Muhteşem Yüzyıl : Bir Osmanlı Dizisi — tanıtım
53 yorum kekeva 08 Ocak 2011 13:19
Muhteşem Yüzyıl yaklaşık 1 yıldır yapımları hazırlanan, ilk bölümü ekrana giren ve büyük tartışmalara neden olan bir Osmanlı dizisi.
Dizi, dekoru ve kadrosu nedeniyle oldukça uzun bir yapım aşamasından sonra showtv ekranlarında seyirciyle buluştu.
Kadrosuna şöyle bir bakmak gerekirse, Türkiye’de sayılı oyunculardan birkaçını görmek mümkün, Kanuni Sultan Süleyman rolünü Halit Ergenç, annesini Nebahat Çehre, karısını Nur Aysan, aşık olduğu kadın olan Hürrem Sultan rolünü alman asıllı oyuncu Meryem Userli, baş yardımcısını Okan Yalabık, kardeşini Selma Ergeç oynuyor. Bu kadro, bu zamana kadar bir dizi için buluşmuş en büyük kadro olarak sayılıyor.Dizi, Osmanlı dönemini anlattığı için tabii ki dekor kısmı burada çok önemli; işte tam burada da dizi ekibi oldukça başarılı bir iş çıkarmış. Ekip, Topkapı Sarayı’nın ve bazı tarihi yerlerin bazı kısımlarını kullanırken, çoğu çekimde ise kendilerinin hazırladığı 1 dönümlük bir yapma set üzerinde çekim yapıyor.Bazıları dizinin Osmanlı dönemini yanlış lanse ettiğinden dolayı yayından kaldırılmasını isterken, bazıları ise diziyi nefes bile almadan izliyor ki ilk bölümü 5 Ocak’ta yayınlanan dizi, reytinglerde 1. sırada olan Çocuklar Duymasın dizisinin hemen arkasında neredeyse aynı izlenmeyle 2. sırada yer alıyor.Muhteşem Yüzyıl için gerçekten büyük bir emek harcanmış ve iyi bir iş çıkmış ortaya, umarız hakettiği yerde olur. Tabii ki herkesin kendi görüşü vardır. Bu yorumlara da açığız.Dizinin tanıtım fragmanlarını da burada bulabilirsiniz.
yorumlar
Can Dündar’ın Mustafa’sına yapıldığı gibi daha dizi çıkmadan karalama kampanyası başlatıldı. Dizide tarihî hatalar mevcut ama çok da göze batmıyor. Bunun dışında haksız eleştiriler çok fazla yapıldı. Bence bekleyelim görelim bakalım akıbeti ne olacak.
@furkan pasha Can Dündar’ın Mustafa’sı ile bu aynı şey değil. O durum Can Dündar’ın son dönemdeki siyasi tavrıyla ilgili. Bununla alakası yok bence. Burada tartışırsak da konunun dışına çıkarız baya
Tartışmalarla başlayan bir dizi olarak açıkcası beğendim.
@armny @furkan pasha‘nın değinmek istediği konu daha kimse izlemeden ahkam kesmeye başladı onu söylemeye çalışıyor kaldı ki dizi söylendiği gibi gerçekleri saptırmıyor sadece yapımı ilgi çekici yapmak için ufak oynamalar yapılmış. Ülkenin geri kalmış kesimi Osmanlı hakkında okumayıp kulaktan dolma bilgilerle büyüdüğü için bu kadar tepki oluşturdu. Umarım dizi devam eder takipçisi olmayacağım ancak bu büyük yapımın ülkeye gerek dizi gerekse film yapım şirketlerini bir üst seviyeye taşıyacağına inandığım için sonuna kadar destekçisi olacağım.
#Neilas# Berbat oyunculuk derken!!! Nebahat Çehre gerçeği var orada genelleme yapmamak lazım bence… Naçizane…
Seyrettim. Diziden aklıma kalanlar, Sultan Süleyman’ın özel hayatı, kadınlar, harem, Hürrem sultan, çekişmeler, şahane kostümler ve birazcık da Osmanlı siyaseti, Osmanlı halkı. sonuçta bir TV dizisi bu. ve adamlar zaten şimdiden en kötü eleştirilere karşılık olarak dizinin ilk ve son karesine savunma koymuş “tarihten ilham alınmış bir kurgudur!” diyerek. yerli dizi neredeyse hiç seyretmiyorum. ama bilmeden de ahkam kesmemek için ilk bölümünü oturup seyrettim. diğer yerli dizilerin hamuruna ve yapımcıların az çok belli olan tercihlerine bakınca zaten bu diziden mesela “band of brothers” tadında bir tarihi yapım beklenilmez. bekleyenin de aklına şaşılır. bu nedenle bu diziyi pohpohlayanlar da, lanet edenler de bilinçli hareket edemeyeceklerdir. TV lerde gazetelerde bu iki uçta gezen insanlarca ateşlenen onlarca verimsiz tartışma yapılacaktır. şahsi fikrim : dizinin isim ve konusundaki iddialarıyla, dizi içeriği çelişiyor. Dizi yapımcıları Sultan Süleyman, cihan hakimi Osmanlı’nın zirve dönemi, saray hayatı vs ele alınacağını iddia ve reklam edip, yoğunlukla kadınlar, aşk, özel hayat, harem, çekişmeler gibi dar alanlarda mahkum ediyor. Veya biz bu diziden çok şey bekliyoruz. Ama başta da dediğim gibi, hiç öyle faydalı-iyi-gerçekçi yapımlar beklememeliyiz. Çünkü hali hazırdaki dizilerin formülünde bunlar yok. Formülde kazanç var, başarı var, reyting kaygısı var. (ve para kiminse onun fikrini empoze etme çabası) Bu nedenle TV dünyasında “doğru-faydalı-güzel” yapımlara “sıkıcı” etiketi vurulur. Zaten seyircilerin çoğunun algı ve zevk kriterleri dışarıdan eklenmiş paketler halinde yüklenmiş. Sevmiyor, sevdiriliyoruz. Seç(tiril)iyor, düşün(dürül)üyor, konuş(turul)uyoruz. “Başka kanala geçerim veya TV yi kapatırım olur biter!” diyerek bu saçmalıklardan sıyrılabilmek imkanı olsa keşke.. Maalesef mümkün olmuyor. Çünkü hayatın her alanında, akılları ve kalpleri her türden çeşitli saçmalıklarla dolu ve meşgul olan insanlarla muhatap olmak zorunda kalınıyor. Ve hayatı da kanal değiştirir gibi pıt diye değiştirmek olanaksız. Ama yaşamak böyle bir şey zaten. Mesela tahammül gibi…! Tevazu gibi…! Sessizlik gibi çok sayıda meziyet kazanmak gerek. Ben bu dizideki 100 dakikada Süleyman’ın askeri hayatı, eğitilip-yetişmesi, şiir kabiliyeti, fikri-manevi kapasitesine dair bölüm bulamadım. Koskoca Osmanlı’nın gücü ve itibarına hak ettiği derecede yer verilmediğini gördüm. Ordu göremedim! Gösterişli saray törenleri göremedim. Sanki asmalı konak izliyordum. Farkı sadece güzel Osmanlı kıyafetler ve birkaç antika mobilyalı dekordu. Yeterli tarih bilgim ve hakkım olsaydı çok daha fazla eleştirebilirdim. Sıradan bir seyirci seviyesinde konuşuyorum. Konu-mekan-figüran-efekt-senaryo vs olarak daracık alanda geçen böyle diziye daha en başta, “Muhteşem Yüzyıl” adı verilmesi bile uygunsuz. Hatta gülünç!! Ama kanunlara aykırı bir durum yoksa yasaklanmamalı. Filmcilik olarak kötü de olsa, daha iyilerinin yapılmasına örnek teşkil eder.
ben sırf bu kadar konuşulduğu için ilk bölümüne baktım. tarihi yanlış lanse etme fikrine de katılmıyorum daha doğrusu o kadar da abartılacak bir şey olmadığını düşünüyorum! Misal RTÜK e gelen 9 aydaki şikayetin fazlasının 1 hafta-10 gün içinde -bir de çoğunun dizi televizyonda gösterilmeden- gelmesi de pek saçma göründü bana.
