Happy Valley – Tanıtım
101 yorum kerem 02 Nisan 2015 09:12
İsmiyle hiç müsemma olmayan bu pis, uğursuz ve üzerine güneş doğmayan vadinin tanıtımına hoş geldiniz!
İngiltere’nin kuzeyinde, bir vadi üzerine kurulmuş ve Halifax’e bağlı olan bir yerleşim yerindeyiz. Açılışta dediğim gibi, isminin “mutlu” olmasına hiç aldanmayın. Artık İngiltere’nin havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez ama (bence havasından) bu vadinin insanları mutsuz ve umutsuz. Vadilerinde yıllardır bitmek tükenmek bilmeyen uyuşturucu illeti kol geziyor. Vadinin cengaver kadın polisi ve dizinin ana karakteri Polis Amiri Catherine Cawood’un yegâne amacı da bu illetin kökünü kazımak. Çünkü dizinin konusunu da oluşturan bir olaylar silsilesine sebep olmak üzere bu illet.
Şimdi çay içen çayını, kahve içen kahvesini doldursun; şöyle etraflıca bir tanıtım için yazının devamına buyursun.
YAYIN BİLGİLERİ
Dizi 29 Nisan 2014’de BBC One’da yayın hayatına başlayıp, 3 Haziran 2014’teki 6’ncı bölümüyle ilk sezonunu tamamladı. Aslında “ilk sezonu” demek de doğru olmaz zira normalde mini-dizi olarak tasarlanmıştı. Ama izleyiciden aldığı iyi tepkiler ve yüksek reytingler sonrası 18 Ağustos 2014’te 2’nci sezon onayını aldı.
Yayınıyla alakalı birkaç bilgi daha vereyim.
– Dizinin 29 Nisan 2014’te yayınlanan ilk bölümü İngiltere’de 7,6 milyon kişi tarafından izlenirken, 6 bölümün ortalama izleyici sayısı ise 7,2 milyonmuş.
– Bunun yanısıra dizideki şiddet içeren sahnelerden ötürü, İngiltere’nin RTÜK’ü olarak nitelendirebileceğimiz Ofcom, buna dair bazı şikayetler aldıklarını belirtmiş.
– Bu şiddet içeren sahnelerin zirve yaptığı 3. ve 4. bölümlerde ise, Daily Mail‘in iddiasına göre BBC‘ye 15 adet olumsuz, 45 adet ise olumlu yorum içeren telefon gelmiş. Kafalar karışmış.
Dizinin ABD hakları ise Netflix‘in elinde bulunuyor. Orada da 20 Ağustos 2014 tarihinde yayınlanmış.
KONU
Catherine Cawood, adeta hayatın sillesini yemiş bir kadın. Polislik yapıyor. Kızı intihar etmiş, oğluyla da arası pek iyi değil. Boşanmış. Kız kardeşi uyuşturucu tedavisi görüyor. Bakmak zorunda olduğu bir torunu var. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de vadisinde uyuşturucu kol geziyor. Yıllardır bu sorunu bertaraf etmek için çabalıyor ama pek başarılı olamıyor.
Catherine, intihar eden kızına tecavüz edip intiharına sebep olduğunu düşündüğü ve kendince suçladığı Tommy Lee Royce’un vadiye geri geldiğini öğreniyor. Kızının intiharı sonrası bu adamla çok uğraşmasına rağmen tecavüzden hüküm giymesini sağlayamıyor. Tommy Lee Royce ise uyuşturucu bulundurmaktan hapis cezası almış ve 8 sene yatmış birisi. Dizinin ilk bölümünde cezasını tamamlamış olarak karşımıza çıkıyor.
Dizideki baskın karakterlerden birisi de Kevin. Patronu Nevison’dan, kızlarını iyi bir okula gönderebilmek için para istiyor ama Nevison, en güvendiği çalışanı olmasına rağmen bu isteği geri çeviriyor. Bu durum karşısında Kevin’in gözü dönüyor ve çiftlik sahibi Ashley ile akıl almaz bir plan yapmaya girişiyor. Dananın kuyruğu da tam bu noktada kopuyor.
