Öncelikle notumuzla başlayalım yazıya, 7. bölüm özetini unuttuk sanmayın, gelecek göz açıp kapayana. Hatta yakalayabilenler, başlangıcına bir göz atmış olabilirler :)Gelelim Lost‘un geri dönüşüne ve 8. bölüm olan flashes before your eyes’a. Kesinlikle şunu söylemeliyim ki, 7. bölümde olan 3 aylık beklentim biraz olsun hayal kırıklığına uğramış bile olsa, bayadır koptuğum lost, bu bölümle beni kendine bağlamayı başardı.Bundan sonrası spoiler içermektedir, dikkat!
Bölümüz, bölümün genelinde de azıcık var olan ada görüntüleriyle başlıyor. Sawyer’ın çadırında kalanları toparlamaya çalışan charlie ve hurley‘nin yanına gelen desmond, onları ormana çağırıyor. Onları karşılayan Locke ve Sayid, Eko’nun öldüğü haberini veriyor. Tabi her şeyi izlediğimiz için, artık neyi kimin bildiğini idrak edemez oldum, yeniymiş gibi birbirlerine bi şeyler anlatınca bi affallıyorum. Tam bu sırada, Desmond bir anda deliler gibi koşturmaya başlıyor ve sahile gidip, denize atlıyor. Boğulmak üzere olan Claire‘ı kurtaran desmond’un, artık geleceği gördüğüne kesin olarak kanaat getiriyoruz. Ama nasıl görüyor?

İşte bu olay sonrasında, kıskançlıktan deliye dönmüş ve içindeki o uyuz karakter ortaya çıkmış bir Charlie ve desmond’un geleceği gördüğünü iddia eden hurley, Desmond’ı içirip gerçeği öğrenmeye karar veriyorlar. Açıkçası bence komik bir çözümdü bu ama işe yaradığını görüyoruz bölümün devamında.

Hemen içme sonrası sahneye atlıyorum; karşımıza “elinde gitarıyla biri bodrum bodrumu söylese olacak” şeklinde bir sahne çıkıyor. Sahilde sarhoş ve şarkılar söyleyen üçlü, bir anda ayılıveren charlie ile eğlencelerine son veriyorlar. Charlie desmond’a nasıl claire’ın boğulduğunu ve şimşek faciasını önceden gördüğünü soruyor, ve geçiştiren yanıtlarla desmond kalkıp gitmeye başlıyor. Arkasından “korkak (coward)” diye bağıran dizinin en cesur karakteri Charlie, desmond’un gözünün dönmesine neden oluyor ve işte bu andan sonra, öğreniyoruz patlamada neler olmuş neler bitmiş.Hemen bir flashback’le, ikinci sezonun sonuna dönüyoruz. Locke’ın sayıları girmeme inatları sonucu manyetik alan kontrolü yok olmuş bir hatch ve koşa koşa anahtarı çevirmeye çalışan bir desmond karşılıyor bizi. En son “see you in another life brotha” sözleriyle vedalaşıyor desmond ve anahtarı çeviriyor. Hemen bir film şeridi serisi geliyor önümüze, adadan görüntülerle ve kanlar içinde bir desmond ile uyanıyoruz.Hemen anlıyoruz ki, kan sandığımız şey, kırmızı boyaymış ve desmond’u bir anda kendi evinde buluyoruz. Bu sırada Penelope geliyor ve bir anda, geçmişe döndük diye düşünüyoruz. Ki bu bence bölüm sonunda bile pek açıklanmıyor. İlerde değineceğim bu konuya. Sonra genel olarak desmond’un o anki yaşamına bir göz atıyoruz. Pen ona taşınmış, ilişkileri ilerlemiş ve Desmond, Pen’in babasının onayını almak için ofisine gidecek. Bu sahnede, bir çok ada referansı vardı. Duvardaki hiyelogrifimsi tablo (tartışılabilir tabi), bilgisayarın geri sayım sesi (tabi migroslardaki barkod okutma makinelerinde de olan ses) ile mikrodalga fırın’ın sesi gibi. Zaten bölüm boyunca da bu minik referansları yakalamamak mümkün değildi.