Sonuçta bir yerde okumuştum biri demiş ki haklı da adamlar belgesel değil “dizi” çekiyorlar. Kurgu yapacaklar kendilerince ne var ki bunda? Ama bizim bu milletin abartmaya müsait yapısı malesef bu kadar tartışma getirdi. Umarım devam eder.
ps: @merbabu da benim cevabımı vermiş @neilas e hitaben aynen tekrar ediyorum: bir Nebahat Çehre faktörü var orada!
dizi zaten bana göre gerçeği anlatmak zorunda değil bu dizi yani ne alakası var. bugünü anlatan bi dizi bugün ki hükümetimi anlatıyor. Keşke anlatsa asıl onu kaldırırlar
“Tarihin Arka Odası” mıydı neydi bir program var. Bence bu dizide de onun gerçekçiliğine denk bir anlatım var. İlk bölümü izlediğimi söyleyemem ama izlemediğimi de söyleyemem. Bölüm bölüm takip ettim ben de, pek çok insan gibi “neymiş bakalım bu kadar tartışma yaratan?” diye düşünerek. Oyunculuk konusunda genele vurup “oyunculuk kötü” diyemeyiz, zira bahsi geçtiği üzere Nebahat Çehre, İlker Aksum, Engin Günaydın, Arif Erkin, Dolunay Soysert, Vahide Gördüm gibi isimler var. Öte yandan cariyelerin çoğu ve başrol Halit Ergenç vasatın altında bir oyunculuk sundular. Tabi zor roller, zaman içinde rayına oturur diye umuyorum.
Tartışmalara gelince, ben dizinin bitirileceğine inanmıyorum. Bu karalama kampanyaları, RTÜK şikayetleri vs. yapımcılar için inanılmaz bir PR sağladı. Bilerek yapıldığını iddia etmiyorum, sadece ilk bölümün izlenmesini sağlayan faktörlerin başında bu vardı. “Fatmagül’ün Suçu Ne?” de benzer bir strateji kullanmıştı hatırlarsanız. Dizi başlamadan tartışmaları başlat: dizi izlensin.
Ayrıca senaryonun Meral Okay tarafından kaleme alındığını, yönetmenliği de Taylan Birader’lerin üstlendiğini unutmamak gerek. İlk bölümü -şahsen- kötü bulsam da ilerleyen zamanda biraz daha toparlanacağını düşünüyorum.
Tartışmalara dönecek olursam; belgesel olmak, insanları bilgilendirmek, gerçeği yansıtmak gibi bir misyonu ve iddiası olmadığı sürece gayet normaldir birebir tarihi anlatmaması -kaldı ki tarihçilerin bile kimi zaman bazı konularda uzlaşamadığını göz önüne alırsak, bir dizi ekibinden yüzde yüz gerçekçilik beklemek haksızlık olacaktır.
@tatankaiyasaka tarihin arka odası yaklaşımınız doğru çünkü dizinin tarih danışmanı Erhan Afyoncu’ymuş. tarihin arka odasındaki diğer tarihci kendisi.
Dizi izlenebilitesi olan bi dizi.Padişahları peygamber sanan bizim milletimiz ve aydın geçinen güruh tiz vurun kellesini nidaları atıyo.Gerçi hünkar’ın kibri bende bi antipati uyandırsa da koca imparatorluk padişahı diyerek kendimi avutmaya çalışıyorum olmuyo.Daha düne kadar yavuz sultan selim gibi efsane bi padişahın hasmım dediği rekabet ettiği adamları onları boşver diyerek atlaması babasının sağlamış olduğu düzeni ilk günden yıkmaya başlaması bende bu nasıl halifedir arkadaş bu kibirle kapıkulu olunmaz intibası uyandırdı.Bu arada afişinin the tudors dizisinden çalıntı olduğunu okudum.Tudors izlemediğim için doğruluğuna dair bi bilgim yok.Bu arada elçiye davranış tam bizim misafirperverliğimize ve elçiye zeval olmaz sözüne uygundu(!) Gelen elçiyi iki yeniçeriyle yere çöktürüp sürüklemek olmazsa olmazdır…
Ülkemizin insanları nedense gerçeklere ve bilgiye önem vereceklerine masallara önem vermeyi tercih ediyorlar.Muhteşem Yüzyıl dizisinde de aynı şey söz konusu bence.Diziyi izledim.Son yıllarda yerli diziler arasında en ilgimi çeken dizi diyebilirim.Kostümleri,dekorları ,grafik efektleri ile kayda değer bir dizi.Eleştiler çok haksız bence .herşeyden önemlisi bir dizi bu.Günümüzde rating savaşlarında nasıl bir şey bekleniyorki.Hiçbirşeyi kutsallaştırmaya gerek yok.Atatürk’ünde filmi yapıldı.Bence Fatih’in Kanuni’nin de filmleri yapılmalı.Kanuni’nin müthiş başarılarının yanında büyük hatalarıda vardır.Bu konuda şüphesi olan biraz tarih kitaplarını karıştırırsa öğrenebilir.
@kanatlitirtil dışında, çoğu kişinin yapmış olduğu yorum, yerli, yersiz ve gerçekten de saçma. Biri demiş kurgu kardeşim, gerçek ile alakası olmayabilir : O zaman adına Muhteşem Yüzyıl, Oyuncularına da Kanuni Sultan Süleyman vs. vs. diye benzetme yapmayacaksın. Biri demiş herkes fragmana bakarak eleştiri yaptı kimse izlemedi. Sen bir ürünü alırken önce ambalajına mı bakıyorsun yoksa içine mi. Muhtemelen sana ayrıcalık gösterip içine baktırıyorlardır. Birileri yine vay efendim böyle diziler olmalı, dizi sektörü bilmem ne olmalı, dizi yayında kalmalı şeklinde yorumlarda bulunmuşlar… Tabii ki yayında kalmalı arkadaşım, yaptığı kötü yayınlarla övünen, aşk ve sevişmeyi her film/dizinin baş konusu haline getiren, bu yüzden de hem dizi hem de film sektöründe bir b.ka yaramayan (afedersiniz ama durum böyle) yapımlarla adından sıkça söz ettiren bir milletiz. Görüyorum ki yorum yazanları %80’i yabancı dizi (belki de %100) izliyor. Bende izliyorum. Yerli yapım izlerken artık kusacak seviyeye gelmemden dolayı da izlemiyorum. Oyunculuklar bayıyor!Hiç kimse çıkıp da yok kıyafet güzel şu su güzel bu su güzel demesin, ne oyunculuk var ne birşey… bakışlar hala aynı, profesyonellik yok sıfır! He pardon unuttum, profesyonel oldukları bir konu vardı, oraya henüz gelmediler… aşk ve sevişme yakında…
Asıl saçma olan daha ilk bölümden aksiyon beklemek. Hangi tarih dizisinin ilk bölümü savaşla geçmiş? İlk bölümün karakterleri tanıtmak amacıyla sakin geçmesi gayet normal. Her dizinin ilk bölümüne bakıp hüküm verecek olsak yabancı dizilerin çoğunun elenmesi gerekir.Kurgu oldu diye benzetmemek neden olsun ki? Rome dizisinde de kurgu olan birçok şey var ama sonuçta tabanını gerçek kişi ve kurumlardan alıyor.Fragmana bakılarak yapılan eleştiriler gerçekçi olsa amenna. Ancak padişahların içki içmesini(dizi de böyle birşey de yok ya neyse), haremde cariyelerle bulunmasını hazmedemeyenler tepki gösterdi. Olay budur.
Ne diziyi, ne de fragmanlarını gördüm. İzlemeyi de düşünmüyorum ama umarım yapımcılar baskılara boyun eğip geri adım atmazlar. Düz adamın kendi eğilim ve beklentilerini tüm topluma zorla benimsetmeye çalışması midemi bulandırıyor.
