Her Dileğin Bir Bedeli Vardır : The Booth at the End | İnceleme
7 yorum Emir Han 23 Kasım 2013 01:02
Yaşamda birçok zorlukla, haksızlıkla, başarısızlıkla karşılaşabilirsiniz. Bazen ne kadar çabalasanız da istediğinize ulaşamazsınız. Genellikle karşınıza çıkan engelleri aşmakta çaresiz kalınca faturayı “KADER“e yükleyebilirsiniz. Bu mümkündür ve son derece normaldir. Yeni uğraşlar ararsınız, bir şeye tutunabilmek adına. Arayışınıza çözüm bulamayınca da bunalıma girersiniz.
‘Bunalım’ yaşamın dibe vurmuş insanlara uyguladığı vazgeçilmez raconudur. “Tanrı, kuluna kaldıramayacağı yükü vermez!” derler. Bazıları gücünün son damlasına kadar katlanır yaşama. “Pes etme” söz öbeğini aklından çoktan silmiş, geçmişe değil geleceğe bakarlar. Sonucun ne olduğu, elde ne kaldığı önemli değildir; onlar için önemli olan ne olursa olsun ‘Denemek‘tir…
İşte “deneme” kısmı kulağa hoş gelse de gerçekte ‘zurnanın zırt dediği yere‘ denk gelir. Deneyim, insanların bazen donakaldığı, yorulup bıkabildiği bir sınavdır. An gelir, Ademoğlu ya da Havva kızı isteklerinin gerçekleşebilmesi ya da dertlerine derman olabilmesi için Tanrı’dan bir ‘kıyak’ ya da kulundan bir ‘aracı’ arar dururlar. Elinde ışıltılı sihirli bir değneği olan, kiraz dudaklı bir peri ya da paslanmış lambasından aniden fırlayan çikolata renkli tombul yanaklı sevimli cin hiç de fena olmaz hani…
Dertlere çare, umutsuzlara umut, depresyondakilere hayali avuntular sunan falcılar ve medyumlar, gerçekte binbir türlü yalan dolandan ve para tuzaklarından oluşan duygu sömürücülerdir. Kim bilir kaç bin insan yalan rüzgarlarında savrulup gitmiştir. Sahip olduklarımız ile isteyip de elde edemediklerimiz arasındaki o kıldan ince kılıçtan keskin köprüde kendi ‘SIRAT‘ımızı kurmuşsuzdur belki de.. Ya Tanrı’nın verdiklerine şükran ve kabul ya da isyan ve itirazımız vardır. İKİNCİ ŞANS olmazsa olmazımızdır düşlerimizin. The Booth at the End‘de insanlığın amansız ‘MUTSUZLUK HASTALIĞI‘nı bir nebze olsun çözüme kavuşuyor.
Kabul etmek gerekir ki bu dünyada ne karşılıksız sevgi var olabilir ne de koşulsuz iyilik hüküm sürebilir. Acı ama gerçek: ‘Her şeyin bir bedeli var’ The Booth at the End’deki umutsuz insanlar da belirli kurallara, metodlara uyuyorlar. İzledikleri adımlar sonucu dilekleri kabul görüyor. Ancak sorun şu ki her gerçekleşen dileğiniz sizi ne kadar süre mutlu edebilir ve bu mutluluğun bedeli nasıl ve ne şekilde geri ödenebilir? Bir başka deyişle dileğinizin gerçek olabilmesi için ‘Ne kadar ileri gidebilir, ne kadar bir bedeli gözden çıkarabilirsiniz?’
Nur yüzlü adam elinde kara kaplı defterine göz gezdirirken bir yandan da pastasını yemektedir. Kafeye gelenler bu adamı arar, bulur ve karşısına geçer oturur. Gerçekleşmesini istedikleri dileği bu gizemli adama not ettirir ve giderler. Ertesi gün yeniden bu adamın karşısına geçip dileğin bedelini öğrenirler. Evet, dilekleri gerçek olacaktır. Zira ‘Gizemli Adam’ın yapamayacağı hiç bir şey yoktur.
Zengin mi olmak istiyorsunuz? Tamamdır. Başarılı bir kariyer mi istiyorsunuz? Seve seve. Ölümsüz mü olmak istiyorsunuz? Oldu bilin! Çünkü Gizemli Adam sizin için her şeyi gerçekleştirebilir. Ancak bir şartla: Eğer dileklerinizin olmasını istiyorsanız siz de Gizemli Adam için bazı şeyleri yapmak zorundasınız… Bu sınavdan başarıyla geçebilirseniz dileklerinizi olmuş bilin.