KARAKTERLER
Catherine Cawood:
Dizinin baş karakteri. 47 yaşında, boşanmış, 1 kız kardeşi ve 2 de evladı olan bir polis Catherine. Kızı Becky 8 yıl önce intihar etmiş, oğlu Daniel ile de pek konuşmuyor. Becky öldüğünde 6 haftalık, şimdi ise 8 yaşında olan Ryan isminde bir torunu var, ona bakıyor.
Karaktere, Lark Rise To Candleford ile The Paradise‘tan hatırlayacağımız Sarah Lancashire hayat veriyor. Gerçekten olağanüstü bir oyunculuk sergilediğini de söylemeden geçemeyeceğim.
Nevison Gallagher:
Kendi ismini taşıyan bir şirket sahibi. Zengin ve varlıklı bir adam. Özenle yetiştirdiği 1 kızı var, onun üzerine titriyor. Karısıyla da arası gayet iyi.
Karaktere, Homefront ile The Long Firm‘den hatırlayacağımız George Costigan hayat veriyor.
Kevin:
Nevison Gallagher’ın şirketinde muhasebeci. Nevison’un en güvendiği çalışanı. Yıllardır kendisiyle birlikte çalışıyor ve şirketteki her türlü para işi ondan soruluyor. Biraz pasif ve pısırık bir adam. Karısı ve 2 tane kız çocuğu var.
Karaktere, Whitechapel ile Mapp & Lucia‘dan hatırlayacağımız Steve Pemberton hayat veriyor. Kendisinin performansını da üst düzey bulduğumu belirtmek isterim.
Ashley:
Çiftlik ve karavan filosu sahibi. Nevison kadar zengin değilse de ortalamanın üstünde bir hayat sürüyor. Öte yandan pis işlere de bulaşmış, pis adamları tanıyan birisi. Karısı ve 2 de oğlu var.
Karaktere, Public Enemies ile The Village‘dan hatırlayacağımız Joe Armstrong hayat veriyor.
Tommy Lee Royce:
Dizinin psikopatı. 8 yıl önce uyuşturucu tedarik etmekten hapse girmiş ve cezasını yeni tamamlamış. Yani olabildiğince tehlikeli, tekinsiz, psikopat, serseri ve aklınıza gelen her türlü olumsuz sıfatı taşıyan bir adam. Ashley’nin çiftliğinde çalışıyor.
Karaktere, Grantchester ile Death Comes to Pemberley‘den hatırlayacağımız James Norton hayat veriyor. Dizide adeta döktüren oyunculardan biri de kendisi.
Lewis:
Ashley’nin çiftliğinde çalışan diğer eleman. Biraz fırlama, dengesiz bir çocuk bu. Sağı solu belli olmuyor. Ama Tommy kadar tehlikeli değil. Daha kendi halinde, çekingen, saf ve temiz kalpli.
Karaktere, The Passing Bells‘ten hatırlayacağımız Adam Long hayat veriyor.
Richard:
Catherine’ın eski kocası. Gazeteci. Şimdi Ros isminde genç ve güzel yeni bir eşi var fakat Catherine ile de hâlâ çatır çatır s… görüşüyor. Genel olarak ilginç bir adam.
Karaktere, Frankie ile The Village’dan hatırlayacağımız Derek Riddell hayat veriyor.
Clare:
Catherine’in kız kardeşi. Uyuşturucu bağımlılığından kurtulmak için tedavi görüyor. Catherine’in en büyük destekçisi. İyi bir insan.
Karaktere, Downton Abbey‘den hatırlayacağımız Siobhan Finneran hayat veriyor.
Ann Gallagher:
Nevison ve Helen Gallagher’ın evladı. Üniversiteyi bitirmiş ama henüz iş bulamamış. Mini marka bir arabası var. Kendi hâlinde takılan bir kızcağız.
Karaktere, ’71 ve The Village’dan hatırlayacağımız Charlie Murphy hayat veriyor.
Ryan:
Merhum Becky’nin oğlu, Catherine’in torunu. Her çocuk gibi biraz yaramaz. Catherine, kızı Becky öldükten sonra ortada kalmasın diye bu çocuğa sahip çıkıyor.
Bu küçük kardeşimizin ilk yapımı.