“TOPKAPI SARAYI GÖRÜNÜMLÜ ASMALI KONAK” demiştim geçen hafta bu diziye.. Valla bugün öğrendim şu Meral Okay da kimmiş diye bakarken. Meğer Asmalı Konağı da o yazmış. Ne diyeyim ki. Çok Seviyorum bazen ukalalığımı. Cuk oturmuş yemin ederim.
Edepsiz edebiyat olur mu? Ayrı konu.. Çünkü herkesin edep anlayışı farklı.
Arkadaşlar herşeyi geçin hepsinden ziyade bizim valide sultanlarımız öyle orası burası açık kıyafetler ile gezmezlermiş ortalıkta. Koskoca Kanuni’yi iki kere namaz kılarken görüyoruz oda sadece iki sahnede. Harem yaşantısı osmanlı da var evet kimse inkar edemez ama bu kadar milletimizin gözünün içine sokmak mı gerek. Ayrıca Harem de sadece padişah için hatun hazırlanmaz paşalar için gelinlik kız yetiştirilip çeyizleriyle verilirmiş saraydan. The Tudors’u izleyenler var ise çarpık benzerlikleri anlayabilir. Biz tarihimizi izlemek isterdik. Harem hayatları ya da kostümleri umurumuzda değil. Ama reyting korkusu işte.
bugünlerde sürekli asparagas haber veriyorum ama şunu bir okuyun:
Brad Pitt Muhteşem Yüzyıl dizisinde oynamak için geliyor! Muhteşem Yüzyıl Brad Pitt ile bir bölüm için anlaştı.
Dünyanın en ünlü oyuncularından Brad Pitt Muhteşem Yüzyıl dizisinde konuk oyuncu olarak oynamak için anlaştı.
Timur Savcı’nın sahibi olduğu TİMS Yapım şirketi tarafından çekilen yönetmenliğini Yağmur ve Durul Taylan kardeşlerin yaptığı Senaryosunu Meral Okay’ın yazdığı Halit Ergenç, Meryem Uzerli, Nebahat Çehrenin paylaştığı reyting rekorları kıran ve Kanuni Sultan Süleyman Han’ın döneminin anlatıldığı Muhteşem Yüzyıl dizisi önümüzdeki günlerde Brad Pitt’in kadroya katılması ile gündemin tek konusu olacak gibi görünüyor.
Brad Pitt, Muhteşem Yüzyıl dizisinde bir bölümde oynamak için dizinin yapımcıları ile 2 Milyon Dolar karşılığında anlaştı. Pitt, Muhteşem Yüzyıl dizisinin Savaş sahnelerinde oynayacak. Muhteşem Yüzyıl’ın Brad Pitt’in oynayacağı sahneler önümüzdeki ay çekilecek..
47 yaşındaki Brad Pitt, üç yıl sonra 50 yaşında sinema kariyerine son vereceğini açıklamıştı. Brad Pitt’in Muhteşem Yüzyıl dizisinde oynayacağı Yapım şirketi tarafından bir sır gibi saklanıyor…
Aktör, katıldığı ’60 Minutes’ isimli televizyon programında bu kararını açıklayarak hayranlarını hayalkırıklığına uğrattı. Fakat Brad Pitt, Muhteşem Yüzyıl dizisinde yer alarak Türkiye’deki hayranlarının gönlündeki yerini bir kez daha sağlamlaştıracak…
Buranın dediğine göre de o haber Timur Savcı tarafından yalanlandı. Ben de Rahşan Gülşan’ın “Umidinizi kirmak istemem ama Brad Pitt ve Muhtesem Yuzyil’da oynamasi meselesi uyduruk haber. Simdi Timur Savci’ya sordum:(” diye açıklamasını gördüm twitterda. Keşke olsaymış, iyi olurmuş…
@aytackara: şaşırmadım, keşke gerçek olsaydı, ben de bir kez olsun bir yerli dizi seyretseydim, adriana lima geldi diye kutu yarışması seyretmiş biri olarak , brad pitt gelseydi bir bölümlüğüne de olsa muhteşem yüzyılı çekerdim
şu jean claude van damme ı falan getirteceklerine bir film yada dizi icin (aslında benim için) ryan gosling’i getirseler nekadar mutlu olcam :PPP
MundoFox adlı İspanyolca yayın yapan bir kanaldan bahsediyor.
Vox.com, Amerikan dizilerini sever kişiler için onlaragöre yabancı dizi tavsiyelerinde bulunmuş. Game of Thrones sevenler için de Muhteşem Yüzyıl’ı önermiş.
Muhteşem Yüzyıl Kösem Bağdat Fatihi IV. Murad ne be? Daha uzun bir isim bulamadınız mı?
https://www.youtube.com/watch?v=6muBeTFGWm4
Bölüm 1
Yaşadığı ruh hali değişimini fazla keskin bulup göz devirsem de Alexanda’nın/Hürrem’in sahneleri hoştu. Onun olmadığı tüm sahneler ise boştu, sıkıcıydı, yetersizdi. Dönem dizilerinde yabancı dizi kalitesine alışmış biri olarak görsel açıdan da aşırı derecede yetersiz buldum ayrıca diziyi. Baş kesme sahnesi var gösteremiyorsun, gemi yerine maket gemi gösteriyorsun bize falan filan … Sözün özü pek benlik bir şey gibi durmuyor ama Alexandra’nın sahneleri hatırına ve her köşeden tanıdık bir sima fırtlatma potansiyeli olduğu için 1-2 bölüm daha şans vereceğim yine de. Hal şöyle ki bu bölümde kalabalıkta kaynayan figüran cariyelerden biri Gizem Karaca idi mesela. Sadece dikkatli gözlerin fark edebileceği minnak bir figüranlıktı.
Bölüm 2
Nur Fettahoğlu, yine antipatik bir rol bulmuş kendine. Hürrem, onun karakterinin damarına bastıkça keyif alıyorum; orası ayrı tabii. Antipatik demişken; şu Şehzade Mustafa da ne sevimsiz bir çocuk öyle yahu! Evlat olsa sevilmez!
Sardı dizi. Her bölümde biraz daha bağlanıyorum. Bu sefer/savaş muhabbetleri/sahneleri tamamen boş beleş sahneler benim açımdan tabii. Diziyi harem kısımları taşıyor.
*Bu Hürrem’i çoooook sevdim ben! Meryem Uzerli, tartışmasız dizinin yıldızı. Konuşmaları, tepkileri falan tam bir tatlılık abidesi. Hürrem dışında Süblüm de renkli bir karakter. Nigar ve Hürrem’in kankası Maria’nın varlığından da memnunum.
*Valide ile bilmemneyidevrana fena halde uyuz oluyorum. Hürrem’in bu günlerin acısını bu ikisinden çıkaracağı zamanın gelmesini iple çekiyorum. Yardakçı Daye de arada kaynamasın tabii.
*Bu bölümden de 2 tanıdık isim çıktı. Alper Kul’unki 1-2 bölümlük konukluktur muhtemelen ama Saadet Işıl Aksoy’unki o tarz bir şey değildir diye tahmin ediyorum. Victoria için yolun sonu harem büyük ihtimalle.
Bölüm 6
Ne bitmez kredisi varmış şu köstebek suratlı bilmemneyidevranın yahu? Yordu bu kadın beni. Yıldım! Tarihsel gerçeklere bağlı olma durumu gereği ölmeyecek de bu lanet olası! Offfff, of!
Bölüm 8
Bölüm 15
Bölüm 20
Son sahne: Seni hiç ama hiç sevmiyorum Sülüman!
*Bu ne cesaret Hürreeem? Yediğin bıldırcın yüreklerinin etkisi hep bunlar. Saygım bir kat daha arttı sana bu deli cesaretinden ötürü.
*Bu kadar çok sevme bu adamı be Hatice! Hak etmiyor. Hak etmeyecek.
*
Gülşah’ın delik deşik ettiği kişi Gülnihal ise cidden çok üzülürüm. Başka bir cariye çıksa bari.
