Canal+ dizisi Marie-Antoinette, 31 Ekim’de başlıyor.
5 yorum abidin77 13 Ekim 2022 12:16
Canal+’ın “Fransa tarihinde silinmez bir iz bırakan eşsiz bir kadın” olarak tanımladığı Fransa’nın son Kraliçesi hakkındaki dizisi Marie-Antoinette 31 Ekim’de başlıyor.
Sofia Coppola’nın 2006’da vizyona giren filminde Kirsten Dunst’ın canlandığı Kraliçe’ye, şimdi genç Alman-Rus oyuncu Emilia Schüle(Berlin Station, Treadstone) hayat verecek.
İlk sezonu 8 bölüm sürecek dizide Lüksemburg Prensesi Charlotte’un oğlu Louis Cunningham (Bridgerton), Marie Antoinette’in eşi XVI. Louis’yi canlandıracak.
Deborah Davis (The Favourite) tarafından yaratılan ve yazılan Marie Antoinette, son derecede modern ve avangard Avusturyalı genç kraliçenin Fransa’daki ilk on yılında tahta doğru ilerlerken ki hikayesini anlatıyor. 21. yüzyılın bakış açısıyla dizi, Versay’ın karanlık, manipülatif ve kadın düşmanı dünyasını keşfedecek. Dizi boyunca Marie Antoinette’in zihninin derinliklerine yolculuk yaparak, içinde bulduğu dramatik durumlarla sıklıkla çelişen iç sesi aracılığıyla kim olduğunu keşfedecek.
Marie-Antoinette, Fransa Krallığı’nın sıradaki veliahtıyla evlenmek için Avusturya’yı ve annesi imparatoriçe Maria Theresa’yı terk ettiğinde henüz 14.5 yaşındaydı. O hala, sayısız ve karmaşık Fransız kurallarına uymak zorunda olan inatçı ve dağınık genç bir çocuktu. Bourbon çizgisini sürdürmek için baskı altında olan genç prenses, hayatını istediği gibi yaşayamamaktan dolayı hızla acı çekmeye başladı. Beklenenden çok daha karmaşık bir görevi vardı. Öncelikli olarak bir erkek varis doğurmak. Ancak, Marie Antoinette ve XVI. Louis arasındaki ilişki zamanla düzelse de, evliliklerini gerçek anlamda tamamlamaları 7 yıl sürecekti.
Zamanla sarayın kodlarını ve sırlarını anlayıp, Fransız sarayının kurallarında gezinen inatçı genç bir prensesten, gerçek bir moda ikonuna dönüşerek, doğal karizması ile etkiledi ve Versay’da yaşamı kendi tasvirinde yeniden yarattı: özgür, bağımsız ve zamanın önünde bir feminist. Ancak başarıları kıskançlık ve rekabeti kışkırtır. Özel hayatıyla ilgili karalayıcı broşürler ve ısrarlı söylentiler itibarını zedeledi. Versailles sarayında birçok düşmanını yenmek için çok fazla cesaret ve itibara ihtiyacı olacak.
James Purefoy (Sex Education), XV. Louis; Marthe Keller, Maria Theresa; Jack Archer (The Bay), Provence; Jasmine Blackborow (Shadow and Bone), Prenses Lamballe; Gaia Weiss (La Révolution), Madame du Barry; Crystal Shepherd (Versailles), Prenses Marie Adélaïde; Caroline Piette, Prenses Victoire; Oscar Lesage, Duc de Chartres; Roxane Duran (Riviera), Josephine; Liah O’Prey (Domina), Düşes Yolande; Jonas Bloquet, II. Joseph; Nathan Willcocks (Versailles), Comte de Mercy; Laura Benson, Anne de Noailles; Nicola Perot, Duc D’Aiguillon; Paul Bandey, Kont Maurepas; Maximilien Seweryn (Versailles), Rohan karakteriyle dizinin uluslararası oyuncu kadrosunda yer alan isimler.
Louise Ironside (The Split), Avril E. Russell (All on a Summer’s Day) ve Chloë Moss (Run Sister Run) dizinin diğer yazarları. Pete Travis (Bloodlands) ve Geoffrey Enthoven (Children of Love) dizinin yönetmenleri.
Capa Drama’dan Claude Chelli ve Aude Albano (Versailles), Alban Étienne ve Banijay Studios’tan Stéphanie Chartreux (Versailles) ve Les Gens’den Christophe Toulemonde dizinin yapımcıları.
