Downton Abbey — Tanıtım
308 yorum aytackara 02 Şubat 2012 09:38
Kaliteli dizileriyle bilinen İngiliz kanalı ITV, 2010-2011 sezonunda izleyicilerine yeni bir dizi sundu. 26 Eylül 2010 itibarıyla başlayan ve halihazırda 2 sezonu arkasında bırakan Downton Abbey, 2012 Eylül itibariyle 3. sezonu ile yeniden ekranlarda olacak. Peki, tam olarak nasıl bir şey bu dizi? Bu sorunun cevabı yazının devamında.
Downton Malikanesi
Downton Abbey aslında, bir dönem dizisi ve genel olarak Downton Malikanesi’nde yaşayan Crawley ailesi ve çalışanlarının yaşadıkları hayat üzerine kurulu. Dizinin 7 bölümlük ilk sezonu 1912-1914, 8 bölümlük ikinci sezonu da 1916-1919 yılları arasında geçiyor. Bunun dışında, yılbaşına özel çekilen 2. sezon 9. bölümü de ailenin 1919-1920 yılları arasındaki yaşamına odaklanmış durumda. Downton Abbey, 3. sezonuyla 1920 yılından itibaren devam edecek.Dizinin konusuna gelecek olursak:
Grantham Kontu Robert Crawley’in malikanesinde ailesiyle ve çalışanlarıyla yaşadığı, mutlu ve huzurlu olduğunu düşündüğü bir hayatı vardır. Ama bu hayatlar, 15 Nisan 1912 itibariyle bir daha eskisi gibi olamayacak şekilde değişir. Ünlü transatlantik Titanic buzdağına çarparak batar ve gemiyle birlikte Crawley ailesi iki ferdini kaybeder. Daha doğrusu iki varisi…
Robert ve eşi Cora Crawley
İngiltere’de kadınların miras ve ünvan haklarının olmadığı bir dönem… Yıllar önce yapılan bir anlaşmayla Lord Grantham’ın eşi Cora’nın sahip olduğu mallar da (Downton Malikanesi dahil) Lord’un mallarına eklenmiş. 3 kızı (Mary, Edith ve Sybil) olduğu için mirasını bırakabileceği kimsesi olmayan Lord Grantham, zamanında mirasçı olarak kendine yakın kuzenini belirlemiş. Ailenin en büyük kızı Mary de aileye yakın diğer kuzenle nişanlanarak evliliği garanti altına alınmış. Ancak Titanic faciası, ailenin geleceğe dair bütün planlarını alt üst edince Downton Malikanesi sakinleri istemeden de olsa kendilerini karmaşık olayların içinde buluverir.Yeni varisin kimliği ve etkileri, Downton’ın geleceği, Mary’nin belirsiz durumu ve 1. Dünya Savaşı, Downton ahalisi üzerinde etkisini gösteren konuların sadece birkaçı olur.
Edith – Mary – Sybil
Dizinin karakter bazlı zengin kadrosundan bahsedecek olursak:
* İçine düştüğü karmaşadan kurtulmak için herkesi tatmin edici türden bir yol arayan Crawley ailesinin reisi Robert Crawley‘i Hugh Bonneville,
* Başta Downton olmak üzere, sahip olduğu her şeyin ellerinden kayıp gitmesine seyirci kalmamakta kararlı Robert Crawley’in eşi Cora‘yı Elizabeth McGovern,
* Crawley menfaatlerini koruma konusunda Cora kadar kararlı ve ailenin dediğim dedik karakteri olan Robert’in annesi Violet Crawley‘i Maggie Smith,
Violet Crawley (Maggie Smith)
* Evlilik çağına gelse de bu konuda kendi düşünceleri ile hareket etmek isteyen Lord’un en büyük kızı Mary‘i Michelle Dockery, Mary’nin hak ettiğinden de çok ön planda olduğunu düşünen ortanca kız Edith‘i Laura Carmichael, insanlara yardım etme ve kadın haklarıyla ilgili olan en küçük kız Sybil‘i Jessica Brown-Findlay,
* Olaydan sonra Crawley mülkiyetinin yeni varisi olsa da bu konuda çeşitli çekincelere sahip Matthew Crawley‘i Dan Stevens, Matthew’un annesi Isobel Crawley‘i de Penelope Wilton canlandırıyor.
