Black Mirror — tanıtım | 3 Film Birden
364 yorum dkamoy 23 Aralık 2011 16:00
İngiliz ekranlarından karşımıza gelen 3 bölümlük mini dizi Black Mirror, akranlarından biraz farklı, kaçırmamanız gereken bir dizi. Her bölümü diğerinden ayrı oyuncular ve apayrı konular içeren dizinin ana teması modern dünyamızın tekno-paranoyası. “O ne demek?” derseniz dizinin yaratıcısı Charlie Brooker‘ın (Dead Set) sözleriyle, işte sizlere temanın en güzel tarifi :
Teknoloji bir ilaçsa -ki bir ilaca benziyor- yan etkileri tam olarak nelerdir? Black Mirror (Kara Ayna) dizisi, (teknolojiden kaynaklı) keyif ile huzursuzluk arasındaki bu alanda kurgulanıyor.Başlıktaki kara aynayı dizideki her duvarda, her masada, herkesin avucunda göreceksiniz : Televizyon, monitör, akıllı telefonların soğuk, parlak ekranı
Gelin, teknoloji çağının üzerimizdeki etkisini güzel bir kurgu ile burnumuza sokan bu dizinin birbirinden bağımsız bölümlerine birlikte bakalım.
Black Mirror, İngiliz Channel 4 kanalında 4 Aralık’ta yayınlanmaya başladı ve 3 haftada sona erdi, zira 3 adet birbirinden bağımsız kısa film gibi bölümü var. Öyle ki her biri farklı yazar, yönetmen ve oyunculara sahip. Üstelik süreleri bile farklı. Üçlemenin ortak paydası ise hayatımızı kolaylaştırması beklenen teknolojinin, bizi nasıl avucuna aldığı ve sosyal yaşantımızı nasıl da alt üst ettiği. Hatta şu makalede konu, “Teknolojik zamazingolara olan bağımlığımızın karanlık tarafı” diye özetlenmiş.
Haydi, bölümlerin künyeleri ve konularına geçelim.
The National Anthem
The National Anthem
The National Anthem (Milli Marş)
Süre : 43 dakika
Yazan: Charlie Brooker
Yöneten : Otto Bathurst
Oyuncular : Rory Kinnear, Lindsay Duncan, Tom Goodman-Hill, Donald Sumpter, Lydia Wilson, Allen Leech, Anna Wilson-Jones
Bu bölüm çok başarılı ve sürükleyici bir politik gerilim hikayesi. Oldukça ilginç bir konusu var.
Bölümün ana kahramanı Michael Callow isimli bir başbakan. İngiltere kraliçesinin kızlarından biri olan Prenses Susannah’nın kaçırılması ile başlıyor tüm macera. Prenses’i kaçıranlar, başbakandan canlı yayında televizyonda öyle bir şey yapmasını istiyorlar ki olmaz olsun. Dizinin 5. dakikasında ne olduğu anlaşılan bu ayrıntıya -ispiyon etmemek adına- burada yer vermeyeceğim. Teknoloji sayesinde tüm dünyaya mal olan bu olayla (twitter, youtube, tv kanalları, Allah ne verdiyse sayesinde ülkece şerefleri iki paralık olmuş durumda) başbakan kişisel ve politik bir çıkmaza sürükleniyor. Hükümetin, halkın, başbakanın ve ailesinin bu durumla başa çıkışını, yaşanan gerilimi izliyorsunuz bir çırpıda.
Gerçekten izlemeye değer, “Ne zaman başladı da bitti?” dedirtecek kadar sürükleyici bir bölüm. Hoş bir kısa film de denebilir.
15 Million Merits
15 Million Merits
15 Million Merits (15 Milyon Meziyet)
Süre : 1 saat
Yazan : Charlie Brooker ve Kanak Huq
Yöneten : Euros Lyn
Oyuncular : Daniel Kaluuya, Jessica Brown-Findlay, Paul Popplewell, Rupert Everett, Julia Davis, Ashley Thomas
Bu bölüm, tam bir geleceğe dair bilim kurgu filmi havasında The Prisoner’a yaraşır ortamlarda başlıyor. (Hatta ilerledikçe “Acaba The Island (Ada) filmini baştan mı izleyeceğim?” diye merak ettirmedi desem yalan olur. Ama hayır, öyle olmadı.) Bilim kurgu seven sevmeyen herkese hitap edebilecek 1 saatlik bir kısa film aslında bu bölüm. Bu bölümde, televizyondaki eğlence programlarına olan açlığımız hicvediliyor.
