‘na gitti ve aynı yıl film kariyerine de başladı. –Pek de güzel etti–
- 2000 yılında kareograf Hanna Jacebson ile evlendi. Çiftin Carl ve Viola adlı iki çocukları vardır. Ayrıca Mads, herhangi bir dine mensup değildir.
- Mikkelsen 2012 yılında Hannibal çekimleri başlayıncaya kadar Danimarka’nın başkenti Kopenhag‘da yaşadı. Hannibal’ın çekimleri içinse 2012’de Kanada’nın en büyük şehri olan Toronto‘ya taşındı.
- Ağabeyi Lars Mikkelsen ile birlikte ikisi de daima Danimarka’nın en seksi erkekler listesinde yer alıyorlar.
2. FİLMOGRAFİ
- 1996, 2004 ve 2005 yıllarında çekilmiş olan 3 filmden oluşan Nicolas Winding Refn”ın suç-gerilim film serisi Pusher‘ın ilk iki filminde Tony adında bir uyuşturucu satıcısını canlandırarak Danimarka’da ününü artırdı. İkinci Pusher filminde gösterdiği performans ile En İyi Erkek Oyuncu Bodil Ödülü, En İyi Erkek Oyuncu Robert Ödülü ve En İyi Erkek Oyuncu Zulu Ödülü’nü kazandı. 1996 senesinde, Café Hector ve Blomsterfangen adlı iki kısa filmde de rol aldı.
- 1998 senesinde Vildspor ve Nattens Engel adlı iki filmde rol aldı.
1999 senesinde Mikkelsen, tarzının dışına çıkarak yine Refn’in Bleeder adlı filminde çekingen kişilik bozukluğu yaşayan bir film uzmanı olan Lenny karakterini canlandırdı. Aynı yıl bir kısa film olan Tom Merritt‘de rol aldı.
2000 yılında aksiyon-komedi-suç türündeki Anders Thomas Jensen‘ın Flickering Lights adlı filminde, bir gangster olan Arne karakterine hayat verdi. TV’deki en uzun soluklu rolü Peter Thorsboe’nin Danimarka televizyon serisi Rejseholdet‘te canlandırdığı küstah ama bir o kadar da duyarlı bir polis memuru olan Allen Fischer karakterine, 2000-2004 yılları arasında 32 bölüm boyunca hayat verdi.
2001 yılında onun popülerliğini artıran filmlerden olan ve filmografisindeki filmlerden bayağı farklı bir tarzda olan gay komedisi Shake It All About‘da, baş karakterlerden biri olan Jacob‘ı canlandırdı. Bu rolle En İyi Erkek Oyuncu Zulu Ödülü‘ne layık görüldü. Yine aynı yıl içerisinde, Monas Verden filminde de rol aldı.
- 2002 yılında I Am Dina adlı filmde rol aldı. Aynı yıl Wilbur Wants to Kill Himself adlı filmde yan karakterlerden biri olan Horst‘a hayat verdi ve bu rol ona En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Zulu Ödülü‘nü getirdi. Bu sene rol aldığı son film olan Open Hearts ise onun filmografisindeki en izlenmeye değer filmlerden biridir. Burada canlandırdığı Niels karakteri ile Rouen Nordic Film Festivali En İyi Erkek Oyuncu Ödülü‘nü kazandı.
- 2003 yılında kariyerindeki bir diğer kısa film olan Nu‘da eşi ve çocuğunu terk etmiş bir adam olan Jakob karakterini canlandırdı. Bu sene rol aldığı bir başka kısa film ise The Boy Below‘dur. Aynı yıl bir komedi-drama olan The Green Butchers adlı filmde, insan etinde uzmanlaşan, Danimarka taşra kasabasında yaşayan bir kasap yardımcısını canlandırdı. Bu rolü ile En İyi Erkek Oyuncu Fantasporto Ödülü‘nü kazandı. Bu yılın sonlarında ise eleştirmenler tarafından pek de beğenilmeyen İspanyol filmi Torremolinos 73‘te, Magnus karakterini canlandırdı.
- Onu uluslararası platformda tanıtan rollerden biri de 2004 yapımı Jerry Bruckheimer‘ın filmi King Arthur‘da canlandırdığı Tristan karakteridir. Bu filmde şu anda Hannibal‘daki rol arkadaşı, Hugh Dancy ile beraber oynamıştır.