Matthew ve Mary Crawley
Kadroya Downton Malikanesi’nin çalışan grubu ile devam edersek:
* Malikanenin idaresinin bağlı olduğu Mr. Carson‘ı Jim Carter, hizmetçlerin başındaki isim Mrs. Hughes‘ü Phyllis Logan,
* Görevine yeni başlayan ve ailenin uşaklarından olan aksak John Bates‘i Brendan Coyle, bir başka uşak William‘ı Thomas Howes,
* Dizinin kötü karakter kontenjanını başarıyla dolduran karakterlerinden Cora’nın şahsi hizmetçisi Mrs. O’Brien‘ı Siobhan Finneran, amaçlarına ulaşmak için “her” türden şeyi yapabilecek biri olan uşak Thomas Barrow‘u Rob James-Collier,
Mr. Carson – Mrs. Hughes – Mrs. O’Brien
* Özellikle kızların olmak üzere ailenin hizmetçiliğini yapan Anna‘yı Joanne Froggatt, geleceği için hizmetçilikten farklı düşüncelere sahip Gwen‘i Rose Leslie,
* Son olarak, malikanenin işini ciddiye alma konusunda birçok kişiyi rahatlıkla geride bırakabilecek aşçısı Mrs. Patmore‘u Lesley Nicol ve onun yamağı Daisy‘i de Sophie McShera canlandırıyor.
Mr. Bates ve Anna
Downton Abbey “dünyanın eleştirmenlerce en çok beğenilen televizyon şovu” olarak 2011 yılı Guinness Rekorlar Kitabı’na giren bir dizi. Bunun dışında, ödüllere aday olma ve bunları almada da oldukça başarılı.2011 Emmy Ödülleri‘nde aday olduğu 11 dalın 6’sında (En İyi Mini Dizi, En İyi Mini Dizi -Yönetmeni, Senaristi, Yardımcı Aktrisi, Kostüm ve Sinematografi -) ödül almanın yanında 2012 Altın Küre Ödülleri‘nde de “En İyi Mini Dizi” olarak seçildi. Ödül kazanmadığı kategori neredeyse bulunmayan dizi, PGA ve BAFTA gibi çeşitli önemli ödül törenlerinden de eli boş dönmeyen bir dizi.
Downton Abbey, dönem dizilerine pek bulaşmayan benim için beklentilerimi fazlasıyla karşılayan bir dizi. Dönemi gerçeklikle yansıtma ve izleyicisini memnun etme konusunda gayet başarılı. Oyunculuklarda ise küçükten büyüğe ya da alt kadrodan üst kadroya kadar kalitesini gösteren bir yapım. Eğer hayatınıza yeni bir dönem dizisi almak istiyorsanız Downton Abbey kesinlikle şans verilmesi gereken bir dizi.Son olarak, diziyle ilgili fikir verici bir video için de buraya bakabilirsiniz. İyi seyirler…
yorumlar
bol dramalı kısımları atlayarak da olsa bir kez daha bitirmiş oldum. ilk 3 sezonda neredeyse atlamak isteyeceğim yer olmadı. epey unutmuşum. ancak son 3 sezon hafızama daha yakın olduğundan ve draması da bol olduğundan ara ara sıktı. yine de güzel diziydi be. ikinci film de gelsin hemen.
şu kadronun güzelliğine bakın:
up: violet, isobel, robert, cora, mary, edith, tom, henry, bertie, lucy, merton, maud
down: carson, hughes, anna, bates, burrow, patmore, daisy, andy, molesley, baxter
hepsini ayrı seviyorum. diziye sadakatlerini de ayrı tebrik ediyorum.
DOWNTON ABBEY: A NEW ERA – Only in Theaters March 18
First olan Looks:
1–2–3–4
DOWNTON ABBEY: A NEW ERA – Official Teaser Trailer
mary nin kocası her zamanki gibi yine yok ne nazlı çıktı bu adam da.
Vizyon tarihini almışlar, 29 Nisan (UK) ve 20 Mayıs (USA) olarak değiştirmişler.