YARATICI:
Dizinin senaryo yazarı, yaratıcısı ve 1 bölümün de yönetmeni Sally Wainwright. Kendisi aynı zamanda Last Tango in Halifax adlı İngiliz dizisinin de yazarı ve o diziyle 2013 yılındaki BAFTA ödüllerinde en iyi dizi ve en iyi yazar ödüllerini almış. 2011 yılında ise yine yazarlığını yaptığı Scott & Bailey de en iyi dizi ödülünü almış.
Dizinin ilk formatı mini-dizi olmasına rağmen Sally Wainwright, final bölümünün yayınlandığı gün -yani 2. sezonun olup olmayacağı henüz belli değilken- RadioTimes‘a “Kafamda 2’nci bir sezona dair bazı planlarım var.” açıklamasını yapmış. (Bağlantı, sezon finaline dair ispiyon içerir.)
ÖDÜLLER:
Happy Valley, İngiltere’deki haftalık dergi TV Choice‘in 2014 yılının en iyilerini seçtiği törende “En İyi Yeni Drama” ödülünü aldı. Sarah Lancashire ise “En İyi Kadın Oyuncu” seçildi.
2015 BAFTA Televizyon Ödülleri‘nde ise 3 dalda aday olan dizi yılın en iyi draması seçilirken, Sarah Lancashire ödülü Murdered By My Boyfriend’deki rolüyle Georgina Campbell’e, James Norton ise The Honourable Woman’daki rolüyle Stephen Rea’ya kaptırdı.
DİZİDEN BAZI AYRINTILAR:
– Dizide sürekli bir çay sirkülasyonu var. Her bölümde kişiler birbirine ortalama 3 ila 4 sefer çay içme teklifinde bulunuyor. Çok dikkatimi çektiği için paylaşmak istedim. Aslında gereksiz bir ayrıntı.
– Alışılandan kötü bir dil ve aksan mevcut. Çeşitli mecralarda okuduğum yorumlara göre, Netflix üzerinden izleyen bazı Amerikan vatandaşları diziyi İngilizce altyazıyla izlemek zorunda kaldıklarını belirtmiş. Yine bu konuda bazı İngilizlerin dediklerine göre de bu çok doğalmış, şaşılacak bir şey yokmuş. Kullanılan dilin tamamiyle yaygın İngiliz dili içinde olduğunu ve kuzey bölgelerine ait bir şey olmadığını söylüyorlar.
YAZARIN GÖRÜŞÜ:
Her ne kadar sıradan bir konu işliyor gibi gözükse de klişeden pek uzak, adamakıllı bir suç draması Happy Valley.
Çeşitli mecralarda “İngilizlerin Fargo’su” yakıştırmasını okudum ve özellikle şiddet sahneleri açısından katıldığım bir yakıştırma oldu bu. Fakat Happy Valley’in dramı Fargo’ya oranla daha yoğun ve kara mizah ağırlıklı değil.
Bir karşılaştırma da Broadchurch ile yapılabilir diye düşünüyorum. Mesela kaliteli oyunculuklar yönünden Broadchurch’te ne buluyorsak, aynısını Happy Valley’de de bulabiliyoruz. Ama konu işlenişi bakımından Broadchurch daha sakin sakin ilerlerken, Happy Valley’de olaylar paldır küldür gelişiveriyor. Broadchurch’te, yaşanan tek bir olayın kişiler üzerindeki etkisine yoğunlaşılırken, Happy Valley’de kişilerden ziyade olaylara daha fazla yoğunlaşılıyor.
SON SÖZ:
Öncelikle, yazıyı yazarken @unfortr‘ın “The Paradise” adlı dizinin tanıtımındaki düzeninden ve planından yararlanıp üstüne kendimce bazı eklemeler yaptığımı belirteyim, kendisine teşekkür ediyorum. Bu ilk dizi tanıtımımdı; mutlaka eksik gedik vardır, kusura bakmayınız. Tanıtım az da olsa ilginizi çektiyse, en az 1 bölüm şans vermenizi tavsiye ediyorum.
Yazıma son verirken, sizi Tommy’nin sıfatıyla başbaşa bırakıyorum.
İyi eğlenceler, iyi seyirler!
Fragman
https://www.youtube.com/watch?v=G_YjBW5YWvI
yorumlar
Bu nasıl akıcı bir dizidir yahu? Hem polisiyesi hem dramı hiç mi sıkmaz? Ne kadar güzel harmanlamışlar ikisini. Beklentimin kat kat üstünde çıktı.
