How to Get Away with Murder — Tanıtım
388 yorum iyideniye 29 Kasım 2014 13:07
Hali hazırda 11. sezonu devam eden Grey’s Anatomy ile yakaladığı başarılı ivmeyi halen devam ettiren ABC, diziden Private Practice adında uzantı bir dizi de çıkartmıştı. Hatta 6 sezon boyunca da devam etti. 2012’de ise Scandal ile bu ivmeyi başka boyuta taşıdı. Muhtemelen farkındasınızdır, bu üç dizinin arkasındaki isim ünlü yapımcı Shonda Rhimes ve onun şirketi ShondaLand. İşte sevgili Rhimes ve şirketi bu sezon başında karşımıza yepyeni bir dizi daha getirdi: How to Get Away with Murder.
Dizi diğer üçünün aksine Rhimes’ın en azından şimdilik yazar olmadığı ve yapımcı olarak destek verdiği, projenin başında da Grey’s Anatomy ve Scandal’da birlikte çalıştığı Peter Nowalk‘ın bulunduğu bir yapım. 25 Eylül 2014’te yayın hayatına başladı ve ben bu yazıyı yazarken 29 Ocak’ta geri döneceği sezon arasını vermiş durumda. Bahsettiğim sezon da 15 bölüm sürecek.
ABC, “Thank God, It’s Thursday (Şükürler olsun, Bugün Perşembe)” şeklinde bir tanıtımla yapımı karşımıza getirdi. Yani kanalda Perşembe günü yayınlanan üç dizinin tamamı Shonda Rhimes’tan çıkma diziler. Rhimes’ı ve Oscar adaylığı bulunan ünlü oyuncu Viola Davis gibi bir başrolü kullanan kanal, istediğine de ulaştı ve dizi oldukça güzel bir reytingle açılışını yaptı; hala da iyi durumda bir reyting grafiği var. Hatta ilk bölümüyle DVR, yani kayıt cihazındaki rakamlarda rekora sahip The Blacklist‘i de geçerek zirveye oturdu. Dolayısıyla bu yazıda böylesi bir diziyi becerebildiğim ölçüde tanıtmak istedim.
Not: HTGAWM 27 Kasım’da Dizimax Drama’da yayınlanarak ülkemizdeki yayın hayatına da başlamış oldu.
Dizinin ismini Türkçe’ye çevirirsek “Cinayetten Nasıl Yırtarsınız?” ya da buna yakın bir anlama sahip oluyor. Dizinin merkezinde de tam bu durum var işte. Philadelphia’daki Middleton Hukuk Okulu’nda Ceza Kanunu 101 dersindeyiz. Yeni dönem açılmış ve öğrenciler ders için toplanmışlar. İçeriye dersin profesörü Annalise Keating giriyor ve hem ders, hem de hikayemiz başlamış oluyor. Annalise sadece profesör değil, aynı zamanda imrenilesi birisi ve başarılı bir avukat. Dersin teoriyle değil pratikle öğrenilmesini savunduğu için her dönem başında şirketinde ve davalarda yanında çalışması için dört öğrenci seçiyor. İlk dersteki açılış konuşmasından sonra da ödevlerini, yani giriş kartı için yapmaları gerekeni alıyorlar: Annalise’in elindeki davayı kazanmasını sağlamak.
Sonrasında rekabet başlıyor. Aslında daha dizinin ilk dakikalarında seçilme potansiyeli olanlar, yani ana karakterler gözümüze çarpıyor zaten. Ama bu kadar değil… Dizi, ilk bölümünde üç ay sonrasına giderek flashforward, yani gelecekten kısa sahneler de göstermeye başlıyor ve her bölümde buna devam ediyor. Bir cinayet işlenmiş ve bu durumla ne yapacağını bulmaya çalışan ‘dört’ öğrenci var… Üstelik günümüz zamanında da okulun öğrencilerinden Lila Stangard’ın cesedi bulunmasın mı?