Sezona güzel bir kapanış oldu, tamamen eğlenceli olan nadir bölümlerden biriydi. Amerikalıların İngiliz adetlerine verdikleri tepkileri izlemek güzeldi. Carson Amerika’dan gelen çalışanı çiğ çiğ yiyecekti bir ara, çocuk nereye düştüğünü şaşırdı.
Mary’nin peşinde dolananlar devam ediyor, Violet Crawley’nin onlara Mary’nin erkekleri diye seslenmesi güldürdü, hala
Janet Montgomery tek bölümlük geldiyse bile gördüğüme sevindim. Nappier da ilk sezondan beri ara ara görünüp duruyor, karakteri seviyorum aslında. Keşke ilk bölümde Charlie Cox’a da böyle bir rol yazılmış olsaydı da onu da sıkça görseydik.
Cora’nın kardeşi ile de tanıştık, güzel bir seçim yapılmış,
Dizi 1924’ten nereye gidecek merak ediyorum. Bu sezon İşçi partisinin başa geçmesiyle başladı, tabii bizim gelenekselciler Tory’leri desteklediği için duruma bozuldular.
Tom’a bu sezon yazdıkları karakter pek tahammül edilebilir değil. Yemekteki tartışmalarda Robert’ın tarafını pek tutmam ama kadın bağırıp, saygısızlık yapmaktan başka bir şey yapmıyor
Edith her zamanki gibi istikrarlı, 5 sezondur olduğu gibi sıfır ilgiyle izliyorum onu.
Mary konusunda seçimi erken yaptılar, biraz da şaşırttılar.
Tabii ben Charles’ı daha çok sevdiğim için pek sevinemedim duruma. Tom Cullen fena değil ama Tony karakteri bilemiyorum, emin değilim bana pek güven vermiyor, Nappier bile daha iyi olurdu sanki. Mary de kararsız zaten.
Kasabaya yapılacak olan anıtın yeri konusunda Robert çok sinirlendirdi, böyle anlarda şunların elindeki güç azalsa da rahatlasak diyorum.
Ted Lasso’da olan Jeremy Swift’in Violet Crawley’nin uşağı olması harika olmuş, rolünü de artırmışlar biraz, adamın komedi yeteneği mükemmel.
Lord Merton ve Isobel konusu bu sezon hiç sıkmadı, adamı sevmemin de etkisi var, iyi oldu dizi için. Bu konular bile sıkmazken Edith her zamanki gibi devam ediyor, kendisi bitti
Mary ve
Son 2 sezondur Mary ve Tom’un sohbetleri, dayanışma sahneleri bölümlerin en iyi sahneleri arasında. Yazarların verdiği en akıllı kararlardan biri.
Molesley altlardan yükselerek en sevdiğim karakterlerin başında olmayı başardı, ilk sezonlarda adamı bu kadar severek izleyeceğimi tahmin edemezdim. Bu bölüm de
Gregson’ın
Lily James’i çok seviyor olmama rağmen Rose’a hiç alışamamıştım, bu sezonki Rose’u daha çok sevdim, karakter böyle daha iyi oldu. Dizi bitene kadar devam eder umarım.
Bates’in
Thomas’ın kendini tedavi etme çalışması da hüzünlüydü ama karaktere üzülüyoruz sonra gidiyor daha kötü bir şey yapıyor.
Bu sezon pembe dizi konuları pek rahatsız etmedi, belli bir seviyede tutmayı başardılar. Hizmetçilerin tarafında çok fazla karakterin gidip gelmesi sıkıcı dramalara sebep oluyordu, onu da çok görmedik. 4.sezonu da sevmiştim ama haklı olarak o sezon aşmaları gereken çok fazla konu vardı, bu sezon daha rahat atlattılar.
Rose konusundaki gelişmeler hoşuma gitti, Atticus-Rose ikilisini de sevdim, yakıştılar. İkilinin ailesinin kapışmaları tam Downton’ın aradığı drama. Rose’un annesi Susan’ı bir daha görmeme dileğim devam ediyor.