4. bölümde
kalbim yerinden çıkacaktı. Dedim yaşlanmışım , kalbim heyecana gelmiyor artık. Harika bir sezondu.
2. sezonla ilgili 1’in altında kaldı denmiş hep yorumlarda. O kadar iyi bir sezondan sonra normal sanki biraz aslında. Ben biraz beklentimi düşürüp gireyim bari 2’ye.
3.sezon geliyormuş.
yine final gibi bir kapanış yapmışlar. son bir sezon onayı almasına sevinmiş olsam da sezonun konusunun malum arkadaşın geçmişi üzerine olacak olması keyfimi kaçırdı. kendisini yeterince izlediğimizi düşünüyorum.
yine de final sezonu onayı almasına sevindim.
İlk iki sezon üzerine:
Bir süredir vakit ayırabildiğim ölçüde izliyordum diziyi. 12 bölümü haftalık bir tempoyla ama herhalde dört-beş ay içerisinde bitirmişimdir.
Genel olarak beğendim. Başroldeki kadın gerçekten güzel oynamış. Sezonlarının altışar bölüm sürdüğü ve üçüncü sezon onayı aldığı iyi olmuş. Gerçi hepsinin ucu kapalı bitiyor ama olsun. Hem Matthew Lewis‘i ilk kez bir dizide izlemiş oldum, hem de James Norton beyciğimi bir kez daha izlemiş oldum.
İlk sezonu ikinci sezondan daha fazla seven taraftayım. Yukarıda bahsedilen görüşlere genel olarak katılıyorum. İkinci sezon sırasında Catherine’e bir ara sinirlendim falan ama sezonun finali ayrı güzel olmuş. Tebrik edesim geldi oyuncularını.
Final sezonunda görüşürüz.
bunun da güya final sezonu gelecek hani. şöyle bir günceller listeme bakayım dedim bunu gördüm unutmuşum varlığını. bu haliyle de final gibiydi zaten ama bir sezon daha izlemek isterim hala.
Tam bugün izlemeye başlamıştım, tanıtıma yorum gelince herhalde 3.sezon haberi geldi sanıp kendi kendime aha tam zamanında başlamışım dedim ama umduğum gibi olmadı
Ben de 3. sezon haberi geldi sanıp heyecanlanmıştım
Ben geçtiğimiz Çrş. günü kadını MotherFatherSon’ın içinde görünce bu aşamayı atlattığım için etki etmedi.
İnş cnm ya diyorum. Bunun yaratıcısı kadın aynı anda üç diziyle falan uğraşıyor Sherlock’takiler gibi. Ondan Sherlock’a benzedi zati, gelir herhal bir ara.
Netflix son yayımlanma tarihini 30 Mart 2019 olarak görünce dayanamayıp ilk 2 bölümü izledim ve iyi ki izlemişim dediğim bir dizi ile karşılaştım. Gerisi de aynı hızla ve keyifle devam ettim. İngiliz kırsalında (yeşilinde) geçen leziz bir yapım olmuş.
Üsteki yoruma aynen katılıyorum. İzlediğim kadarıyla kesinlikle aynı fikirdeyim. Listemde uzun zamandan beri vardı ama bu kadarda beğeneceğimi ve leziz geleceğini tahmin etmiyordum. Netflix’den kaldırılacağını öğrenince şey etmekle uğraşmıyım diye bende oturanlardanım başına. Zamanında ben bu diziyi nasıl atlamışım diye düşünüyorum şimdi
Bunun 3. sezon yalan oldu herhalde
Geçenlerde Siobhan Finneran’ın bir açıklamasını gördüm.
Senarist teyze Ryan’ın büyümesini bekliyormuş güya yeni sezon için. Finneran, Ryan’ı oynayan oyuncunun Noel’de kendisine gönderdiği videoda kocaman göründüğünü ve o nedenle uygun zamana artık geldiklerini falan söylemiş.
Niyetleri varsa iyi en azından.
Biz bunu da uyarlamaya niyetlenmişiz meğerse. Şubat gibi B. Altuntaş da yazmış. Pastel Film yayın haklarını almış.
Yine bir umut 3. sezon mu geliyor diye sayfaya tıklamam.
aynen öyle necdetcem
Nurgül Yeşilçay – Emre Kınay – FOX Türkiye gibi gibi.
