Graceland — Tanıtım
106 yorum aytackara 28 Kasım 2013 13:36
İzleyicilerini genellikle Suits, Burn Notice ya da White Collar gibi sevilen, özellikle de yazın yayınlanan dizilerle buluşturan bir kanal olan USA Network, geçtiğimiz yaz bir diziyle daha bizleri buluşturmuştu: Graceland. Dizi tür icabı gizli ajanlarla ilgili polisiye bir yapım ve ilk sezonunu tamamlamış; yazın geri dönmek üzere 13 bölümlük 2. sezon onayını da almış durumda. Ben de diziyle ilgili tanıtıcı bir şeyler yazayım dedim. Nasıl bir dizidir Graceland?
#Öncelikle: Dizi, ülkemizde Fox Crime kanalında yayınlanıyor. Hatta bu yazı yayına girdiğinde sezonunu neredeyse yarılamış durumda. Söylemesi ayıp Divxplanet’e 12 bölümlük ilk sezonunu da ben çevirdim.
Dizi, USA Network’ün dizilerinden White Collar‘ın yaratıcısı Jeff Eastin‘in elinden çıkma bir grup gizli ajanla ilgili bir dizi. Graceland, ajanların kaldığı eve verilen bir takma ad ve adı da ünlü şarkıcı Elvis Presley‘den geliyor. Şarkıcının son yıllarında yaşadığı, öldüğü ve mezarının bulunduğu ev ile arazinin adının bu olmasından kaynaklanıyor. Dizideki olaylar da gerçek yaşanmışlar üzerine kurulmuş durumda. Gelelim konusuna:
Güney Kaliforniya’da denize nazır bir ev, harika da bir manzarası ve içeriği var. Eve zamanında bir uyuşturucu operasyonunda el koyulmuş ve sonrasında bir grup ajanın yaşaması için uygun bir yer haline getirilmiş. FBI, Uyuşturucu (DEA) ve Sınır Koruma’dan (ICE) ajanlar burada normal bir yaşantıları varmış gibi yaşıyorlar ve gizli görevdeler. Bu ajanlardan Donnie, 63 dakikalık pilot bölümünün başında iş üstündeyken çıkan bir sorundan dolayı vurularak yaralanıyor ve Graceland, eve onun yerine yeni birinin gelmesi ile başlıyor: Mike Warren.
Mike “Levi” Warren
Mike akademiden yeni mezun olmuş bir FBI ajanı. Akademiyi 1. olarak bitirmiş bir ajan olarak olağan bir beklentiyle Başkent’e atama beklerken kendini bu evde buluyor ve kısa sürede dış dünyanın beklediğinden daha farklı olduğunu anlıyor. Bu yeni dünyada herkesin bir sırrı var ve görevleri nedeniyle yalanlar, yaşam biçimi olmuş durumda. Tabii artık onun da…
Konu ve benim kendisini özellikle Gossip Girl‘de Nate’in kuzeni olarak tanıdığım, film izleyenlerin Les Misérables (2012) ile tanıyabildiği Aaron Tveit‘in canlandırdığı Mike aşağı yukarı bu şekilde. Konuyu biraz daha açmak için biraz da evdeki diğer karakterlerden bahsedeyim:
Johnny – Paige – Mike – Jakes – Briggs – Charlie
Paul Briggs: Graceland’in ve evdeki ajanların yöneticisi. FBI’dan. Yıllar içerisinde başardıklarıyla FBI’ın içinde ve eğitim merkezi Quantico’da efsane olarak görülen birisi. Evin içindekilerin en kapalı kutusu. Birkaç yıl önce yaşadığı ama asla konuşmak istemediği bir olaydan dolayı daha farklı biri haline gelmiş. Zaman zaman bu durum dizide kendini hissettiriyor. Daima kendince hesapları ve planları var. Graceland’in açığa çıkmaması içinse geçmeyeceği sınır yok.
Mike’ın eve uyum sağlaması işi ona kalmış durumda ama gelişine de şüpheyle yaklaşan birisi: “Akademi 1.’si mezun olduktan hemen sonra böylesi bir eve neden atanmış olabilir ki?” Karakteri özellikle Rescue Me ile tanınan Daniel Sunjata canlandırıyor.
Catherine “Charlie” DeMarco: FBI’dan. Özellikle kılık değiştirme ve içeri sızma konusunda uzman bir ajan. Mike’a karşı en ılımlı yaklaşan kişi. Başarma hırsı var ve işinde azimli. Evde en yakın ‘olabildiği’ kişi Briggs, onunla da ne kadar olunabilirse artık… Karakteri benim özellikle sevgili CSI:NY‘tan tanıdığım Vanessa Ferlito canlandırıyor.
Joe “Johnny” Tuturro: Bir diğer FBI ajanı. Evin eğlence kaynağı denilebilir. Ama onun da kendince sınırları ve bir patlama noktası olabiliyor. Briggs’in bir çeşit ortağı denilebilir. Öyle biriyle ne kadar ortak olunabilirse tabii… Karakteri 5 yıl kadardır oyunculuk yapsa da asıl çıkışını bu rolle yapan Manny Montana canlandırıyor.
