Eğer How I Met Your Mother izlemiyorsanız, kesinlikle çok şey kaçırdığınızı şu son yayınlanan “Slap Bet” adlı bölümle kesinleştirmiş olduk.
Friends‘den sonra beni kahkaha attırarak güldürebilen yegane sit-com How I Met Your Mother.
Slap Bet’de, bu sezon yayınlanan Crazy Eyes ile yarışabilecek güzellikteki bir bölümdü. Robin Sparkles ile tanıştık! İzlemeyenler için yazmıyorum, spoiler olmasın, izleyin mutlaka!
Scifi kanalının ödüllü dizisi Battlestar Galactica 21 ocaktan itibaren yeni bir zaman diliminde yayınlanmaya başlayacağı duyuruldu. Scifi kanalın yeni başlayacak dizisi Dresden Files’ın 21:00 de yayınlanmasının ardından Pazar günleri saat 22:00 de yayına girecek.
Dizinin üçüncü sezonun bölümleri halen Cuma saat 21:00 de yayınlanıyor.
Başlamadan önce uyarıyı yapayım bu yazı neredeyse tamamen spoilerdir ve eğer bu haftaki bölümü (S01E08 – Shrink Wrap) henüz izlemediyseniz kesinlikle yanlış yerdesiniz
Buradaki tanıtımı ile ilgimi çeken diziyi izlemeye başladım ve kabul etmeliyim ki başlarda oldukça keyif vericiydi. Hikaye ve kurgunun bir anda sizi ele geçirmesinin yanı sıra ahlak ve etik kavramları çerçevesinde kişisel çelişkilere sürüklemesi de bir sonraki haftayı heyecanla beklemenize yetiyordu. Derken birde kötü seri katil “Buz Kamyonu Katili” ile iyi seri katil Dexter arasında bir oyunun gelişme beklentisinin oluşturulması ile de iyice bağlanmış oldum
Lost ara verdiğinde aynı gün aynı saatte yayınlanmak üzere muazzam bir aksiyon dizisinin, yani “Day Break” in yayına girdiğini biliyor herkes. Taye Diggs‘in başrolünü oynadığı dizi, ilk bölümüyle beni fena halde şaşırtmış olmasıyla dikkatimi bayağı bir çekti. hiç beklemediğim bir şekilde “Groundhog Day” in bir yeniden çevrimini göreceğimi düşündüren, ama aksiyonu, kameraları ve Tony Scott vari kurgusuyla 42 dakika bağladı beni koltuğa. Taye Diggs‘in yani esas adamımızın yataktan kalktığı anda başlıyor dizi ve meslektaşlarından birinin eski karısı olan sevgilisi rita’nın (moon bloodgood) yanında uyanıyor mesleği polislik olan Brett Hopper.
gün başlıyor ama önce bir kadını yoldaki bir araba kazasından kurtarıyor, peşinden evine gidiyor ve birilerinin etrafı dağıttığını farkediyor. Telesekreterinde mesajlarını okurken kız kardeşinin bir sorunu olduğunu düşünüyor (ki kız kardeşin yan konu olarak eklenmesinden ve araba kazasından kurtardığı kadını büyük ihtimalle bundan sonraki her bölümde Hopper tarafından kurtarılmasını da bekleyeceğiz tabii ki) ve bir anda evini özel tim basıyor ve senatör Alberto Garza’nın öldürülmesinden dolayı tutuklandığını söylüyorlar. Daha fazla da spoiler yok ama izlenmesi gereken bir dizi olduğunu söylemeliyim.
NBC’nin sevilen dizisi Law and Order: Special Victim Unit’in sekizinci sezonu tüm hızı ile sürmekte. Serinin hayranlarının en büyük merakı ise Olivia Benson’un yani Mariska Hargitay’ın ne zaman seriye geri döneceği.
Seriyi takip edenlerin bildiği üzere en sevilen dedektifimiz Olivia dizinin yedinci sezonunun 19. bölümünde yaşanan müthiş duygusal ve de gerilimli sahneler sonrası diziden ayrılmıştı. Gladyatör filminde İmparatorun kardeşi rolünde izlediğimiz Connie Nielsen, Detektif Dani Beck rolünde Hargitay’ın yerini alarak dedektif Stabler’ın ortağı olarak karşımıza çıkmıştı.