Adını “Son Nefesime Kadar” koymuşlar.
+Emre Bey
+Begüm Birgören
Uyarlamanın kadrosu şimdilik: Nurgül Yeşilçay, Emre Kınay, Ertan Saban, Begüm Birgören, Rojda Demirer, Emre Bey, İpek Filiz Yazıcı, Baran Bölükbaşı, Bülent Alkış, Elif Ceren Balıkçı, Taha Baran Özbek, Türkü Su Demirel
keşke uyarlamasının bir kısa haberi olsa, her seferinde boşuna tıklamış oluyorum bir hevesle…
+ Çekimler başlamış. 6 bölüm.
+ Con O’Neill, George Costigan, Charlie Murphy, Derek Riddell, Karl Davies, Susan Lynch, Rick Warden, Vincent Franklin, Rhys Connah da dönüyor.
++Amit Shah (The Other One, The Long Call), Mark Stanley (The Girl Before, White House Farm), Mollie Winnard (All Creatures Great And Small, Four Lives)
Tam yerlisine kufur etmye geliyordum. Hay klavyene saglik
Yılın sonuna doğruymuş.
More information is expected very soon .
Eh buna da sukur. Cocuk buyusun istediler de emekliligi de gelecekti az daha.
Oha sonunda bu sefer umudumuz sonuçlandı
First Look Images: 1+2
++Oliver Huntingdon (“The Rising”), Jack Bandeira (“Sex Education”), Alec Secareanu (“God’s Own Country”), Anthony Flanagan (“Gentleman Jack”).
ne kadar olmuş diye bakayım derken bunun ikinci sezonu geldiğinde ben tokatta yaşadığımı fark ettim. bir garip geldi. üzerine rizeye gittim yaşadım neredeyse 2 sene. çanakkaleye gittim neredeyse 4 sene okudum. mecburisi bile bitecek, bu hala gelecek.
Series 3 Official Launch Date
buna final sezonu öncesi tekrar izliyorum da tekrar nefret dalgası sardı bünyemi. allahın belası tommy lee. hiçbir şey hatırlamadığımdan bu rezil insan layığını bulmazsa çok üzüleceğim.
arka arkaya izleyince daha bir hoşuma gitti. çok samimi bir dizi. ne dramatik muhabbetler var ne de çok kompleks şaşırtmacalı twistler. sarah ablam zaten muhteşem ama tüm kadro mu döktürür. tommy özürlüsünden kurtulamayacağımızı bilerek izleyince daha tahammül edilebilir oldu ama 3. sezonda artık daha nesini izleyeceğiz bunun bilmem. zaman atlaması sayesinde hapisten çıkarıp ergen oğluyla yakınlaşmalarını izleyeceksek tekrar sabrım tükenebilir.
yalnız kadroyu da güzel korumuşlar. sadece ikinci sezonda eski eşinin görünmemesine lafının geçmemesine biraz takıldım. 3.sezona baktığımda o da geri dönmüş görünüyor sevindim ama bu sefer de sassy parapolis ablamızı kaybetmişiz seviyordum kendisini umarım imdbnin hatasıdır da onu da izlemeye devam ederiz final sezonunda.
heyecanla bekliyorum final sezonunu hakkını vererek veda edeceğine hiç şüphem yok izlemeyenlere de daha beklemeyin deyip kaçıyorum.
Series 3 Trailer
İlk 5 dakika
Araya 5 bölümde kalkan başarısız yerli uyarlaması Son Nefesime Kadar bile girdi.
3×01 üzerine:
– Özlemişim diziyi. Catherine’ini ayrı, Tommy Lee’sini ayrı. Bazı karakter hala meymenetsiz sayılır gerçi. Ryan’ın büyümesini bu kadar beklemenize gerek var mıydı tartışılır ama olan oldu artık.
– Previously fena değildi ama zaten sezonları ucu açık bir şekilde bırakıp giden bir iş değil.
– Bölüm sonunda bütün sezonu gönderdiklerini söylemediler, dizinin sayfasında da eklenmemişti zaten. Demek ki isteyince haftalık yayın yapabiliyor bunlar. Call the Midwife da böyle zaten.