Konuyu ispiyonsuz şöyle özetleyebilirim :
Sanal yaşam konsolları (X-box, Playstation 3 vb.) tüm hayatımızı sarsa ne olurdu?
15 Million Merits
Biraz ispiyonlayarak konusuna giriş yaparsak…
Gelecekteki bu dünyada, herkes egzersiz bisikletlerine binerek Merit (meziyet) denen bir tür gelir elde ediyor. Ne kadar çok pedal çevirirseniz o kadar çok meritiniz oluyor. (Pedal çeviremeyenlerdenseniz aşağılandığınız başka işler yapıyorsunuz.) Bisiklet pedalı çevirmediğiniz zamanlarda küçücük bir odada yaşıyorsunuz. Tek kıyafetiniz de gri bir eşofmandan ibaret. Odanızın dört bir tarafı ekran. Üstelik, baktığınız ekranlarda çıkan reklamları izlemezseniz meritleriniz azalıyor.Her bireyin kendine ait bir sanal avatarı var. O meritlerle avatarınıza kıyafet alıyor, onu çeşitli imajlara sokuyor, etkinliklere katılıyorsunuz.
15 Million Merits
Sürekli sağda solda bir ekrana bakarak sanal dünyada yaşayan bu insanlığın nereye gittiğini merak etmediniz mi? Peki bu kurgunun bir aşk hikayesi ve “Yetenek Sizsiniz” gibi bir yarışmayla nasıl birleştiğini de mi merak etmediniz? Bence etmelisiniz ve bu 1 saatin de ustaca kotarıldığına, birçok filme taş çıkarttığına tanık olmalısınız.
The Entire History of You
The Entire History of You
The Entire History of You (Senin Tüm Tarihin)
Süre : 48 dakika
Yazan : Jesse Armstrong
Yöneten : Brian Welsh
Oyuncular : Toby Kebbell, Jodie Whittaker, Tom Cullen
Diğer iki bölümden aşağı kalmayan bu bölüm, alternatif gerçeklik içeriğiyle bir bilim kurgu. Ama bu da sosyal bilim kurgu türüne girdiğinden, bilim kurgu seven sevmeyen herkese hitap ediyor. Hatta bir “ilişki dizisi sever” için rahatlıkla tavsiye edilebilecek bir içeriğe sahip.
Konusu gayet yaratıcı; şöyle ki…
Öyle bir dünya düşünün ki insanların beyinlerine bir çip takılıp, tüm yaşadıkları (gördükleri/duydukları) bu çipe kaydedilebiliyor. Bu sayede bütün hatıralarını tekrar izleyebiliyorlar. Hatta yetmiyor, dilerlerse istedikleri insanlarla bir ekrana yansıtarak birlikte izleyebiliyorlar. İleri, geri alabiliyor, belli sahneleri yakınlaştırabiliyorlar (zoom edebiliyorlar). Böyle bir dünyada, genç kahramanımız Liam ile karısının bu teknoloji sayesinde nereden nereye savrulduklarını adım adım izlerken bakalım sizin de duygusal anlamda sarsıldığınız anlar olacak mı.
Üç bölümdeki oyuncuları da (özellikle başroldekiler) fazlasıyla başarılı bulduğumu eklemeden geçmeyeyim ve sizi bu üçleme için hazırlanan ispiyon yemeyeceğiniz tanıtım filmi ile başbaşa bırakayım.
http://www.youtube.com/watch?v=S8I8uZ0TpoU
Aşağıdaki, ispiyon içerdiğini düşündüğüm, bölümlere özel tanıtım filmlerini izleyip izlememek size kalmış.
yorumlar
Bu arada şöyle bir durum da var (Variety):
#BlackMirror: #Bandersnatch has five possible endings — and overall, more than 1 trillion unique story permutations http://bit.ly/2AjUzF8
Dolayısıyla interaktif bir hikaye olmasının da katkısıyla malum yerlerden veya dizi sitelerinden bir şeyler beklemek zor. Bir şekilde yapsalar bile aynısı olmayacak. Fırsatı olan Netflix’e erişim sağlayabilirse daha iyi olur.
biraktim. Denerim birkac tane daha tabii.