Kısa haliyle HTGAWM, her bölüm Annalise ve ekibinin aldığı bir davayı konu eden ama bir yandan da bölümler boyunca yavaş yavaş yaklaştığımız gelecekteki malum cinayeti ve Lila’nın cinayetini işleyen bir dizi. En azından şimdilik. Elbette Annalise ve ekibi dahil olmak üzere karakterleri tanıma fırsatımız da oluyor. Temposu düşmeyen bir dizi anlayacağınız.
Detaylara karakterler üzerinden kısaca gireyim:
Annalise Keating (Viola Davis): Girişte bahsettiklerimi saymazsak evli ve kocası Sam (Tom Verica) ile dışarıdan mutlu, içeriden karışık bir ilişkileri var. Hukuğu iyi bilen, açıklardan yararlanmaktan çekinmeyen ve davayı kazanmak için gerekeni yapmaya gönüllü birisi. Kocası Sam’in Lila’nın öğretmeni olması onu etkileyen bir gelişme.
Michaela (Aja Naomi King): Annalise’in kazananlarından. Başarılı ve oldukça hırslı, geleceğinin her detayını şimdiden planlayan birisi. Ama hayatın herkese olduğu gibi ona da sürprizleri var. 3 ay sonraki cinayet gecesinin içindekilerden. Günümüz zamanındaysa nişanlı ve evlilik planları yapıyor.
Laurel (Karla Souza): İdealist ve iyi niyetli, işi öğrenmek isteyen birisi ve o da Annalise’in kazananlarından. Laurel’ın hayatıysa Frank’in hayatına girmesiyle karışmaya başlıyor. Bir de 3 ay sonraki cinayet konusu var tabii ki…
Connor (Jack Falahee): Annalise’in bir diğer kazananı ve Michaela’dan aşağı kalmaz bir şekilde başarı ve dahası için gerekeni yapmaya çalışan bir yapısı var. Eşcinsel olan ve saklamayan Connor, dava araştırmalarına bunu katmaktan da çekinmiyor. 3 ay sonraki cinayetin içindekilerden.
Asher (Matt McGorry): Annalise’in dördüncü kazananı. Bir miktar patavatsız, hafiften şapşal ve büyümemiş bir hali var. Ama 3 ay sonraki dörtlünün içinde yok; o gece nerede olduğuysa muamma…
Wes (Alfred Enoch): Okula yedek listeden açılışa az bir süre kala kabul edilen Wes, giriş bölümünde olan ve söylemesem daha iyi olur bazı olaylardan dolayı Annalise’in istisna yapmasına ve beşinci birini almasına sebep oluyor. 3 ay sonraki gecenin içindeki dördüncü kişi de kendisi.
Dahası var:
Rebecca (Katie Findlay): Wes’in gizemli yan komşusu. Görünüş itibarıyla pek tekin birisi olmasa da Wes’in ilk günden beri ilgisini çekiyor. Ayrıca Lila’nın en yakın arkadaşı olması onu da dizinin Lila cinayeti tarafında önemli bir nokta haline getiriyor.
Frank (Charlie Weber): Annalise’in çalışanlarından. Öğrencilerle yatmasıyla adı çıkan Frank, dönem başladıktan sonra Laurel’a ilgi göstermeye başlıyor. Ayrıca Annalise’in kaba tabirle pis işlerini de halleden birisi.
Bonnie (Liza Weil): Bonnie de Annalise’in çalışanlarından. Öğrencilerle yakınlık kurmak istemeyen Bonnie’nin soğuk ve katı bir yapısı var. Frank gibi Annalise’e sadık ama onun payına da bir şeyler düşüyor: Sam Keating.
Nate (Billy Brown): Annalise’in hayatında önemli bir yeri olan Nate, Sam’e güvenmeyen ve ondan hoşlanmayan, hatta Lila cinayetiyle ilgisi olduğunu düşünen birisi. Kendisi polis ve Lila’nın davasıyla ilgilenmeye başlıyor. Evli birisi.