*Ulan İbrahim, ulan karaktersiz İbrahim … Senin ölümün 3. sezona mı yoksa 4. sezona mı denk gelecek bilmiyorum ama o günü iple çekiyorum İbrahim.
*’Kız kardeşim geliyor.’ cümlesinin üstünde o kadar baskıyla durdular ki ünlü bir oyuncu geleceği çok barizdi. 3 hatunun kendi aralarında yaptıkları harem muhabbetini dinlemesi epey keyifliydi bu arada.
Ve koca sezon bitti. İlk bölümde baya bir burun kıvırmıştım yalan yok. Lakin her bölümde üstüne koya koya ilerledi ve beni mahçup etti. Oldukça başarılı bir sezon oldu. Müziklerde kimin emeği varsa o da ayrı bir kutlamayı hak ediyor bu arada.
Bölüm 25
İlk sezonun kapanışı niyetine sunulan ilk 45 dakika güzeldi ama devamındaki yeni sezonun açılışı niyetine sunulan 1 saatlik süreçte seviye baya düştü. Umarım bu son 1 saatteki formsuzluk sezonun geri kalanına bulaşmaz.
*Ağlattın be Nigar!
*
*Üfff, bu nerden çıktı yahu?
Bölüm 29
*Malkoçoğlu: Senden de İbrahim’inki ile yarışır o büyük egondan da hiç haz etmedim!
*Isabella: Güzel desem değil aslında ama kendine has bir çekiciliği var. Tam bir İspanya Çingenesi tipi var. Rol için çok doğru bir tercih olmuş.
*
’i özledim ben.
dediler ve bir daha hiç göstermediler. Gelsin bir ziyaret etsin ve o gül cemalini görelim ama di mi?
Bölüm 30
Hatice de içindeki ‘soylu’ canavarı ortaya çıkardı ve iyice iticileşti bu sezon.
Bölüm 31
Armin’i tez kurtaralım bu hadsiz kazanovadan. Müjde Uzman’ı ekranda görmek güzel elbette ama haz etmiyorum bu güzeli bu adama yazmalarından. Ah ah, bizim Türk sinemasının yegane jönünden yani Cüneyt Arkın’dan izlediğimiz Malkoçoğlu’nun çapkınlıkları sempatik gelirdi. Ama bununkiler çok itici yahu!
Bölüm 35
*Hürrem: Bu kadar aptal değilsin ama sen ya! Defteri balkondan aşağı fırlatmak nedir? Eline süper fırsat geçmiş işte; sakince götür ve yak bir yerde. Bu saçma sapan panik hareketine gerek var? Gül Ağa ile bir prenses kaçırma organizasyonu ayarlamak da ayrı bir aptallıktı bu arada. Hürreeem, kendine gel!
*Nigarrrrr!
*Sülüman: 1 değil, 2 değil, 3 değil … İbrahim’in şahit olduğun bu hadsizliklerini ne kadar daha görmezden gelicen?
*Gritti’yi oynayan oyuncuyu niye değiştirdiniz? Oyuncudan kaynaklı bir sıkıntı var ise karakteri komple diziden çıkaraydınız. Hoş olmamış bu oyuncu değişikliği.
Sezonun ilk bölümünde Engin Günaydın takviyesine baya bir burun kıvırmıştım aslında ama bölümler ilerledikçe önemli bir renk olup çıktı. Gül Ağa’yı sevmemde tuttuğu saf da önemli tabii. Kısa bir süre önce Aşk-ı Memnu’da da izleyip sevdiğim Hayal Köseoğlu takviyesinden de epey memnunum. Burak Özçivit ise aşırı gereksiz. Cidden gereksiz …
Sezona birkaç kötü bölümle başlasa da devamında form tuttu yeniden dizi. Buna rağmen okkalı bir zaman atlaması istiyorum sezon bitmeden ben. Çocuklar büyüsün, ortalık biraz daha karışsın, İbrahim bir an önce layığını bulsun …
Ta ilk bölümden bu yana beklediğim kıvamda bir bölümdü. İlk 1 saatlik kısımda bolca keyif kahkahası attım. Şer üçlüsünün yüzlerinin aldığı halleri izlemesi çok ama çok keyifliydi.
*Hürrem, Prenses’i gemiye bindirip yollamış ve bir şekilde durumdan Sülüman’ı bilgilendirmiş. Tamam da biz o anları sonradan flashback sahnesi olarak izleseydik keşke. Büyük bir hayalkırıklığı yarattı yönetmen bu açıdan.
*Atın günahı neydi ulan insafsızlar? Lanet olası hayvan düşmanları!
*Hürrem, batır o bıçağı Daye’ye herkesin ortasında ve al atın intikamını!
Bölüm 39
Hayranım ben bu kadının deli cesaretine ya! Bu tarz cesur çıkışlarıyla mest oluyor, o üzülünce üzülüyor, o mutlu olunca keyifleniyor, o sinirlenince delleniyorum. Koşulsuz onun yanında olan biri varsa seviyor, karşısında olan tüm şer ordusundan tiksiniyorum. Bu dizi benim için sadece ve sadece ‘Hürrem‘ demek!
Daye:
Bölüm 44
*Ezgi Eyüboğlu’nu severim. Canlandırdığı karateri de sevdim. Güzel bir giriş yaptı. Kayda değer bir süre ortalıkta kalır umarım.
*İbrahim’in Matrakçı’ya Nigar ile olan münasebetinden bahsedip nikahı (Kendi organize ettiği nikahı! ) engelleyeceği belli olmuştu. Ne oldu şimdi dikkatlerden ırak dost mu tutmuş oldu? Tam karaktersiz yahu!
*Matrakçı: Sadıka’dan sonra şimdi de Nigar … Ne kadar daha sadık kalacaksın bu İbrahim’e? Nasıl bir malsın arkadaş sen?
Rol için 17-20 yaş aralığında bir genç oyuncu bulamadınız mı cidden? O vakitlerde 37 yaşında olan Mehmet Günsur ne alaka yahu?
Bölüm 47
Çekmediği çile kalmadı kalmadı şu hatunun. Yeter artık yahu! Artık şer ittifakından birileri ölmeye başlasın. 50 bölüm oldu neredeyse ve tek bir kayıp yok şer ittifakı kanadında. Güzel günler görmek nasip olmadı bir türlü.
Bölüm 49
Bölüm 51
Bölüm 55
Valide, Mahidevran’ın gerçek yüzünü gördü çok şükür bu bölüm. Birbirlerine girerler bundan sonraki süreçte inşallah!
Ne çok şey oldu lan bölümde. Sezon finali olmasa bile sezon finalinden bir önceki bölüm olurmuş bundan pekala.
*Nigar: İlk sezonda severdim seni. Bu sezon ise tiksindim resmen senden. Tez vakitte ölürsün inşallah.
*Gül Ağa:
*Hürrem:
*Bu Mihrimah büyüdüğünde sarayın vay haline!
*Kedi bile 9 canlı; ya sen İbrahim? Her şeyden mi yırtar bir insan yahu?
*Bu dizinin senaristleri hiç süregelen bir mutluluk bahşetmiyor biz garip izleyicilere. Karakterleri öyle düğümlerin içerisine sokuyor ki nefret ettiğin karakterin başına bir süreliğine de olsa hiçbir şey gelmesin istetir vaziyette bırakıyor seni. Yılan bunlar yılan!
Bölüm 63 (2. Sezon Finali)
Valide: (Öldü.)
Daye: (Öldü.)
Mahidevran: (Saraydan kovuldu. Lakin Manisa’ya gitmemek için direnir, her şeyi yapar bu yüzsüz.)
İbrahim: (Adım adım ölüme ilerliyor. Maksimum 10-15 bölüm daha direnir.)
Gülşah ve Fatma: Onlara da bir ara sıra gelir elbet.
Bölüm 64
*Ya aptal aşık Hatice; sen kimsin ki Hürrem’e rakip olasın? Bu ezik, Mahidevran’ın aklına uyup İbrahim’i boşamaktan da vazgeçer şimdi.