TRTKurtuluş ve Cumhuriyet gibi iki dev yapımın ardından, bu sefer daha büyük ve geniş bir proje ile Çanakkale Savaşı‘nı Kınalı Kuzular adı altında dizileştirdi. Kınalı Kuzular’ın fragmanı yaklaşık iki haftadır TRT ekranlarında dönmeye başladı. Görüntülerden anladığımız kadarı ile savaş sahneleri ve kostüm yapılandırması oldukça iyi olacak. Dizinin oyuncu kadrosu konusunda ise net bir sonuca ulaşmak mümkün değil. Çünkü dizi Çanakkale Savaşı’nı hep farklı kahramanların gerçek hayat öykülerinden yola çıkarak anlatacağı farklı bölümlerden oluşuyor. Buda oyuncu kadrosunun sürekli değişmesi demek.(En azından fragmandan gördüğüm kadarıyla Deli Yürek‘ten Ağabey rolündne tanıdığımız Demir Karahan ve Kuşçu rolünden tanıdığımız Emin Gürsoy var) Yapılan açıklamada, aslında dizinin üç ana bölüm ve onların altında on üçer, toplam otuz dokuz bölümden oluşacağı söyleniyor. Her bölümün yetmişer dakikadan oluşması bölümlerin sinema filmi şeklinde olacağını gösteriyor. Bu arada ilk on üç bölüm Çanakkale Savaşı hakkında olurken ikinci ana bölüm Kurtuluş Savaşı, üçüncü ana bölüm ise Anadolu Destanları’na odaklanmış olacak. Dizinin kamera arkası ekibi ise şu şekilde oluşmuş. Ahmet Yenilmez (Yapımcı), Tunç Davut (Yönetmen), Ercan Akın, Erkan Akın, Deniz Bilgen (Senaryo), Ömer Erbil (Konsept Danışmanı), Engin Saygılı (Görüntü Yönetmeni), İlker Berke (Görüntü Yönetmeni – I. Bölüm). Dizinin ilk bölümü 28 Kasım Salı günü saat 20.30’da TRT 1’de gösterilecek.devamı →
öncelikle, “mii” de ne diye düşünüyorsanız, bugün yani 19 kasım‘da çıkan nintendo wii ‘den haberinizin olmadığını farzederek kısa bir tanıtım yapalım. nintendo wii, yeni nesil oyun konsollarının en yaratıcı olanı kanımca. oyunların oynanış şekline tamamen başka bir boyut kadan wii’de, aynen kendimize benzetebileceğimiz, mii adı verilen karakterler yaratabiliyoruz ve bu karakterleri oyunlarda kullanabiliyoruz. 22dakika.org ile ilgili olan kısmına gelince, lost karakterlerinin mii versiyonlarını yapmış birileri çıkıp. yukarıdaki resimde görebilirsiniz. şimdi de esas sorumuza geldik, nintendo wii, önümüzdeki sene çıksaydı, acaba heroes karakterleri mi öncelikle yapılırdı?
ünlü star trek (orijinal seri) dizisinde hikari sulu‘yu canlandıran george takeiheroes dizisine konuk olarak geliyor. takei’nin japon olmasından yola çıkarak kiminle bağlantılı olarak geldiği bariz aslında. evet, hiro’nun babası olarak 29 ocak’taki bölümde karşımıza çıkacak.
hiro’yu canlandıran masi oka fikre bayılmış. hatta ümidi bir sahnede babasına “baba, ben senin değil sulu’nun hayranıyım” diyebilmekmiş. bölümde babası hiro’yu japonya’ya dönmeye ikna etmeye çalışacak.
bu şok edici başlık ardından, bi açıklama getirelim hemen olaya.
Hepimizin gönlüne o veya bu şekilde girmeye başladı sanırım Heroes. En çok tutulan karakterlerden biri de hiç tartışmamız, sempatik çocuk ruhlu japon’umuz Hiro Nakamura.
Daha önce, Hiro Nakamura olarak tanıdığımız Masi Oka, scrubs‘da karşımıza kan laboratuar çalışanı Franklyn olarak çıkmıştı. Şimdi ise, Scrubs yapımcıları Masi Oka’yı tekrardan konuk oyuncu olarak ağırlamak istiyorlarmış.
Fox, bu sezona pek zorlu başladı. Yeni dönemde yayına soktuğu dizilerdeki ratinglerin düşüklüğü, belirli dönemlerde uzun aralara yol açtı.
Bu sezon yayına giren 3 yeni dizi, vanished, standoff ve ’til death; her geçen gün düşen ratingleri ile birlikte bir çok endişeyi getirdi. ’til death ve vanished’de verilen aralar da, iptala gidileceği fikrini uyandırmıştı.
IGN‘in TV bölümünde Lost’ta yanıt bulmamış bütün olaylar sıralanmış. Bütün bir hafta boyunca tüm Lost bölümlerini tekrar izleyip açıklanmamış soruları da listeye ekliyorlar. Şimdilik 50 adet açıklanmamış olay listelemişler. İlginç bir liste olmuş. Çoğu başlığında resimleri eklenmiş. Ayrıca mantıklı açıklamalar da yapılmaya çalışılmış. Ben de konu başlıklarını listeliyorum:
Lost 3.sezon kış döneminden promolar, setten videolar ve yazılar, çok güzel bir lost-video günlüğü. İçinde bir de kötü haber barındırıyor; şu birden ortaya çıkıveren Paulo (Rodrigo Santaro) lost’la 3 yıllık anlaşma imzalamış!! ?=}*!