tablodaki hiyelogrifimsi görüntüler

tablodaki hiyelogrifimsi görüntüler

Hemen desmond’un Mr.Widmore ile olan görüşmesine geçmeden karşımıza çıkan 4815 referansından bahsedelim. Kargocunun kargoyu teslim edeceği oda numarası olarak karşımıza çıkıyor bu referans. Her referans’da, hah şimdi hatırladı hatırlayacak edası vermişler desmond’a. Bir bakışlar, bir düşünceler, ama bir türlü hatırlayamıyor henüz. Mr.Widmore’un ofisinde devam ediyoruz. Karşımıza nefret edilesi bir karakter olarak çıkıyor Mr. Widmore. Daha önceki desmond flashbacklerinde de çok sevilesi bir hali yoktu ama bu bölümde, tam anlamıyla bir türk filmi karakteri olarak karşımıza çıkıyor.
Acımasızca, desmond’un kibar kibar yaptığı konuşma ve kızını isteme sözcüklerine rağmen “sana değil kızımı, MacCutcheon viskimi bile koklatmam” diyerek desmond’u aşağıladı da aşağıladı. Bu sahnenin yegane önemi, yine referanslardı sanırım. Her referansta yine Desmond’u hatırlar gibi olurken görüyoruz ama hala bir sonuca varamıyor. Hemen referanslarımıza bir göz atalım;

Mr.Widmore 'un ofisindeki tablo: kutup ayısı, tersten Namaste yazısı

Mr.Widmore ‘un ofisindeki tablo: kutup ayısı, tersten Namaste yazısı

Mr.Widmore 'un ofisindeki tekne

Mr.Widmore ‘un ofisindeki tekne

MacCutcheon Viski

MacCutcheon Viski

Bir hışımla çıkan desmond, charlie ile karşılaşıyor. Adeta desmond’a söylermiş gibi “you’re gonna be the one that saves me” diye haykıran charlie’yi görüyoruz bir sokak şarkıcı olarak. Sanırım bu sırada henüz Driveshaft ortada yok, çünkü biliyoruz ki Driveshaft sonrası kendisi çok havalanıyor, yollarda filan şarkı söyleyeceğini pek sanmıyorum. İşte tam bu sırada, Desmond adayı ve hatch’in patlamasına kadar olan biten her şeyi hatırlamaya başlıyor; bir farkındalık anı. Bu sahnede ilginç bir detay var. Charlie’nin gitarında duran kartonda, Charlie “Hieronymus” Pace yazıyor. Küçük bir wikipediawi araştırması ile karşımıza çıkan şey oldukça ilginç. Buyrun wikipedia sayfasına şaşırmaya.

Charlie “Hieronymus” Pace

Desmond ada hakkında bir şeyler hatırlamaya başlayınca, Mohinder (heroes) havalı araştırmacı arkadaşına gidiyor. Barda desmond olan biteni anlatıyor ve arkadaşı tabiki de inanmıyor, zamanda yolculuk gibi bir şey olamayacağını söylüyor. Bu sahne biraz gereksizdi, bize çok bir şey vermiyor ancak ufak tefek detaylar var yine. Desmond jukebox’da çalmaya başlayan 2.sezon’un ilk bölümünden hatırladığımız “make your own kind of music” ile hatırlamaya başlıyor. oynayan maçı kimin yeneceğini ve içeriye Jimmy Lennon’ın girip barmene vuracağını söylüyor. Ben olmalarını bekledim izlerken, ama gerçekleşmiyor bu iki olay da. Bu arada televizyondaki maçta, müthiş detaylar var yine. Reklam panolarında, Oceanic Airlines, Hanso Foundation, Apollo Bar ve daha önce de rastladığımız Gannon Car Rentals reklamları görüyoruz. Hoş bir detay olmuş, tabi manyakça bakınmasak reklamlara kadar farketmeyiz bile.

Apollo Bar Reklamı

Apollo Bar Reklamı

Bu arada, deliler gibi Penny ile evlenme baskıları yapıyor hintli arkadaşımız. Eve dönen desmond, Mr.Widmore ile yaptığı konuşma sonucu yılmış gibi görünüyor ancak Penny’nin sözleri onu tekrardan bağlıyor.Şimdi gelelim, bölümün en ürkünç sahnesine. Desmond’u yüzük seçmeye çalışırken görüyoruz. Karşısında da tonton beyaz saçlı bir teyze diye nitelendirebileceğim bir bayan var ona yardımcı olan; kendisine ürkünç bayan (ü.b.) diyelim yazının devamında. Ancak bir yüzüğe karar verip, “tamam bunu alıyorum” diyen desmond’a karşılık olarak “hayır almıyorsun” diyor ürkünç bayan ve ürkünçlükler başlıyor. Burada bir Matrix’teki Neo-Oracle sahnesi benzerliği yaşıyoruz.