Ryan’ın Tommy’yi ziyaret etme meselesinden girdiler bile. İyi bir noktada durdular yalnız, kiminle oraya gittiğinden ne çıkacak bakalım ^.^
3 x 01 üzerine:
Diziyi çok özlediğim diyemeyeceğim özlemek duygusunu da aştı artık bu son izlediğimde diziyi 2016 yılıymış aradan 7 sene geçmiş hemen hemen vay bee. En çok jeneriğini özlemişim böyle eski bir dostu yeniden görmüş gibi oldum bölümü izleyince.
Güzel başladılar, bakalım nereye varacaklar. Final sezonu demişlerdi ama bu kadar bekletmenin borcu olarak bir sezon daha patlatmazlar mı be Gerçi o da 14 senede gelir şimdi
Catherine’in oynadığı rol Bu bölümün son kısımlarını öncekinden daha fazla sevdim.
Tek falsosu sonunun baştan belli oluşuydu. Hatta ben yüzleşir ya da engel olur mu diye düşündüm ama o kadarına girmediler. Telefonu kapatıp da gidip kafedeki masaya oturması ben geliyorum dedi o noktadan sonra ^.^
Bir noktaya fikren itirazım var sadece:
Sonsuza kadar annesinin başına ne geldiğini bilmeyecek mi bu çocuk? “İntihar mı etti?” deyince bile geçiştirip gitti. Doğrusunu bilse zaten onca şeyden sonra muhtemelen kendisi gitmez.
Ek: O son kısımdaki kovalama sahnesinde güldüm, evet.
İzlerken eğlenmiş olmam ne kadar yanlış acaba?
Ayrıca adamın traş olduğu iyi oldu. James Norton’u bulmuşken olduğu gibi kullanın bir zahmet
Arayan mevlasını da belasını da aşko.
– Tommy’nin final bölümünü sağ çıkaracağını zannetmiyorum ama denemesi bedava. Artık Catherine’le olur, Ryan’la olur, başka şekilde olur. Siz bilirsiniz.
– İki bölüm önce Catherine’e bundan çemkirmiştim işte. Al, kadın patır kütür anlattı. Bu da hala “Kendi kararımı vermek istiyorum,” diyor. Böyle öğrendi de daha mı iyi oldu şimdi?
Teknolojinin sponsorluğunda yaptıkları görüşmelerin ilgimi çektiğini söyleyebilirim. Yalnız duyduklarıyla ilgili hiçbir şey sormadı, Catherine’le de konuşmadı. Bu da muhtemelen final bölümüne malzeme bırakmak içindi.
– Asıl meselenin dışında gelişen olaylar ne kadar alakasız kalıyor yalnız.
Kaldı 1.
küçük küçük de olsa dizinin geçmişinden görmeye değer herkesi gösteriyorlar çok mutlu oluyorum. her karakterin bir öyküsü olması gerekmiyor ama o kasabada onların hala var olduğunu görevini tamamlayınca yok olmadıklarını görmek bende dizinin kalitesini artırıyor.
ilk 2 bölüm fazlasıyla tatmin etti beni. bölüm sonlarını da çok fena bitiriyorlar. iyi ki haftalık girişmemişim.
ya sabır!
ann herkes sana yüklenmiş ama bence az bile söyledin. sen bagajındayken arabasıyla polis kadının üzeirnden iki kere geçtiğinden, catherine onu kurtarmaya çalışırken ikisinin de az kalsın öleceğinden falan da bahsetseydin. ryan ee gideyim ben o zaman dediğinde siktir git dedin ya canımsın ann.
clare ve mıymıy sevgilisi size ne desem az ama zaten catherine açtı ağzını yumdu gözünü o yüzden içimde birikmiş bir şey kalmadı. umuyorum ki cathyciğim hepinizle iletişimi kesip yeni offroad una atlayıp siktir olup gidecek hayatlarınızdan. yanına ryan ı almazsa sevinirim ama bakalım. duruma göre affettirebilir kendini.
Benim işim gördü gördü bu (70 dakikalık) final. İlk iki sezonun belki bir tık altındaydı ya da o civar bir işti yine. Gayet memnunum izlediğim için.
İçimde kalmasın bu arada; Sarah Lancashire’ın yeri tabii ki çok ayrı ama iyi ki Tommy’yi canlandıran James Norton olmuş. Sevgiler ve yakında tekrar görüşmek dileğiyle.