Lost 3.Sezon Şubat döneminde bizi bekleyenler bu adreste. (site ingilizce ve dikkat spoiler içeriyor) Oldukça fazla bilgi var. Kimberly Estrada adlı bu kadın da flashback’lerde yer alacakmış. Haydi hayırlısı.. devamı →
my name is earl‘de earl’ün eski karısı joy’u canlandıran jamie pressly 4 aylık hamile olduğunu açıklamış. bebek erkekmiş, şimdilik her şey de yolunda gidiyormuş. bakalım joy’un hamileliği diziye dahil olacak mı yoksa o da desperate’daki bree gibi bazı efektlerle süslenip saklanacak mı? (henüz resmi bir açıklama yok dizi yapımcılarından) devamı →
NBC’nin hit dizisi Medium‘un yeni yayın dönemine giriş yapmasıyla bir tanıtım yazısını hak ettiği ortada. Gerçi bu hakkı çoktan kazanmıştı, zira Medium sağlam senaryosu ve oyuncularının kalitesiyle dizi aleminde kendine iyi bir yer edinmiş durumda.
Belki Mavi Ay (Moonlighting)’ın yapımcısı olarak hatırlayabileceğiniz Glenn Gordon Caron’un elinden çıkma dizinin yapımcıları arasında Frasier Crane’imiz Kelsey Grammer da var. Dizi, medyum Allison DuBois‘nın gerçek yaşam öyküsünden uyarlama. Patricia Arquette‘in canlandırdığı üç çocuk annesi hukuk öğrencisi Allison, ölmüş insanlar ile ilişkiye geçebildiğini, geleceğe dair görülere sahip olduğunu farkediyor. Bu oldukça sinir bozucu, zira insana rahat bir uyku yüzü göstermeyen bir kabiliyet bu, görüler onu en sık rüyalarında ziyaret ediyor. Tabii dünya tatlısı, karizmatik fizik mühendisi kocası Joe (Jake Weber) da bu uykudan zıplamalardan, geceyarısı yapılan telefon konuşmalarından nasibini alıyor.
giant magazine‘de; “Heroes Kicks Lost’s Ass: And Here’s Why” kibar çeviriyle “heroeslost‘u nasıl da solladı geçti : ve nedenleri” isimli 10 maddeden oluşan bir yazı yayınlandı. nedenlerin her birine katılmamakla birlikte, bazılarının doğruluğu olduğunu düşündüğüm için paylaşmak istedim. 10 madde kısaca aşağıda, parantezler ise benim;
süper kahramanlar harikadır ve insana “vaay” dedirten bir çok eylemleri vardır. ama lost’da sadece arada bir vaay dedirten anlar var. bu olaylarda pek tahmin edilebilir ve anlaşılabilir değil.
lost’da çok fazla hikaye var. belki bu heroes’unda başına gelecek ama şimdilik tüm hikaye bağlantılı gidiyor. plajdakiler ve others kısımları ile ana hikaye bölündü ve bu dizinin akışının yavaşlamasına neden oluyor.(buna az biraz katılabilirim hikaye iki ayrı bölgede bağımsız ilerliyor, ilk 6 bölümde yavaştı biraz)
heroes sizi ultra rahatsız edici, tahmin edilebilir, her bölümde karşınıza çıkan ve hep mutsuz sonlarla biten geçmişe dönüşlere boğmaz. (flaşbek iyidir)
heroes’da kutup ayıları yoktur. evet, hiro’nun kılıcı var ama o zamanda yolculuk eden bir kişi. (kutup ayı beni de rahatsız etmiyor değil)
seksi kız faktörü : kate , çift kişilikli striptizciye ve amigo kıza karşı kaybetti. (ses tonu kötü bir kere amigo kızın)
others iyice alias’daki sd-6 grubuna benzedi. iyiler mi kötüler mi bilelim artık! (claire’in babası?)
geçen yıl lost çok fazla ara ile insanları bekletti. bu sene de ön sezon sonrası şubat’a kadar ara vererek sıktı.
bir adada mahsur kalmak sıkıcılaşmaya başladı. (alışmıştık biz)
“amigo kızı kurtar, dünyayı kurtar” dünyanın en dandik sloganı olabilir ama hiç değilse peşinden gidilebilir bir şey. e peki lost’da amaç nedir? (bir de kurtarabilseler heroes’da, 13 bölümde anca bir kız kurtulacak da..)
son olarak, heroes sonradan eklenen karakterleri akıllıca soktu diziye. v biliyoruz ki adaya yeni gelenler önceden adada oldukları için değil, hikayeyi doldurabilmek için eklendiler. (evet lost onları dahil edemedi diziye ama heroes yeni başladı karşılaştırması, bile ayıp)
heroes’u lost’dan iyi kılan 10 deneni böyle sıralamışlar. heroes yeni başlayan ama parlak bir gelecek vaad eden hem de seyirciyi bağlayan bir dizi. lost’u 3. sezonuyla çoğumuz eleştirmeye başladıysak da sevdiğimizden. ben onları ayrı kulvarlarda tutup her ikisini de seviyorum , sizce?