Dizi sitelerinden bir tanesine baktım seçim işi tamamen yok soldaki seçeneği seçip devam etmişler böyle 3 bölüm eklenmiş en son da 4 saatlik alternatif sahneler eklenmiş oralardan izlenmez yani
de biraz iyi oldu
Bandersnatch:
Henüz bölümün neresindeyim bilmiyorum ama şimdiye kadar seçimlerim doğrultusunda izlediğim kısımdan memnunum. Nereye varır bilmiyorum şimdilik, tahmin edilebilir potansiyelde ilerletiyorum, ama dediğim gibi çok beğenerek izliyorum, ya da katılıyorum mu demeliydim.
Böyle bir bölümün özellikle Black Mirrordan gelmesi manidar ve yakışır! Umarım finalde beklediğim etkiyi yaratır bende. Sezonlardır başkalarının hikayelerini izliyoruz. Bu sefer sıra bizde galiba.
Bölüm malum ortamlara düşmüş ama izlemeden sorayım; interaktif bir bölüm olan bu bölüm nasıl düşmüş nete? Netteki versiyon, olasılıklardan sadece biri mi ya da rastgele versiyonu mu? Yoksa Netflix, bölümün “asıl” versiyonunu mu yayınladı?
Bakmadım ama tahminim seçilmiş versiyonlardan bir veya ikisinin bir araya gelmesiyle olduğu. Dizi sitelerinden birisi de öyle bir şeyler eklemeye çalıştı ve resmen olduğu kadarıyla tarzı bir görünüm var.
Bu bölümün asıl olayı interaktifliği olduğundan aynısı gibi olması veya o zevki vermesi bana mantıken imkansız görünüyor.
Orası öyle tabii de dedim acep Netflix sonradan “Bizim kendi versiyonumuz buydu” deyip de sabit bir versiyon mu yayınladı diye merak etmiştim ama sanırım iki-üç versiyonu harmanlamış da olabilirler. İzleyen varsa yorum bekleriz.
Yukarıda yazmıştım açıkçası bir tanesinden
Bandersnatch:
İnteraktif olayını daha önce ben HBO’nun Mosaic dizisinde deneme fırsatı bulmuştum. O yüzden farklı bir deneyim yaşadığımı söyleyemeyeceğim. Tabii tam olarak aynısı değildi ama benzeri olacağını onun gibi konunun yavan kalacağını düşünüyordum.
3 versiyon bitirebildim tamda dediğim gibi oldu.. Sana yaptırdığı seçimleri bir noktaya bağlayabilmek için olayların ve konunun biraz basite kaçıldığını düşünenlerdenim ben. Hem Mosaic dizisinde hemde burada hissettiğim buydu benim. İkisi de basit konulu ama farklı olabilmeyi başarma çabalarıydı. Bir daha denenmemesi taraftarıyım.
@darkcrystal Galiba Netflix’te izlerken hiçbir seçeneğe basmayınca Netflix seni bir şekilde yönlendiriyor ve bu versiyon 1,5 saat kadar sürüyor. Nette gördüğün sanırım bu.
@Alfayakuza
Yok benim kastettiğim 1 saat 33 dk’lık versiyon.
@erselgider
Olabilir, süresi tutuyor.
Netflix izleyiciye deneyim yaşatayım (Ya da sadece benden izleyebilecekleri bir şeyler yapayım) derken ortaya ne idiği belirsiz bir şeyler çıkmış ortaya. Ortada zaten kısa ve black mirrorla alakasız bir hikaye olduğundan hikayeyi black mirrorlaştırmak için çocuğun sanrılarına başvurmuşlar. Ama oralar da o kadar havada kalan şeyler ki yazarın hikayeyi resmen zorla zenginleştirmeye ve black mirrorlaştırmaya çalıştığını hissediyorsunuz.
Merak ediyorum Charlie Brooker fikir önüne geldiğinde hemen olur demiş midir? Yoksa Netflix ikna etmek için uğraştı mı? Çünkü bir deneyim olarak güzel olsada hikaye anlatıcılığını öldüren bir şey bu.
Daha önce oyunlarda deneyimlemiştim bunu. Burdaki gibi farklı hikaye örgüleri ve birbirine benzeyen yüz tane son olmasındansa genel bir hikaye yapısı ve bir iyi ve bir kötü son olması daha iyi oluyor bence. Kötü sonu bulanda, iyi sonu bulanda benzer yollardan geçecek. Burdaki gibi biri 10 dk başka hikaye diğeri 40 dk başka hikaye deneyimlemeyecek. Seçimlerle yürüdüğün yol aynı olacak ama farklı hissettirecek. Mesela tünele ya yüzük kardeşliğiyle birlikte gireceksin ya da sadece Gandalfla birlikte gireceksin ama Gandalf illaki orda köprüden düşecek. Burda senin tünelde yaşadığın deneyim değişecek ama sona giden yolda garip gurup hikayeler ortaya çıkmayacak.
