Bu yeniden yapım dizilerin sorunu ne dostum?
7 yorum pillidarko 17 Haziran 2010 16:36
bak şu meymenetsizlere bak!
Yeniden yapımlar, uyarlamalar her zaman tepki görür. Yok orijinalde şöyleydi, kitapta bu karakter çok daha iyi anlatılmıştı, bitmez yani izleyicinin çilesi. Benim uyarlamaya pek itirazım yok ama yeniden yapım deyince bir tüylerim ürperir, kaçar giderim. Şimdi özellikle canım İngiliz dizilerinin Amerikan uyarlamalarındaki sakatlıklardan söz etmek istiyorum. Önceden uyarayım fazlasıyla taraflıdır, bolca önyargılıdır.
coupling diye buna derim ben
Efendim bu İngilizler Coupling diye bir dizi yaptılar mesela. 20’li yaşların ortalarında hatta kibarca 30’a merdiven dayamış arkadaşlarımızın “çift” olma, olamama, sap kalma halleri üzerine çatlatan bir komedi. Bileni çok zaten. Dizi tutunca Amerikalılar hemen biz de aynısını yapalım diyorlar ancak zaten siz sitcom olayının yaratıcısısınız kardeşim, yapmadınız mı aynı konuda bir sürü dizi? Coupling tuttuysa bunun sebebi çok harika bir senaryo, işlenmemiş öyküler değildir, işleniş biçimidir. İşte bu noktada Amerikalı’lar sıradan sitcom mantığıyla dizinin bütün özelliğini yok ettiler sonuç hüsran, dizi yayından kaldırıldı.
bak ne kadar derin bakıyorlar
Life On Mars, kendisini birdenbire 1972’de bulan bir dedektifin, ölü müyüm diri miyim derken yavaştan ortama ayak uydurup kendisine sunulan bu gerçeklikte mesleğini yapmaya devam etmesi üzerine hem bilimkurgu öğeleri taşıyan hem de iyi suç hikayeleri barındıran bir yapım. Amerikan TV’si bunu da kaçırmamış. Yeniden çekmiş diziyi, Gene Hunt rolüne de Harvey Keitel’i koyuvermiş ama yine de sonuç 1 sezonda bitmiş, ses seda yok. Bu versiyonu izlemedim ama tahminime göre diziyi Cold Case tadında “nostalji romantizmi soslu suç öyküleri” formatında yaptıkları.
yok bu takım olmamış.
Şimdi tam tersi de oluyor olmuyor değil. Mesela The Office’in İngiliz versiyonunu kaçımız izledi ama Amerikan versiyonu ödüle doymadı. Ama asıl anlatmak istediğim şu dizinin ruhunu öldüren yeniden yapımlar izleyiciye yeni bir şey vermiyor. Karakter derinliğini yok edip, çoğunluğun duygularına hitap eden, kolay anlaşılır, akıllarda soru işareti bırakmayan, siyaseten doğruculuğun cılkını çıkaran yeniden yapımlar gördükçe dizisinin orijinal yapımcılarına küsüyorum. Her öykü yerinde ağırdır, diyerek içimi döktüm, iyi geldi.
yorumlar
life on mars güzeldi
Bir coupling hayranı olarak “coupling us” ne menem bir şeymiş diyerek ilk bölümünü izleyip, akabinde koşarak uzaklaşmıştım. Aradan bol zaman geçti.
Şimdi, üstteki fotoğrafta amerikan versiyonuna bakarken “anaaaa kadroya bak” demekten kendimi alamadım. Eureka’dan sevdiğim Colin Ferguson, Better Off Ted’in Jay Harrington‘ı, hep aynı memnuniyetsiz hatunu oynadığını düşündüğüm ve dolayısıyla hiçbir rolü ile benimle barışamayan Sonya Walger ve Lipstick Jungle’da hoşuma gitmiş olan Lindsay Price.
Bunlar kadar parlayamayan diğer iki tip de 100 Questions’ta geçen gördüğüm Christopher Moynihan ile Heroes’dan hatırladığım, bol bol konuk oyunculuğu olan Rena Sofer.
Dizi kötüydü (berbattı) ama oyuncularına yaramış sanki…
torchwood yeniden çevrilmiyecek ama artık tüm çekimler amerikada olacak ve önce amerika starz kanalı sonra bbc
coupling us sahiden ne rezaltetti öyle.. bence tek kişi hariç castingle pek alakası yok başarısızlığın. couplingin lokomotifi her zaman jeff olmuştur.. jeff karakterini daha ezik hissttiren biri oynasa fena olmazdı.. ama asıl sorun birebir aynı materryali kullanmak ve aslında ingiliz esprisi olan esprilerin hepsini uyarlamak yerine birebir koymaları olmuş. muhtemelen bu türün tek başarılı örneği var oda office…
jeff’in üstüne basa basa “arse”, “ass” “bottom” deyişlerini hatırladığımda bile gülmeye başlıyorum ben.
bir de bu ingilizler herşeyi tadımlık yapıyor, o yüzden de galiba iş sulanmadan bitiyor ve hatıralarda yer ediyor. (gerçi coupling son sezon zormalamydı ama) amerikalılar yapsaydı ilk caoupling’i kesin jeff için ayrı bi dizi yaparlardı anında. adı da “jeff’s imaginary sex life” olurdu
ama tersi olarak sunulması gerekirse queer as folk ta ilk olarak ingiliz dizisiydi,ancak amerikan versyonu coştu.ingiliz versyonunun ilk bölümünün 10. dakikasında soğudum mesela,ama tabi objektif davranamıyo olabilirim,zira önce amerikan versyonunun tüm sezonlarını bitirip,öyle ingilize başlamıştım.The Office in ne ingiliz ne de amerikan versyonunu beğenmedim,yorum yapamicam.Ancak benim düşüncem,ingilterede tutmayıp böle iki bölüm bi sezon,üç bölüm ikinci sezon diye kakalanan ancak aslında potansiyeli olan konuları olan dizilerin (QaF gibi) amerikan versyonları daha bir izlenesi oluyor.Benim düşüncem,kimse katılmak zorunda değil