*Valide’den boşalan İbrahim’den de elbet bir süre sonra boşalacak olan Hürrem’e dişli rakip kontenjanını Cansu Dere ile doldurmaya karar vermişler. Birilerinin hareme sokmaya çalıştığı bir ajan mı yoksa tamamen alakasız bir kahin mi Firuze? Her kim olursa olsun rakipsiz kalan Hürrem’e dişli bir rakip olmayı başaracak gibi görünüyor. Bu sezon saf tutmak o kadar kolay olmayacak gibi duruyor benim için. Bir tarafta 2 sezondur gönül bağı kurduğum Hürrem, diğer tarafta ise güzeller güzeli Cansu Dereciğim. Zooor, cidden çok zor.
Bölüm 66
*
*Altın yol altın yol olalı böyle bir şıklık görmedi. O beyaz elbisenin içinde bir kuğu gibi süzülüyordu Firuze.
Bölüm 68
*Üzüldüm İbrahim Çelebi’ye.
Bölüm 69
Bölüm 73
Bölüm 76
*Daha ilk tanıştığımızda demiştim bu kadın ajan olabilir diye. O rahatlığı normal bir şey değildi keza. Süleyman’ın karşısında kendisini anlatmaya başladığında da hiç inanmadım bu bölüm. Ki hislerimde de yanılmadım. Bir daha görür müyüz görmez miyiz bilmiyorum bu Sinsirella’yı. Öyle ya da böyle Hürrem bir zafer daha kazanmış oldu.
Bölüm 79
Ölemedi gitti lanet olası! Ben 75-78 aralığında bir yerde ölümünü bekliyordum bunun. 79’u devirdik ama hala ölmedi. Yıldım artıkkkkkkkkkk!
Bölüm 82
*
*Minik Mihrimah’ı pek severdim. Dünyalar güzeli dünyalar tatlısı bir çocuktu. Kötü huylarına rağmen (ki yakışıyordu çocuk oyuncuya) küçük Mihrimah’ı da sevmiştim baya. Lakin bu büyük Mihrimah’tan hiç hoşlanmıyorum. Pelin Karahan’ı Kavak Yelleri’nden beri sevmiyor oluşumun da bunda katkısı vardır elbet ama bu Mihrimah cidden çok itici. Mehmet desen safın önde gideni. Umudumuz Selim ve Beyazıt’ın büyümesinde artık. Bir sonraki padişah olacak olan Selim’i sever miyim bilmiyorum ama Beyazıt’ın büyümesini iple çekiyorum.
Bölüm 86
*Kız kardeşleri birbirlerine düşürme planı güzeldi Hürrem. Lakin pek uzun sürmez bunun etkisi. Şer ittifakı kısa bir süre içerisinde kurulur yine.
Bölüm 88
Bölüm 89
*Mahidevran’ın gönderdiği şu çirkin mahlukat ölsün artık bir zahmet. Ya da taraf değiştirip şer ittifakının elinde patlayan bir bombaya dönüşsün.
*1.5-2 sene olmuş öleli hala adı 10 dakikada bir muhabbetlerde. Unutun artık şu İbrahim’i yahu!
*Rüstem, tam bir hayal kırıklığına dönüştün bir süredir. Mihrimah takıntına bir ara ver de canı alınması icap eden birkaç kişiyi aradan çıkarıver. Nigar gibi, Matrakçı gibi …
Bölüm 90
İyi ki varsın Rüstem!
Hürrem:
Bölüm 94
Bölüm 96
Şah Sultan’ın yaptığı her hamle 1 km öteden görülebilecek hamleler olmasına rağmen sürekli birileri bu tuzaklara düşmekte. Şah’ı zeki ve kudretli göstermek adına diğer karakterleri aptallaştırdıkça aptallaştıran senaristler fena halde sinirimi bozmakta son bölümlerde. Bu bölümde de Ayaz Paşa bu aptallaştırma hareketinden nasibini aldı. Yazık, çok yazık.
Bölüm 97
*İyi dayandın Lütfü de niye dayanıyorsun onu anlamıyorum. Kimle olduğu da mühim değil; gözünün önünde bir şeyler yapsan haktır Şah’a.
Bölüm 98
Bölüm 100
O nasıl bir cezadır Lütfü?
İçerisinde tek bir Hürrem sahnesi bulunmayan bir bölüm yapmışlar. Meryem Uzerli’nin ‘tükenmişlik sendromu’ durumunu anımsıyorum medyadan o vakitlerde ama sezonu tamamlamadan gittiğini varsaymamıştım hiç. Bu ayrılığın sezonun bitimine 3 bölüm kala oluşu şaşırttı beni haliyle.
Çoğu zaman konuşmadan bile çok şey anlatan, bir bakışıyla, bir çene hareketiyle, bir titreyişiyle, bir salınışıyla sahneyi kaplamayı başaran, tartışmasız bir şekilde dizinin yegane yıldızı olan, şu 3 sezonluk süreçteki performansıyla Türkiye’de verilebilecek tüm ödülleri almayı fazlasıyla hak eden Meryem Uzerli olmadan yağsız tuzsuz bir çorbaya dönecek benim için bu son 39 bölümlük süreç belli ki. Emeğine sağlık Meryem Uzerli. İyi ki vardın!
Bölüm 102
Bölüm 103 (3. Sezon Finali)
*Ya bu kadından Hürrem mi olur? Şaka mısınız siz?
*Abim de abim deyişleri nedeniyle bir türlü sevemediğim ezik şehzedemiz Mehmet’e de veda ettik bu bölüm. Mustafa’nın ölmesine ise daha 10 sene var ne yazık ki. Katil Mahidevran’a da koca bir sezon daha katlanacağız ki bu daha da beter bir şey.
*Diziye hiçbir şey katamayan boş karakterimiz Bali’yi de bu kez dönmemek üzere yolcu ettik.
Uzun sayılabilecek bir zaman atlamasıyla başladık sezona. Yeni oyuncu takviyeleri konumundaki Merve Boluğur, Aras Bulut İynemli, Engin Öztürk, Tolga Sarıtaş ve Almeda Abazi’yle tanışma bölümü gibi bir şey olmuş. İlerleyen süreçte Meltem Cumbul, Burcu Özberk, Sarp Akkaya, Hilmi Cem İntepe, Yetkin Dikinciler, Yasemin Kay Allen, Özge Ulusoy ve Berrak Tüzünataç’ın da dahil olmasıyla yepyeni bir kadro bizi bekliyor bu sezon. 4 şehir, 4 harem derken bu sezon için geniş bir kadro şart zaten. Yine de ilk 3 sezondaki tadı bu sezondan alabileceğime inanmıyorum. Hayırlısı olsun bakalım.
*Her yerde Meryem Uzerli’yi arıyor özlemle gözlerim. Keza bu yeteneksiz kadın Hürrem’den bile soğutabilir insanı.
*Hürrem’den boşalması muhtemel destekleyeceğim hatun kontenjanını Merve Boluğur’un karakteri Cecilia doldurabilir mi bakalım? Onun da katkısıyla Selim’i Beyazıd’a tercih edecek gibiyim.
*Yaşlandırma makyajlarına ne desem bilemedim. En fazla Gülfem’e yüklenmişler bu arada.
Bölüm 106
*Vaziyet, iyi ki Meryem Uzerli bu sezonu görmedi dedirtiyor bana. Kendisinin üstünde bu ‘kendine/doğaya yenilmişlik’ duygusu pek sakil dururdu keza.
*Şu Ayşe’nin bir kızı da dost canlısı çıkmadı yahu! Bu ürünlerin fosluğu sadece tarladan mı yoksa hem tarladan hem de tohumdan kaynaklı mıdır bilemedim artık.
*Huricihan’ın nasıl bir insan olduğu umrumda değil. Ebeveynlerinin kim olduğundan mütevellit varlığı fazlasıyla rahatsızlık hissi uyandırıyor bende.
Bölüm 108
Sümbül: Bu kadın, Sümbül’ün odağını dağıtmak için oynanan bir oyunun bir parçasıysa hiç şaşırmayacağım bu arada.