Canal+’ın 23 milyon euroluk İngilizce prodüksiyonlu dizisinin ilk sezonu 52’şer dakikalık 8 bölümden oluşacak. Fransa’nın Versailles, Vaux-le-Vicomte, Lésigny, Champs ve Voisins kasabalarındaki saray ve şatolarda ve Bry-sur-Marne film stüdyolarında çekimleri yapıldı.
Dizinin ana karakterini canlandıran Emilia Schüle, “Yazarlarımız hikayeyi, Marie Antoinette ve onun güzel şeylere olan tutkusu hakkında zaten bildiğimiz her şeyden uzak tutmayı tercih etti. İnsanlar onu bir parti kızı ve sadece peruk ve elbiseleri önemseyen bu ikon olarak görüyor ama biz onu çok daha özgür ve modern bir şekilde tasvir ettik, çünkü o gerçekten öyleydi” demiş.
yorumlar
Karakter posterleri (diyebiliriz sanırım) 2. sayfaya eklendi.
BBC’ye gelişi 29 Aralık. Üstteki fragman diyor.
– BBC’de yayınlanalı iki gün oldu ama malum kurumlarda denk gelemedim. Ben de biraz zor olsa da arka kapıdan dolanıp BBC üzerinden izledim. Acelesi de yoktu halbuki ama bir şeye bakıp da kolay bulamamak hoşuma gitmiyor.
Az önce baktım, gelmiş ama şimdilik bütün bölümler 2 GB’a yakın.
– Marie Antoinette kim olduğu az çok bilsem de hakkında bir şeyler izlediğim bir isim değildi. Kraliyet dramalarını izlemeyi sevdiğimden bulmuşken buna da girdim tabii ki.
1770’deki evlilikle girmişler, tek sezonda olacağını sanmam ama ömrü olursa Fransız Devrimi’ni de görürüz herhalde. Başka bir ülkeden hiç tanımadığı bir ülkeye, aileye, geleneklerin ortasına gelen bir kadın karakter üzerinden ilerlediğini düşünürsek çerçevenin tanıdık kaçtığını söylemek mümkün.
– Ana karakterler/oyuncular makul bir iş çıkarıyor gibi. James Purefoy’un Kral’ı oynadığı ilk bölümün yarısında dank etti söylemesi ayıp. Dili İngilizceydi benim izlediğim bölümlerin.
Nasıl ilerleyeceğini merak ediyorum, devam edeceğim.
Madame du Barry beklediğimden daha etkili birisi çıktı yalnız. Çoğu tarihi dramada böyle birisi olduğu için aman aman şaşırmadım. The Serpent Queen’de de Diane var mesela, gerçi o sempatik birisiydi buradaki değil.
Not: Louis’i düğünden önce zorla alıp banyoya sokmaları, sonra ikisini de makyaja bulayıp düğüne öyle götürmeleri de ayrı alem.
– 1770’le girip 1781’le kapattılar ve devamı gelse de gelmese de olur tadında bir sezon finali var sanki. Yine de bir sezon daha istediği belli oluyor. Onda da 1793’e kadar anlatıp bitirirler diye düşünüyorum. Arada zaman atladıkları için zorlamaz.
– Sezonun 2. kısmını işler biraz daha ciddileştiği için daha fazla beğendim. Sanki bilerek farklı bir tondan kurgulamışlar… Yeri geldiğinde bölüm süreleri birazcık uzun kaçtı sadece. Marie Antoinette’ten ve Emilia Schüle’nin performansından memnun kaldım. Louis’in karakteri yer yer göz devirtti. Yan karakterler de tam “saray eşrafı” tadındaydı resmen. İstesen bu kadar olmaz. Yalnız sayıca bir tık fazla olduklarından bazısında kopukluk hissi oldu.
Antoinette’in annesinin vefatını güzel işlediler, hakkını vereyim. Amerikan görevli konusunda “Aldat kız, çatır çatır aldat,” tutumundaydım tabii ki. Adam keşke az daha ortalıkta olsaydı. Tam göstermediler, o yüzden ciddi bir şey yapmadı sanki ama az daha dursa yapardı muhtemelen ^.^ Louis’ye gıcık değilim ama pek sevemedim, o yüzden üzülmezdim. Öbür sapık konusunda bilerek mi bilmeyerek mi işe yaradı neyse ki.
Not: Province iktidarsız mı gay mi acaba?
– İlla karşılaştıracaksam bunu nihayetinde The Empress‘ten daha fazla sevdim.
– Fransız Devrimi’nin ayak seslerinin yaklaşmasını nasıl aktaracaklarını merak ediyorum. O yüzden umarım 2. sezonu da olur.
Onay