Heroes 2.sezon ‘da Dania Ramirez ve başka yenilikler
8 yorum azizk 02 Haziran 2007 09:54
Pek sevgili yeni dönem dizimiz heroes‘un 1.sezonundan sonra, hemen 2.sezon ile ilgili haberler gelmeye başladı.En son haberler ise, Sopranos‘dan tanıdığımız Dania Ramirez‘in Heroes’a tam zamanlı oyuncu olarak katıldığına dair. Ancak henüz kendisinin canlandıracağı karakter ve gücüne dair ortada bir şey yok.Ayrıca, dizinin karakterlerine dair, ortada spekülasyon ve dedikodu boyutunda olmakla beraber, bazı bilgiler dolanıyor:Yeni Karakterler
* Maya – latin kökenli, 20’li yaşlarda, ilk bölümde karşımıza çıkacak
* Kane – yaşlanmayı engelleyebilen 20 li yaşlarda, avrupalı havasına sahip bir amerikalı
* Princess Keriyama – Hiro’nun Japonya’da geçen geçmişinden bir karakter
* April – Gay bir amigo kızı, ayrıca bir de kötü amigo kızı May ‘i görüyoruz
* Georgie ve Blackie – Ricky yönetimindeki iki iskoç hırsız
* Bob – 40 yaşında, çok güçlü bir organizasyonun gizli yüzü (linderman gibi sanki)
* Kincaid – New York Police Department Dedektifi
* Monica – 20’li yaşlarında, çok güzel, African-American
Bunlara ek olarak, 2si aşağıdaki gibi olmak üzere diziye 4 tane de kalıcı oyuncu katılıyor;* Claire’ın yeni erkek arkadaşı* Micah’nın gerçek annesi (surrogate mother – tam türkçe terimi bilemedim)Bizi kalabalık bir 2.sezon bekliyor olacak. Olsun, gelsin, yeni insanlar, yeni yeni özellikler…
yorumlar
surrogate mother kavramı taşıyıcı annelik olarak geçiyor. yani jessica hala gerçek anne ancak sadece kendisi taşıyamamış çocuğunu.
abi taşıyıcı annesi de mi mutant yani? hayır bir de bunlar fakir değil mi, niki hayatını memelerini gösterme vaadiyle ando’dan para kaparak kazanmıyor mu? dünyanın en pahalı şeyidir yani taşıyı anne ile çocuk sahibi olmak.
linderman yardımcı olmuştur niki’ye belki, micah’a sahip olma sebebiniz bile benim demişti 22. bölümde konuşurlarken.
benim teorim dizide geçen herkez tek bir kişinin DNA’sından geliyor. Ve Zamanla da yayıldılar.
teorinizde mantık hatası var. tek bir kişinin dna’sından ayrı ırklar çıkması zor olsa gerek. hintli, japon, afro-amerikan filan.. olmaz gibi geliyor, naçizane fikrim tabi. o zaman “hepimiz adem’den geldik” kadar eskiye uzanmamız lazım… dizi bitmez.
evet annie de iyi hatırlatmış, linderman ölmeden öyle deyivermişti, parayı o vermiş öyleyse. daha kimlere kimlere çöpçatanlık yaptı merak ediyorum
linderman’ın o sözleri ederken daha çok çöpçatanlık, tanıştırma falan gibi şeylerden bahsettiğini sanmıştım ki bunları yaparken de mutlak bir gizlilik içinde yaptığını düşünmüştüm, hâlâ da öyle sanmak istiyorum.
tek bir kişinin DNA’sı bana dizinin çerçevesi içinde mantıklı geliyor; yani Dr. Süreş’in yanmadan uçmaya, radyoaktiviteden zihin okumaya her türlü garipliği 4 gende çözmesi çerçevesi dahilinde. şu nedenden: lost olsun, lost room olsun, böyle herkesin birbiriyle bir ilişkisi olması, dizideki her önemli karakterin birbiriyle bazı bazı parapsikolojik, bazı bazı yarı veya tam fiziksel bağlantısı olması çok tutan bir senaryo olgusu. misal lost room’da bütün nesneler birbirlerini hissediyorlar ve hattâ “çekiyorlardı”. aralarında hep bir bağlantı vardı ve bu bağlantının da bir kaynağı, bir otel odası vardı. lost’ta da jack bira içerken sawyer arabadan çıkar, jack koşarken desmond gelir, kate tuvalete giderken jin kahve getirir falan, hep böyle seyirciye atılan ufak yemler “bakın hepsi ilişkili bunların” mesajını kafamıza kakar ama bu ilişkinin planlı mı (nasıl olacaksa) yoksa rasgele mi (yine, nasıl olacaksa) olduğu konusunda bir açıklama yoktur (ben en son izlediğimde sawyer kate ile sevişiyordu, belki sonra açıklamışlardır).
velhasıl, heroes’da da görüyoruz ki ya herkes birbiriyle alakalı, ya da herkesin anası babası birbiriyle alakalı vesaire. e şimdi ortada bi de gen muhabbeti var, ister istemez insan bunların kaynağını tek bir yere götürmek istiyor. aslında daha doğrusu şöyle diyeyim, bu olay genetikse ve ortada böyle genler varsa, Dr. Süreş’in bu DNA dizilerini karşılaştırıp bir yakınlık haritası çıkarması gerekiyor. tahminim böyle de olacak (zira bilimsel yöntemi budur bu olayın) ve Dr. Süreş kardeşim “Hepiniz Mu’dan/Atlantis’ten ya da ne bileyim belki Sibirya’dan geliyorsunuz aslında” diyecek, sonra aslında oraya da uzay’dan gelmiş olacaklar ve bu bölgeye hep beraber gittiklerinde uzay gemileri gelecek, içeriden çıkacak uzaylı da “Tam istediğimiz zamanda geldiniz” diyecek, aslında her şeyin genlerde yazılmış olduğuna dair bir nutuk çekecek, sonra meğer bir şeyi yanlış hesaplamış olacaklar ve tam da orada bir yanardağ patlayacak ve hepsi yanarak ölecekler; biz de “Demek ki her şey gen değilmiş, DNA değilmiş, öyle her şey hesaplanamıyormuş” diyip lost izlemeye devam edeceğiz.
ayyy benide alsalar şu diziye ne güzel olur…herhalde sevinçten uçarım bendee…
gelsnler gelsnler ne kadar hero o kadar eii:)))