Violet Crawley da değişik konularla geldi,
Tom 2 sezondur dizinin en iyi karakterlerinden biri,
Anna’nın hapse girmesi klasik Downton senaryosu, o yüzden takılmıyorum pek.
Bu sezon Mary ve Carson sahnesi olmadan olmazdı, son bölümde o sahneden eksik etmedikleri için teşekkürler
2.sezon sonrası ilk kez özel bölümde kış sahnesi izledik, az olsa da sevindim.
Sondaki sahne sürpriz oldu.
Violet Crawley’nin evindeki Spratt ve Denker atışmaları, laf sokmaları iyi oldu. Downton’ın hizmetçilerinin atışmaları genelde ciddi konularda oluyor.
Mary’nin saçlar bu sezon iyi oldu, farklı bir hava getirdi. Bölümdeki konuğumuz da The Good Wife dizisini akla getirdi.
Rose ve Molesley bu sezon çok iyiydi. Edith’i hiç sevmesem de
Çocuk konusu sezonun eksilerinden biriydi ama kendi evinde çocuğu olarak sevemediğine üzülüyordum. Mary daha bilmiyor. Bir yanım Mary öğrenirse biraz daha anlayışlı davranabilir diyor. Fakat unutmamak lazım Edith, Mary Pamuk ile evlilik dışı ilişki yaşadı diye ona kaltak deyip skandalı mektup ile yaymıştı. Mary’nin bunu hatırlatma ihtimali hiç düşük değil.
Son bölümün en güzel anlarından biri
1925 yılındayız, aradan biraz daha zaman geçsin isterdim aslında,
Tam 6 sezondur Mary ve mız mız Edith ilişkisindeki istikrarı takdir etmek lazım
Miss Patmore’a verilen görev imkansız gibi bir şeydi, güldüm ama kadına yazık.
Thomas konusunda sürprizler var, bugünleri de mi görecektik,
Bates ve Anna sahneleri kaç sezondur en sevmediğim kısımlar arasında. İlk sezonlardaki hevesim gitti artık, bu ikiliye yüklenilmesinden bıktım.
Spratt ve Denker sahneleri hala çok eğlenceli gidiyor.
Cora’nın bu bölümdeki terbiyesizliğine şaşırmadım pek. Cora hiçbir zaman en sevdiğim karakterler arasına giremedi. Robert’a göre daha anlayışlı, tatlı biri olarak duruyor ama dizinin başından beri sinirimi bozan birçok sahnesi var, o yüzden hiç ısınamadım. Bu kadar da odun olunmaz, bari bunu söyleme dediğim sahneleri hatırlıyorum, özellikle ilk 2 sezon.
Bu sezonki hastane konusu iyi oldu, Violet Crawley’nin çatışmalarını özlemişim.
Baxter’ın varlığı hem dizi için hem de Thomas için iyi oldu, Thomas’ı bu sezon izlemek hoşuma gidiyor. En masum kaldığı sezon şimdilik bu.
Mary’nin bu sezon giydikleri Bu sezon moda şovu izletiyor bize.
Kaç sezondur Edith yerine
Mary, Carson
Violet’ın hastane tartışması harika gidiyor, ilk sezondaki Violet günlerine geri döndük. Robert tartışmada onun tarafını tutmayınca
Thomas’ı
Tom ve Sybbie’nin gelmesi iyi oldu, son sezondayız yapacak bir şey yok.
Final yaklaşırken bu ikili bozulmasın lütfen,
Mary sezonlar sonra Edith’e güzel bir şey söyledi. Fakat sonrasında Mary lafı yapıştırdı yine, dayanamıyor
Gerçi Edith de arazi ile ilgili sohbetlerde biz aile olarak karar verdik işte, Mary’ye niye soruyoruz demeye başladı. Downton sana mı kalacak, tabii ki de Mary’ye soracaklar, bunun da kıskançlığı başladı yine.
Evin alt tarafındaki mıy mıy Daisy’nin çenesi de bu sezon arttı yine, baydıkça bayıyor.
Sonunda
Thomas’a üzüldük, gitti bu bölüm yine kendine yakışanı yaptı Gwen’i utandırmak için. Baxter’ın dediği doğru en büyük düşmanı kendisi.