Karakterler ve genel konu bu şekilde. Ayrıca kimliği bana kalsın ama 3 ay sonraki malum cinayet gecesinde kimin ölmüş olduğunu çabuk öğreniyoruz. Tabii cinayete giden yolda neler yaşanacağı ve katilin ‘hangisi’ olduğu şimdilik muamma. Gelelim nasılına:
Kendi yorumuma sonra geleceğim ama How to Get Away with Murder, genel olarak güzel yorumlar alan bir dizi. Dahası içiyle ve dışıyla tartışmaları da beraberinde getirdi ve devam ediyor. İlk bölüm üstüne eleştiri yazan bir New York Times yazarının Shonda Rhimes’ın yazar olarak değil de sadece yapımcı olarak bulunduğu bilmemesi ve ona ‘kızgın zenci kadın’ şeklinde hitap etmesi, Viola Davis’i ise ‘rol için yeterince güzel olmamakla’ itham etmesi kendini konuşturan ve birçok yerden tepki çeken bir durum oldu.
Bununla birlikte içindeki Connor bazlı eşcinselliğin dozunun fazla olduğuna dair zaman zaman eleştiri aldığı da oluyor. Hatta Rhimes Twitter’da bu durumu dile getiren birine “Böyle düşünüyorsan sadece yemeğe geç kalmış sayılmazsın, aynı zamanda davet de edilmemişsindir.” şeklinde bir cevap verdi. Yalan yok, belli bir noktada ‘homofobik’ birinin diziyi nasıl izlediğine dair benim de meraklandığım oldu.
Ben HTGAWM’ın sahip olduklarıyla gayet düzgün bir dizi olduğunu düşünüyorum. Öncelikle Viola Davis, sonrasında Connor rolüyle dizinin parlayan ismi olarak ortaya çıkan Jack Falahee olmak üzere oyuncu kadrosu ve karakterler gayet yeterliler. Bazen ‘aşırı oyunculuk’ yapanlar olsa da göze fazla batmadıkları kanısındayım. Lila’nın cinayetinin yanında 3 ay sonraki cinayeti de flashforward’lar eşliğinde atlamayıp bölümün davasını karakterlere ve diziye yedirmeleri de güzel oluyor.
Dizi bu sezonun en beklenen yenisi miydi belki tartışılır ama kesinlikle kendisini en çok konuşturan yenisi oldu. O yüzden hazır sezon arasına da girmişken halen izlemediyseniz bir bakmanızı tavsiye ederim. İyi seyirler…
yorumlar
@necdetcem Evet var, öyle açıkladılar bölümde.
@aytackara: İspiyon içinde ki adam değildi değil mi ? Uykulu izleyince böyle oluyor.
Tamam tamam doğru, teşekkür ederim.
Bunları biliyorum zaten, sadece gelecekle ilgili olasılıklar üzerinden konuşuyorum.
Bu dizinin bölüm sonu müziklerini kim seçiyorsa işinde baya işi. Yine güzeldi. Bölüm de güzeldi.
Her zamanki gibi güzel bir bölümdü.
Güzeldi.
Bence katil Catherine. Caleb değil. Hep böyle sakın gördüğümüz kız çıkar bu gibi durumlarda.:D
Vay arkadaş,ne bölümdü be.Bu sezonun şimdilik en iyi bölümüydü.Bölümün adı nihayet dedirtti,devamı spoiler
Maşallah bir tek…
Annalise’in böyle hamlelerini seviyorum.
Vay be süper bölümdü.
Geçen haftaki kadar heyecanlı olmasa da yine çok güzel bir bölümdü.Bölüm sonlarında bir o yana bir bu yana “off” dedirtti ama sonunu bağlamayı iyi bildi.
Bu arada dizide benim için Wes dışında işin dram kısmını seyirciye iyi yansıtan yok,belki hayranları kızar ama Analise de fazla oyuncu geliyor.
Frank’in kameraya attığı bakış da bir acayipti.Planlanmış bir saldırı olabilir izleni mi vermek için mi yaptılar yoksa A.K’ya yapılan saldırı da parmamığımı var onu göreceğiz elbet.
Şimdi bu araya mı girecek yine flashforward sahnelerine ulaşınca?