Bölüm 109
*Beyazıt’ın Selim’e olan kıskançlığının boyutları çok ciddi seviyelere ulaştı. Onu kıskanacağına hürmetini hiç eksik etmediği Mustafa’yı kıskansa şimdiye Mustafa’nın adı sanı kalmazdı belki de.
*Bu bölümün içinden de Fatmagül çıktı. Hilmi Cem, Merve, Serenay, Almeda … Bu dizinin yapım şirketi ile Acun Medya’nın ilişkileri çok iyi belli ki.
Bölüm 112
*Şunların sanki yarı kardeşleri olan kişi Mustafa değil de Selimmiş gibi davranmalarını midem kaldırmıyor. Hepsinin bu halinden ciddi seviyede rahatsız olmakla birlikte özellikle Beyazıt’a hiç ama hiç katlanamıyorum. Ve bu vaziyet, Selim’in taht için yegane makul aday olduğu gerçeğini tekrar tekrar ispatlıyor.
*Dilini eşşşek arısı soksun Sümbül.
*
Epey şey oldu bu bölüm.
*Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim 3-4 tane. Çok şanslı hatun şu Mahidevran çok. 1 tane erkek evlat doğuruyorsun ama 3-4 tanesine birden sahip oluyorsun. Bunları küçükken nakış nakış işleyememek, dostunu düşmanını net bir şekilde anlatamamak Hürrem’in en büyük eksikliğidir desem yeridir. Beyazıd ve Cihangir gibi 2 tane hain oğlum olacağına 2000 tane düşmanımın olmasını yeğlerim. Lanet gelsin ikisine de!
*Valeria, hakkın rahmetine kavuştu. Çok bile yaşadı gerçi. Eski Hürrem olsa bu zamana kadar çoktan nalları dikmiş olurdu.
*Yolun açık olsun Sümbül. Bunun daimi bir veda olmadığını varsayıyorum yine de.
Bölüm 117
*Selim: Hiç şüphesiz ki sen Hürrem’in tek gerçek evladısın. Ve hiç üzülmeyesin ki sana bunu yapan utanmazlar layıklarını fazlasıyla hak etmişlerdir. (Farkındayım biraz Sülüman’ın cümlelerini andırdı bu. )
*Her şey bir yana; bu oyuncu bolluğunda Mahidevran’ın sahnelerinin önceki sezonlara kıyasla ciddi miktarda azaltılmış olmasından büyük memnuniyet duyuyorum.
Bölüm 118
Eziksin Mihrimah ve yıllardır vuku bulan hiçbir şey bu hazin gerçeği değiştiremiyor.
Bölüm 119
Hürrem, eskiden de severdi neferlerini elbet ama bu kadar duygusal değildi. Yaşlılık bu açıdan yaradı buna. İkidir o duygulandıkça beni de duygulandırdı. Ona olan sevgim biraz daha arttı.
Bölüm 121
*
*Şaşırttın beni Mihrimah. Gerçekten şaşırttın. Sonradan pişman olup da her şeyi bok etmezsin umarım.
*İlk 3 sezonluk süreçte tek bir oyuncuya ödül verecek olsam bu kişi her sezon Meryem Uzerli olurdu şüphesiz. Bu sezon ise Halit Ergenç’in hak ettiğini söylemeliyim. Keza bu sezonki ‘yaşlı, yorgun ve hasta adam’ rolünü oynama konusunda epey başarılı. İnandırıyor beni yaşlılığına. Olay sadece makyajdan ibaret kalmıyor diğerlerinde olduğu gibi.
Allah rahmet eylesin Mustafa!
Bölüm 125
*Payitaht’ı boş bırakmak neyin kafasıdır lan?
*Ulan Atmaca, sen ölmeyi bile hak etmiyorsun! Işık almayan, farelerle dolu bir zindanda 2 günde bir su, 3 günde bir yemek ile kalan ömrünü acı içerisinde geçirtmek farz sana. Fatma da ölümü hak etmiyor. Onun da dilini kesip çok uzak diyarlarda bir yere köle olarak satılması en makbulü olur.
Bölüm 126
Bölüm süreleri iyice uçtu son dönemde. 2 saatin altında bölüm yok bu ara. Sözsüz, slow motion sahneler çoğaldı. Bu bölümden önceki bölümlerde flashback sahneleri de epey fazlaydı. Tembelleştiler yani iyice. Bu bölümle birlikte bitse de gitsek moduna girdim diyebilirim ayrıca.
Bölüm 127
Hürrem & Rüstem:
Bölüm 132
*Hürrem: ?
Selim: ?
Sual belli:
*Mihrimah:
* Hürrem & Sülüman
Aşkları dillere destan
Son sahne sağ olsun
Kalmadı yine benim gözlerde derman
Bölüm 133
*Of Mahidevran of, boş yapmaktan yorulmadın, usanmadın bir türlü. ‘Hem de ne uğruna? Saltanat uğruna!’ diyor utanmadan. Onca yıl etrafındaki herkesi saltanat aşkı uğruna zehirleyen sen mi söylersin bunu? Bir insan hiç mi kendini bilmez yahu?
Peki Hürrem neden mi Hürrem? Meden sevgiyi ve saygıyı hak ediyor? Çünkü Mahidevran’ın aksine günahıyla da sevabıyla da o her daim kendini bildi Hürrem.
*Elbise göndermek? Tam sana ve karakterine yaraşır bir hareket Beyazıt.
Bölüm 134
Vedaların en güzeli, en özeliydi. Çokça yaş döküldü gözlerimden. Bundan sonrası boş, bundan sonrası loş. Bu heybetli masal burada biter; kalan 5 bölümde mana neyler?
Bölüm 139 (FİNAL)
Ve bitti Sülüman’ın tahta çıkışı ile başlayıp ölümü ile sona eren bu 4 sezonluk serüven. İlk 3 sezonu çok başarılıydı dizinin. 4. sezon, malum sebepten ötürü biraz daha yavan kaldı. Son 16 bölümlük süreç, son sezonun ayakta kalan ilk 20 bölümlük kısmına kıyasla daha yavandı. En yavan kısım ise son 5 bölümlük kısım oldu şüphesiz. Son 2 bölüm ise bitmek bilmedi tabiri caizse. Son düzlükteki bu düşüşüne rağmen son derece başarılı bir dizi olarak aklımda kalacak Muhteşem Yüzyıl. İyi ki yayınlandığı dönemde burun kıvırıp izlememişim de şu anda seriye bağlayıp izleme şansım oldu.
Senaristlerin tuttuğu taraf her daim belliydi ve o da benim karşı tarafımdı elbette ama yine mümkün oluğunca sevabıyla ve günahıyla sundular karakterleri bizlerin huzuruna. İzleyen hiç kimsenin taraf olmaması mümkün değildi bu dizide. Hikayenin içine girmemesi, orta yerinde yaşamaması mümkün değildi. Kah sevindim, kah üzüldüm, kah sinirlendim, çokça da ağladım bu 4 sezonluk süreçte. Duygusu çok kuvvetli bir diziydi. Doğu, Orta ve Batı Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya, Uzak Doğu, Kuzey Afrika ve Güney Amerika’da bu denli ilgi görmeyi sonuna kadar hak etmiş diyebilirim. En başarılı yerli dizilerden biri olarak aklımda kalacak şüphesiz her daim.
Başladık bakalım. Hayırlısı olsun! 150 dakika fazla geldi ama. Genel olarak bölüm süreleri bu ayarda galiba bunun.
*Muhteşem Yüzyıl’ın final bölümünde Safiye ile tanıştırılmayı gereksiz bulmuştum ama kafalarında bu dizi olduğu için ehemmiyet göstermişler belli ki. Safiye demişken; Hürrem’in cefasını çektiği sarayın sefasını sürmekte hatun. Kocası, oğlu ve şimdi de torunu eşliğinde taht sefası sürüyor. Eli her yere uzanıyor, kedisi bile hüküm sürüyor. Nasıl biri olduğunu hiç umursayamadan şimdiden uyuz oldum diyebilirim. Keza Hülya Avşar’ı da pek sevmemem üstüne eklenince … Yine de Safiye’yi Ahmet’in anasına tercih edecekmişim gibi bir his var içimde.