Sadede gelecek olursak ortada izlenmeyecek bir şey yok. Bir kere bunu denemekten bir şey olmaz. Ama Netflix bunu devam ettirmeye çalışacaksa tadımız kaçar. Benim fikrim bunu yapmak çok zor olduğundan bir daha denemeye yanaşmayacağı. Ama yeni aboneler gelirde ilk izledikleri bu olursa o zaman vay halimize.
Kapatırken şunu düşünmeden edemiyorum; Charlie Brooker bu 5 saatlik senaryoyla uğraşacağına 2. bir White Christmas yazar mıydı acaba?
Charlie Brooker, başta yapmam, çekin gidin demiş ama sonradan ikna olmuş.
Bandersnatch’in 1 saat 33 dklık versiyonu izleyenlerden biri de benim.
Beklentim epey düşüktü, gayet beğendim. Özellikle geçtiği dönemde commodore64 oyunları ile haşırneşir bir çocuk olduğum için de başka bir tat aldığım doğrudur.
(seçe seçe izlesem kesin bayardım)
Çocuğun öldüğü bir sona gelene denk geldim ben. Nasıl başarmış bilmiyorum. Genelde herkes aynı şeye varıyoruz, çocuk hapse düşüyor diyor. Bende de hep hapiste bitti.
Kerem’in dediğini bir kere ben de denedim.
Bu arada sistemde görünüp durması rahatsız ediyorsa Hesap kısmından İzleme Geçmişi’ne girip silebilirsin. Kaldırıyorlar sonra. Hiç dokunmazsan da birkaç haftaya kendiliğinden çıkıyor sanırım oradan. Bende bir-iki şey öyle oldu.
@kerem: Bu muymuş? Bende balkona hiç dönmedi galiba. Yoksa denemiş olurdum muhtemelen. Neyse…
@aytackara: Öyle yapıcam mecburen.
Anthony Mackie & Yahya Abdul-Mateen II, 5. sezon kadrosunda.
5. Sezon | Resmi Fragman
Miley Cyrus, Yahya Abdul-Mateen II, Anthony Mackie, Topher Grace, Damson Idris, Andrew Scott, Nicole Beharie, Pom Klementieff, Angourie Rice, Madison Davenport, Ludi Lin.
Sezon üç bölüm sürecekmiş.
Bu bildiğin Humans olmuş. Yayınlandığı zaman izlesem sevebilirdim belki, 3 sezon Humans bitirip bugünlerde izleyince çok da etkilemedi beni.
s02 e02
İlk bölüm biraz hayal kırıklığı yaratınca, bu bölümün başında da “hayda, yine mi kötü olacak” dedim. Sonra olayı kavrayınca “yok yok, bu sefer harbiden iyi” dedim. Sonra
1. sezonun 2. ve 3. bölümleri kadar olmasa da onlardan sonra 3. sıraya çıktı şimdilik bu bölüm benim listemde.
Black Mirror: Smithereens | Resmi Fragman
İki tane daha var.
Türkçe altyazılı olanları da dursun.
2–3
s02 e04 (White Christmas)
Hikayeleriyle, oyunculuklarıyla çok iyi bir bölümdü. Hafiften bir Otomatik Portakal esintisi de yarattı bende. Bu sezonun en iyi bölümüydü.
s03 e01
Düşünce güzel de uygulamada biraz sıvamış mısınız acaba? Gereksiz uzatılmıştı bence, rahatlıkla 40-45 dakikada anlatılabilirdi bu hikaye ilk sezonlardaki gibi.
5. sezon posterleri
1–2–3
S5 Poster
Bölümler 61-70-67 dk. gelmiş.
Nerede o eski bayramlar | Netflix Türkiye
5×01 üzerine:
Eğlenmemem gerektiğini biliyorum ama çok eğlenceliydi bunu izlemek. Sonu da ayrı güzel.
“Nerede o eski bayramlar” temalı tanıtım reklamı, Netflix Türkiye’nin şimdiye dek yaptığı en müthiş, en anlamlı ve en vurucu video olmuş; bayıldım.
