In Treatment — Tanıtım
57 yorum ICDeddPeople 02 Ocak 2011 15:30
Doktor-Hasta Gizliliği’ni yerle bir eden yapım In Treatment, 3 sezondur izleyicileri bambaşka hayatlara davet ediyor. HBO‘nun 2008’de başlayan bu farklı ve özel yapımının yarım saatlik bölümleri sadece bir psikolog ve hastasının terapi seanslarından oluşuyor. Evet, her bölüm, bir hastanın Doktor Paul Weston’ın ev/ofis’ine gelişiyle ve belki de hayatta kendini en güvende, en ait hissettiği o koltuğa oturmasıyla başlıyor ve yaklaşık yarım saat boyunca süren seans sonunda bitiyor. Sadece sohbetle geçiyor o yarım saat, -genelde- başka da bir şey olmuyor ancak o bambaşka hayatlara ortak olan bizleri, konuşulanları yaşamışçasına ya da herhangi bir dizideki gibi seyretmişçesine derinden etkileyerek tamamlanıyor. Görünürde sessiz, sakin ama özünde oldukça fırtınalı bir dizi, farklı bir deneyim In Treatment.
Baş karakterimiz tabii ki Psikolog Doktor Paul Weston. Paul, mesleğinde oldukça iyi, ancak özel hayatında o kadar da iyi şeyler yaşayamayan bir terapist. Ofisiyle ortak kullandığı evinde eşiyle başka, üç çocuğuyla başka başka sorunları var. Zaten kendisinin de terapisti var; eski dostu, meslektaşı Gina.
Paul Weston
Paul haftanın dört gününü hastalarına ayırırken son günü de kendisine ve kendi sorunlarına ayırıyor. Sonuçta türlü türlü insanın türlü türlü sorununa ortak olmak zorunda. İster istemez bu, kendi hayatını da etkiliyor. Eşiyle ve çocuklarıyla olan kendi dünyasındaki sıkıntıları yetmezmiş gibi. Dizide, haftanın beş günü, beş seans olarak, hastaların hikayeleri her hafta kendi günlerinde işleniyor. Mesela ilk sezonun ilk hastası (ilk bölüm-ilk hafta-ilk gün) Laura, Paul ile her Pazartesi günü görüşüyor. Biz de onun seanslarını her beş günde bir Pazartesi’ye denk gelen bölümlerde izliyoruz. Salı’ları başka bir hikaye (Alex), Çarşamba’ları başka (Sophie).. Ve bu şekilde devam ediyor dizi; ta ki sezon bitip, diğer sezonda yeni hastalarla tanışana kadar.
Gina
Elbette böyle farklı tarzda bir dizinin sürekli tek bir hikaye akışının olmadığını söyleyebiliriz. Ama bu demek değil ki, bu dizi izleyenleri alıp götürmüyor, bir sonraki bölümde, bir sonraki terapide neler konuşulacağını, neler yaşanacağını merak ettirmiyor. Ustaca yazılmış senaryosu, diyalogları ve tüm gücünü aldığı usta oyunculuklarıyla izlenmeye değer bir yapım çıkıyor ortaya. Oyunculuklardan bahsetmişken, bu kanlı canlı karakterlere hayat veren oyunculara da değinmeden olmaz; dizideki yegane sabit karakterler diyebileceğimiz iki terapistimizi Gabriel Byrne (Paul Weston rolünde) ve Dianne Wiest (Gina rolünde) canlandırıyorlar. Byrne bu rolüyle 2009’da drama dalında “En İyi Erkek Oyuncu” Altın Küre’sini, Wiest ise 2008’de drama dalında “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” Emmy’sini aldı. Her sezondaki hasta rollerini de çeşitli -konuk- oyuncular üstleniyor. Onlarla seansları/sezonları boyunca her hafta birer birer karşılaşıyoruz. Ayrıca dizide Paul’ün eşi Kate rolünde Michelle Forbes‘i de izliyoruz ara sıra.
Aslında, İsrail yapımı dizi BeTipul‘un amerikan versiyonu olan bu orijinal dizi, HBO’da 3. sezonunu tamamladı. Ülkemizde ise FOXlife kanalında yayınlanmakta. Geçtiğimiz sene dizinin akışına uygun şekilde 1. sezonunu hafta içi her gün birer bölüm olarak yayınlayan FOXlife, 2. sezonu da 2 Ocak 2011’den itibaren yayınlamaya başlıyor. Karakter dramalarını seven, kişilik analizlerine ilgi duyan, ama aslında her şeyin özünde kaliteli oyunculuklarla, farklı ve iyi bir dizi izlemek isteyenler için oldukça kıymetli bir eser In Treatment. Tavsiye edilir.
yorumlar
Genele göre oldukça fazla bölümlü sezonlarını görünce merak edip izlemeye başlamıştım In Treatment’i.Tabii bir de HBO yapımı olması var.Pişman olmadım kesinlikle ! İzlemeyenler mutlaka bir göz atmalı.
İşte burada olması gereken bir tanıtım daha, marifetli bir elden çıkan tanıtım yazısı ile bizlerle. Ellerine sağlık ICDeddPeople.
Tek bir odanın içinde, neredeyse hiç aksiyon olmadan sadece sözler ve vücut dili ile insanı sıkmadan yakalaması ile çok başarılı. En favori dizilerimden biri.
Ardarda izleyecekseniz, kendinizi hem psikoloğun, hem de hastaların yerine daha iyi koyabilmek için “hafta” kavramına uygun biçimde ilk iki sezonu 5’erli, üçüncü sezonu 4’erli izlemenizi öneririm.
denemeye değer gibi görünüyor.. teşekkürler tanıtım için..
Birinci sezonunun ardından hiç ara vermeden ikinci sezonunu izlemeye başlamıştım. İkinci sezonun sonuna kadar izledim ama birinci sezondaki albenisini yitirmiş gibiydi dizi. Sanki dizi New York’a taşınınca kendisinden bir şeyler yitirmişti. Üçüncü sezonunun başladığından haberim yoktu. İkinci sezonuyla bende hayal kırıklığı yaratmış olsa bile sırf ilk sezonunun hatrına üçüncü sezonunu izlerim. Çok özgün bir dizi.
yazı o kadar güzel yazılmış ki denemeden edemedim.
ama açıkcası ilk bölüm biter bitmez dizinin benim alanımda olmadığını anladım. tek bir odada geçen diyaloglar resmen. hele ilk bölümdeki o sürekli burnunu çeken kız beni iyice soğuttu (:
halbuki ilk bölüm sürprizli, böyle kısıtlı imkanlarla bile nasıl entrika yaratabileceklerini gösteren bir bölümdü.. ama tabii dediğiniz gibi alışılmışın dışında bir yapıda olduğu için herkesin hoşuna gitmesi daha zor bir yapım.. güzel sözleriniz ve yorumlarınız için teşekkürler arkadaşlar.. yaklaşık 1 yıllık 22dakika paylaşımcısı olarak şimdiye kadarki ilk tanıtım yazımdı bu, umarım amacına ulaşmıştır (ki angelusdarkage’in güzel sözleri bunun bir işareti gibi).. ve sevgili dkamoy, sana da ayrıca teşekkürler uzun bir aradan sonra tekrar 22dakika’da olmak çok güzel..