– Ryan’ın Catherine’le olan konuşmasını son bölüme bıraktıkları konusunda haklı çıktım haliyle. Claire’e de dalması hoşuma gitti. Tommy ile bir yere gitmeyeceğini düşünmek için alim olmaya gerek yok, ona girmiyorum.
– Catherine’in “Ambulans lazım mı?” diye sormasına gülüyordum az kalsın. Ama Tommy, Catherine’e “Seni affediyorum,” dediğinde güldüm işte. Çünkü Catherine’in sinirlenip ağzına geleni söylemeye başlayacağını tahmin ediyordum ^.^
– Tommy’nin sağ çıkamayacağını düşündüğümü önceki bölüme de yazmıştım. Finalde Catherine’le bir dövüş-birbirine girme, silahla vurma olmadığı için mutluyum açıkçası. Güzel güzel, sakin sakin yüzleştiler. Olmuşken böyle olduğu iyi oldu. Sonra da yaktı kendini, komaya girdi ve öldü.
Aslında araya ufak bir Ryan-Tommy de sıkıştırsalar fena olmazmış ama onu geçen bölümde hallettik sayılır.
– Ana konu dışındaki sahneler yine aman aman ilgimi çekmese de Catherine’in “Ha bu arada,” tadında bölümün bitişine doğru meseleyi anlatıp çözdürmesi zevkliydi.
– Kapanış da klasik bir hamleyle, yani işi bırakması / emekli olması gibisinden bir durumla geldi. Olur böyle de.
Not: Başka zaman olsa o polisler o eve bu kadar geç gelmezdi kuzum, bu sefer gelmeyecekleri tuttu ^.^
sona doğru olan güzelleme çabası bana geçmedi ama neyse ki aşırı da batmadı. hak edip hak etmediği karaktere uygun düşüp düşmediği tartışılır.
bu sefer son dakikalar aceleye geldi gibi geldi bana. 70 dk uzun bir süre ama dengeli dağıtamadılar olayları ben 1,5 saat olsa daha verimli bir final olurdu izlenimine kapıldım ama çok çok eksik bir şey mi kaldı derseniz yok tabii ki.
3 x 06 (Final) üzerine:
Güzel bir final olmuş, bu kadar yıl sonra geçmiş sezonlarıyla karşılaştırma yapamayacağım ama yine de geri geldiği ve dizinin finalini izleyebildiğim için kendimi şanslı hissediyorum.
Sevgiler.
3×01
Nasıl özlemişim anlatamam. Eski bir dostu görüp sohbete başlayınca vaktin nasıl geçtiğini anlamaz ya insan, ilk bölüm de benim için aynı öyle geçti. Tüm oyuncuları da geri getirmişler vallahi bravo. Mutfaktaki cümbür cemaat doğumgünü sahnesi çok güzeldi.
Pis Yorkshire aksanına ve anlamsız tonlamalarına bile hasret kalmışım. Catherine ve Clare’in bahçedeki sohbeti yine bu aksanı iliklerime kadar hissettirdi.
3×06
Müthiş bir finaldi. Sondaki malum diyalog, kaliteli dramayı görünce pür dikkat izleyen biri olarak beni yine zevkin doruklarına çıkarttı. 9 senedir diziyi takip edenlerin de çoktan hak ettiği bir sahneydi.
Eski sezonlara göre dizinin tonunda veya kalitesinde bir değişiklik hissetmedim, hep nasılsa yine öyleydi. Tabii bu sezonun final olduğunu bilmem bazı yan hikayeleri çok da önemseyemememe sebep oldu zira ana hikayede çözülmemiş şeyler vardı ama bir şekilde hepsini bir araya getirdiler. Tatmin oldum.
Bu sezonla da BAFTA’da ne var ne yok süpürürler diye tahmin ediyorum.
GAİN almış.
İlk sezonu izleyip pek sevmiş ama 2. sezona bakmamıştım. O yüzden zerre hatırlamıyordum ve hepiciğini baştan alarak bi haftada hüplettim. Peşpeşe olunca tadı bir başka oldu. Güzel de final yaptı valla. İngilizlerden sevgi ve saygıyla anacağım bir yapıt yine.
Not: Peşpeşe izlememe rağmen onca yıl sonra çekilmiş gibi değildi üçüncü sezon. O bile başlı başına bir başarı.