Wingman Tom,
Neville Chamberlain yemekteki tartışma sırasında ben böyle atışmalardan uzak durmayı tercih ederim, hiç sevmem dedi Evet tüm dünya böyle bir huyun olduğunu biliyor.
Thomas konusunda
Robert odasında yatarken gelen küçük çocuğun sahnesi güzeldi, niye daha küçük rahat bir evde yaşamıyorsunuz ki sorusuna Robert cevap veremedi tabii.
İşlerin buraya geleceği biraz belliydi,
2 sezondur
Carson’a yemek hazırlamanın zorluğu konusunda güzel bir ders verdiler.
Ne bölümdü ama Mükemmel bölüm.
Mary’nin salonda şaşkınlıktan hareketsiz kaldığı an belki de dizideki en savunmasız anıydı. O andan sonra Edith ağzını açınca en acımasız halini göreceğimizi biliyordum ama yine de O yemek neydi öyle.
Mary’nin bu bölüm bir sürü karakterden fırça yemesi iyi oldu, özellikle Tom’un sahneleri çok önemliydi, doğru olanı yaptı. Violet’in Mary ile yaptığı konuşma gözleri sulandırdı, üstüne bir de mezarlık sahnesi gelince daha kötü oldum.
Sonda Mary ile Edith’in yaptığı konuşma da çok güzeldi.
Molesley’nin okuldaki konuşması da çok güzeldi. Sezon başından beri Thomas
Ve sonunda
Yarın filmin fragmanı geliyormuş.
Ne mutlu bir finaldi öyle İzleyicisine hak ettiği finali veren diziler arasına girdi, çok sevindim böyle bitmesine.
Violet Crawley gelmiş geçmiş en iyi dizi karakterleri arasında yer almayı hak ediyor. Baştan sona her sahnesini izlemek ayrı bir keyifti, her diyaloğu özenle yazılmış biliyoruz ama Maggie Smith öyle bir performans sergiliyor ki. Kendisini McGonagall’dan önce Dowager Kontesi olarak hatırlayacağım. Güldüren onlarca sahnesi vardı ama dizinin en hüzünlü bölümlerinde verdiği katkı da unutulacak gibi değil.
Ondan sonra dizinin benim için olmazsa olmazı her zaman Lady Mary oldu. Michelle Dockery’yi o aksanla izlemeyi çok özleyeceğim. Her sezon kendine hayran bırakmayı başardı.
En sevdiğim diğer karakterlerin başında Carson ve Matthew geliyor. Dizinin en sevdiğim sahnelerini sıralasam çoğunluğu Mary-Carson ve Mary-Matthew sahnelerinden oluşur. 2.sezon özel bölümündeki
Son sezondaki en güzel hamle Matthew Goode’un Mary’ye yazılmasıydı, ikiliyi keşke 5.sezon başından itibaren izleyebilseydik, yetmedi.
Son 3 sezon Tom da dizinin en iyileri arasındaydı,
Mary, Edith konusunda ne hissediyorsa ben de aynısını hissettiğim için ikilinin ilişkisini takip etmek benim için zor olmadı
En sevdiğim karakterlerden biri de evin alt tarafından Molesley oldu, adam mutlu oldukça ben de mutlu oldum. Thomas için hissettiklerim
Bates ve Anna’dan çok bahsetmek istemiyorum çünkü bıktırdılar, üstümüze atmadıkları pembe dizi materyali kalmadı.
Son olarak aile içinden Robert’ı da sevdiğimi söylemem lazım, çok inatçıydı, bazen aşırı saçmaladı ama onun da bazı sahneleri dizinin en iyileri arasına girer, o sahnelerde karaktere çok saygı duydum.
3.sezon finali sonrası ara verip ilk sezonları tekrar izlediğim için daha rahat sıralama yapabilirim. En iyisinden başlayarak sıralamam: Sezon 3 – 6 – 1 – 5 – 4 – 2. Özel bölümlerde 3.sezondaki İskoçya manzarasının yanına yaklaşabilen bir bölüm olmadı. 2.sezondaki özel bölümün kış atmosferiyle son kısmı ayrı güzeldi. 4.sezondaki Londra bölümü ise özel bölümlerin en eğlenceli olanıydı. Tüm bunları güncel olarak takip etmek isterdim.
