11. bölümde Chuck Bass'i daha çok göreceğiz

11. bölümde Chuck Bass’i daha çok göreceğiz

Gosip Girl’de 3. sezonun 11 bölümünü geride bıraktık malum. 3. sezon benim açımdan biraz sönük başlamıştı ancak 10. ve 11. bölümlerde gerek Lady Gaga‘nın konuk oluşu, gerek oldukça tantana çıkarak Dan, Vanessa ve Olivia’nın threesome sahneleri, gerekse Dr. Van Der Woodsen’dan şu gizemli mektubun gelişiyle bildiğimiz temposuna geri döndü Gossip Girl.

Bu sezon daha çok Serena, Blair ve Dan’i merkeze almış şekilde ilerliyor dizi. Özellikle Jenny, Chuck ve Nate sönük kalmış durumdalar. Nate ne yaptığı çok bilinmeyen bir şekilde ortalarda dolaşıyor, tanıdığımız Chuck Bass’ten neredeyse eser kalmadı; resmen iyilik meleği bir aile babası olarak çıkıyor karşımıza. Jenny asi kız modundan çıktı, dikiş makinasını da çöpe attı, Constance’ın yeni “Queen”i olarak hinlikler peşinde koşturuyor. Açıkçası en sevdiğim Gossip Girl karakteri Chuck Bass’ın bu “içler acısı” hali beni üzüyor. 12. bölümün ismi “The Debarted” olacak ve Chuck’ın babasının ölüm yıldönümü dolayısıyla Chuck’ın ekseninde dolanan bir bölüm olacak. Dizi yazarları yine geleneği bozmuyorlar ve ünlü bir hollywood filminden esinlenerek koyuyorlar bölüm ismini, bu sefer etkilenilen film “The Departed”. CW kanalının sitesinde yayınlanan tanıtım filminde de görüleceği üzere, Serena’nın yasak aşkı Tripp’in eşi Maureen, kocasını geri alabilmek için her yolu deneyecek. Chuck geçmişten gelen hayaletlerle uğraşacak ve Upper East bir araba kazası haberiyle sarsılacak.Peki 3. sezonda genel olarak neler oldu?Serena, önce Carter şimdi de Nate’in kuzeni ve evli olan Tripp ile manasız ilişkiler peşinde koşuyor. Brown’a kendini araması gerektiği için gitmedi, ama sanırım kendini yanlış “kucaklarda” arıyor. Serena’nın baba arayışı da devam ediyor bir yandan.
Blair bildiğimiz Blair. Pek bir değişiklik olmadı. Sadece üniversite hayatı pek beklediği gibi gitmiyor, kraliçelik kurumu pek sökmüyor üniversite gençliğine. Chuck’ı oldukça evcilleştirdi kendisi ve Serena ile bir küsüp bir barıştıkları “en iyi arkadaşlık”ları devam ediyor.
Chuck sakinleşti, duruldu, olgunlaştı. Ev babası, iş adamı, üvey kardeş koruyucusu, yakın arkadaş destekleyicisi ve iyilik meleği olarak çıkıyor karşımıza ve bu yaptıklarını hiç yakıştıramıyoruz kendisine.
Dan pek istemese de parlak bir karakterle birlikte oldu yine, ama bu ilişkiden yanına kalan en büyük kazanç yıllardır Vanessa’yı sevdiğini fark etmesi oldu.
Nate de eski aşkına dönenlerden. Dizi başından beri benim en beğendiğim çiftlerden biri olan Serena ve Nate sonunda kavuşurlar umarım.
Jenny Constance’ın yeni “kraliçesi” olduğundan beri, küçük hesaplar peşinde koşmaya devam ediyor. Ama “dark side”a geçerken hem kendini hem de en yakın arkadaşı Eric’i kaybetti.
Eric de Jenny’i karanlık taraftan korumaya çalışırken hem kişiliğinden hem de sevgilisinden oldu. Eric ve Jenny’nin kanlı hesaplaşmalarını merakla bekliyoruz.
Vanessa bu sezon daha çok aile problemleriyle çıkıyor karşımıza, tabi bir de kırık bir aşk hikayesi yaşadı evlatlık verilmiş Humprey’lerin birinci çocuğuyla.
Şimdilik bu sezonun en büyük gizemi Serena’nın annesi Lily’nin annesinin yanında sanıldığı süre boyunca ne halt ettiği ve gizemli mektubun içinde neler yazdığı… Manhatton’da hiç bir sır uzun süre saklı kalmaz diyerek yazıma son verirken, yeni bölümlerle görüşmek üzere diyorum.XoXo