Wow. Harbi iyiymiş.
5×02 üzerine:
Smithereens’i Andrew Scott beyciğimin oyunculuğu kurtarmış. Klasik bir hikayeydi, hatta mesaj verelim demişler ama becerememişler gibi gibi.
Mark Zuckerberg sends his regards.
5×03 (Sezon finali) üzerine:
Miley Cyrus’lu bölüm buydu. Bunu da Miley kurtarmış gibi ama başroldeki diğer iki genç kız da fena değildi. Hikaye yine biraz tuhaf ilerledi, fena bitmedi.
Bu sezonda da eskisi gibi etkileyici ve vurucu olmadığını düşündüğüm zamanlar oldu. Ha tabii devam ettikçe izlerim, bu kafayı seviyorum o ayrı. Bölümler için 1 > 3 > 2 diyorum.
Genel olarak vasat bir sezon olmuş. İlk bölümdeki olay eğlenceliydi.
En sonunda da adamın olayını anladık da kadınınkini saçma geldi, neyse.
İkinci bölüm, evet, biraz kör kör parmağım gözüne olsa da Andrew Scott almış götürmüş bölümü. Genel olarak iyi bir bölümdü.
Açık ara en kötü bölüm üçüncü bölümdü. Hatta tüm Black Mirror bölümleri arasında bile en kötüler arasına koyarım rahatlıkla.
2>1>3.
5. Sezon
Benim için en iyi bölüm ilk bölümdü en azından izlemesi açısından.
2.bölümü ilk sıraya koymak bence haksızlık olur. Çünkü 2.bölüme günümüzde olan bir şey olarak bakılabilir yani herkes tarafından yazılabilir bir senaryo,yani klasik olduğunu düşünüyorum bende.
1. bölüm tarz olarak içlerinde en iyisi olan ama aynı olay üzerinden farklı bir şey de yazılabilir miydi diye düşünmeden edemedim. Bayram tanıtımı daha vurucu olmuş mesela. Tabii ben yinede beğendim işledikleri konuyu yalan söylemeyeyim.
3.bölüm cidden en kötüsüydü.
Genel yapıda çok hastası değilim dizinin ama sezonu genele vurduğumuzda ucuza kaçılmış bir sezon olduğunu düşünüyorum bende.
S05E01
Mükemmel olmuş ilk bölüm. Bu tarz konulara soğuk/antipatik bir yaklaşımım vardır genelde ama bunlar çok iyi bir yerden yakalamışlar olayı. İzlemesi acayip keyifli ve eğlenceliydi.
Daha önce The Get Down’da da oldukça iyi iş çıkaran Yahya Abdul-Mateen II bölümün en iyisiydi bana göre. Özellikle o yemek masası sahnesi favorimdi. Pom Klementieff da küçük rolünün hakkını vermiş. Arada Sirens’tan sevdiğim Fola Evans-Akingbola’yı görmek güzeldi. Sleepy Hollow’dan sevdiğim ve son 3 yıldır görmediğim Nicole Beharie’yi de özlemişim kesinlikle.
Bölüm için puanım: 8.9
S05E02
70 dakikalık gereksiz uzunluktaki süresiyle yoran/sıkan, Black Mirror’a yakışmayacak basitlikte bir konuyla vaktimizi çalan, kendince mesaj vermeye çalışıp onu da beceremeyen, başı sonu hiçbir anlam ifade etmeyen, aşırı derecede boş beleş bi bölüm olmuş.
Gereksizlikte S03E05, S04E03 ve S04E05 ile yarışır durumdaydı kesinlikle.
Bölüm için puanım: 3.3 (O da kadrosunun hatırına!)
S05E03
Fena değildi bu bölüm. Özellikle son 25 dakikası falan epey keyifli geçti. From Dusk Till Dawn: The Series’ten Madison Davenport’u 2.5 sene sonra yeniden izleme fırsatı yakalamak keyifliydi. Küçük kızımız Angourie Rice epey tatlıydı. Susan Pourfar, iyi bir kötü karakter performansı ortaya koydu. Miley Cyrus’u izlemek de üstüne bonus oldu.
Bölüm için puanım: 8.3
5. sezon üzerine:
İlk bölüm baya güzeldi, tam bir Black Mirror bölümüydü ama 2 ve 3 ü hiç beğenmedim. 2 ve 3 ün daha iyi olmasını bekliyordum.