Paige Arkin: Uyuştucu Birimi’nden. İlk tanışmamız bir görevi nedeniyle ikinci bölümde oluyor. Paige güzelliğinin farkında olan ve işi için bunu kullanmaktan çekinmeyen biri. Kendisini Breakout Kings izleyenlerin iyi tanıdığı Serinda Swan canlandırıyor.
Dale “DJ” Jakes: Sınır Koruma’dan. Kendininkinin yanında uğraştıkları davalarda ekibe de yardım ediyor. Geçmişinin de getirisiyle evdekilerle yakınlık kurmaktan kaçınan ve Graceland’i iş olarak görmekte ciddi biri. Bu da bazen ipleri geriyor… Karakteri Harper’s Island veya The Killing‘ten tanıyor olabileceğiniz Brandon Jay McLaren canlandırıyor.
Dizi, bölümlük polisiye tanıtımına yakın olsa da ortayı bulan bir polisiye. Bulaştıkları davalar ve olaylar bir şekilde karakterlerin kendileriyle, geçmişleriyle veya başka önemli noktalarla bağlantılı şeyler oluyor. Briggs’in neler sakladığı, Mike’ın evdeki konumu ve karakter ilişkileri gibi şeyleri de atlamadan davalarla birlikte yürütüyorlar. Tarz olarak “bir USA Network dizisi işte” desem bir grup insan için anlaşılır olurum herhalde…
Gelelim bir de nasılına:
Piyasada polisiye bol durumda, malumunuz. Hatta en çok onlardan var ama iyi ki de varlar. Bu kadar çokluk içinde Graceland şart mı? Dürüst olayım, ben çevirdim-kesinlikle pişman değilim de hayır. USA Network dizilerini sıralamaya kalksak biri çıkıp “Bunun yerine siz şunu deneyin.” diyebilir. Ama şu da var:
Bu dizi yaz vaktinde yayınlandığında dizilerin çoğu ara verdiği için elde olanlar içinde gayet yeterli bir polisiye olarak ortaya çıktı ve insan ihtiyacını karşıladı. Ben bayıldım diyen de çıktı, bu karakterleri çok aramışlar mı diyen de çıktı. Yani kişisel zevke bağlı bir polisiye kendisi. Kendi adıma da yeterli buldum. 2. sezonunu çevirir miyim şu zamandan bilemiyorum ama izlemeye devam edeceğimi biliyorum.
Size de eğer ki polisiye dizileri seviyorsanız, yeri geldiğinde ana konuya bağlı olmakla birlikte bölümlük olaylar işleyen bir polisiyeye itirazınız yoksa en azından denemeniz için tavsiye edebilirim. İyi seyirler.
yorumlar
Epeydir yazı çıkmıyordu, valla özlemişim hem 22dakika’da bir yazı okumayı hem de aytackara etiketinden çıkan bir yazıyı okumayı. Ellerine sağlık @aytackara çok derli toplu bir tanıtım olmuş, her şey yerli yerinde ve dozajında…
Diziye gelince yazın izleyeceğim diye ilk birkaç bölümünü edindim ama sıra gelmedi bir türlü, burada da çok da güzel şeyler duymadığım için salladım gitti. Şu anda da o kadar çok polisiye dizi var ki elimde, en az sevdiğim ya da bunu izlemesem de olur dediğim bir polisiyeyi elimden çıkarmak isterken bunu hiç almayayım…
daha önce bir yerlerde de yazmış olmam lazım, öyle hatırlıyorum. bu dizi bana çok ilgi çekici geliyor. daha konusunu bilmezken bile aynı şekilde hissediyordum.
sanırım posterin etkisi büyük, serotonin salgılatıcı renkler mi kullanmışlar nedir, izleyesim geliyor hep bir gün izlemek dileğiyle…
eline sağlık aytackara, güzel bir tanıtım olmuş.
@alperen4700 Teşekkür ederim, beğenmene sevindim. Hızlı yazdığım bir yazı oldu ama sonrasında baktığımda istediklerimi aktardıklarımı fark ettim. Herkeslik bir dizi değil demiştim, hele de kış vakitlik bir dizi zaten değil.
@ozgun14 O sarımtrak posteri bend e çok seviyorum. Başına koymak için de özellikle seçtim zaten. Teşekkürler.
Les Misérables’i sürekli izlediğim dönemde Aaron Tveit’le ilk kez tanışıp “Kim ki bu?” diye üzerine düşmüştüm. Sonra bu dizide oynayacağını öğrenip merakla beklemeye başlamıştım. 2 kere takip etmeye çalıştım ama bir türlü beni kendisine bağlayamadı. Konu ilgi çekici olsa da dizinin atmosferini çok sıkıcı buldum. Ben direkt olarak sevmeyen gruptanım yani
Bu arada bu güzel yazı için de ellerine sağlık aytackara.
fotograflarına bakınca sanırsın bır emtrıka dızısı… 30larında bır grup yetıskının ıs hayatı ve as arasında mucadelesı.. melrose ayarında.. ahhh ahh keske oyle olsaymıs.. ılk bolumden atlardım. ama yazı ıstahımı kabarttı mı kabarttı o ayrı.. bır sans verecegımö
Diziyi büyük bir keyifle izliyordum. Ama başka şeyler girdi ve sanırım son 3-4 bölüm kaldı. aytackara harika bir yazı olmuş. Ellerine sağlık. Senin sayende dizinin kalan bölümlerini izleyip güncelleme kararı aldım.