Lilyhammer: Tanıtım
17 yorum Siyah Giyen Adam 14 Mart 2015 08:02
Yine bir diziyi daha tanıtmaya çalışacağım: Lilyhammer. Siz de mutlaka Cnbc-e ve e2 ekranlarında görmüşsünüzdür.
Lilyhammer, Netflix-NRK1 (Norveç kanalı) ortak yapımı bir dizi. Ayrıca Netflix’in orjinal ilk yapımıdır ve dizinin şu anda 3 sezonu yayınlanmıştır. Her sezon 8, her bölüm 45 dakikadan oluşmakta. Dizinin yaratıcılığını Eilif Skodvin ve Anne Bjørnstad üstleniyor. Yapımcı koltuğunda ise bu iki isme ek olarak başrol oyuncusu olan Steven Van Zandt var. Steven Van Zandt, ayrıca dizinin senaristlerinden de biridir.
Konusuna gelirsek:
New York’lu İtalyan-Amerikan mafya babası Frank Tagliano, FBI’ya muhbirlik yapması karşılığı tanık koruma programına girer ve 1994 Kış Olimpiyatları’nda izlediği Norveç’in Lilyhammer kasabasına gitmek ister. FBI, bu isteği kabul edip yeni bir kimlik ile Tagliano’yu Lilyhammer’a gönderir. Artık yeni adı Giovanni Henriksen’dir ve Norveç’in soğuk, ıssız ve yabancı kasabasında tek başınadır. Frank’in hedefi bir an önce bu kasabada yeni bir hayat kurmak ve tekrar başarıya ulaşmaktadır. Fakat Amerika’ya benzemeyen bu ülkede işi hiç de kolay olmayacaktır.
Karakterler
Frank ”The Fixer” Tagliano / Giovanni ”Johnny” Henriksen
Karakteri Steven Van Zandt canlandırmaktadır. Yukarıda da bahsettiğim gibi Frank eski bir İtalyan-Amerikan mafya babası ve tanık koruma programıyla Lilyhammer’a gelmiştir. Amerika’da mafyalığın yanında restoran/bar işleten Frank, yeni ismiyle Giovanni, Lilyhammer’da da böyle bir işletme açmak istemektedir. Ancak göçmen kurumunun bu isteği onaylaması ve bir süre beklemesi gerekmektedir. Bütün bunları göze alamayan Giovanni yavaş yavaş tekrardan suç dünyasına girecektir. Yeni ismini pek beğenmeyen Frank, kendini Johnny diye tanıtır.
Torgeir Lien
Karakteri Trond Fausa canlandırmaktadır. Dizinin tek başrol karakteri Johnny’ye her bölümde eşlik etmektedir. Torgeir, işsizdir ve Johnny ile iş bulma kurumunda tanışmışlardır. Johnny’ye Norveç ile ilgili neredeyse tüm bilgileri Torgeir sağlar. Yani bir nevi Johnny’nin sağ koludur. Şapkasından da anlaşılacağı gibi kızlardan hoşlanır ve şapkasını neredeyse her zaman takar.
Sigrid Haugli
Karakteri Marian Saastad Ottesen canlandırmaktadır. Sigrid öğretmendir, Johnny ile Lilyhammer treninde tanışmışlardır ve aralarında romantik bir ilişki vardır. Sigrid’in önceki evliliğinden Jonas isimli bir çocuğu vardır.
Jan Johansen
Karakteri Fridtjov Såheim canlandırmaktadır. Jan Göçmen ve İş bulma Kurumu’nda çalışmaktadır. Johnny, bar izni için Jan ile görüşür ve iki karakter orada tanışırlar. Tanışmaları tatsız olsa da Jan daha sonraları Johnny’in işine yarayan bir eleman haline gelecektir.
Roar Lien
Karakteri Steinar Sagen canlandırmaktadır. Roar, Torgeir’in kardeşi ve taksicidir. Johnny’yi Lilyhammer tren istasyonundan alıp evine götürmüştür; tanışmaları da böyle olmuştur. Roar da daha sonraları Johnny’nin adına işler yapacaktır.
Yazarın Notu
Diziyi ilk defa Cnbc-e’de gördüğümde hemen Frank’i bir yerden gözüm ısırmış, bu adam The Sopranos‘taki Silvio demiştim kendime. The Sopranos severlerin bir nevi hasret giderebileceği bir dizi ama The Sopranos kadar ağır değil. Konusundan da anlaşılacağı üzere komediye daha yatkın.
Dizideki oyunculuklar bazen kötü anlamda göze batsa da çoğu zaman doğallık katıyor. Zaten Steven Van Zandt’ın oyunculuğuna diyecek bir şey yok. Büyük ihtimalle kariyerinin son büyük rolünü hakkını vererek oynuyor.
Yalnız dizide şöyle bir problem var: Olaylar Norveç’te geçtiği için kullanılan dil de Norveççe, İngilizce’ye iyice alışmış bünyelere garip gelebilir. Yok yine de ben izlerim diyorsanız artık bu sorunu İngilizce veya Türkçe altyazılarla halledebilirsiniz.
Umarım tanıtımı beğenirsiniz. Fragmanını da bırakayım şuraya:
https://www.youtube.com/watch?v=bfRgVbp9gSY
yorumlar
Ellerine sağlık, güzel bir tanıtım olmuş.
Diziye bende rastlamıştım fakat hiç adamakıllı bakma fırsatım olmamıştı bilgimde yoktu açıkçası tanıtım sayesinde bir şeyler edindim hakkında tekrar teşekkürler.