Yine 9.bölümde ara verecek diye biliyorum. O bölüm birleşir sahneler herhalde.
Öyle olacak bence de. 2 hafta kaldı zaten güncele.
Bölümlük konuya değineyim ben de.
Bölümü izlerken “Anna Belknap mı o? Dur bakayım, vallahi de o.” tepkisi verdiğim doğrudur. İnsan bir tuhaf oluyor. Ve diyeceğimi sanmazdım ama özlemişim de.
Bölüm sonunda gördüğümüz fragmana göre tahminler doğru, 9. bölümde geçen sezonki gibi olayı sonlandıracaklarmış. Famke Janssen’i izlemek keyif veriyor Bu bölümdeki Bonnie oyunculuğu da hoşuma gitti ayrıyetten. Ve tabii ki...
2×07’de Liza Weil‘in (Bonnie) makyajını yapan kişinin tarz değiştirmesinden ve kadına biraz renk gelmesinden çok memnunum. Umarım kalıcı olur.
Olaysız tek bir bölüm geçmiyor.
Shonda
2×8
Bölümün başındaki şarkıyı bulmam gerek!
Bölümün sonlarına doğru olan sahneyi izlediğimmde aklıma sense8 geldi. İzleyenler hangi sahneden bahsettiğimi anlar.
Çok güzel bölümdü. Harika hatta.
2×08 üzerine:
Spoiler yemeden kazasız belasız izledim bölümü. Gelecek ve günümüz kesişmeye başladıkça daha iyi iş çıkarıyorlar, beğendim bölümü. Sürpriz üstüne sürprizle coştular biraz ama dizinin tarzı olduğundna kanıksadım artık.
Bu hafta hadi neyse de asıl haftayayı spoiler yemeden atlatmak lazım, umarım olcek.
Bölümün başındaki şarkıyı arayan olursa diye bırakıyorum:
Olmuş bu bölüm, beğendim ben. Son 10 dakikası özellikle iyiydi, tempoyu artırarak gittiler. “Tabii ki o olmalıydı!!” desem doğru söylemiş olurum herhalde.
Tabii sezon boyu gösterdikleri birkaç görüntüyü bu bölümde göstermediler ama istediğimi aldım ben. Şu da dursun burada:
2×9
Son iki sahne dışında bir olayı yoktu bence ama harika bölümdü.
Sezon ortası finalinde bu kadar çok açıklama gelmesini beklemiyordum, iyi oldu.
Peki bi soru sorayım (bi yerde bişiler kaçırdım, ama geri bakmaya üşeniyorum) :
Dehşetül vahşetin ötesinde müthiş bir bölümdü bence.
@dkamoy
Baştan itibaren anlattım, buyur:
Bunun üzerine Asher babasından yarım istedi. Babası da çık her şeyi açıkla dedi. Ama son anda hakim karşısında Asher, Bonnie’nin ismini vermekten vazgeçti. (Bonnie, Asher’a Sam’ı ben öldürdüm demişti. Annelise ve diğer elemanları korumak için.)
Annelise’de karşı atağa geçerek, Baba başsavcı adayıydı onun yolsuzluk dosyasını bulup ifşa etti. Adam da komuoyuna karşı küçük duruma düşünce canına kıymak zorunda kaldı.
Annalise bunu yapmasaydı mahkemede Bonnie’nin Sam’ın katili olmadığı anlaşılır ve kendisiyle birlikte yanındaki elemanların da suçlu olduğu ortaya çıkacaktı.
deyişini bir tehdit olarak almamıştım (hala da almıyorum aslında), o yüzden oturmamıştı kafamda.
2 x 09 üzerine:
Of of of! Manyak bir bölümdü. Son kısmındaki konu 3.sezona kadar uzar herhalde.
Göz açıp kapatıncaya kadar geçti sezonun yarısı. 2.sezonu daha güzel, karmaşık ve zevkliydi.
Dizinin 8 bölüm boyunca yaratmaya çalıştığı gizemin beni şaşırtmayacağından emindim. Yine de bekleyeyim de bi açıklasınlar belki bir şeyler olur dedim ama yok.