Dizinin hiçbir bölümünde gizemli adam hakkında bilgi verilmiyor. İzleyicilere göre Tanrı’nın ‘DİLEK ELÇİSİ‘ ya da bir ‘MELEK‘ olabilir. Doğa üstü güçlere sahip olduğu tartışılmaz. Fakat son derece gıcık ve sevimsiz bir yanı olduğunu ilerleyen dakikalarda görmeye başlıyoruz. Gizemli Adam’a gidip dileklerinin gerçekleşmesini isteyen insanlar da başta kolay bir iş olacağını düşünseler de EVDEKİ HESABIN ÇARŞIYA UYMADIĞINI az sonra acı bir şekilde anlayacaklardır.
Gizemli Adam’ın acımasız isteklerini ve nur yüzünün karanlık tarafını da göstermeyi garanti etmiş bir kere The Booth at the End senaristleri. Bu tekinsiz adam, insanlara zorluk katsayısı değişken ve zor görevler veriyor. Rahip, polis, hizmetçi, ergen, stripzici vs vs… Farklı farklı meslek gruplarından insanların buluştuğu Gizemli Adam’ın restoranında herkes hak ettiğini buluyor. Kimi belasını, kimi Mevla’sını hesabı…
Sezondan sezona değişen farklı karakterler var. Her karakterin farklı istekleri, her isteğin marjinal bedelleri var. Sonunda mutlu olabilenler var mı? Evet var. Peki ya mutsuz olanlar? Sürüsüne bereket. Her sezon en az 5 istekçiden oluşuyor. Bu istekçilerin başından geçen ibretlik olaylar izleyiciye özetler şeklinde yansıtılıyor. Kısıtlı bir bütçenin sonucu, kapalı mekanlarla ve fazla özenli olmayan dekorlarla senaryo,hayat bulmaya çalışıyor.
Dizideki en büyük eksikliklerden biri ise mekanının kısıtlı olması. Ancak bu durum izleyici üzerinde fazlaca olumsuz bir etki bırakmıyor. İzleyici DİLEK ile BEDEL arasındaki kıyasıya mücadeleye kilitlenmiş durumda. Dakikalar hızla eriyip giderken her bölüm sonunda izleyicinin damağında kıssadan hisse hesabı bir tat kalıveriyor.
Xander Berkeley, Sarah Clarke ve Jack Conley‘nin yer aldığı dizi, konu bakımından size değişik gelebilir. Ancak şunu da önceden bilmelisiniz ki eğer aksiyon, gerilim ve macera arıyorsanız doğru adreste değilsiniz. Heyecanla karşısına oturup izlenilebilecek bir yapım tam olarak değil. Biraz felsefi, çokça kaderci, biraz trajedi, çok az da komedi. Değişik temalı, biraz sade, biraz da gizem uyandıran bir dizi izlemek istiyorsanız The Booth at the End ihtiyacınızı fazlasıyla giderecektir.
yorumlar
Diziden hiç haberim yoktu, 22 dakika da karşılaşma fırsatı bulamamışız. Her biri 20 dakikadan 10 bölüm olduğunu görünce iştahım kabardı, tam hafta sonu bir oturuşta bitirilecek bir diziye benziyor.
Ellerine sağlık inceleme yazısı çoook güzel olmuş. Hayranlıkla okudum.
Ben merakla bu dizinin 3. sezonunun olup olmayacağını düşünüyorum. Web tabanlı dizilerin en sevmediğim yanı da bu, yeni sezonunun gelip gelmeyeceğini bilememek kötü oluyor. Geldi mi de pat diye ortaya çıkıyor. Bittiği de kolay anlaşılmıyor tabii…
Yazı güzel olmuş Emir Han, eline sağlık.
@mertkytrk Bu dizi aslında bir web dizisiydi. Her görüşme bir bölüm falan. Sonra Web Therapy-Showtime gibi bunun bölümleri de toplu şekilde FX’te yayınlandı. Ortamlarda bu yüzden tam haliyle bulması daha kolay oluyor.
@aytackara tam haliyle derken?
@mertkytrk Yani 23’er dakikalık bölümler halinde bulmak. Bunun ilk sezonu max. 3-5 dakikalık bölümler halindeydi. Yani ben öyle izlemiştim.
Benim seyrettiklerim hep kısaydı. Sonradan toplu halde çıktığını görünce biraz pişman olmuştum öyle izlediğime.
İyi oyuncular, iyi oyunculuklar vardı. Ben tek mekanda geçmesini de sevmiştim ayrıca. Xander Berkeley ve Sarah Clarke’ı 24’ten sonra aynı dizide görmek güzeldi ayrıca. Karı koca karşılıklı iyi oynuyorlardı.
Benim bu tarz diziler içerisinde en sevdiğim 2 işte biridir The Booth at the End. Diğeri Kiefer Sutherland ve John Hurt ikilisinin The Confession’ı. Tavsiye ederim.
Ayrıca ilk bildirim de bu dizidir 22dakika’da=)
@tyndale – Doğru ama yine de Gizemli Adam hakkında dizide akılda kalıcı bilgiler verilmedi. Mesela geçmişini halen tam olarak bilemiyoruz. Fakat üçüncü sezonu gelirse dizinin bu değişecektir elbet.