Birde hem Netflix dizileri hemde farklı ülkelerde ki diziler çok fazla ilgimi çekiyor, değişik ülkeler değişik diller, farklı kültürler ne de olsa. Belki vaktim olursa bakabilirim bu yüzden.
eline sağlık benim de çok merak ettiğim bir diziydi. başroldeki elemandan dolayı acaba sopranosla ilgisi var mı diye düşünüyordum ama aramaya üşeniyordum. çok iyi oldu butanıtım bu zamanaızlıkta nezaman sıra gelir bilmiyorum ama izlenecekler listeme aldım
ilk sezonunu izledim ve rafa kaldırdım. kötü olduğundan da değil de, ısınacağım bi karakter bulamadım ben bu dizide.
eline sağlık, @Siyah Giyen Adam
3×8 final miydi?
Galina değil, ben Twitter’da bir S4 posteri gördüğümü hatırlıyorum.
arada bir yokluyorum ama 4. sezon onayını almadı daha.
Bu diziyi bitiren var mı? Varsa sonunu bağladılar mı yoksa açık mı kaldı?
@hsparks kapalı bitti diyebilirim. 3. sezonun içindeki konuları kapattılar. Fakat hatırladığım kadarıyla bi’ yol yapmışlardı muhtemel yeni sezon için.
@Siyah Giyen Adam: Teşekkürler cevap için
S01E01
Geçen gün Vikingane tanıtımını hazırlarken dizideki oyuncuların yarısının yolunun bu diziden geçtiğini fark edince bir şans vermek istedim. Güzel bir giriş bölümü olmuş. Avrupai bir havası ve kendine has bir tarzı var. Başrol karakter de gayet izlenesi. Vikingane’de sevdiğim Marian Saastad Ottesen’in karakteri de oldukça sempatik görünüyor. Fon müzikleri de iyi. Umutluyum diziden. Hadi hayırlısı bakalım!
S01E08 (Sezon Finali)
Geri kafalı diyebileceğimiz ve işlerini eski usul (şantaj, tehdit, kaba kuvvet) halleden bir adam olan Frank/Giovanni karakterini çoğu zaman tasvip etmesem de bu yapısının dizinin eğlence kaynağı olduğu bir gerçek. Dizinin bir diğer artısı da Norveç kültürü üzerine satır arası bilgiler veriyor oluşu. Hikaye de fena akmıyor. En çok ilk bölümü, en az 6. bölümü sevdim bu arada. 7’nin 2. yarısı da oldukça keyifliydi tabi.
S02E01
İngiliz kadınlarının çoğunluğunun çirkin olmasının sebebi demek oymuş ha? Buna gülmemek lazım ama güldürdüler valla, Allah cezanızı vermesin emi!
S02E02
O peformans cidden Balotelli’den mi çıktı? Eğer öyleyse helal olsun valla!
Ulan sütçü, ulan sütçü! Güzel sahneydi.
S02E03-04-05
İlk sezondaki tat kalmadı dizide. Bu üç bölümün tamamı kötüydü, dizi dip yaptı tam anlamıyla. Vikingane’den Silje Torp’un girişine bile sevinemedim valla. Bu arada bu kadına siyah saç hiç gitmiyormuş dürüst olmak gerekirse.
S02E06-07-08 (Sezon Finali)
Sezon finali berbat ötesiydi. 7. bölümde Tiril’in sahneleri ve Tiril ile ilgili sahneler izlenir durumdaydı sadece. 6. bölüm ise hem üvey babanın hikayesi hem de Frank-Mette dinamiği sayesinde daha izlenir durumdaydı. Sezonun son 6 bölümü arasındaki tek idare eder bölüm 6 idi kesinlikle. Gerisi çöp!
Rezalet bir sezonu geride bıraktık, umarım 3. sezon daha iyidir.
S03E08 (FİNAL)
İlk sezonun yeri ayrı, orası net. Ama bu sezon için güzeldi diyebilirim. En azından rezalet geçen 2. sezondan katbekat iyiydi. Bölümler ilerledikçe daha da güzelleşti diyebilirim sezon için. Brezilya sahneleri çok keyifliydi bu arada. Daha fazla olsun isterdim. Netflix, bir Brezilya dizisi çeksin şöyle eğlenceli bir şey de güzelce izleyelim istedim o sahneleri izlerken.
Brezilyalı kaşarı sevdim. Büyük renk kattı sezona. Hoş hatun cidden Maria Joana.
ABD’de de kariyer yapar inşallah kendine en kısa zamanda.
Alex dışında Torgeir’in hatun, Torgeir’in kafasındaki misafir ve sütçü de büyük renk kattı sezona. Ulan sütçü, ulan sütçü!
Frank’in sinir bozuculuk katsayısı biraz daha yüksekti sanki bu sezon. Küfür ettim zaman zaman karaktere.
Bir de eleman epey tipsiz biri malumunuz. Önceki hanım arkadaşları pek batmamıştı ama bu sonuncu cidden battı bana. Rahatsız ediciydi ya!
Genel olarak Torgeir’in öne çıktığı bir sezon olduğunu söyleyebilirim bu arada ve memnunum bu durumdan.
Jan Johansen geri zekalısı ise bu sezonun en büyük eksisi oldu kesinlikle. Özellikle de çakma Arap halleri!
Sigrid ve Alex ile ilgili de küçük birer veda sahnesi yazılmış olsa tam anlamıyla bir final bölümü olarak bakabilirdim bu bölüme. Ama genel olarak ucu kapalı bitti bana göre. 2. sezon hiç mi hiç sarmasa da izlediğime memnunum diziyi.
Orijinal yapım projelere (bununla) başlayalı 10 sene olmuş.
Bunu yarı orijinal saymanın daha doğru olduğunu düşünüyordum ben.