1>3>2
Bölüm, malum fikir üzerine kurulup ondan başka bir şeye odaklanmayınca mantıksız bir bölüm olmuş çıkmış.
Bu teknolojinin black mirrorluğu mesela yemeği unutmaktan bir deri bir kemik kalıp ölen insanlar olabilirdi. Bu dünyada matrix vari insan çiftlikleri kurulabilir insanlara bu hizmeti veren şirketler olabilirdi. Hani bunlar 2 dakikada benden çıkanlar. Ama bölüm, bir adam sanal dünyada karısından gizli en iyi arkadaşıyla sevişirse ne olur gibi pembe dizilik bir konuya odaklanınca ortadaki potonsiyel uçup gitmiş. Dizi bu konunun sonucuna o kadar odaklanmış ki bu konuyu bile mantıklı bir çerçeveye oturtamamış.
Dizi bildiğin neden bu ikisi arasında durumun farklı olduğunu anlatma zahmetine girmiyor. Hatta bu ikisi arasında durum farklı mı ondan da emin değilim ben. Karısı, böyle bir teknoloji mi varmış dur ben de deneyeyim demiyor. Tek mantıklı çıkarımı o zaman ben de gidip başkasıyla sevişeyim olmuş anlaşılan. Ve bizim de bölüm sonu buna şaşırmamız bekleniyor. Bölüm sonu, o insanı nakavt eden Black Mirror vuruculuğundan o kadar uzak ki. Benim tek şaşırdığım nokta adam ne yazmış be diye hayran olduğum Charlie Brookerdan artık böyle bölümler görebilmek.
5. sezon, Black Mirror felsefesinin dışında bir sezon olmuş diyebilirim. Biraz vasat biraz da sası bir tat bıraktı bende.
2 > 1 > 3
5. sezon
Ben bu sezonu (biraz ikinci bölüm hariç) beğendim ya. Bandersnatch rezaletinden sonra gelen bu 3 bölüm sıcak kumlardan soğuk sulara girmiş etkisi yarattı. Sanıyorum ki biraz standartları da düşürdüm. Artık The Entire History of You veya White Christmas tarzı bölümler gelmeyeceğini kabullendim. Ama her şeye rağmen bu sezonu beğendim diyebiliyorum ve bundan dolayı mutluyum. Bu diziden zevk almaya devam etmek istiyorum.
Charlie Brooker’ın elindeki materyallerin gitgide azaldığını görmek üzücü. Ya da öyle büyük şeyler hayal ediyor ki bütçe yetmiyor herhalde. Halbuki Netflix bünyesi altında artık. İnsan daha özenli şeyler bekliyor. Mesela sezonun zayıf bölümü olan Smithereen gibi bölümleri daha az görmek istiyorum. Tamam dram olmasın değil ama odak noktası distopyadan drama kaymasın. IMDb’ye bakıyorum millet en çok ikinci bölümü beğenmiş. Umarım başrolün oyunculuğunu beğenmişlerdir sadece. Çünkü bu Black Mirror bölümü değildi.
İlk bölüm ve üçüncü bölüm arasında karar veremedim. İkisini de beğendim. Ashley Too etkisiyle sanırım üçüncü bölüm bu sezon en beğendiğim bölüm oldu.
Son sezonun 3 bölümünü de keyifle izledik, başka mesele. Ama genel Black Mirror mantığı içinde düşününce güçlü bir sezon olmadığı da ortada. Şok etkisi yoktu, ondan mahrum kalıyoruz artık.
İlk bölüm, Black Mirror beklentisi içinde en iyi olandı. Sanki son bölüm de öyle olacak gibi diyeceğim ama klişeler çoktu. Miley Cyrus gözümü ve kulağımı okşamıyor benim bir de, itici buluyorum. İkinci bölüm benim en beğendiğim bölüm oldu diyeceğim ama o da Black Mirror bölümü değildi yorumuna kesin katılıyorum. Yine de daha yapıldıkça daha izleriz, neler izlemiyoruz ki
Bu sezonki bölümleri siralamam gerekirse bandersnatch i de katarak : bandersnatch > 2>1>3
3. Bölüm ciddi olarak izlediğim en kötü black mirror bölümü sanırım. Bana göre en kötü bölüm metalhead idi fakat onda en azından heyecan vardı . Bu sezon gelen olarak ise vasat kaldı
Emmy’de ikinci bölüm “Smithereens”le yarışacakmış. TV filmi kategorisinde.