Dizide ilerledikçe ara ara eski yorum sayfalarına bakıyordum, George Clooney Downton Abbey’de başlığını okuduğumdan beri adamın dizide çıkmasını bekliyorum, hayallerim boşa gitti Dizi bitince ne oldu bu adam nerede diye bakınca bu karşıma çıktı. Cora’nın annesi Amerikan olduğu için kaç sezondur bunlar Amerika’ya gidecek o zaman diye bekliyorum. Hatta 4.sezon özel bölümünde Cora’nın kardeşi ortaya çıkınca Clooney’yi bekliyordum, insan onun yerine Paul Giamatti’yi görünce şaşırıyor tabii
Poster
DOWNTON ABBEY: A NEW ERA – Official Trailer
ne kadar nazar değmesinlik bir kadro maşallah. ya sağlam para ödüyorlar ya da hepsi çok seviyor projeyi. hiç mi eksik olmaz. dedim ama klasik yine henry yok. kesin 3-5 sn lik gelir görünür yine laf yememek için. bir önceki filmde aileye eklenen yüzlerin de rollerini tekrar etmek için dönmesi gülümsetti. en yeni eklenen yüzler de 3te 2 sevilesi duruyor bakalım.
https://variety.com/2022/tv/global/downton-abbey-peaky-blinders-set-fire-1235195341/
downton olmayan bir şatoda yangın çıkmış sanırım. bir an downton sanıp korktum.
Memnun kaldım ben. Belli bazı açılardan ilk filmden daha iyiydi, süresi de yormadı hem. Hikayeyi ve dolayısıyla karakterleri filmin en az yarısında ikiye bölmeye tercih etmişler.
Bir taraf Downton Abbey’de devam etti, hatta sinema sektörü de girdi işin içine ^.^ Öte tarafta ise Fransa’ya uğrayıverdiler. Herkesin birden konakta olması “kalabalık” yaratırdı açıkçası, doğrusunu yapmışlar.
Hugh Dancy yeni karakterler içinde benim işime en yarardı. Dominic West sempatik denebilecek bir roldeymiş. Laura Haddock da bir nevi bonus oldu.
Ayrıca bu filmle tam bir final (daha) yapmışlar sanki. İsteseler elbet 3. filmle gelebilirler ama ben burada bırakmalarıyla da barışığım. Hesapta yokken 2 tane film gelmiş de oldu sonuçta.
*
* Yanlış biliyorsun, The Offer’ı çekiyor(du).
Adam gelmiyor ya da adamı getir(e)miyoruz diye Hugh Dancy’nin yönetmen karakterini Mary’nin yanına eklemişler. Aldatma yoluna girmeyeceğini tahmin ediyordum ama adamın varlığı işime geldi
Not: Üçleme olsunda değilim ama olursa ve boşasanız bir şey demem herhalde. Şunca şey oldu adam ortaya çıkmadı. Cenazeye yetişememiş de oldu hatta baktığında. Sonlara doğru 8-9 aylık zaman atladılar en az, o sırada da görünmedi tabii.
Violet’in villayla ilgili konuşmasını da sevdim bu arada. O dönemde hala miras paylaşımında erkek çocuğun çoğu şeye konması devam ediyor tabii. Tom’un oğlu olduğunda da bir şey değişmeyecekti.
Gerçi Violet böyle bir şey yapabildiğine göre Tom da kendince bir şeyler düşünür herhalde.
* Robert’ın suratı
“Senin baban tabii ki bildiğin adam, o iş öyle değil” anı ne zaman gelecek diye bekledim tabii Ama yine de Robert’ın böyle bir şeye bulaşmış olası komikti. DNA testi de yok, uğraş dur sonra.
* Bir toplayayım:
– Mrs Patmore ile Mr. Murray’i birbirine yazdılar gibi bir şey. Adam Patmore’un evine geçecek, Daisy ile kocası kendi evlerinde devam edecek.
– Tom ve Lucy çocuk sahibi oldular.
– Mr. Molesley, senaryo yazarlığı yapacak. Dahası Miss Baxter ile evlilik yoluna girdiler.