*Ekin Koç’u sakalsız-bıyıksız görmeyi garipsedi gözlerim. Kadir Doğulu’yu da bu uzun saçlı, uzun sakallı haliyle garipsedim bir de. Keza kendisini daha önce izlediğim Küçük Sırlar ve Aşkın Tarifi’ndeki halleriyle kıyaslayınca epey farklı görünüyor.
*Şöyle bir bakındım da Ahmet, 13.5 yaşında tahta oturmuş. 14.5 yaşında baba olmuş. 27 yaşında da ölmüş. Hızlı yaşamış, genç ölmüş yani. Ondan sonrasında da taht, inenler çıkanlar derken tam anlamıyla bir tahterevalliye dönmüş. Neden dizi için bu dönemin seçildiğini anladım yani. Bu bilgiler dahilinde özellikle 2. sezon çok fena geçecek belli ki. Kösem’e de şapka çıkarmak lazım bu arada. Yaklaşık 2 sene hamile kalamamış, sonrasında 3 kız çocuğu doğurmuş. 4 erkek evladının doğumları Ahmet’in tahttaki son 5 senesine denk geliyor. İyi ayakta kalmış sarayda yani. Başkası olsa bu süreçte çoktan gözden düşer, kaybolur giderdi. (Bir de Şehzade Mehmet varmış gerçi. Anasının Mahfiruze mi yoksa Kösem mi olduğu net değilmiş. Dizide onu Mahfiruze’ye değil Kösem’e yazarlar muhtemelen.)
*Bölüm çekildiğinde daha 18’inden gün almamış olan Yunan aktris Anastasia Tsilimpiou’ya ısındım. Meryem Uzerli kadar olmasa da o kırık Türkçesiyle sevdirdi kendini.
*Kadroda tanıdık sima çok ama diziyi omuzlayıp sırtında taşıyacak biri var mı derseniz yok sanki.
Kıyafetler açısından Muhteşem Yüzyıl’dan daha özenli buldum diziyi ilk intiba olarak. Mekanlar(Set) ve çekimler açısından da daha fazla emek, daha fazla para harcandığı bariz. Muhteşem Yüzyıl’da hiç yukardan çekim görmüyorduk en basitinden. Aslan sahneleri de öne çıkan sahnelerden oldu. Lakin hikaye olarak Muhteşem Yüzyıl kadar kana karışacak, ruha işleyecek gibi gelmedi şu an için. Umarım yanılırım.
MYK Bölüm 2
MYK Bölüm 3
Sevdim seni Ahmet. Mert, korkusuz bir adamsın.
MYK Bölüm 5
Isınmaya başladı ortalık.
*Derviş’te ters bir şeyler olduğu çok barizdi. Reyhan ile işbirliği halinde Ahmet’in babasını öldürdüğünü duymak şok etkisi yaratmadı. Reyhan’ın Şahin Giray’a hizmet ettiğini bildiğimiz noktada Derviş’in de onunla işbirliği içerisinde olduğu gerçeğine rağmen bir mutlak sadakat durumu olmadığına inandım ve hala da buna inanıyorum. Derviş’in Ahmet’e olan sadakati konusunda bir mutlakiyetten söz edebilir miyim peki? Gördüğü ve bildiği her şeye rağmen Fahriye ile evlenmeyi kabul edişi bir şüphe unsuru yaratsa da bu adamla ilgili fark ettiğim şey şu ki Ahmet’in validesine aşık. Bu sebeple ona olan sadakati son bulmadığı sürece Ahmet’e olan sadakati de devam eder.
*Anastasia’nın bu derece aşık olmuşken kaçış esnasında cayıp geri döneceği çok barizdi. Keşke 2. kaçış gecesinden önce bu durumu fark etseydi.
*Dilara Aksüyek’i Adı Mutluluk dizisinde pek bir beğenirdim. Başka da bir dizide izleme fırsatım olmamıştı o kadar senedir. İyi oldu bu takviye yani.
MYK Bölüm 6
*Son sahne: Sadece canlandıran oyuncuyu değil karakterin huyunu suyunu da değiştirmişler. Keza 1 bölüm önce izlediğimiz genç kız böyle bir kibirle böyle bir cümle kurmazdı.
Oyuncu değişikliği demişken; niye böyle saçma sapan bir hamlede bulunulmuş ki? Anastasia Tsilimpiou hanım kızımız tatlış tatlış görevini yaparken, Ekin Koç ile aralarında da iyi bir kimya yakalanmışken Beren Saat niye devralmış rolü? Sırf daha fazla reyting uğruna, sırf Beren daha fazla popülerliğe sahip diye niye işinden ettiniz kızcağızı?
*Bizim küçük İskender,
MYK Bölüm 11
*Yüzüğü görmek pek etki yaratmamıştı ama taç için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Özledim Hürremciğimi!
Cevabı kendi kendine de vermişsin esasında, ne kadar reyting o kadar köfte.
Kaldı ki bu dizi ta proje aşamasındayken Cannes’da lansmanını yaptıklarında Beren Saat de kadrodaydı. Anastasia bir süre rol aldıktan sonra daha olgun halini Beren Saat’in devralacağı da dolayısıyla belliydi.
Ondan sonracağıma dizi başladı. Ama hem reytingi eh işte olup hem de önceki gibi beğenilmeyince sonrası için saklanan kart önceden oynanmış oldu. Durum aslında beklenenden önce işinden olma… Geçmişin hatırı, bütçesine rağmen idare eder reytingi, yapımcısı, kadrosu ve hepsinden çok (x3) daha önemlisi sağlam yurt dışı satışı sayesinde 2 sezon / 60 bölüm sürüp final yaptı.
Not: Destekleyici kaynak Google’da mevcut olup ben ve hafızam da tüm bunlara şahidiz.
Not 2: Daha bunun 31. bölümü de var… Arz ederim, bye.
*Figüran sayısının azlığı çok büyük eksi yazdı bölüme.
*Ulan salak Ahmet,
*Safiye’nin de Şahin’in de öldüğü günü görmeyi iple çekiyorum fakat
*Mehmet Giray:
MYK Bölüm 15
Muhteşem Yüzyıl’ın aksine bu dizi gözümden yaş döktürememişti. Ta ki bu bölüme kadar.
*Kösem:
*Ahmet:
*Safiye: Yıldım bu kibir yumağının kendinden ‘biz’ diye bahsetmelerinden.
MYK Bölüm 17
Kadın İsterse buluşması büyüdü biraz daha. Hülya Avşar ile Cihan Ünal’ın yanına Vildan Atasever de eklendi. Deniz Çakır, Muhteşem Yüzyıl’da oynadığı için bu buluşmaya gelememiş. Lakin isteseler Burçin Terzioğlu getirilebilirmiş pekala Safiye’nin bir diğer kızı olarak.
Hümaşa’ya şimdiden uyuz oldum bu arada. Daha herhangi bir icraata bile girişmesini beklemeksizin kayıktaki o şatafat merakı ile büyük bir rahatsızlık hissi uyandırdı bende.
MYK Bölüm 18
*Derviş’in ölümü Ahmet ile Kösem arasında bir süreliğine bir soğukluk yaratacaktır elbet. Hele bir de üstüne validesine bir şey olursa … Bu olası soğukluğun kısa sürmesi dileğiyle.
MYK Bölüm 20
Seni severim Zülfikar; lakin senin aşkını ben …
Zamanda kayda değer bir atlama yaptık bölüm sonunda. Bu zaman atlaması gösteriyor ki Ahmet bu sezonun sonunu göremez. Ben sezon finalinde vedalaşırız diye kuruyordum kafamda aslında ama daha öncesinde uğurlayacağız onu belli ki.
MYK Bölüm 21
Zaman atlaması negatif etki yarattı. Şu ana kadarki en kötü bölümdü açık ara.