- 2005 yılında kariyerindeki en önemli filmlerden biri olan Adam’s Apples‘da, bir neo-nazi ile mücadele eden sıra dışı bir papaz olan Ivan karakterine hayat verdi. Bu rol ile Puchon Uluslararsı Fantastik Film Festivali En İyi Erkek Oyuncu Ödülü‘nü kazandı.
- 2006 yılında Prag filminde Christoffer karakterini canlandırdı. Bu rol ile En İyi Erkek Oyuncu Zulu Ödülü‘nü yine kazandı. Aynı yıl onun en ünlü ve en güzel filmlerinden biri olan ve seyredenlerin burnunun direğini sızlatan filmi After the Wedding‘de Jacob Pederson adlı karakteri canlandırdı. Bu rol ile En İyi Erkek Oyuncu Uluslararası Palm Springs Ödülü‘nü kazandı. Bu yıl Exit adlı filmde de rol aldı. Onu dünya çapında üne kavuşturan film ise yine bu yıl rol aldığı 21. James Bond filmi olan Casino Royale‘de canlandırdığı baş kötü karakter olan Le Chiffre karakteridir.
- 2008 senesinde, 2. Dünya Savaşı’nda Holger Danske Direniş Grubu‘nun en aktif iki üyesinin gerçek hikayesine dayanan film olan Flamnen & Citronen‘de, Citronen karakterine hayat verdi.
- Mikkelsen, dünya çapında tanınmışlığın getirdiği avantajı kullanarak 2009 yılında bir Fransız filmi olan Jan Kounen‘ın Coco Chanel & Igor Stravinsky adlı filmde, Igor Stravinsky karakterine hayat verdi. Bunlardan sonra Mikkelsen, 2009 yılında tabiri caizse özüne döndü ve kariyerinin daha ilk başlarında çalıştığı ve belli ki sevdiği yönetmenlerden Refn ile Valhalla Rising‘i çekerek tekrar aksiyon türüne döndü. Filmde Mikkelsen, Haçlı Seferleri‘nde yer alan efsanevi bir İskandinav savaşçıya hayat verdi. Bu yıl son olarak The Door adlı filmde rol aldı.
- 2010 yılında ise, epik karakterleri canlandırmaya devam etti ve Clash Of The Titans adlı fimde, Kral Muhafızları’nın özverili lideri Draco adlı karakteri canlandırdı.
- 2011‘de Milla Jovovich, Ray Stevenson, Orlando Bloom gibi ünlü oyuncuların yer aldığı ama seyirciden geçer not alamayan Three Musketers adlı filmde, Rochefort karakterine hayat verdi.
2012 yılı ise aktörün tam olarak parladığı seneydi. Mikkelsen, Danimarka yapımı Jagten (The Hunt) adlı filmde Lucas adlı sıradışı karakteri ile Cannes Film Festivali’nde en iyi aktör ödülünü ve En İyi Erkek Oyuncu Zulu Ödülü‘nü kazandı; aynı yıl Amerikan toplumuna 2012 senesinde damgasını vuran kişi adaylarından oldu. Yine aynı yıl çok beğenilen ve Oscar adayı filmlerden olan tarihi drama türündeki A Royal Affairs‘de 18. yüzyılda yaşamış akıl hastası Danimarka Kralı 7. Christian‘ı tedavi eden ve kralın karısı Kraliçe Caroline Mathilda ile bir gönül ilişkisi olan Doktor Johann Friedrich Struensee rolünde oynadı. Bu yıl son olarak Move On adlı filmde, Mr. Flemming karakterine hayat verdi.
- 2013 senesinde ise Bryan Fuller‘in yaratıcısı olduğu ve Mads’in en ünlü filmlerinden biri olan Kral Arthur’daki rol arkadaşı Hugh Dancy ile birlikte rol aldığı Hannibal adlı televizyon dizisinde, Dr. Hannibal Lecter karakterini canlandırmaya başladı. Yine bu sene The Necessary Death of Charlie Countryman filmi ile Nichael Kohlhaas adlı filmde rol aldı.
yorumlar
@alperen4700, bu biyografiye nasıl sevindim nasıl sevindim. Eline sağlık.