– Barrow’un geçen filmde tanıştığı adamla bu filmde devam etmeyeceği düşüncem vardı. Hatta üstüne adam evleniyor çıktı. Ama yine de karakteri Dominic West’in canlandırdığı karaktere doğru öteleyecekleri de aklıma gelmemişti.
Dönem soslu bir yol buldular güya, “companion” dedikleri böyle bir şey olsa gerek. Biraz “mantık evliliği” tadındaydı gerçi bunlarınki de. Bari biraz olsun yakınlık sağlansaydı.
– Barrow’un kararından sonra Mr. Carson eski görevine döndü. Mary de fiilen başa geçmiş oldu esasında. Hep destek, tam destek.
Bölümde o kadar çok vasiyet/ölüm muhabbeti geçti de artık birisinin öleceğini bekler oldum zaten. Böyle bir şeye de denk gelmiştim zaten ama kim olduğunu bilmiyordum, kime patlayacak diye bekledim.
İnsanların Maggie Smith nedeniyle Violet’in ölmesini beklediklerini bildiklerinden güya Cora’yı gösterir gibi oldular güya.
Fakat döndük yine Violet öldü Ne abarttılar ne de hafif geçtiler. Kendi tarzlarında klasik bir uğurlamaydı. Karaktere tabii ki bayıldığımdan ortalıkta olmasını seviyordum ama bu günün geleceğini de biliyorduk tabii. İçime ister istemez öküz oturmuş gibi oldu zaten. Sırf bu sebepten 3. filmi istemiyor olabilirim… Maggie Smith versiyonuna da hazır değilim zaten.
Sevgiler, saygılar, teşekkürler.
Ek: Bir daha böyle bir yorum zor gelir herhalde. Bu neydi ya.
ahh düşmüş sonunda
genel olarak keyifli olduğundan içime sinmeyen plotları belirteyim.
maggie smith in performansında ciddi bir düşüş var. eskiden daha bir güzel sunardı replikleri biraz yorulmuş maggie teyzem. hissediliyor.
robert yavrum senin yüzüne noldu. zayıfladın mı estetik mi yaptırdın?
her şeyi tatlıya bağlayıp bitirmeleri güzel oldu. şerbete bulanmış hissediyorum. herkesi çiftledik. onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine misali. sinema ekibini sonlara doğru ortadan kaldırmaları iyi oldu gereksiz süre çalmadılar da tadına vara vara veda ettik asıl kadroyla. özleneceksin downton.
Bi de evet ya Robert zayıflamış ve makyaja bulanmış haliyle her sahnede bi “senin yüzüne nolmuş?” etkisi yarattı cidden. Hastalık filan geçirdi herhalde adam.
Konserdeymiş
Top Chef 20×06’da yarışmacılara piknikte yenebilecek şeyler yaptırdılar. Sonra herkesi alıp Downton Abbey’in çekildiği kalenin oraya götürdüler ve önüne masa kurdular.
Bir yandan yiyip bir yandan değerlendirdiler resmen. Yarışmacılardan Sylwia, su böreğinin biraz afili bir versiyonunu yaptı bu arada.
tavuklu?
(maggie smith’e bişi oldu diye korkarak açtım başlığı)
ben de “3. filme gerek yoktu yani” diye sinirlenmeye şartlanarak açtım.
maggie aklıma gelmedi şükür ki. allah uzun sağlıklı ömür versin.
Downton Abbey could be set for shock return as TV bosses try to lure back big names for a seventh series of the prestige drama as fans clamour to be reunited with the Crawley family
1 (bir) ihtimal Downton Abbey’le ilgili yeni bir şey geliyor olabilir (evet, yine).
3. ve son film geliyor.
Downton Abbey: A New Era 20 Mayıs
demiş Netflix olan Türkiye.
3. filmin vizyonu 12 Eylül 2025’miş.
Maggie Smith’i kaybetmişiz
Şu noktada alakasız olacak ama Toby Stephens’ın Maggie Smith’in oğlu olduğunu ben bu vesileyle öğrendim. Farkında değildim.
@aytackara ben de
Bir zamanlar @Vesper de