MYK Bölüm 22
MYK Bölüm 23
*İskender’in yeniçeri acemilik döneminden başının belası Davut muymuş o? Yalnız o Davut böyle ufak tefek bir şey değildi.
Son 3 bölümde seviye düştü dizide. Özen kalmadı. Senaryolar üstünkörü yazılır oldu.
MYK Bölüm 24
*Bundan gayrı Hümaşa’dan sama zevce olmaz Zülfikar. Boşanmazsan er ya da geç uykunda öldürüverirler.
*Ve Ahmet ölür. Osman, Mehmet ve Mustafa arasında taht savaşları başlasın o vakit.
MYK Bölüm 27
MYK Bölüm 30 (Sezon Finali)
*Kösem’in hak edenlere selamlarını gönderişini izlemesi keyifliydi. Bu faslın peşi sıra aradan çıkması ve yeni sezona sarkmaması iyi oldu.
Yaptık yeni bir başlangıç daha. İlk sezondan bir tek Hacı Ağa kalmış ortalıkta.
Medcezir’in Orkunç’u Metin Akdülger, Sultan Murad rolüyle havalı bir giriş yaptı. Korkusuz, cengaver, soğukkanlı, net, olayların orta yerine dalmaktan çekinmeyen, işini kendi gören, kararını etki altında kalmadan veren biri. Daha öncekilere hiç benzemiyor yani bu deli oğlan. Onun dışında Farah Zeynep Abdullah, Necip Memili ve Ushan Çakır da fena başlamadı diyebilirim. Daha önceki 5 sezonun aksine kadın karakterlerden ziyade erkek karakterlerin direksiyonu devralacağı bir sezon bizi bekliyor sanki.
MYK Bölüm 35
*Bu Gülbahar epey sinik bir tip olarak belirmişti ilk sezonda şimdi ise tek lafıyla kendini öldürecek hatunlara sahip zehirli bir yılan.
*Kasım’a kızamıyorum hatun konusunda. Zaten yarı özgür yaşıyorsun; elinden geldiğince harem yasağını delmeye çalışırsın elbet.
*Kösem’in en büyük kızı Ayşe nerelerde yahu? Muhtemelen evlendirilip uzak bir yere gönderilmiştir de birkaç bölümlüğüne uğrasaydı en azından.
MYK Bölüm 37
*Kösem: Ne ara bu derece çıktın insanlıktan sen?
*Silahtar: İbrahim’i Rüstem’i falan düşünüyorum da baya hadsiz bir şey çıktın sen yahu!
*Divane olmuş derviş.
*Murat:
*Murat: Silahtar konusunda en doğru kararı aldın. Kemankeş hakkında da keza. Lakin yasaklar konusunda aldığın kararın son derece yanlış olduğu da aşikar.
*
*Evliya Çelebi ve Hezârfen Ahmed Çelebi’yi özledim. Varlıklarıyla renk katıyorlardı diziye.
MYK Bölüm 45
*Murat’ın cümlesiyle konuşayım: ‘Faria, sen kimsin?’
Çocukları olan vazgeçilmez bir sultan mısın? İnsanlar üzerinde müthiş bir etkin var da sarayı mı yönetiyorsun? Canını hiçe sayarak cümle alemi karşına alan bir cesarete mi sahipsin? Hürrem misin? Kösem misin? Sen kimsin? ‘Tek olma’ şartı koşmak vakti zamanında Nurbanu’da epey komik kaçmıştı ama sende komiğin de komiği kaçıyor.
*Beyazıt, Beyazıt, Beyazıt … Bile bile ateşle oynamaya devam ediyorsun 4 kulvarda. Bu arada masumu oynamaya da devam ediyorsun. Sen masum falan değilsin. Sadece bir korkaksın. Adım adım ölüme gidiyorsun. Adım adım …
MYK Bölüm 46
*Kasım, niye yalnız gidiyorsun koçum? Birilerini yanına al ve öyle git bir zahmet! Sağ bırakmazlar bunlar seni!
MYK Bölüm 50
Olmam dediğin ne varsa oldun, yapmam dediğin ne varsa yaptın Murat. Her daim şeytanına kulak verdin. Öfkeyle yattın, öfkeyle kalktın. Merhameti hiç hak etmeyen o sinsi Silahtar dışında kimseye gerçek manada acımadın, anlamaya dinlemeye çalışmadın. Nihayetinde de senden önceki her padişah gibi öfkenin, kibrin ve ihanet korkusunun esiri oldun. Çok iyi bir savaşçı oldun ama iyi bir padişah olamadın. Haliyle de başına kötü bir şey gelse zerre acınmayacak biri haline geldin. Bir hayal kırıklığı oldun. Bizi de hak ettiğin ölümünü bekler hale soktun.
MYK Bölüm 52
Başıyla da sonuyla da keyif veren bir bölüm oldu.
MYK Bölüm 55
Hanedan-ı Osman, senden daha büyük bir hain doğurmadı Murat! Sezona başlarken hemencecik sevdirivermiştin kendini. Oysa şimdi? Sezonun 2. yarısıyla birlikte hata üstüne hata yaptın. Her zaman haklı olanın sen olduğunu düşündün utanmazca. Hak etmediğin halde (Ki hiçbir varlık hak etmez!) mutlak itaati arzuladın. Ufacık eleştirileri bile hazmedemedin. Nihayetinde kendinden nefret ettirdin, öleceğin anı bekletir hale getirdin.
Parodi kıvamında bir bölüm olmuş. Oyuncular da duruma uygun bir ciddiyetsizlikle destek olmuşlar. Söz konusu
olunca makul kaçmış elbette. Eğlendim nihayetinde ben de.
Kaldı 3.
MYK Bölüm 60 (FİNAL)
‘Ben ne yaptıysam sizin için yaptım. Ben ne yaptıysam devletin bekası için yaptım.’ Yıllar içinde Kösem’in ağzında yalama yapan bu cümleler aşırı derecede komik kaçtı zaman içerisinde. Biz Anastasia’yı (Masumiyeti) nerede kaybettik diye düşünüyorum. Cevap: Babası öldüğünde. Kız kardeşi öldüğü vakitlerde çoktan Anastasia ölmüş ve Kösem ile yaşamaya başlamıştık keza. Sonrası hata üstüne hata. Her zaman en doğru kararı kendisinin verdiğini düşünen Kösem Sultan! Mustafa’yı tahta çıkarışın da hataydı, bu büyük hatanın neticelerini gördükten sonra tahtı Mehmet’e değil de Osman’a teslim edişin de. Üfürsen tahttan düşecek olan Osman’a o kadar süre sabredişin de. Önce 3 oğlunun güvenliğini sağlamak yerine Osman’ı kurtarmak üzere yollara düşüşün de. Murat ile olan kavganda bazen sen haklıydın bazen o. Sen daha çok haklıydın ki kaybeden de o oldu zaten. Ama İbrahim ile olan kavgan var ya o tamamen saçmalıktı işte. Kukla padişah olmayı hazmetmiş bir adamın bir iki küçük isteğini bile yerine getirmekten erinirsen olacağı buydu işte. İlk sevdiği ve ilk evladı yanında olsun istiyordu adam. Genişletmeye devam ettiği haremi içerisinde özgür olmak istiyordu en azından. Lakin Turhan ile oraya bile hapsetmekten hicap duymamışsın adamcağızı. Cidden neydi bu adamın günahı?
Ve bitti bu da. 4 haftada tükettim 199 bölümlük MY serüvenini. Ne Muhteşem Yüzyıl Kösem’i Muhteşem Yüzyıl kadar benimseyebildim ne de Kösem’i Hürrem’i sevdiğim gibi sevebildim. Kötüydü diyemem ve izledim nihayetinde ama … İlle de Hürrem! İlle de Hürrem!
“2 Hürrem Sultan aynı dizide.
NOW TV ‘nin iddialı dizisi #HarikaÇılgınlar‘ın kadrosuna Vahide Perçin dahil oldu. Meryem Uzerli ile de imza aşamasında…”