“Karizma” kelimesinin vücut bulmuş hâli bu adam benim için.
Hannibal’ı büyük oranda onun sayesinde severek izliyorum zaten.
Filmografisinde yer alan filmlerden de Elsker dig for evigt (Open Hearts), De grønne slagtere (The Green Butchers), Adams æbler (Adam’s Apples), Efter brylluppet (After the Wedding), Prag (Prague), Casino Royale, Die Tür (The Door), En kongelig affære (A Royal Affair) ve Jagten (The Hunt) filmlerini beğenerek izledim. Hepsi birbirinden güzel, türüne göre tavsiyedir.
Ağabeyi Lars Mikkelsen da bayağı ünlü bir aktör. Borgen ve Forbrydelsen’da yer almış mesela. Sherlock’un da 3. sezonunda karşımıza çıkacak.
Hannibal’ın çekimlerinin Toronto’da yapıldığını bilmiyordum bu arada. Amerika’ya değil de Kanada’ya taşınmak zorunda kalması dikkatimi çekti.
Yazının haberini verirken önümüzdeki aylarda yazmıştım; ama yazarken o kadar keyif aldım ki çabucak bitti valla. Buna şüphesiz saf karizma olan Mads Mikkelsen’a olan sevgim-saygım sebep oldu.
Profil yazılarını, özellikle oyuncuya özel bir ilginiz yoksa genelde biraz sıkıcı bulduğumdan madde madde yazmayı tercih ettim okuması kolay olsun diye. GOT hakkındaki test yazımdan sonra görselleri en çok abarttığım yazı da bu oldu, yazının kendisi kadar uğraştım o işle, hoşunuza gider umarım.
Bu arada ben filmografisindeki filmleri eritmeye başlamıştım ve her film ile oyuncuya hayranlığım arttı ve oyuncuyu araştırmaya daha yeni başladığımda filmografisinin bu kadar geniş ve başarılı olduğunu ya da bu kadar iyi bir oyuncu olduğunu bilmiyordum. Keşfettiğim bu güzel filmleri paylaşmak istedim.
Vakti olanlara filmlerden: Pusher serisi,The Green Butcher, Adam’s Apples, Open Hearts, After The Wedding, Jagten ve A Royal Affairs’i (bunu özellikle @aytackara‘ya) öneririm.
İçlerinde sevmediğim geyik filmler-özellikle Hollywood’a adım attığı ilk filmler- de vardı, Three Musketeers, Clash of Titans, Valhalla Rising gibi.
Neyse elime sağlık…
Bir detay bilgi de benden gelsin. Pek bilinmeyen filmlerinden The Door (Die Tür) Alman yapımı bir film olup; Almanya’da yaşayan bir türk yazar olan Akif Pirinççi’nin romanından uyarlanmıştır. 2009 yapımı film, fantezi/bilim-kurgu türünde olup; zamanda yolculuk alttürünün hiç de fena olmayan bir örneğidir. Meraklısına önerilir.
Ellerine sağlık @alperen4700, çok güzel bir profil yazısı olmuş.İnsanın Mads Mikkelsen izleyesi geliyor.
Jagten uzun süredir arşivimde, bir türlü izlemek nasip olmadı. Uygun vakit hem Jagten’e hemde diğerlerine bulaşmam lazım.
Düşündüğümden daha ayrıntılı bir yazı olmuş. Ben bu adama yüksek bir sempati-hayranlık beslemesem de tarzını-duruşunu seviyorum. Ekranda daha fazla olması iyi olabilir. Hannibal ile ne kadar gidilir o ayrı tabii..
Yazı için eline sağlık @alperen4700. Film önerini de dikkate almaya çalışacağım. Biraz detaylı baktım, hoşuma gider gibi. Zaman yarattığımda izleyebilirim.
Dizi olarak Hannibal ı pek sevemesem da adamı sevmek için filmlerine bir şans vereyim
Oyuculuktaki yeteneğini I Am Dina filminde gösteriyor. Bana göre en iyi oyunculuğunu After The Wedding te gösteriyor.
#MadsMikkelsen #Cannes2016