Artık o gizem oluşturmaya çalıştıkları bol editli bölümlerden gına geldiğini de burada söylemiş olayım. Hatta o sahnelerde kullandıkları ses efektinden nefret ediyorum şu noktada.
Bunların nedeni yazarlar senaryoyu bi hikaye anlatalım kafasından çok izleyiciyi nasıl şaşırtabiliriz kafasıyla yazıyorlar. Bu yüzden akan bir senaryoda karakterler yazarlar tarafından oraya buraya çekiştiriliyor. Şu noktada karakterleri yazarların elinde kuklalar olarak görüyorum. Düzgün bir senaryoda karakterlerin bi ruhu olmalı. O senaryo içinde yaşamalı. Gerektiğinde yazara yön verebilmeli. Bu dizidekinin aksine bi piyondan öteye gidebilmeliler. 3 kuruşluk gizem için karakterleri harcıyorlar ama şu diziden karakterleri çıkarsan elinde ne kalır sorayım size.
@meorman : Bu karar(lar)a varmak için 2. sezonu beklemedin herhalde di mi? İlk sezonun 3., 4. bölümünde filan “tamam pembe dizi bu” deyip, o köşeye koyup zevkimizi ona göre ayarlamıştık biz.
Bu gözle ve hiiiç ciddiye almadan izlediğim için gayet eğlenerek vakit geçiriyorum başında. Bi ara sıkılıcam, o zaman hikayenin neresinde oldukları umrumda olmadan haşırt diye bırakacağım. Şimdilk henüz sıkılmadım ama sanırım senin bırakma vaktin çoktan geçmiş.
Ben de aynı şeyi geçirdim.
@dkamoy
İlk sezondaki gizem çözülmeden bu kadar kesin suçluyamazdım sanırım diziyi. Benim için dizi son şansını da geçen sezon finalinin en sonundaki olayı açıklayınca tüketti. Dur bu sezonki olayıda bi görelim derken buralara geldim. Dizinin beni eğlendirdiği yerler yok değil ama bittiği an hiç umrumda olmuycak bir diziye vaktimi vermek anlamsız gerçekten. Ben yine de sezon finalini görürüm kesin. Ondan sonrasına bakıcaz artık
en büyük aşama kaydeden dizi ödülü olsaydı, kesinlikle açık ara önde olurdu… 1. sezonunun kat ve kat önüne geçmiş bana göre…
2×09’u yeni izleyebildim. İzlemesi keyifli bir bölüm olmuş, bayıla bayıla izledim. Valla ne olursa olsun en çok keyif alarak izlediğim dizilerin başında geliyor şu dizi. Arada sırada böyle yormadan kendini izletebilen bir dizi izlemek iyi oluyor.
Şöyle ki;
Annalise Asher’ın babasıyla ilgili kanıt dosyalarını o bölümdeki davaya bakan savcıya veriyordu. Karşılığında da adamdan bölümlük davadaki kadın (Jill Hartford’muş kadının adı) hakkındaki suçlamaları düşürmesini ve Emily Sinclair’in kendisini ve ekibini rahat bırakmasını sağlamasını istiyordu. Dosyayı verdiği savcı da politikaya atılmayı düşündüğü için Millstone’un yolsuzluklarını açığa çıkarması kendisi için “yolsuzluk karşıtı” olarak olumlu bir imaj yaratacaktı, bu yüzden Annalise ile anlaşıp dosyayı aldı. Böylece Asher’ın babası da ifşa olmuş oldu.
Teşekkürler real.
Hah şimdi oldu. Bu kadar hatırlamadığım için bem bulaşmamıştım
Üzgünüm ama o çorapsız hisli spor ayakkabılarla üstü kaval altı şişhane.
Ben de Asher’ın ayakkabılara taktım biraz, o mavi takımın altına o nasıl ayakkabı yau?
Run DMC ayakkabısı
https://www.youtube.com/watch?v=CIhHWo9LWfw