Desmond ve Ürkünç Bayan

Desmond ve Ürkünç Bayan

Desmond’un tüm geleceğini bilen ü.b., Penny ile evlenmeyeceğini, 3 sene sonra Mr. Widmore’a kendini kanıtlamak için tekne yarışına girip adaya düşeceğini ve 3 yıl da orda kalıp tuşa basacağını söylüyor ve bunları yapmazsa, herkesin öleceğini söylüyor! Açıkçası bu “herkesin ölmesi” olayına nasıl bağlandığına dair bir şey öğrenmiyoruz, açıkta kaldı o konu. Daha sonra yaptıkları konuşmada, her şeyin nasıl işlediğini anlatıyor, kırmızı ayakkabılı adamın ölüşünü ve hiç bir şeyin onun ölümünü durduramayacağını anlatan kaderci bi konuşma yapıyor ü.b. [cause-correcting olarak nitelendirilmiş]. Desmond ve biz de kadının bilinçaltı olup olmadığı konusunda bir ikilem yaşıyoruz. Son olarak, adaya gideceğini ve yapması gerekenin bu olduğunu söylüyor; o tuşa basmasının da yaptığı ve yapacağı en iyi şey olduğunu söylüyor. Ancak Desmond gidip Penny ile evleneceğini ve istediğini seçebileceğini söylüyor.

Meşhur Fotoğraf

Meşhur Fotoğraf

Ancak gel gelelim görüyoruz ki öyle olmuyor. Penny ile buluşuyor ve her şey yolunda giderken, bir anda Penny’e bu işi yapamayacağını, ve parasız sadece aşkın yeterli olamayacağını ve bunun gibi bir sürü alışılagelmiş nedeni sunuyor ve ayrılıyorlar. Penny’de giderken ona “en azından korkak olduğunu kendine itiraf etme cüretini göster” diyor; ve charlie desmond’a korkak diyince neden bu kadar dellendiğini anlıyoruz.Bölümün devamı, tek başına bardaki Desmond ile devam ediyor. Yine “make your own kind of music” eşliğindeki sahnede, bir önceki bar sahnesindeki tahminleri gerçekleşmeye başlıyor. Yanlış geceyi hatırladığını görüyoruz. Maçı beklenmedik bir son dakika golüyle karşı takım yeniyor ve içeriye elinde sopayla barmene saldırmak için Jimmy Lennon giriyor. Ancak barmeni uyardığı için barmen eğilince sopa desmond’ın kafasına çarpıyor ve adada uyanıyor.Tam patlamanın sonrasında uyanan desmond, hatchin patlamış olduğunu görüyor. Ayrıca Penny ile resimlerini bulup bir daha geri gitmeyi, yaptığı hatayı tekrarlamayacağını söylüyor. Şimdi, gelelim bu sahnedeki korkunç büyük soru işaretine. Desmond zamanda yolculuk edip geçmişe döndü, yaşadıklarını tekrar mı yaşadı? Patlama sırasında ayılana kadar, gözünün önünden geçmişinde yaşadıkları mı geçti? Hiç biri mi? Bunu bilemiyoruz tam olarak. Bölümün adı “Flashes before your eyes” olduğuna göre, muhtemelen bir zamanda yolculuk durumu yok. Ancak zamanda yolculuk durumu yoksa, geleceği nasıl görebiliyor? Birazdan buna değineceğim.

endişeli bakışlar

endişeli bakışlar

Son sahneye gelelim. Tekrar sahilde charlie’nin boğazına yapışmış bir desmond ile devam ediyoruz. Hurley ikisini ayırıyor, ve desmond “ne yaparsam yapayım, kurtaramıyorum” diyor. Burada dedik tamam, claire ölecek, iki kere denedi, ürkünç bayanın da dediği gibi ölecekse o veya bu şekilde ölecek. Ancak öğreniyoruz ki, aslında Desmond kurtarmaya çalıştığı kişi claire değil, charlie’ymiş. Yıldırımda çarpılan ve claire’ı kurtarmaya çalışırken boğulan kişi evet, yanlış duymadınız charlie’ymiş. Ve desmond ne yaparsa yapsın, onu kurtaramayacağını ve eninde sonunda öleceğini söylüyor. Uzun zamandır beklediğim şok etkisini gerçekten bu sahne ile yaşadım. Bundan sonra bir “final destination” havası da gelecek diziye.Şimdi gelelim, kafamızı kurcalayan sorulara. Eğer desmond, geçmişe gitmediyse ve sadece film şeridi gibi gözünün önünden yaşadıkları geçtiyse, geleceği nasıl görüyor? Eğer geçmişe gittiyse, geleceğe de gitmiş olmalı ki şerit geçebilsin? Evet, nedir bu konudaki görüşleriniz?Açıkçası çok keyif alarak izlediğim bir bölümdü. Donnie Darko referanslarından (geçmişi değiştiremeyiz) Matrix benzerliklerine ve şok edici sona kadar beni bölüme bağlayacak bir sürü detay vardı. Özeti yazarken de pek keyif aldım ama tüm özet boyunca, Desmond’un mu yoksa Desmond’ın mı yazılır ikilemiyle pek zorlandım, yanlışsa affola. Yorumlarınızda sıra, buyrun.